Arama

Sadeddin Köpek

Güncelleme: 26 Temmuz 2016 Gösterim: 54.124 Cevap: 6
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
25 Temmuz 2012       Mesaj #1
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Ad:  s köpek1.jpg
Gösterim: 14396
Boyut:  47.0 KB

Sadeddin Köpek


(?-1246 Konya)
Sponsorlu Bağlantılar

Anadolu Selçuklu veziri. Anadolu Selçuklu ordusunda uzun yıllar komutanlık yaptı. Alaettin Keykubat döneminde Eyyubîler ile yapılan savaşta yer aldı (1226). Kubâdâbad Sarayı, Zazadin Han’ı yaptırdı ve Alanya’nın (Alaiye) kuruluşu çalışmalarında bulundu. Alaettin Keykubat’ın ölümünden sonra (1237), İzzettin Kılıç Arslan’ın yerine II. Gıyasettin Keyhüsrev’in tahta çıkmasını sağladı. Başkomutanlık görevine getirildi ve muhaliflerini ortadan kaldırmaya başladı. Eyyubîlerin elinden Sumeysat’ı aldı (1238). Sadeddin Köpek’in devlete egemen olmasından çekinen II. Gıyasettin Keyhüsrev, onu bir ziyafet sırasında öldürttü.
Maliki mezhebinde Köpek manen temiz olduğundan ayrıcalıklı bir hayvandır. Bu isim muhtemelen bu sebeple alınmıştır ya da “Kupeg” ifadesi zamanla “Köpek” şeklini aldığı için…

I. Alaeddin Keykubad ve II. Gıyaseddin Keyhüsrev dönemlerinde görev yapmış olan Sadeddin Köpek devlet yönetiminde çok büyük bir söz sahibi olmuştu. Sadeddin Köpek I. Alaeddin Keykubad'ın ölümünden (1237) sonra oğulları arasında çıkan taht kavgalarında II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in tarafını tuttu. Keyhüsrev'in iki kardeşi ve annelerini boğdurttu. Ayrıca Keyhüsrev'in kardeşinin tarafını tuttuğu gerekçesiyle Anadolu'ya yerleşmiş olan Harzemşahlar'ın bazı liderlerini yakalatarak hapsettirdi. Moğol istilası öncesinde Anadolu'daki bu askeri liderlerin ortadan kaldırılması Selçukluları Moğollara karşı daha da zayıflattı. Saadeddin Köpek'in gücünün aşırı derecede artmasından endişelenen II. Gıyaseddin Keyhüsrev onu 1239 yılında öldürttü.
Sadeddin Köpek'in 1235-1236 yılları arasında Konya ve Aksaray şehirleri arasında yaptırmış olduğu Zazadin Han hala büyük ölçüde ayakta durmaktadır.

Orijinal Yazımı: Saadeddin Kupeg’tir.


Selçuklu hükümdarlarından Alaaddin Keykubat ve İkinci Gıyaseddin Keyhüsrevin başveziri. Tarih kitaplarında entrikacı ve muhteris biri olarak geçer. mimar ve nakkaştır. 1238′de bir saray cinayeti ile öldürülmüştür. Mezarı Konya’nın Ilgın ilçesindedir.

Neden Köpek adı?


Maliki mezhebinde Köpek manen temiz olduğundan ayrıcalıklı bir hayvandır. Bu isim muhtemelen bu sebeple alınmıştır ya da “Kupeg” ifadesi zamanla “Köpek” şeklini aldığı için…

Sadettin Köpek Neden Öldürüldü?


