Arama

Lehçe Nedir?

Güncelleme: 26 Şubat 2017 Gösterim: 6.398 Cevap: 9
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
15 Şubat 2008       Mesaj #1
nünü - avatarı
Ziyaretçi

lehçe

Ad:  dil(3).jpg
Gösterim: 2013
Boyut:  49.9 KB

DİYALEKT olarak da bilinir, bir dilin sözcük dağarcığı, dilbilgisi ve söyleyiş özellikleriyle farklılaşmış, sınırlı bir grup insan tarafından kullanılan biçimi.
Sponsorlu Bağlantılar
Başlıca iki tür lehçe vardır:
  1. Aynı bölgede oturan insanların konuştuğu coğrafi lehçe,
  2. aynı toplumsal sınıf, eğitim düzeyi ya da meslek grubundan insanların kullandığı toplumsal lehçe.
Lehçe farklılıklarının ortaya çıkması, dilin sürekli geliştiğini gösterir. Bu farklılıklar, ayrı lehçeleri konuşanların birbirlerini anlayamadığı düzeye ulaştığında, lehçeler ayrı birer dil kabul edilir. Latincenin çeşitli lehçelerinin giderek Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, Portekizce ve Rumenceyle bu dillerin çeşitli lehçelerine ayrılması buna örnek gösterilebilir. Ama bazı durumlarda lehçeler, karşılıklı anlaşılabilir olma gibi dilbilimsel bir nedenle değil, siyasal ve ulusal etkenler yüzünden tek bir dil ya da lehçenin adıyla anılırlar. Örneğin Çin’de, ortak bir yazı dili olmasına karşın, bazı lehçeler birbirinden o kadar farklıdır ki bunlara dil demek daha doğru olur. Ama nüfusun çeşitlilik gösterdiği ülkelerde farklı lehçeleri tek bir dil altında toplamanın birleştirici, dolayısıyla da siyasal bir etkisi vardır. Bu yüzden lehçeyle dil arasındaki ayrım sık sık belirsizleşir.

Lehçeler genel olarak, aynı dili konuşan çeşitli topluluklar arasındaki engellerden kaynaklanır. Bu engeller coğrafi, ekonomik, siyasal ya da toplumsal nitelikte olabilir. Aynı dili konuşan farklı topluluklar arasındaki iletişim ve bunların başka diller konuşan topluluklarla ilişkileri de bu süreçte etkili olur. Ama lehçe farklılaşmasının belki de en önemli nedeni ulus, bölge, etnik grup ya da topluluk bilincinin gelişmesidir. Topluluklar kimliklerini sürdürebilmek amacıyla dillerindeki bazı özellikleri korur ya da değiştirirler.

Bölgesel lehçeler, 19. yüzyılda tarihsel dilbilimin, 20. yüzyılın ilk yarısında da yapısalcı dilbilimin önemli ilgi alanlarından biriydi. Son yıllarda yapılan araştırmalarda ise daha çok toplumsal sınıf farklılıklarından kaynaklanan lehçe farklılaşması üzerinde durulmaktadır.

kaynak: Ana Britannica

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 26 Şubat 2017 17:15
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
30 Nisan 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Lehçe (Diyalekt)
Lehçe ya da Diyalekt, bir dilin belli bir coğrafî bölgedeki insanlar tarafından konuşulan çeşididir.
Sponsorlu Bağlantılar

Tanım
Bir dilin, hususiyet taşıyan en küçük koludur. Diyalekt; Latincede dialectus, Grekçede dialektos olarak geçer.
Lehçe kendi kelime dağarcığı ve grameri olan sözel (sözlü veya işaretli olan ama mutlaka yazılı olmayabilen) bir iletisim sistemidir; ağız da denmektedir. Diyalektle uğraşan ilim kolu ise diyalektoloji olarak adlandırılır. Lehçeyi konuşan kişilerin sayısı ve bölgenin büyüklüğü değişir. Bu yüzden geniş bir bölgede pek çok lehçe olabileceği gibi o lehçelerin konuşulduğu daha küçük bölgelerde de başka lehçeler olabilir.
Lehçe kavramı aşağıdaki ilgili kavramlardan ayrı tutulur:
  • Sınıf dilleri (sosyolekt), bir dilin belli bir sosyal sınıf tarafından konuşulan çeşididir.
  • Standart diller, genel kullanım için standartlaştırılmış dillerdir (örneğin yazım standartları).
  • Jargon, belli bir meslek veya uzmanlık dalının özelleşmiş kelime hazinesi içeren dilidir.
  • Argo, bir grup üyelerinin yabancılar tarafından anlaşılmamak için geliştirdiği, kendi ana dilleri veya lehçelerindeki standartlara uymayan kullanımlardır.
  • Pidgin ve melez diller (creole) birbirinin dilini bilmeyen toplulukların anlaşabilmek için oluşturdukları karma dillerdir.
Bir dilin çeşitleri sadece gramer ve kelime hazineleri ile birbirinden ayrılmaz, ritim ve ahenk de dahil olmak üzere telaffuz ile de farklılık gösterebilir. Eğer farklılıklar telaffuz ve seslendirmeden ibaretse "lehçe" veya "çeşit" terimlerinden ziyade "şive" terimi kullanılır.
Sınırlı olmasından dolayı, tarihte yüzyıllarca dar bir bölgede konuşulan ağzın, mensup olduğu yazı dilinden ayrılıklar göstermesi olağandır. Çünkü yazı dili bir milletin kültürünün muhafazası için gelişmiş, başka dillerle münasebette bulunmuş, kendi kaideleri içinde yeni dil unsurları yaratmış, başka dillerden aldığı yabancı kelimeleri kanunlarına uydurmuş ve kendisine mensup ağızlarda hâkim olarak varlığını sürdürmüştür. Ağızların mensubu bulunduğu dille ayrıldığı noktaları takip etmek, yazılı mahallî metinler varsa mümkün olur. Ağızdaki gelişme, hep sözde kalması sebebiyle yazı diline nispetle daha hızlıdır. Bu yüzden bazen bir ağız ile mensubu bulunduğu kültür, yani yazı dili arasında büyük ayrılıklar ortaya çıkabilir. Günümüzde Rusya ve Türki cumhuriyetlerde her bölgede ayrı bir alfabe kullanılmaktadır. Böyle durumlarda aradaki ufak farklardan hareket edilerek zamanla aynı dilin başka iki şekli ortaya çıkar.

