Gazi Üniversitesi öğretim görevlilerinden Prof. Dr. Salim Koca, “Sultan I. Alâeddîn Keykubâd’dan Sonra Türkiye Selçuklu Devleti İdaresinde Ortaya Çıkan Otorite Zâfiyeti ve Emîr Sadeddîn Köpek’in Selçuklu Saltanatını Ele Geçirme Teşebbüsü” adlı ilmi makalesinde konu ile ilgili çok güzel bir araştırma yapıp yazmış. Onun bu yazdıkları Prof. Dr. Osman Turan’ın “Selçuklular Döneminde Türkiye” adlı eserinde konu ile ilgili yazılanlardan çok daha başarılı. Ben de bu hususa eğilmiş, hatta “Babailer, Balkan Türkleri ve Şeyh Bedrettin” adlı araştırmamda yazmıştım. Ancak okuyucularıma her şeyin daha mükemmelini vermek benim için önemli.
Sultan II. Gıyasettin Keyhüsrev ve Sadettin Köpek Fitnesi
Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaattin Keykubat’ın evlatlarından en büyüğü olan Gıyasettin Keyhüsrev, saltanat tahtına şaibeli bir biçimde oturmuştu. O, kimi devlet görevlilerinin tertibi, babasının zehirlenerek vefatı, veliaht tayin edilen kardeşi İzzettin Kılıçarslan’ın tüm haklarının gasbedilmesiyle iş başına getirilmiş bir hükümdardır. Yani onun hükümdarlığı vesayet altında gerçekleşmişti. Ona bu imkanı tanıyıp başa geçmesini sağlayanlar vesayetlerini devamından yanaydılar. II. Gıyasettin Keyhüsrev o vesayetten kurtulacak gibi değildi. Henüz 14 yaşındaydı. Çocuk yaşta sayılırdı. O, devleti tek başına yönetebilecek bir durumda olmadığı gibi, ilerisi için tek başına kararlar alabilecek bir durumda da değildi. Zayıf olduğu kadar tutarsız ve dengesizdi. Zevk ve eğlenceden vazgeçecek gibi görünmüyordu. Onun bundan sonraki işi çok zordu. Otorite zafiyeti görülüyordu. Cinayet işlemekten bile çekinmeyen bir ekibin gücüyle iş başına gelenler, iktidarlarını korumak için, ya o kişileri kontrol altında bulundurmalı, ya da her birini bertaraf edip vesayetten kurtulmalıydılar. Gıyasettin Keyhüsrev, bunun birini bile yapacak kabiliyete sahip değildi. Mecburen onlara boyun eğecekti. Eğdi de.
I. Alaattin Keykubat’ın zamanın da, bu sultanını yaptığı her şeyi destekleyenler ve onu desteklemeyenler olarak devlet görevlileri iki gruba ayrılmıştı. Bunu isim isim verdiğimizde, Beylerbeyi Kemalettin Kamyar, Sivas valisi Kayır Han ve Hüsamettin Kamyeri onu destekleyenler, Atabey Şemsettin Altunapa, Tacettin Pervane, Lala Cemalettin Ferruh, Sadettin Köpek ve Gürcüoğlu Zahirettin ise desteklemeyendiler. İkinci grup elini çabuk tutarak sultanı öldürüp Gıyasettin Keyhüsrev’i tahta oturtmuşlardı. İş bu kadar kolay olmayacak, kanlı bir çatışma çıkacaktı ama, söz konusu durum Kemalettin Kamyar’ın işgüzarlığı sayesinde önlendi. Dolayısı ile diğer devlet adamları ve komutanlar seslerini çıkarmadılar. İlkin bir sessizlik her şeye hakim oldu. Bu böyle devam edip gideceğe benzemiyordu.
Gıyasettin Keyhüsrev’i iş başına getirenler arasındaki dayanışma ve işbirliği pek geçmeden zayıflamaya başladı. Muhalefette de, İzzettin Kılıçarslan’ı bir darbeyle başa getirme fikri de zayıfladı. Her iki grup şimdiki halde birbirilerini kontrol eder vaziyetteydiler.
