KADASTRO a. (ital. catastro).
1. Med. huk. Taşınmaz malların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirleyerek hukuki durumlarını saptamak için yapılan işlemlerin tümü. (Bk. ansikl. böl.)
2. Kadastro mahkemesi, kadastrosu yapılan yerlerdeki taşınmaz malların durumlarıyla ilgili hukuki uyuşmazlıkları çözümleyen mahkeme. (Bk. ansikl. böl.)
—Tar. Toprak vergisinin adalet ilkesine dayalı olarak saptanabilmesi amacıyla bireylere ilişkin özel toprakların genişlik ve çeşidini, durum ve değerini belirleme işlemi. (Bk. ansikl. böl.)
—ANSİKL. Med huk. Kadastro taşınmazmalların plan, kroki, kayıt, defter ve kütükler gibi belgelerle sınırlarını saptar. Kadastro düzenli bir tapu sicili sistemi kurmak amacıyla yapılır. Türkiye'de kadastro işlemleri Tapu ve kadastro genel müdürlüğü tarafından yürütülür. Kadastrosu yapılacak bölgeler ana plana uygun olarak Tapu ve kadastro genel müdürlüğü' nün önerisi ve ilgili bakanın onayı ile belirlenir. Kadastrosuna başlanacak bölgeler en az bir ay önceden Resmi gazete, radyo ya da televizyonda, varsa yerel gazetede duyurulur. Kadastro bölgesindeki her köy, belediye sınırları içindeki her mahalle kadastro çalışma alanıdır. Kadastro işlemini yapacak ekip, en az iki kadastro teknisyeni, mahalle ya da köy muhtarı ile üç bilirkişiden oluşur. Kadastro teknisyenleri hazır bulunan mal sahipleri önünde, varsa harita, tapu ve vergi kayıtlarıyla öteki belgeleri bilirkişi ve muhtarın bilgisinden de yararlanarak inceler ve her taşınmaz mal için kadastro tutanağı düzenler. Kadastro tutanağında taşınmaz mallar sınırlandırılır ye hak sahipleri belirlenir. Kadastro tutanağı düzenlendikten sonra yapılan tespitlere itiraz edilebilir, itirazlar kadastro komisyonunda incelenir. Çözümlenemeyen konularda kadastro mahkemesi görevlidir. Kadastro müdürü tutanaklara dayanarak askı cetvelleri düzenler. Bunları otuz gün süre ile ilan ettirir, itirazı olanlar ilan süresi içinde kadastro mahkemesinde dava açabilirler. Süre geçtikten sonra dava açılmayan kadastro tutanaklarındaki sınırlandırma ve tespitler kesinleşir, Kadastro müdürünün onayladığı kesinleşmiş tutanaklarla kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararlan en geç üç ay içinde tapu kütüklerine kaydedilir. Kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içinde kalan eski tapu kayıtlarına dayanılarak kadastro ve tapu sicil müdürlüklerinde işlem yapılamaz.
Kadastro mahkemesi 21 haziran 1987 tarih ve 3402 sayılı Kadastro kanunu’na göre her kadastro bölgesinde tek yargıçlı ve asliye mahkemesi niteliğinde kurulur. Kadastro mahkemesi taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil ya da şerh verilecek öteki haklara sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara ve özel kanunlarla kendisine verilen işlere bakar; kadastroyla ilgili veraset uyuşmazlıklarını çözümler, istendiğinde veraset belgesi verir.