Anadolu’ya akın akın Moğollar gelmektedir.. Sultan Birinci Alaeddin Keykubad Kayseri’de ölür(1237). Keykubat ölmeden evvel yerine veliaht olarak küçük oğlu İzzeddin Kılıç Arslan’ı tayin etmiştir, fakat bir zamanların muzaffer komutanı ve dönemin sadık veziri Saadettin Köpek’in desteğiyle Keykubat’ın yerine varisi Kılıç Arslan değil de büyük oğlu 2. Gıyaseddin Keyhüsrev geçirilir. köpek’in Anadolu’ nun güçlü emirleri üzerinde büyük bir otoritesi vardır ve İzzeddin Kılıç Arslan çok rahat saf dışı bırakılmıştır. lafını daha kolay geçirebileceği kolay lokma olan Keyhüsrev tahttadır artık.
ülke yönetimini avucunun içi gibi bilen Köpek, gerçekte yeni Sultan Keyhüsrev’i de saf dışı bırakmak ve sultan olmak hevesindedir. Keyhüsrev’i çantada keklik görmektedir, lakin tek handikapı Selçuklu soyundan olmamasıdır. bundan mütevellit tahta çıkabilmek için kendisinin ana tarafından Selçuklu sülalesinden olduğu söylentisini yaymaya başlar
bu olayların üzerine 2. Gıyaseddin Keyhüsrev Köpek’in daha önceki leşlerine de bakarak kendi akıbetini kestirmiş olacak, dönemin Sivas subaşısı Hüsamettin karaca’yı sadettin köpek’i öldürmekle görevlendirir. Hüsamettin sözde bir şölen düzenler ve davetlilerden biri de saadettin köpektir. köpek şölen sırasında Hüsamettin’in adamlarınca öldürülür (1239)

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 26 Temmuz 2016 18:25
Biyografi Konusu: Sadeddin Köpek nereli hayatı kimdir.
Sen sadece aynasin...
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
12 Haziran 2014       Mesaj #2
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Ad:  Sadeddin Köpek.jpg
Gösterim: 10432
Boyut:  29.8 KB

Sadeddin Köpek


(ö. y. 1239, Beyşehir)
Sponsorlu Bağlantılar
Anadolu Selçuklu veziri.

II. Keyhusrev döneminde devlet yönetiminde büyük etkisi olmuştur.
Konya’nın Türk asıllı zengin ve saygın bir ailesindendi. 1226’da Harput yakınlarında Eyyubilere karşı yapılan savaşa katılarak askeri yeteneğini gösterdi. Emiri şikâr olarak devlet hizmetine girdi. Bir süre sonra emiri mimar oldu. Bu görevi sırasında I. Keykubad’ın bayındırlık ve imar hareketinde önemli hizmetlerde bulundu.

I. Keykubad’ın ölümünden (1237) sonra, veliaht gösterdiği küçük oğlu Kılıç Arslan’ın bazı devlet adamları ve Harezm emirlerince tanınmasına karşın, daha erken davranarak I. Keykubad’ın büyük oğlu II. Keyhusrev’in Anadolu Selçuklu tahtına çıkmasını sağladı. Kendisi de emirü’l-ümera oldu. Daha önce kardeşini tanıyan emirlerin sadakatinden emin olmayan II. Keyhusrev’in çekingenliğinden ve kararsızlığından yararlanarak rakiplerini sultana karşı oldukları iddiasıyla birer birer ortadan kaldırdı.

Sultanı bütünüyle etkisi altına alarak rakipsiz kalınca, kendisinin I. Keyhusrev’in gayri meşru çocuğu olduğu söylentisini yaymaya başladı. Tahtı ele geçirmeye çalıştığını anlayan II. Keyhusrev’in düzenlediği bir davette öldürüldü.

Sadeddin Köpek, emir-i mimar olarak I. Keykubad’ın isteği üzerine Beyşehir Gölü kıyısında Kubadâbad Sarayı’nı ve Konya- Aksaray arasında kendi adına Zazadin Hanı olarak bilinen kervansarayı yaptırmıştır.

kaynak: Ana Britannica

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 26 Temmuz 2016 18:24
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
14 Eylül 2015       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  vezir.jpg
Gösterim: 39799
Boyut:  76.6 KB

SADETTİN KÖPEK


Anadolu Selçuklu devleti veziri (öl. 1239).

