yapmak
(-i durum ekiyle kullanılan fiil)
1 . Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek:
"Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır."- Ç. Altan.
2 . Olmasına yol açmak.
3 . Bir işle uğraşmak, meşgul olmak:
"Yaratıcı hamleler yapmak isteyen bir millet için mutlaka bir şeye inanmak lâzım."- O. S. Orhon.
4 . Onarmak, tamir etmek.
5 . (birincisi -i 'li, ikincisi eksiz olarak aynı nesnenin iki kez tekrarlandığında) Gerçek niteliğini vermek:
"Ayrıca terbiye edeceğim, onu yaman bir polis köpeği yapacağım."- R. H. Karay.
6 . Bir dileği, bir isteği yerine getirmek, uygulamak, ifa etmek:
"Şu işi yapıver diye yalvarmıştı da enişte engel olmuştu."- S. M. Alus.
"Arkadaşım on dakika içinde istediğimi yapmıştı."- S. F. Abasıyanık.
7 . Bir düşünceyi, bir davranışı, bir isteği işe dönüştürmek, gerçekleştirmek:
"Elimi ağzına götürerek sus işareti yaptım."- R. H. Karay.
8 . Düzenli bir duruma getirmek.
9 . Üretmek.
10 . Bir harekete, işe başlamak veya bir hareketle, işle uğraşmak.
11 . Zarara yol açmak.
12 . Etkili olmak.
13 . Salgılamak, çıkarmak.
14 . Dışkı çıkarmak.
15 . Gerçekleştirmek:
"İlk ve orta öğrenimini Anadolu'da yapmıştır."- Y. Z. Ortaç.
16 . (tehdit yollu) Birini herhangi bir duruma düşürmek.
17 . Evlendirmek.
18 . (yardımcı fiil) (isim soyundan bir kelimeyle birlikte) bir durum yaratmak:
"Fırının harlı ateşi yanaklarını pembe pembe yapmıştı."- N. Araz.
19 . (yardımcı fiil) Edinmek, sahip olmak.
20 . (yardımcı fiil) Bir kimseye bir meslek kazandırmak; yetiştirmek:
"Onu da Üsküdar'daki ambar memuru yapmak suretiyle daireden uzaklaştırdı."- H. Taner.
21 . (nesne almayan fiil) Davranmak, hareket etmek.
22 . Olmak.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
yapıp etmek
yapma!
yapma! (yapmayın, yapmayınız!)
yapmadığı kalmamak
yapmadığını bırakmamak (veya koymamak)
(bir şey) yapmak
(kilometre, mil, fersah...) yapmak
yaptığı hayır ürküttüğü kurbağaya değmemek
yaptığını bilmemek
(bir şey) yapmak
İyilik veya kötülükte bulunmak.
(kilometre, mil, fersah...) yapmak
Yol almak.