Ağzın zamana ve tekniğe tahammülü yoktur. Teknik, bir ağızın tespitinde ne kadar fayda sağlarsa, girdiği bölgenin ağzını da kaçınılmaz biçimde değiştirir. Bilhassa radyo, televizyon ve videonun girdiği yerlerde konuşma değişikliğe uğrar ve kültür, yani yazı dilinin bu vasıtalarla ağza tesiri bölge diyalektine hâkim olur. Böylece ağız, mensubu bulunduğu yazı diline katılmış olur. Bunun yanında bölgenin dışarıyla temas eden insanlarıyla, dar coğrafyada hayat süren insanları arasında da ağız yönünden farklar görülür. Dışarı gidenler bölge ağzına yabancı dil unsurları getirirler. Aynı durum, okuma yazma bilen ve bilmeyen insanlar için de söz konusudur. Okumuş yazmış insanların ağızlarında yazı dilinin tesiri çok fazladır. Okuma yazma bilmeyen kişiler ise ağızlarını muhafaza ederler.
Ağız, mensubu bulunduğu kültür dili ile aynı dile bağlı lehçe ve şiveler konusunda ipuçlarına sahiptir. Ayrıca bir dilin tarihteki gelişimi, diğer lehçe ve şivelerle mukayese imkânı da verir. Bunun yanında yazı dilinin beslenmesi ve geliştirilmesinde diyalektlerin, yani ağızların oynadığı rol büyüktür. Türkçenin diyalektleri henüz yeterince tespit edilmiş değildir, yaşayan ağızlar için bir arşivden de mahrumdur. Bazı Batı dillerinde bu ağızları takip etmek amacıyla dil atlasları
hazırlanmıştır.
Son düzenleyen Safi; 23 Nisan 2016 06:30
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
30 Nisan 2009       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Lehçe (Diyalekt)