II. Gıyasettin Keyhüsrev’in çevresi onu tahta oturtanlar tarafından sarılmıştı. Bunlardan Emir Sadettin Köpek en etkili olandı. Onun geçmişi hakkında pek fazla bilgi yoktur. I. Alaattin Keykubat zamanında konumu nedir, bu da pek bilinmemektedir. İbni Bibi de bir şeyler söylemiyor. Anlaşılan o ki Sadettin Köpek’in kişiyi arkadan vuran, sinsi ve tedhişçi bir karakter yapısı var.
Anadolu Selçuklu beyleri arasında iktidar, yani sultandan sonra tek yetkili olma mücadelesi başlamıştı. Bu durumda Gıyasettin Keyhüsrev’in saltanatı devlete ilerisi için en ufak bir ümit vermekten çok uzak görünüyor. O kadar yanlışlıklar yapılmaya başlandı ki, felaketler yakında kendini birer birer gösterecekti. Bu felaketleri tetikleyen iki faktör vardır. Birincisi Sadettin Köpek’in iktidar tutkusu, önüne geleni bir yolunu bulup harcaması; diğeri sosyo-politik bir olay, yani Babailer isyanı. Her iki olay da sebep ve sonuç ilişkisinden birbiriyle bağlantılıdır. Çünkü birincisi ikincisinin sebebidir. Gıyasettin Keyhüsrev’in Sadettin Köpek’in elinde oyuncak bir hale gelmesi, onun her dediğini itirazsız ve düşünmeden yapması Babaleri harekete geçirecekti.
Sadettin Köpek, işe Harezm beylerin en tanınmışı ve etkili olan Kayır Han’la başladı. I. Alaattin Keykubat, 1230 yılında Yassıçemen Harbi’nde Celalettin Mengüberti’ye ağır bir darbe vurmuş, onu altından kalkamayacağı çok zor biri durumda bırakmıştı. Ölümünden sonra Harezmşahlar ordusundan önemli kısımlarını ellerinde bulunduran Kayır Han, Bereket Han, Küçlü Sengün ve Yılan Boğa gibi beyleri Anadolu Selçuklu Devleti’nin hizmetine almış, onlara Erzincan, Amasya, Larende ve Niğde gibi şehirleri ve arazileri ikta olarak vermiş, her birini kendine bağlamıştı. Çünkü Moğol istilası kapıdaydı. Ülkenin savunmasını onlarla kuvvetlendirdiği gibi, devlet gücünü de onların savaşçılık tecrübesi ve yetenekleriyle artırdı. 1237 yılında Kayır Han, Erzincan valiliğinden alınıp Sivas valiliğine getirildi. O güne kadar Harezmliler I. Alaattin Keykubat’ın bütün seferlerine katılmışlar, harplerde canla, başla savaşmıştılar. Bu nedenle el üstünde tutunur oldukları gibi servet sahibi de olmuştular. Alaattin Keykubat’ın söz konusu tutumundan bazı yerli beyler rahatsızdılar. Ülkenin servetini ve devletin makamlarını Harezmli beylerle paylaşmak istemiyorlardı. Ayrıca onlar bu gidişle kendilerinin tasviye edilebileceği endişesine de kapılmıştılar. Onların Gıyasettin Keyhüsrev’i tahta çıkarmalarının nedeni buydu. Sadettin Köpek de bu durumdan yararlanmasını bilmekte gecikmedi. Onların tercümanı durumundaydı. Kayır Han’ı harcamak huşusunda II. Gıyasettin Keyhüsrev’i ikna etmesi kolay oldu. O, siyasetteki hile ve kurnazlığı; bunun etkili yöntemini çok iyi biliyordu. Tabi ki diğer beylerden de onu destekleyenler olmuştu. Hayali senaryosu mükemmeldi.
Beyşehir gölü yakınlarındaki Kubadabad Sarayı'nın mimar olan Sadeddin Köpek, Konya ve Aksaray şehirleri arasındaki Zazadin Hanı'nı da inşa etmiştir, Zazadin, o dönem halk arasında Sadeddin'in söyleniş biçimidir.