Arama

Lehçe Nedir? - Tek Mesaj #8

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
3 Şubat 2016       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM
LEHÇE a.
1. Ortak özellikler gösteren ve ayırtedici özellikleri konuşanlarca algılanan ağızlar bütünü. (Lehçe, aynı kültürel ve toplumsal düzeyde olmadığı dilden ve yerel ağızlardan ayrılır.)
2. Toplumsal lehçe, belli bir toplum kesiminde kullanılan terimler ve sözdizimsel kurallar bütünü. (Argolar, uzmanlık dilleri, teknik sözcük dağarcıkları böyle sınıflandırılır.)

—ANSİKL. Klasik Antikçağ’ın dil durumu, lehçelerin varlığını saptama ve tarihlerinin kimi evrelerini belirleme olanağı verir. Dağlık bir ülke olan antik Yunan'da dil lehçelere ayrılmıştı. Bu ayrımın izleri edebiyat metinleriyle ve yazıtlar aracılığıyla günümüze ulaşmıştır. En iyi bilinenler de, kimi özellikleri şairlerin yapıtlarına yansıyanlardır (dor, aiolis, ionia lehçeleri): böylece önümüzde yerel özellikleri de benimseyebilen bir edebiyat dili örneği vardır. Eski İtalya’da ilkel lehçeler (umbria, oskça vb. lehçeleri) “italik’’ denen dil öbeğini oluş
turur. Bu dillerden biri, latirıce, Roma yöresinde konuşulurdu. Soylular arasında konuşulan latince Roma'nın gücü arttıkça, İtalya’nın edebi ve resmi dili oldu. İ.Û. I. yy.’da ulaştığı durum klasik latinceyi oluşturdu. Özellikle Cicero’nun örneklendirdiği klasik latince yüzyıllar boyu bir başvuru kaynağı oldu. Yunancadan çok ayrı olan latince modelinin temel özelliği, arılığı birliğine bağlanan ve lehçesel değişkelerden pek etkilenmeyen edebi bir dildir.
Okullarda öğrenilen klasik latincenin dış etkilerden iyi kötü korunmasına karşın, halk latincesi giderek anlıktan uzaklaşıyordu. Öte yandan, Roma imparatorluğu bir uçtan bir uca tüm Akdeniz’e yayılıp Romania'yı oluşturunca, dil fethedilen yörelerdeki halkların etkisiyle değişti: germen istilası ve ardından gelen siyasal istikrarsızlık dönemleri, hiçbir engelle karşılaşmayan bölünmenin daha da büyümesine yol açtı. Böylece latince Romania’nın değişik yörelerinde dönüşüme uğrayarak roman dilleriyle lehçesel değişkelerinin doğmasına neden oldu.
XIX. yy. sonunda Paul Meyer ve Gaston Paris çok tartışmalı lehçe kavramını fazla kullanmamak için dilbilimin konusunu ikiye indirgediler: ortak dil ve yerel ağızlar. Roman dilleriyle uğraşan birçok uzman bu görüşleri benimsedi. Daha yakın dönemde A. Meillet, güçlükler ne olursa olsun, hint-avrupa evresinden başlayarak lehçesel bir ayrıştırma yapılabileceğini gösterdi. Her lehçesel ayrım genel özelliklerin genişlemesine koşut olarak sınırların çakışmasıyla belirlenebilirdi. Ortak diller genellikle, özel bir dilin toplumsal, ekonomik ya da politik bir durum yararına yayılmasından kaynaklanır; daha sonra bu diller akraba lehçeleri etkiler. Toscana lehçesinden İtalyanca böyle doğmuştur ve fransızcanın birçok dilsel özelliği Paris yöresindeki eski ağiza dayanır. Hem bir coğrafi dağılıma, hem de sosyal-tarihsel bir duruma bağlı lehçe olguları yalnızca roman dillerinin konuşulduğu ülkelere özgü değildir. Örneğin göktürkçe, Uygurca, karahanlıca vd., türkçenin tarihsel lehçeleridir. Türkçenin çağdaş lehçeleri arasında ise azeri türkçesi, türkmence, kazakça, kırgızca vd. yer alır Bu olgular her yerde vardır, ama bunlar resmi dillerle birlikte yaşayan değişkelerin çeşitli biçimleridir. Modern uluslarda çeşitli dil düzeyleriyle ortak dilsel temel üstünde gelişen birçok özel dil (teknik diller, argolar, vb.) görülür; lehçesel özellikler kimi kez bu koşut anlatım biçimlerinde varlığını sürdürür. LEHÇE ya da POLCA a. Özellikle Polonya’da yaklaşık 43 milyon insan tarafından konuşulan Batı slav dili.