Tarihçe
Almanya
Almanya'da diyalekt çalışmaları 19. asırda başlamış olmasına rağmen, temeli daha eskilere dayanır, örneğin Luther halk dili kullanmıştır. Ama ülkedeki asıl diyalekt çalışmaları Jacob Grimm ile başlamıştır. J. Grimm tarihi dil araştırmalarıyla Alman diyalekt araştırmalarını sağlam bir yola sokmuştur. Almanya'da diyalekt araştırmalarına daha çok, romantizmin dayandığı milli ve tarihi varlığa duyulan arzu sebep olmuştur. Böylece milli düşüncenin temeli sayılan dil üzerine Jacob Grimm, Franz Bopp ve Wilhelm von Humboldt çalışmalara başlamışlardır. Bavyeralı Johann Andreas Schmeller (1785-1852) de bölgesinin ağızlarını gramer bakımından incelemiş ve diyalektoloji (ağız çalışmaları)nin kurucusu olmuştur. Schmeller ağızları fonetik ve morfolojik (ses ve yapı) bakımından dilin eski çağlarını aydınlatan bir vasıta olarak kabul etmiştir. Bu bilginden sonra Almanya'da ağız incelemeleri ve araştırmalarının önde gelen hedefi ağızların tasnifini yapmak olmuştur. 1876 yılından sonra sesi esas alan gramerciler ortaya çıkmıştır. Bütün bu çalışmalar mahalli ağızların ses ve yapısı ile kelime servetini ve cümle yapısını ihtiva eden tasvirî gramerlerin yazılmasını sağlarken; ağızlara has fonograf arşivlerinin meydana getirilmesi ve neticede Georg Wenker'in gayretleri ile Alman Devleti Dil Atlası'nın yapılması ile sonuçlanmıştır.
Fransa
Buna paralel olarak Fransa'da da diyalekt çalışmaları yapılmış ve Fransa Dil Atlası ortaya konmuştur. Fransa'da bu işi başlatanlar Tourtoulon ve Bringuier olmuş; Jules Gilliéron ile öğrencisi E. Edmond da kurumsal hale getirmişlerdir. Son iki bilgin işe başlarken Almanya'daki çalışma ve tecrübelerden faydalanmış, ama vasıtasız bir metod takip etmiştir. Fransa'da 639 yer seçerek dil malzemesi derlemiş, ayrıca ağızlardaki kelime servetini toplamayı da ihmal etmemişlerdir. Neticede 1903 yılında Gilliéron ve Edmond Fransız Dil Atlası'nın elli ciltlik haritasını yayına muvaffak oldular. Eser milyondan fazla dil şeklini ihtiva ediyor ve 1920 haritadan meydana geliyordu.
Türkiye
Türkçe için bu araştırmalar, daha 11. asırda büyük Türk dilcisi ve Türkçe müdafii Kaşgarlı Mahmud'la başlamıştır. Kaşgarlı külliyatı, devrine göre bütün Türk lehçe ve şivelerini içine alır mahiyettedir. Türk diyalekti çalışmaları, Kaşgarlı'dan bu yana ele geçmemiş eserler hariç tutulursa, Türkolog Wilhelm Radloff'a kadar durmuştur. Kaşgarlı Mahmud'un yolundan giden Radloff bilhassa Türkiye dışı Türklerinin ağız malzemelerini toplayarak bu alanda Türkolojinin önde gelen hadimi olmuştur. 10 cilt tutan Proben çeşitli Türk şivelerine ait diyalekt malzemesini ihtiva eder. Proben'in Türkiye ağızlarına ayrılan 7. cildinin toplamasını Macar Kunoş yapmıştır.
Dil Kurumu'nun kurulmasıyle halk ağzına açılış başlamış, bir yandan bu kurum, diğer yandan da üniversiteler olmak üzere diyalekt malzemeleri toplanmış, bu malzemelerin bir kısmı incelenerek Derleme dergisi adı altında on iki cilt olarak neşredilmiştir. Ancak Türk dilindeki uydurmacılık ve tasfiyecilik akımları, ağızlardan gelen kelime servetinin kültür dilinin içinde yeterince yer alamaması, girenlerin de çoğunlukla yanlış kullanılmasıyla sonuçlanmıştır.
Anadolu ağızlarıyla ilgili Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu'nun 8 ciltlik bir derlemesi vardır. Çeşitli üniversitelerde ağızlar üzerine doktora tezleri hazırlanmaktadır. Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Prof. Dr. Sadettin Buluç ve Anadolu ve Rumeli Ağızları Bibliyografyası ile Prof. Dr. Tuncer Gülensoy bu konuda çalışmalar yapan bilim insanlarıdır. Anadolu ağızlarının sınıflandırılması ise kapsamlı biçimde ilk defa Prof. Dr. Leyla Karahan tarafından yapılmıştır.
Son düzenleyen Safi; 23 Nisan 2016 06:31
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
30 Nisan 2009       Mesaj #4
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Lehçe (Diyalekt)
Standart ve Standart Olmayan Lehçeler
Standart lehçe (veya standartlaştırılmış lehçe veya "standart dil") kurumlar tarafından desteklenen bir lehçedir. Devlet tarafından tanınmak veya seçilmiş olmak, okullarda bir dilin "doğru" biçimi olarak sunulmak, "doğru" yazım ve telaffuzu belirten basılı dilbilgisi kitapları, sözlükler ve okul kitaplarının varlığı ve bu lehçeyi kullanan yaygın bir edebiyatın bulunması, standart lehçenin gördüğü desteğin örnekleri olarak sayılabilir. Örneğin Standart Amerikan İngilizcesi, Standart Britanya İngilizcesi ve Standart Hint İngilizcesi İngilizce dilinin standart lehçelerinden sayılabilir.
Standart olmayan bir lehçe tam bir kelime hazinesi, gramer yapısı ve sentaksa sahip olsa da kurumsal desteğe sahip değildir
.

