yaşamak
(nesne almayan fiil)
1 . Canlılığını, hayatını sürdürmek; sağ olmak:
"Hiçbir şey yaşarken daha önemli değildir."- A. İlhan.
2 . Varlığını sürdürmek.
3 . Oturmak,.eğleşmek.
4 . Geçinmek.
5 . Herhangi bir durumda bulunmak veya olmak.
6 . mecaz Sürmek, devam etmek.
7 . mecaz Varlık, endişesiz, hoş vakit geçirmek, keyif sürmek:
"Tek başına manevra yapan bir lokomotif rahatlığı ile hayatını yaşıyor."- H. Taner.
8 . mecaz Keyfi yerine gelmek, mutlu olmak, işleri yolunda olmak.
9 . mecaz Bir durumu yaşar gibi olmak, bir durumla özdeşleşmek, duymak, hissetmek:
"Sen genç gibi yaşar, ihtiyar gibi ölürsün."- Ö. Seyfettin.
10 . Görüp geçirmek, başından geçmek:
"İki üç büyük aşk yaşadı."- H. Taner.
"Balkan Savaşının bütün acılarını yaşamış bir ailenin kızıydı."- N. Cumalı.