—ANSİKL. Lehçenin ilk izlerine XI. ve XII. yy. latince metinlerde anılan kişiler ve yer adları biçiminde rastlanır (1136 Gniezno bullası 400’ü aşkın ad sayar). Baştan aşağıya lehçe yazılmış metinler XIV. yy.'dan kalmadır: Svvietokrzyskie tepesi anıtları, Svviety Florian mezamiri. Bu örneklerden başlayarak lehçenin tarihi üçe ayrılır: XII. yy.’dan XV. yy.’a eski lehçe (dil, sesçil düzeni ve bükünüyle ortak slav diline yakındır), XVI. yy.’dan XVIII. yy.’a orta lehçe (yazım kuralları saptanmış, dilin temel özellikleri yerleşmiştir); XVIII. yy.'ın sonundan günümüze dek modern lehçe. Hümanist Mikofaj Rej (1505-1569) leh dili ve edebiyatının atası olarak görülür. Matbaanın kullanımı yaygınlaşmaya başladığı sırada yazım kuralları da kesin biçimini aldı. Katolik etkisindeki ülkelerde olduğu gibi, latin abecesi temel alındı, ancak bazı ayırıcı göstergeler eklendi: genizsil ünlüleri belirtmek için /ş ve /a [u] sesini veren eski uzun o için 6, bugün [w] sesinin karşılığı sert T yi belirtmek için /, sözcük sonunda ya da başka bir ünsüz önünde damaksıllaşan ünsüzler için s , c ’, z , n . Latin- cede bulunmayan dz, cz, sz, rz gibi ses- birimleri belirtmek için “çift harfler" de kullanılır (bu durum, lehçenin ünsüzlere da yalı özelliğini belirgin biçimde artırır).
Lehçenin lehçeleri çok çeşitlilik göstermez. Başlıca altı lehçe vardır: Krakövv (ya da Küçük Polonya), Silezya ve Mazovya (Varşova yöresi), BCıyük Polonya, Chelmno -Kocievvie-VVarmie ve bugün ayn bir dil sayılan (Kaşub dili) Kaşubi lehçeleri. Bu lehçeler, yerini ıslıklılara bırakan bir dizi hışırtılı ünsüzün bulunmayışı ve sözcük aralarında son ünsüzlerin ulamalarındaki titreşimli, titreşimsiz söyleyişlerle birbirinden ayrılır. 1945’ten beri, öğretimin, basınla radyonun ve yoğun nüfus hareketlerinin etkisiyle bu lehçelerin sınırları yok olmaya başladı.

Özellikle Büyük Polonya (ilk başkent Gniezno çevresi) lehçesine dayanan ulusal dil XVI. yy. başında ortaya çıktı. Krakövv başkent olunca Küçük Polonya lehçesindeki özellikler de Büyük Polonya lehçesine eklendi. Varşova başkent olduğundaysa dilde önemli bir gelenek yerleştiğinden Mazurya lehçesinin pek etkisi görülmedi.
Lehçenin ses yapısında ünsüzler (36) önemli bir yer tutar, buna karşılık yalnızca 7 ünlü vardır. Ünsüzlerin sayısı damaksıllaştırma olgularıyla artmış (c, dz, cz, Ğ, dz, di yarı kapantılarıyla sz, i, i, i daraltılılarının ortaya çıkması), damaksıllaştırma olgusunun ortadan kalktığı durumlarla da pekişmiştir (örneğin sesçil açıdan sert nitelik taşıyan [damaksıllaşmamış], ama bükünde sert ünsüzlerle almaşmalı biçimde kullanılan "sertleştirilmiş" ünsüzlerin varlığı: k/c; g/dz). Ses yapısı düzlemindeki öteki önemli ilişki de titreşimli ve titreşimsiz ünsüzlerin karşıtlığıdır. Lehçe iki genizsil ünlüyü kullanmayı sürdüren tek slav dilidir. Her sözcüğün sondan bir önceki hecesinde vurgu bulunur.
Bükün (ad ve fiil çekimleri) eski sesçil yasalann kalıntısı ünlü ve ünsüz almaşmaları nedeniyle karmaşıktır: örn. a/e (wia- ra, inanç / wierzyö, inanmak), a/e (biorç, alıyorum / bierze, alıyor) almaşmaları. Ünsüz almaşmaları damaksıllaştırma ve damaksıllaştırmama olgularının kalıntılarıdır (droga, yol / na drodze, yolda).

Ad çekiminde 7 durum, 2 sayı ve 3 cins vardır. Kişi adılları, biri vurgulu (ısrar biçimi) öteki de vurgusuz olmak üzere iki türdür. Fiil çekiminde üç zaman bulunur: şimdiki zaman, geçmiş ve gelecek zamanlar. Ancak, bütün slav dillerinde olduğu gibi, fiiller iki görünüş sınıfına ayrılır: bi- tişliler, bitişsizler. Nezaket kullanımı üçüncü kişinin önüne pan (bay), pani (bayan), panovvie (baylar), panie (bayanlar) ya da panstvvo (baylar bayanlar) getirilerek yapılır. Sözdiziminde birçok kişisiz yapı kullanılır. Sözcüklerin sırasının temel işlevi sözdizimsel bağıntıları belirtmek değil (bunlar durumlarla anlatılır) sözcenin bildirişimsel yapısını (tema-rema karşıtlığı) dile getirir.
Lehçedeki sözcüklerin çoğu yerli kökenlidir türetme yöntemleri de çok verimlidir (yeni fiiller üretmek için önekler ad üretmek için de sonekler). Aktarmalar (latinceden, almancadan, çekçeden, Ukrayna dilinden, türk dillerinden, İtalyanca, fransızca ve İngilizceden) özellikle teknik ve kuramsal alanlara ilişkindir. Bu çeşitli dillerin etkisi dönemlere ve dil düzeylerine göre değişir.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.