Alaettin Keykubat I döneminde (1219-1237) Eyyubıler'le yapılan savaşlarda büyük yararlık göstererek emirliğe yükseldi (1226). Urfa ve Harran’ı geri alan Eyyubiler'e karşı düzenlenen seferin komutanlığına getirildi (1236). Küçük oğlu Kılıç Arslan’ı veliaht ilan eden Alaettin KeykubatYn ölümü üzerine (1237), güçlü emirleri kendi yanına çekerek onun büyük oğlu Keyhüsrev H'yi tahta çıkarmayı başardı. Bu etkinliği yeni hükümdar tarafından vezirliğe getirilmekle ödüllendirildi Kararsız ve eğlenceye çok düşkün olan Keyhüsrev ll’yı sadakat gösterileriyle denetimine almayı beceren Sadettin Köpek, kendisine rakip olabilecek emirleri ortadan kaldırmak için bunları ihanetle suçlayarak hükümdarın gözünden düşürdü; sonra da hepsini cezalandırmak üzere sultandan ferman aldı.

Moğollar'ın önünden kaçarak Anadolu Selçukluları' nın hizmetine giren harizm beylerinin en büyüğü olan Kayır Han’ın vezir tarafından tutuklanıp hapse atılması, öteki tüm harizm beyleriyle askerlerinin Selçuklu yönetimine karşı ayaklanmalarına, üzerlerine gönderilen hükümet kuvvetlerini yenilgiye uğrattıktan sonra geçtikleri yerleri yağmalamalarına ve Anadolu'dan ayrılmalarına yol açtı. Bu olayları, haklılığını kanıtlayan bir silah gibi kendi yararına kullanan Köpek, bu kez de güçlü Selçuklu emirlerini ortadan kaldırmaya koyuldu.

Böylece çevresinde kendisine rakip olabilecek kimse kalmayınca da gözlerini Selçuklu tahtına dikti. Ancak, Selçuklu soyundan olmayan bir kişinin tahta çıkması sözkonusu olmadığından, kendisinin ana tarafından Selçuklu sülalesiyle bağlantısı bulunduğu söylentisini yaydı. Sonunda vezirinin gerçek amacını anlayan Keyhüsrev, Sivas subaşısı Hüsamettin Karaca’yı onu öldürmekle görevlendirdi. Hüsamettin, düzenlediği bir şölende çağrılı olarak bulunan Sadettin Köpek'i adamlarına öldürttü.

Aynı zamanda mimar ve nakkaş olan Sadettin Köpek, Alaettin Keykubat I tarafından Beyşehir gölünün kıyısındaki Kubadâbâd sarayı’nın yapımıyla da görevlendirilmişti. Konya-Aksaray yolu üzerindeki Sadettin (Zazadin) han da (1237) onun yapıtlarındandır.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 26 Temmuz 2016 18:30
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
6 Nisan 2016       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Gazi Üniversitesi öğretim görevlilerinden Prof. Dr. Salim Koca, “Sultan I. Alâeddîn Keykubâd’dan Sonra Türkiye Selçuklu Devleti İdaresinde Ortaya Çıkan Otorite Zâfiyeti ve Emîr Sadeddîn Köpek’in Selçuklu Saltanatını Ele Geçirme Teşeb­büsü” adlı ilmi makalesinde konu ile ilgili çok güzel bir araştırma yapıp yazmış. Onun bu yazdıkları Prof. Dr. Osman Turan’ın “Sel­çuklular Döneminde Türkiye” adlı eserinde konu ile ilgili yazı­lanlardan çok daha başarılı. Ben de bu hususa eğilmiş, hatta “Babailer, Balkan Türkleri ve Şeyh Bedrettin” adlı araştırmamda yazmıştım. Ancak okuyucularıma her şeyin daha mükemmelini vermek benim için önemli.
Sultan II. Gıyasettin Keyhüsrev ve Sadettin Köpek Fitnesi
Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaattin Keykubat’ın evlatlarından en büyüğü olan Gıyasettin Keyhüsrev, saltanat tahtına şaibeli bir biçimde oturmuştu. O, kimi devlet görevlilerinin tertibi, babasının zehirlenerek vefatı, veliaht tayin edilen kardeşi İzzettin Kılıçars­lan’ın tüm haklarının gasbedilmesiyle iş başına getirilmiş bir hükümdardır. Yani onun hükümdarlığı vesayet altında gerçekleşmişti. Ona bu imkanı tanıyıp başa geçmesini sağlayanlar vesayetlerini devamından yanaydılar. II. Gıyasettin Keyhüsrev o vesayetten kur­tulacak gibi değildi. Henüz 14 yaşındaydı. Çocuk yaşta sayılırdı. O, devleti tek başına yönetebilecek bir durumda olmadığı gibi, ilerisi için tek başına kararlar alabilecek bir durumda da değildi. Zayıf olduğu kadar tutarsız ve dengesizdi. Zevk ve eğlenceden vazgeçe­cek gibi görünmüyordu. Onun bundan sonraki işi çok zordu. O­torite zafiyeti görülüyordu. Cinayet işlemekten bile çekinmeyen bir ekibin gücüyle iş başına gelenler, iktidarlarını korumak için, ya o kişileri kontrol altında bulundurmalı, ya da her birini bertaraf edip vesayetten kurtulmalıydılar. Gıyasettin Keyhüsrev, bunun birini bi­le yapacak kabiliyete sahip değildi. Mecburen onlara boyun eğe­cekti. Eğdi de.