"Lehçe" - "Dil" Ayırımı
Dilleri lehçelerden ayırdedici herkesçe kabul görmüş kıstaslar olmamakla beraber bu yönde kullanılan bazı düşünce sistemleri (paradigmalar) oluşmuştur. Bunlar bazen birbiriyle uyumsuz sonuçlar da doğurabilirler, kullanıcının bakış açısına bağlı olarak bu konuda tam bir ayırım yapmak subjektif olabilir.
Farklı diller çoğu zaman bazı nedenlerle dil değil lehçe olarak sınıflandırılır:
  • Edebi dil değillerdir (veya öyle oldukları kabul görmüyordur), veya
  • O dilin kullanıcılarının kendi devletleri yoktur, veya
  • O dilin prestiji yoktur.
Bazı dilbilimciler bu ayrım konusunda bir seçime bağlanmak istemedikleri zaman "idiom" terimini kullanırlar.
Antropolog dilbilimciler lehçeyi bir dilin belli bir 'dil topluluğu tarafından kullanılan şekli olur tanımlarlar. Bir başka deyişle, dil ile lehçe arasındaki fark, genel ve soyut ile, özel ve somut arasındaki farktır. Bu bakış açısına göre o dili kimse konuşmaz, herkes o dilin bir lehçesini konuşur. Belli bir lehçeyi "standart" veya "doğru" olarak kabul edenler aslında bu terimleri kullanarak sosyal bir ayrımı ifade ederler. Çoğu zaman standart dil bir toplumun seçkin sınıfının dilidir
.
Prestijin o kadar önemli olmadığı toplumlarda "lehçe", bölgesel dil kullanım farklılıklarına işaret ederek yabancı birisinin geldiği yeri anlamaya yarar. Dilbilimciler bu anlamıyla lehçeden bahsederken genelde birbirini anlayabilen, "aynı şekilde" konuştuğunu düşünen geniş bir topluluk içinde ufak çeşitlilikleri kastederler.
Günümüz dilbilimcileri, bir dilin sosyal statüsünün sadece dilbilim kıstaslarıyla benimsenmediğini, tarihsel ve siyasî gelişmelerden de etkilendiğini bilirler. İsviçrede konuşulan Romanç dili yazılı bir dil olmasına ve dolayısıyla lehçe değil dil olarak sayılmasına rağmen, İtalyanca'nın Alp dağlarındaki Lombardik lehçelerine çok benzer. Bunun zıttı bir örnek ise Çince için verilebilir, bu dilin çeşitlerini kullananlar konuşarak birbirlerini anlayamasalar da ortak bir edebi gelenek ve yazım standardına sahip oldukları için konuştukları ağızlar lehçe sayılır
.

Politik Faktörler
Siyasî gerçekler ve ideolojilere bağlı olarak konuşma çeşitlerinin lehçe veya dil olarak sınıflandırılması ve diğer konuşma türleriyle olan ilişkileri tartışmalı olabilir ve bu konuda yapılan sınıflamalar tutarsız olabilir. İngilizce ile Sırp-Hırvat dili bu durumu örneklerler. İngilizce ve Sırp-Hırvat dilinin ikişer ana çeşidi (Britanya İngilizcesi ve Amerikan İngilizcesi ile Sırpça ve Hırvatça sırasıyla) vardır. Politik nedenlerden, bu çeşitlerin lehçe mi dil mi olduğu konusunda farklı görüşler vardır. Müttefik ülkelerde kullanılan Britanya ve Amerikan İngilizceleri hemen herkesçe tek bir dilin lehçeleri sayılırken Sırbistan ve Hırvatistan'ın standart dilleri, birbirlerinden İngilizcenin lehçeleri kadar farklı olmalarına karşın, özellikle bölgenin pek çok dilbilimcisi tarafından farklı diller sayılırlar. Bunun nedeni büyük ölçüde bu iki ülkenin dostlukla düşmanlık arasında gidip gelmesidir
.
Buna paralel örnekler çoktur. Makedonca, Bulgarca bilenler tarafından anlaşılabilir olması ve Bulgarcanın bir lehçesi sayılmasına rağmen Makedonya Cumhuriyeti'nde kendi başına bir dil ilân edilmiştir. Lübnan'da ise ülkenin Arap dünyası ile yakınlaşmasına karşı çıkan milliyetçi (ve Hristiyan) sağcı Sedir Bekçileri Partisi "Lübnanca" adlı bir dilin tanınmasını istemektedir ve hatta Arap alfabesi yerine antik Fenike alfabesinin kullanılmasını savunur.
Buna karşın Han Çincesinin konuşulan dilleri, Çin'de millî birliği sağlamak amacıyla Çince'nin lehceleri sayılırlar
.
"Dil nedir?" sorusunun cevaplanmasına etki eden siyasi faktörler o kadar çoktur ki, sosyo-kültürel bir yaklaşıma gitmeden, sadece dilbilimci bir tanım kullanmak imkânsız görünmektedir. Bu bağlamda Yidiş dilbilimci Max Weinreich,
"Dil, ordusu ve donanması olan bir lehçedir."
("A shprakh iz a dialekt mit an armey un flot" , "אַ שפראַך איז אַ דיאַלעקט מיט אַן אַרמײ און פֿלאָט", Yivo-bleter 25.1, 1945, sf. 13)
diyerek dillerin asimilasyon yoluyla oluştuğunu ifade etmiştir. (Weinrich bu deyimin kendisine ait olmadığını belirtmiştir ama asıl kaynak bilinmemektedir.)

