Arama

Oyun Nedir? - Tek Mesaj #5

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
24 Aralık 2015       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  oyun1.JPG
Gösterim: 864
Boyut:  35.3 KB
OYUN
a.
1. Zorla yapılmayan, hiçbir yarar amacı gütgıeyen ve eğlenmek ya da bir tat almak için girişilen fiziksel ya da zihinsel etkinlik: Çocuğun, yetişkinin oyunu. Oyuna ya da oyunlara katılmak. Bu oyunlar sizin yaşınıza göre değil. (Bk. ansikl. böl. Ruhbil.)
2. Duruma göre fiziksel ya da zihinsel niteliklerin, kurnazlığın, becerikliliğin ve rastlantının rol oynadığı, yenenlerin ve yenilenlerin bulunduğu, uzlaşmalı kurallara dayanan eğlence etkinliği: Şans oyunu, iskambil oyunu. Bir oyunda en güçlü olmak. Oyunda hile yapmak.
3. Özellikle para riskinin bulunduğu değişik şans oyunlarının tümü; kumar: Oyun tutkusu. Oyun salonu. Oyunda varını yoğunu yitirmek.
4. Toplu olarak oynanan bir oyunu düzenleyen kurallar bütünü: Oyunu bozmak. Oyuna uyum sağlayamamak.
5. iskambil, tavla vb. oyunlarda, el, parti: Sonucu, üçüncü oyun belirleyecek. Bir oyun daha oynayalım mı?
6. Bir oyuna başlama: Ben oynadım, şimdi oyun sırası sende.
7. Bir sonuç elde etmek amacıyla özellikle fiziksel yeteneklerini kullanan kimsenin hareketleri: Eskrimde kılıç oyunu. Güreşçilerin ayak oyunları.
8. Bir rolü yorumlamak eylemi, yorumlama biçimi: Dekor çok kötüydü ama oyuncuların oyununa diyecek yok.
9. Toplu oynanan bir oyunu, bir sporu uygulamak, bir oyunu, bir maçı oynamak eylemi ya da biçimi: Güçlü ve kendinden emin bir oyunu var. Takımların her ikisi de güzel bir oyun sergilediler.
10. Bir kimsenin, bir şeyi elde etmek, bir isteğine ulaşmak için yararlandığı ustaca ama dürüst ve yasal olmayan yol, yöntem; hile, dolap: Bu onun oyunlarından yalnızca biri. Onların bu oyununu bozmalıyız.
11. Kaprisli ya da çılgınca davranan bir kimsenin ciddiyetten uzak davranışı: Onun bu tür oyunlarına hâlâ alışmadın mı? Bu tür çocuksu oyunlardan vazgeç.
12. Oyun almak, oyunu almak, bir oyunu kazanmak. ll Nit. sıf. + oyun çıkarmak, bir sporcu ya da bir ekip sözkonusuysa, oyunda, karşılaşmada belirtilen biçimde başarı düzeyini tutturmak: İyi, kötü, güzel bir oyun çıkarmak. Takımımız harika bir oyun çıkararak açık farkla galip geldi. ll Oyun ebesi, çocuk oyunlarında oyunu yöneten kimse, oyunun başı. ll Bir kimseye oyun etmek, oyun oynamak, oyun yapmak, hile ve kurnazlıkla bir kimseyi aldatmak, dolap çevirmek: Dikkatli ol, sana bir oyun etmesinler. ll Sıf. + bir oyun oynamak, amacına ulaşmak için belirtilen biçimde hareket etmek: Tehlikeli bir oyun oynamak. Kötü bir oyun oynamak. ll Oyun içinde oyun, bir iş içinde hile üstüne hile yapma ya da art arda dolap çevirme. ll Oyun kâğıdı, iskambil kâğıdı. ll Oyun kurmak, bir yarışmada belirli taktikler uygulayarak yarışmayı kazanmaya çalışmak. ll Oyun, oyunu vermek, oyunda kaybetmek. ll Oyuna çıkmak, oyunda rol almak, sahneye çıkmak. ll Oyuna gelmek, hileyle ya da düzenle aldatılarak kötü bir duruma düşmek. ll Bir kimseyi oyuna getirmek, onu güzel sözlerle, hile ile aldatmak, kandırmak ya da beklemediği kötü bir durumla karşı karşıya bırakmak. ll Oyuna girmek, oyuna katılmak. ll (Bir kimsenin) oyununu bozmak, onun yaptığı hileyi boşa çıkarmak, bu yolla sonuç almasını engellemek: Gerekli girişimleri zamanında yaparak oyununu bozdular. ll Oyunun kuralı, kuralları, herhangi bir duruma gelmek, herhangi bir etkinlik alanına girmek gerektiğinde sessizce kabul edilmek zorunda kalınan anlaşma noktası ya da noktaları. ll Oyunu kurallara göre oynamak, bir işe, bir eyleme, o iş ve eylemin gereklerine uyarak katılmak.

—Ed. Anlatımda güzellik sağlamak ya da tartışmayı kazanmak için başvurulan dolambaçlı anlatım yolu: Söz oyunu.

—Ed. ve Tiyat. Dramatik ve/ya da gösteri sanatıyla ilgili yapıt (Eşanl. PİYES); bu yapıtın sahnede, televizyonda ya da radyoda gerçekleştirilmesi (Eşanl. TEMSİL): Oyun yazarı. Başarılı bir oyun. Tiyatro, televizyon, radyo oyunu. Oyunun en gerilimli noktası.

—Etol. Davranış kütükleriyle ilgili devinim- sel eylemler bütünü. (Genellikle, güdülenme bağlamıyla ilişkisi olmadan ve büyümekte olan bireylerce gerçekleştirilir.)

—Folk. Çocuk oyunları, çocuklar tarafından eğlenmek ve oyalanmak amacıyla tek başına ya da topluca yapılan, kurallı ya da kuralsız, belli bir oyun aracını gerektiren ya da gerektirmeyen; çoğunlukla hesap, taklit, rastlantı ya da maharete dayanan eylemler (Bk. ansikl. böl.) ll Halk oyunları - HALK.

—Mat. Sıfır toplamlı oyun, oyuncuların bir kazanç elde ettikleri ve kazancın cebirsel toplamının sıfır olduğu oyun. ll Oyunlar kuramı, karar verme kuralları ile taktik ve strateji soyut kavramlarından yararlanarak problemlerin çözümünü sağlayan matematiksel yöntemlerin kümesi. (Bu kuramdan başlıca iktisadi ya da askeri problemleri yorumlamada yararlanılır.) [Bk. ansikl. böl. Mat.]

—Müz. Oyun havası, türk müziğinde, eşliğinde dans edilebilen, ritmik ve kıvrak melodilerle örülmüş enstrümantal parçaların genel adı. (Oyun havalarının çoğu, nim sofyan, sofyan, düyek, yürükaksak gibi küçük usullerle ölçülmüştür. Başlıca oyun havası türleri: çiftetelli’, zeybek', horon‘ hora’, bar’, ağırlama’, halay’, köçekçe’, tavşanca’, tonga’, sirto‘ vb.)

—Ruhbil. Oyunla tedavi, ruhsal tedavi amacıyla oyundan (takım ya da beceri oyunları) yararlanma.

—Spor. Sporcuların fiziksel, ruhsal ve sportif anlayışını geliştirmek amacıyla yapılan hareketlerin tümü. ll Teniste set’in bölümü. (Oyunu kazanmak için en az dört puan kazanmak gerekir.)

—Tar telm. Karaman’m koynu, sonra çıkar oyunu - KARAMAN.
Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 1 Mayıs 2017 15:35