I. Alaattin Keykubat’ın zamanın da, bu sultanını yaptığı her şeyi destekleyenler ve onu desteklemeyenler olarak devlet görevlileri iki gruba ayrılmıştı. Bunu isim isim verdiğimizde, Beylerbeyi Kema­lettin Kamyar, Sivas valisi Kayır Han ve Hüsamettin Kamyeri onu destekleyenler, Atabey Şemsettin Altunapa, Tacettin Pervane, Lala Cemalettin Ferruh, Sadettin Köpek ve Gürcüoğlu Zahirettin ise des­teklemeyendiler. İkinci grup elini çabuk tutarak sultanı öldürüp Gı­yasettin Keyhüsrev’i tahta oturtmuşlardı. İş bu kadar kolay olmaya­cak, kanlı bir çatışma çıkacaktı ama, söz konusu durum Kemalettin Kamyar’ın işgüzarlığı sayesinde önlendi. Dolayısı ile diğer devlet adamları ve komutanlar seslerini çıkarmadılar. İlkin bir sessizlik her şeye hakim oldu. Bu böyle devam edip gideceğe benzemiyordu.
Gıyasettin Keyhüsrev’i iş başına getirenler arasındaki dayanış­ma ve işbirliği pek geçmeden zayıflamaya başladı. Muhalefette de, İzzettin Kılıçarslan’ı bir darbeyle başa getirme fikri de zayıfladı. Her iki grup şimdiki halde birbirilerini kontrol eder vaziyetteydiler.
II. Gıyasettin Keyhüsrev’in çevresi onu tahta oturtanlar tara­fından sarılmıştı. Bunlardan Emir Sadettin Köpek en etkili olandı. Onun geçmişi hakkında pek fazla bilgi yoktur. I. Alaattin Keykubat zamanında konumu nedir, bu da pek bilinmemektedir. İbni Bibi de bir şeyler söylemiyor. Anlaşılan o ki Sadettin Köpek’in kişiyi arka­dan vuran, sinsi ve tedhişçi bir karakter yapısı var.
Anadolu Selçuklu beyleri arasında iktidar, yani sultandan sonra tek yetkili olma mücadelesi başlamıştı. Bu durumda Gıyasettin Keyhüsrev’in saltanatı devlete ilerisi için en ufak bir ümit vermek­ten çok uzak görünüyor. O kadar yanlışlıklar yapılmaya başlandı ki, felaketler yakında kendini birer birer gösterecekti. Bu felaketleri tetikleyen iki faktör vardır. Birincisi Sadettin Köpek’in iktidar tut­kusu, önüne geleni bir yolunu bulup harcaması; diğeri sosyo-politik bir olay, yani Babailer isyanı. Her iki olay da sebep ve sonuç ilişki­sinden birbiriyle bağlantılıdır. Çünkü birincisi ikincisinin sebebidir. Gıyasettin Keyhüsrev’in Sadettin Köpek’in elinde oyuncak bir hale gelmesi, onun her dediğini itirazsız ve düşünmeden yapması Baba­leri harekete geçirecekti.