Tarihçi Dilbilim Bakış Açısı
Çoğu tarihçi dilbilimci, her konuşma biçimini içinde geliştiği iletişim ortamının bir lehçesi olarak görür. Bu bakış açısına göre modern Romans dilleri Latincenin lehçeleridir, modern Yunanca antik Yunancanın bir lehçesidir
. Bu paradigma sorunlu olabilir, çünkü kalıtsal ilişkileri birinci derecede önemli saymaktadır; oysa bir dilin lehçeleri karşılıklı olarak anlaşamayabilir. Ayrıca bir ana dil çeşitli lehçeler doğurunca bunlardan bazıları diğerlerinden daha hızlı gelişebilir. Bu durumda bir dilden türemiş üç lehçeden tarihsel olarak birbirinden uzak olan ikisi, yapısal olarak birbirine daha yakın olabilir. Modern Romans dillerinde bu örnek açıkça mevcuttur; İtalyanca ve İspanyolca karşılıklı anlaşabilir ama her iki dil de Fransızca ile anlaşamaz; oysa her iki dilin Fransızcaya olan kalıtsal yakınlığı birbirlerine olan kalıtsal yakınlıktan daha fazladır. Fransızca, İspanyolca ve İtalyancadan daha hızlı gelişmiştir.
Türkçe'de lehçe kavramını savunanlar da Tarihçi dilbilim bakış açısının etkisindedirler. Bu bakış açısına göre modern Türk dilleri, Göktürkçe'nin lehçeleridirler. Bu yüzden Çuvaşça, Yakutça ve Dolganca hariç diğerleri lehçedir
.
Son düzenleyen Safi; 23 Nisan 2016 06:31
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
30 Nisan 2009       Mesaj #5
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Lehçe (Diyalekt)
Diyalektolojide Kavramlar
Karşılıklı Anlaşma
Bazı uzmanlar lehçeleri dillerden ayırdetmek için lehçelerin karşılıklı anlaşabildiğini ama dillerin anlaşamadığını öne sürmüşlerdir. Bu fikir ilk göründüğü kadar bariz değildir. İtalyanca ve İspanyolca konuşanlar birbirlerini büyük ölçüde anlayabilmelerine rağmen İtalyancanın iki lehçesini konuşan Lombardlılar ve Sicilyalılar'ın birbirini anlaması çok daha zordur. Kürtçe'nin lehçeleri olan Kurmanci, Sorani, Kelhuri arasında da böyle bir sorun mevcuttur.
Çiftdillilik (Diglossia)
Bu konuda bir diğer sorun, bir toplumda birbiriyle yakından ilişkili, ama iki farklı sınıf tarafından konuşulan diller olması durumudur. Bunlardan biri genelde devlet dili, öbürü daha az prestijli halk dilidir.
Lehçe Sürekliliği
Lehçe sürekliliği (continuum) coğrafî olarak yakın lehçelerin birbiriyle anlaşabilip, uzaklık arttıkça anlaşmanın azaldığı bir lehçeler grubudur. Bunun iyi bilinen bir örneği Afrikaansca-Hollandaca-Frisian- Almanca sürekliliğidir. Burada dört tane kabul görmüş edebî standarda ilaveten bu dilleri birbirine bağlayan çok sayıda lehçe vardır. Standart Hollandaca ve Almanca konuşanlar karşılıklı anlaşamasa da bu iki dili birbirine bağlayan bir lehçeler zinciri üzerinde coğrafî olarak komşu olan iki lehçe arasında bir anlaşma kopukluğu yoktur.
Benzer bir lehçeler ağı doğu Slav dilleri arasında görülür. Bunların arasında Rusça, Belarusça ve Ukrayna dili edebî standartlı dillerdir. Sırp-Hırvat dili de dört ana lehçe ve üç edebi standartın bir ağı olarak görülebilir. Romans dilleri (Portekizce, Kastilya İspanyolcası, Katalanca, Galisyaca, Provensal, Fransızca, Oksitanca, Korsikaca, Sardinyaca, Sicilyaca, Romanç, Friulianca ve diğer İtalyan lehçeleri, Rumence ve diğerleri de başka lehçe sürekliliği oluştururlar.
Diasistem
Diasistem iki veya daha fazla standart hali olan tek bir dile denir. Bunun bir örneği Hindu-Urdu veya Hindustani dilidir; Urdu ve Hindi olmak üzere iki standart çeşit içerir.
Çokmerkezlilik
Çokmerkezli bir dil birkaç standart çeşidi olan bir dildir, İngilizce, Almanca veya Çince gibi.
Ausbausprache - Abstandsprache - Dachsprache Ayırımı
Avrupa dilbilimcileri arasında yaygın olup Anglosakson ülkelerde pek bilinmeyen bu yaklaşım, yukarda belirtilen dil-lehçe ikilemini aşma amacıyla geliştirilmiştir. Konuşma çeşitlerini sınıflandırırken "dil" ve "lehçe" gibi yüklü sözcükleri kullanmak yerine (henüz) siyasi, kültürel veya duygusal çağrışımları olmayan Ausbausprache - Abstandsprache - Dachsprache sözcükleri kullanarak konuşma çeşitleri sınıflandırılmaktadır. Bu deyimler tartışmalı konulara taze bakış açısıyla bakılmasına fırsat verebilir.
Son düzenleyen Safi; 23 Nisan 2016 06:31
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
11 Haziran 2012       Mesaj #6
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Polca (Lehçe)
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Hint-Avrupa dil ailesinin Baltık-İslâv kolunun İslâv dalından bir dil. Bugün büyük çoğunluğu Polonya Halk Cumhuriyeti'nde, geri kalanı ABD, Brezilya ve Fransa'da yaşayan 33 milyon Polonyalı tarafından konuşulmaktadır. Yazı dilinin oluşmasından sonra Polcanın tarihi üç döneme ayrılır:
  • Eski Polca (12. yüzyıldan 15. yüzyılın sonuna ya da 16. yüzyılın başına kadar)
  • Orta Polca (16. yüzyıldan 18. yüzyılın ortasına kadar)
  • Yeni Polca (18. yüzyıldan günümüze kadar)
En eski yazılı belgeleri 12. yüzyıldan kalmadır. Lâtin asıllı alfabeye yeni harfler ve harf birleşimleri yaparak kendi yazımlarını belirlediler. Başlıca lehçeleri şunlardır: Krakow (Küçük Polonya) lehçeleri, Silezya ve Mazovya lehçesi, Büyük Polonya lehçesi, Chelmno-Koçiewie-Warmie lehçesi, Kaşub lehçesi.
theMira
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Kasım 2012       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
lehçe Bir dilin tarihsel, bölgesel, siyasal sebeplerden dolayı ses, yapı ve söz dizimi özellikleriyle ayrılan kolu, diyalekt. (TDK)
Coğrafi ve kültürel etmenler bu ayrılmada rol oynar. Lehçelerde, ses, şekil ve kelime ayrılıkları çok büyüktür. Bazı dilciler, büyük ayrılıklarda lehçeyi başka bir dil olarak kabul etmeyi de önerirler. Çuvaşça ve Yakutça, Türkçenin lehçeleridir. Yakutlar, Sibirya'nın kuzeyinde otururlar, Şamanist ve Ortodoksturlar. Çuvaşlar ise Volga'nın iki kolunun kesiştiği bölgededirler ve Ortodoks dinindedirler.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
3 Şubat 2016       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM
LEHÇE a.
1. Ortak özellikler gösteren ve ayırtedici özellikleri konuşanlarca algılanan ağızlar bütünü. (Lehçe, aynı kültürel ve toplumsal düzeyde olmadığı dilden ve yerel ağızlardan ayrılır.)
2. Toplumsal lehçe, belli bir toplum kesiminde kullanılan terimler ve sözdizimsel kurallar bütünü. (Argolar, uzmanlık dilleri, teknik sözcük dağarcıkları böyle sınıflandırılır.)