—Tar. Eskiçağlardan beri var olan kadastro çalışmalarına Kaldeliler'den kalma tabletlerde (İ.Ö. 4000), Nil'in taşması sonucu balçık altında kalan verimli toprakların her yıl sınırlarını saptamak için eski Mısırlılar’ın kullandıkları papirüs tomarlarında ve özellikle toprak parçalarının yüzölçümlerini, oralarda oturanların adlarıyla ödedikleri kira bedellerini gösteren Roma imparatorluğu dönemindeki belgelerde rastlanır. OsmanlI devletinde arazi hukukunu düzenleyen kurallar, Murat I döneminde (1360-1389) ortaya çıkan tımar yöntemiyle başladı. Birçok düzensizliğe yol açan tımar yöntemi, Bayezit I (Yıldırım) döneminden (1389-1402) başlayarak zamanla yerini muhassıllıklar ve mültezimliklere bıraktı. Yaptıkları hizmet ya da ödedikleri paranın karşılığı olarak devlete ait bazı topraklar üzerinde tasarruf hakkı edinen tımar ve zeamet sahipleriyle mültezim ve muhassıllar, bu toprakları kullanıma vererek karşılığında "âşâr” denen bir vergi alırlardı. Topraklarını kullanan kişilere verdikleri tasarruf belgeleri de "sipahi”, "mültezim”, “muhassıl senedi” ya da “temessükü” adıyla anılırdı. Tapu yazımına ilişkin kayıtlara Süleyman I (Kanuni) döneminde (1520-1566) başlandıysa da toprak hukuku ancak 1858 Arazi kanunu çıktıktan sonra köklü kurallara bağlandı. Daha öncesine ilişkin kanun hükmündeki irade ve fermanlar, tarifname ve talimatnameler bu yasayla yeniden düzenlenip mülki arazi; miri arazi; vakıf arazisi; kamu yararına ayrılmış metruk arazi; kimsenin yararlanmadığı ölü arazi olarak beşe bölündü. Bunlardan kayıtları şeriye mahkemelerince tutulan mülki arazi sahiplerine "şeri hüccet" denen belgeler verildi. Arz sahibi yetkisiyle işlemleri sipahi, mültezim ve muhassıllar tarafından yürütülen miri arazi, askeri amaçlara ayrıldı. Mütevelliler de vakıf arazisi için temessük senetleri verdiler. Defteri hakani nazırı Kâni Paşa döneminde (1871-1873) taşınmaz malların yazımları yapılarak sahiplerine tapu senetleri verilmeye başlandı. Bu nedenle Kâni Paşa Türkiye’de tapu sisteminin kurucusu sayılır. O güne kadar tutulmuş tüm kayıtların tapu dairelerine devredilmesi ve araziyle ilgili işlemlerin bundan böyle bu dairelerce yürütülmesi buyruldu (1874). Tapu ve kadastro işlerinde çalıştırılacak elemanları yetiştirmek üzere İstanbul'da Tapu ve Kadastro mektebi âlisi adıyla bir okul kuruldu (1911). Defteri hakani nazırı Mahmut Esat Efendi, “Emvali gayrımenkule ve tahriri hakkında kanunu muvakkat" adı altında çıkarttığı yasayla (5 şubat 1912) ilk kadastro çalışmalarını başlattı. Birinci Dünya savaşı, çalışmalara ara verilmesine neden oldu. Cumhuriyet döneminde yeniden başlayan çalışmalar sonunda 22 nisan 1925 tarih ve 658 sayılı yasayla Tapu genel müdürlüğü’ne bağlı bir kadastro örgütünün kurulmasına karar verildi. Yurttaşlık yasası'nın (Medeni kanun) yürürlüğe girmesi sonucu (1926) Osmanlı devletinin taşınmaz mal tasarrufuna ilişkin kuralları köklü bir değişime uğradı. Taşınmaz mal tasarrufunun Yurttaşlık yasası'nın aradığı nitelikteki sicillere bağlanması için 2613 sayılı Kadastro ve Tapu tahriri yasası çıkarıldı (11 aralık 1934). Lise ayarında bir meslek okulu durumuna getirilen İstanbul'daki Tapu ve kadastro mektebi, Kadastro meslek okulu adını alarak Ankara'ya taşındı (1936). İstanbul Devlet mühendislik ve mimarlık akademisinde harita ve kadastro mühendislerini yetiştirecek bir bölüm açıldı (1949). Bu bölümde fotogrametri dersi okutmak üzere dışardan yabancı uzman öğretmenler getirtildi (1950). Arazinin havadan fotoğraflarını çekmek için dört aygıt satın alınarak bunlardan biri İstanbul Devlet mühendislik ve mimarlık akademisine yerleştirilirken (1952), üçü de Tapu ve Kadastro genel müdürlüğü'ne verildi. Böylece Fotogrametri dairesi çağcıl yöntemlerle çalışmalarına başladı (1956). Özellikle 1970’li yıllarda İBM 1620 elektronik hesap makineleri (bilgisayar) hizmete girdikten sonra tüm hesap işlemlerinin programlı olarak bu modern aygıtlarda yapılmasıyla, kadastro çalışmaları daha kesin bir belirginlik kazandı. İstanbul Devlet mühendislik ve mimarlık akademisi’ni bitirenlerden doktorasını verenler, İstanbul ve Karadeniz üniversitelerinde açılan Jeodezi ve fotogrametri bölümlerinde öğretim üyesi oldular. Böylece yetişen teknik kadro ve kurulan çağdaş teknoloji sayesinde Türkiye, çok yönlü kadastro çalışmalarını yürütebilecek bir düzeye ulaştı.
Kaynak: Büyük Larousse