Sadettin Köpek, işe Harezm beylerin en tanınmışı ve etkili olan Kayır Han’la başladı. I. Alaattin Keykubat, 1230 yılında Yassıçe­men Harbi’nde Celalettin Mengüberti’ye ağır bir darbe vurmuş, onu altından kalkamayacağı çok zor biri durumda bırakmıştı. Ölümün­den sonra Harezmşahlar ordusundan önemli kısımlarını ellerinde bulunduran Kayır Han, Bereket Han, Küçlü Sengün ve Yılan Boğa gibi beyleri Anadolu Selçuklu Devleti’nin hizmetine almış, onlara Erzincan, Amasya, Larende ve Niğde gibi şehirleri ve arazileri ikta olarak vermiş, her birini kendine bağlamıştı. Çünkü Moğol istilası kapıdaydı. Ülkenin savunmasını onlarla kuvvetlendirdiği gibi, dev­let gücünü de onların savaşçılık tecrübesi ve yetenekleriyle artırdı. 1237 yılında Kayır Han, Erzincan valiliğinden alınıp Sivas valili­ğine getirildi. O güne kadar Harezmliler I. Alaattin Keykubat’ın bü­tün seferlerine katılmışlar, harplerde canla, başla savaşmıştılar. Bu nedenle el üstünde tutunur oldukları gibi servet sahibi de olmuş­tular. Alaattin Keykubat’ın söz konusu tutumundan bazı yerli bey­ler rahatsızdılar. Ülkenin servetini ve devletin makamlarını Harezmli beylerle paylaşmak istemiyorlardı. Ayrıca onlar bu gidişle kendilerinin tasviye edilebileceği endişesine de kapılmıştılar. On­ların Gıyasettin Keyhüsrev’i tahta çıkarmalarının nedeni buydu. Sadettin Köpek de bu durumdan yararlanmasını bilmekte gecikme­di. Onların tercümanı durumundaydı. Kayır Han’ı harcamak huşu­sunda II. Gıyasettin Keyhüsrev’i ikna etmesi kolay oldu. O, siya­setteki hile ve kurnazlığı; bunun etkili yöntemini çok iyi biliyordu. Tabi ki diğer beylerden de onu destekleyenler olmuştu. Hayali se­naryosu mükemmeldi.
Ad:  s köpek.jpg
Gösterim: 12668
Boyut:  34.6 KB

Beyşehir gölü yakınlarındaki Kubadabad Sarayı'nın mimar olan Sadeddin Köpek, Konya ve Aksaray şehirleri arasındaki Zazadin Hanı'nı da inşa etmiştir, Zazadin, o dönem halk arasında Sadeddin'in söyleniş biçimidir.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 4 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
6 Nisan 2016       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Sadeddin Köpek’in amacı, ne devletin, ne da saltanatın güven­liğiydi. O çocuk yaştaki sultanı kullanarak rakiplerini saf dışı etmek ve devlet idaresinde tam bir hakimiyet sağlamaktı. Bunu yapa­bilmek için korku vermek en büyük etkenlerden biriydi.
Zaten en ufak bir direnç bile göstermeyen ve zayıf karakterli o­lan sultan, Kayır Han hakkında fermanı hazırlatmakta gecikmedi. O tutuklanıp Kayseri sınırları içindeki Zamantı, yani Pınarbaşı ka­lesine hapsedildi. Çok sürmedi, burada vefat etti. Açıkçası o, öldü­rülmüştü. Sadettin Köpek’in bu yaptırımı Harezmliler tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı. İçe sindirilecek gibi değildi. Harezm beyleri toplanıp bunun yarın bir gün kendilerine de yapılacağını söyleyip isyan ettiler. Askerlerini ve maiyetlerini alıp iktalarını ter­ketmiş, kalabalık bir halde önlerine çıkan şehir ve köylere saldırıp yağmalamış, Doğu Anadolu Bölgesi’ne doğru ilerlemeye başla­mıştılar. Olayın bu biçimde bir gelişmeye yol açması aslında Sa­dettin Köpek’in aleyhindeydi. Ancak o, aksilik ve başarısızlıkları bile kendi lehine uygun konuma getirebilecek bir politik zekanın sahibiydi. Bir taşla iki kuş vuracak, bir yandan işin sorumluluğun­dan sıyrılacağı gibi, işin üstesinden gelemeyeceğini çok iyi bildiği rakiplerinden en büyüğünü böylelikle gözden düşürmüş, hatta onu hapsettirmiş olacaktı. Sultana varıp, durumun üstesinden Kemalet­tin Kamyar’ın gelebileceğini söyledi. Bunun üzerine o da gerekli emri verdi.
Kemalettin Kamyar, bir ordunun başına geçerek, Malatya’ya geldi. Harezm askerleri, o sırada Arapkir üzerinden Fırat nehrine varmış, nehrin karşı tarafına geçmekle meşguldüler. Kamyar, bera­berindeki askeri birlikleri Malatya sübaşısı Seyfüddevle Ertokuş ve Arapkir sübaşısı Şemsettin Bayram’ın emrine verip, onları Harezm­liler üzerine alelacele gönderdi. Selçuklu sübaşıları büyük gayret gösterdiler. Ancak, Harezmliler ikna olmadı. Selçukluya güvensiz­lik ve kızgınlık içindeydiler. Sübaşılar işi baskı ve silah zoruyla halletmeye karar verdi. Saldırıya geçtiler. Selçuklu ordusu bozguna uğradı. Şemsettin Bayram öldürüldü. Seyfüddevle Ertokuş da tutsak edildi.
Hazremliler Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne inerek Harran, Urfa (Ruha), Suruç ve Rakka’yı ele geçirdiler. Onların niyeti bura­lara yerleşmekti.
Ad:  s köpek2.jpg
Gösterim: 11151
Boyut:  45.0 KB