—ANSİKL. Klasik Antikçağ’ın dil durumu, lehçelerin varlığını saptama ve tarihlerinin kimi evrelerini belirleme olanağı verir. Dağlık bir ülke olan antik Yunan'da dil lehçelere ayrılmıştı. Bu ayrımın izleri edebiyat metinleriyle ve yazıtlar aracılığıyla günümüze ulaşmıştır. En iyi bilinenler de, kimi özellikleri şairlerin yapıtlarına yansıyanlardır (dor, aiolis, ionia lehçeleri): böylece önümüzde yerel özellikleri de benimseyebilen bir edebiyat dili örneği vardır. Eski İtalya’da ilkel lehçeler (umbria, oskça vb. lehçeleri) “italik’’ denen dil öbeğini oluş
turur. Bu dillerden biri, latirıce, Roma yöresinde konuşulurdu. Soylular arasında konuşulan latince Roma'nın gücü arttıkça, İtalya’nın edebi ve resmi dili oldu. İ.Û. I. yy.’da ulaştığı durum klasik latinceyi oluşturdu. Özellikle Cicero’nun örneklendirdiği klasik latince yüzyıllar boyu bir başvuru kaynağı oldu. Yunancadan çok ayrı olan latince modelinin temel özelliği, arılığı birliğine bağlanan ve lehçesel değişkelerden pek etkilenmeyen edebi bir dildir.
Okullarda öğrenilen klasik latincenin dış etkilerden iyi kötü korunmasına karşın, halk latincesi giderek anlıktan uzaklaşıyordu. Öte yandan, Roma imparatorluğu bir uçtan bir uca tüm Akdeniz’e yayılıp Romania'yı oluşturunca, dil fethedilen yörelerdeki halkların etkisiyle değişti: germen istilası ve ardından gelen siyasal istikrarsızlık dönemleri, hiçbir engelle karşılaşmayan bölünmenin daha da büyümesine yol açtı. Böylece latince Romania’nın değişik yörelerinde dönüşüme uğrayarak roman dilleriyle lehçesel değişkelerinin doğmasına neden oldu.
XIX. yy. sonunda Paul Meyer ve Gaston Paris çok tartışmalı lehçe kavramını fazla kullanmamak için dilbilimin konusunu ikiye indirgediler: ortak dil ve yerel ağızlar. Roman dilleriyle uğraşan birçok uzman bu görüşleri benimsedi. Daha yakın dönemde A. Meillet, güçlükler ne olursa olsun, hint-avrupa evresinden başlayarak lehçesel bir ayrıştırma yapılabileceğini gösterdi. Her lehçesel ayrım genel özelliklerin genişlemesine koşut olarak sınırların çakışmasıyla belirlenebilirdi. Ortak diller genellikle, özel bir dilin toplumsal, ekonomik ya da politik bir durum yararına yayılmasından kaynaklanır; daha sonra bu diller akraba lehçeleri etkiler. Toscana lehçesinden İtalyanca böyle doğmuştur ve fransızcanın birçok dilsel özelliği Paris yöresindeki eski ağiza dayanır. Hem bir coğrafi dağılıma, hem de sosyal-tarihsel bir duruma bağlı lehçe olguları yalnızca roman dillerinin konuşulduğu ülkelere özgü değildir. Örneğin göktürkçe, Uygurca, karahanlıca vd., türkçenin tarihsel lehçeleridir. Türkçenin çağdaş lehçeleri arasında ise azeri türkçesi, türkmence, kazakça, kırgızca vd. yer alır Bu olgular her yerde vardır, ama bunlar resmi dillerle birlikte yaşayan değişkelerin çeşitli biçimleridir. Modern uluslarda çeşitli dil düzeyleriyle ortak dilsel temel üstünde gelişen birçok özel dil (teknik diller, argolar, vb.) görülür; lehçesel özellikler kimi kez bu koşut anlatım biçimlerinde varlığını sürdürür. LEHÇE ya da POLCA a. Özellikle Polonya’da yaklaşık 43 milyon insan tarafından konuşulan Batı slav dili.

—ANSİKL. Lehçenin ilk izlerine XI. ve XII. yy. latince metinlerde anılan kişiler ve yer adları biçiminde rastlanır (1136 Gniezno bullası 400’ü aşkın ad sayar). Baştan aşağıya lehçe yazılmış metinler XIV. yy.'dan kalmadır: Svvietokrzyskie tepesi anıtları, Svviety Florian mezamiri. Bu örneklerden başlayarak lehçenin tarihi üçe ayrılır: XII. yy.’dan XV. yy.’a eski lehçe (dil, sesçil düzeni ve bükünüyle ortak slav diline yakındır), XVI. yy.’dan XVIII. yy.’a orta lehçe (yazım kuralları saptanmış, dilin temel özellikleri yerleşmiştir); XVIII. yy.'ın sonundan günümüze dek modern lehçe. Hümanist Mikofaj Rej (1505-1569) leh dili ve edebiyatının atası olarak görülür. Matbaanın kullanımı yaygınlaşmaya başladığı sırada yazım kuralları da kesin biçimini aldı. Katolik etkisindeki ülkelerde olduğu gibi, latin abecesi temel alındı, ancak bazı ayırıcı göstergeler eklendi: genizsil ünlüleri belirtmek için /ş ve /a [u] sesini veren eski uzun o için 6, bugün [w] sesinin karşılığı sert T yi belirtmek için /, sözcük sonunda ya da başka bir ünsüz önünde damaksıllaşan ünsüzler için s , c ’, z , n . Latin- cede bulunmayan dz, cz, sz, rz gibi ses- birimleri belirtmek için “çift harfler" de kullanılır (bu durum, lehçenin ünsüzlere da yalı özelliğini belirgin biçimde artırır).
Lehçenin lehçeleri çok çeşitlilik göstermez. Başlıca altı lehçe vardır: Krakövv (ya da Küçük Polonya), Silezya ve Mazovya (Varşova yöresi), BCıyük Polonya, Chelmno -Kocievvie-VVarmie ve bugün ayn bir dil sayılan (Kaşub dili) Kaşubi lehçeleri. Bu lehçeler, yerini ıslıklılara bırakan bir dizi hışırtılı ünsüzün bulunmayışı ve sözcük aralarında son ünsüzlerin ulamalarındaki titreşimli, titreşimsiz söyleyişlerle birbirinden ayrılır. 1945’ten beri, öğretimin, basınla radyonun ve yoğun nüfus hareketlerinin etkisiyle bu lehçelerin sınırları yok olmaya başladı.

Özellikle Büyük Polonya (ilk başkent Gniezno çevresi) lehçesine dayanan ulusal dil XVI. yy. başında ortaya çıktı. Krakövv başkent olunca Küçük Polonya lehçesindeki özellikler de Büyük Polonya lehçesine eklendi. Varşova başkent olduğundaysa dilde önemli bir gelenek yerleştiğinden Mazurya lehçesinin pek etkisi görülmedi.
Lehçenin ses yapısında ünsüzler (36) önemli bir yer tutar, buna karşılık yalnızca 7 ünlü vardır. Ünsüzlerin sayısı damaksıllaştırma olgularıyla artmış (c, dz, cz, Ğ, dz, di yarı kapantılarıyla sz, i, i, i daraltılılarının ortaya çıkması), damaksıllaştırma olgusunun ortadan kalktığı durumlarla da pekişmiştir (örneğin sesçil açıdan sert nitelik taşıyan [damaksıllaşmamış], ama bükünde sert ünsüzlerle almaşmalı biçimde kullanılan "sertleştirilmiş" ünsüzlerin varlığı: k/c; g/dz). Ses yapısı düzlemindeki öteki önemli ilişki de titreşimli ve titreşimsiz ünsüzlerin karşıtlığıdır. Lehçe iki genizsil ünlüyü kullanmayı sürdüren tek slav dilidir. Her sözcüğün sondan bir önceki hecesinde vurgu bulunur.
Bükün (ad ve fiil çekimleri) eski sesçil yasalann kalıntısı ünlü ve ünsüz almaşmaları nedeniyle karmaşıktır: örn. a/e (wia- ra, inanç / wierzyö, inanmak), a/e (biorç, alıyorum / bierze, alıyor) almaşmaları. Ünsüz almaşmaları damaksıllaştırma ve damaksıllaştırmama olgularının kalıntılarıdır (droga, yol / na drodze, yolda).

Ad çekiminde 7 durum, 2 sayı ve 3 cins vardır. Kişi adılları, biri vurgulu (ısrar biçimi) öteki de vurgusuz olmak üzere iki türdür. Fiil çekiminde üç zaman bulunur: şimdiki zaman, geçmiş ve gelecek zamanlar. Ancak, bütün slav dillerinde olduğu gibi, fiiller iki görünüş sınıfına ayrılır: bi- tişliler, bitişsizler. Nezaket kullanımı üçüncü kişinin önüne pan (bay), pani (bayan), panovvie (baylar), panie (bayanlar) ya da panstvvo (baylar bayanlar) getirilerek yapılır. Sözdiziminde birçok kişisiz yapı kullanılır. Sözcüklerin sırasının temel işlevi sözdizimsel bağıntıları belirtmek değil (bunlar durumlarla anlatılır) sözcenin bildirişimsel yapısını (tema-rema karşıtlığı) dile getirir.
Lehçedeki sözcüklerin çoğu yerli kökenlidir türetme yöntemleri de çok verimlidir (yeni fiiller üretmek için önekler ad üretmek için de sonekler). Aktarmalar (latinceden, almancadan, çekçeden, Ukrayna dilinden, türk dillerinden, İtalyanca, fransızca ve İngilizceden) özellikle teknik ve kuramsal alanlara ilişkindir. Bu çeşitli dillerin etkisi dönemlere ve dil düzeylerine göre değişir.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
23 Nisan 2016       Mesaj #9
Safi - avatarı
SMD MiSiM
LEHÇE, Bir dilin izlenemeyen ondan ayrılmış koludur.Coğrafi ve kültürel etmenler bu ayrılmada rol oynar.Lehçelerde, ses, şekil ve kelime ayrılıkları çok büyüktür. Bazı dilciler, büyük ayrılıklarda lehçeyi başka bir dil olarak kabul etmeyi de önerirler. Çuvaşça ve Yakutça, Türkçenin lehçeleridir.
Yakutlar,Sibirya’nın kuzeyinde otururlar, Şamanist ve Ortodoksturlar.Çuvaşlar ise Volga’nın iki kolunun kesiştiği bölgededirler ve Ortodoks dinindedirler.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
23 Nisan 2016       Mesaj #10
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Konuşma Dili Ve Yazı Dili
Konuşma Dili: Evde, sokakta, okulda, hulâsa günlük hayatta her yerde kullanılan dildir. Sosyal çevrelere göre, farklılıklar arz eder. Bundan da; lehçe, şive ve ağız terimleri ortaya çıkar.

Lehçe: Bir dilin, bilinen ve takip edilen tarihinden önce, kendisinden ayrılan ve çok büyük farklılıklar gösteren kollarına denir. Ses, şekil ve kelime farklılıklarına dayanır.
Örnek: Çuvaşça ve Yakutça, Türkçe''nin lehçelerindendir. Türkiye Türkçesindeki, "ayak" kelimesi, Çuvaşça''da, "ura" olarak geçmektedir.

DEVAMI Dil Bilimi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

23 Nisan 2016 / ziyaretçi Cevaplanmış
23 Nisan 2016 / Misafir Cevaplanmış
14 Haziran 2016 / Misafir Cevaplanmış