Beylerbeyi Kemalettin Kamyar, durumun vehametini bildiği halde, endişeli bir halde Kayseri’ye gelerek, sultana durum hakkın­da bilgi verdi. Saray şoka girdi. Bu durum Selçukluya vurulmuş en ağır darbeydi. Harezmliler devletin hizmetinden çıktıkları gibi, üs­telik bir de düşmanı olmuştular. Bu işin sorumlusu kimdi? Tabi ki Kemalettin Kamyar. Çünkü ordunun başına tecrübesiz komutanları getirmişti. Açıkça o, işi savsaklamıştı.
Kemalettin Kamyar işin başında da olsa, Harezmlilerin üstesin­den bir an bile gelemezdi. Öte yandan işin müsebbibi Sadettin Kö­pek’ti. II. Gıyasettin Keyhüsrev’in bunda payı vardı. Çünkü o, Sa­dettin Köpek’in sözünü ilerisini düşünmeden kabul etmişti. İkisi de olayın sorumluğunu kabul etmek erdeminden yoksundu. Onlara göre tek suçlu vardı, o da Kemalettin Kamyar. Sadettin Köpek, Gı­yasettin Keyhüsrev’i buna ikna etti.
II. Gıyasettin Keyhüsrev’in geleceğe yönelik hiç bir politikası yoktu. Üstelik o otoritesi bakımından da son derece yetersizdi. Bu nedenle, Sadettin Köpek’in etkisi altında iş görmekteydi. O, baba­sının denge politikasına aykırı hareket ederek Kayır Han’ı tasfiye etmekle hayatının en büyük yanlışını yapmıştı. Bu, devletin gücünü kaybettirdiği gibi itibarını bile zedeleyen bir hareketti. Telafisi de mümkün değildi. Olan şeyler Sadettin Köpek’e yaramıştı. Bunun ü­zerine II. Gıyasettin Keyhüsrev, maiyetini alıp Antalya kışlağına çekildi. 1238 yılının kışını burada geçirdi. Sadettin Köpek, onu Antalya kışlasında daha çok etkisi altına aldı. Kendisi dışında devlet adamlarından birine bile güvenmemeyi ona salık verdi. Yap­mış olduğu telkinler sultana olan sadakatinin sanki bir gösterge­siydi. Gıyasettin Keyhüsrev artık her şeyi Sadettin Köpek’in gözüy­le görüyor, onun kulağıyla işitiyor, onun beyniyle düşünüyordu.
Devletin idaresi yavaş yavaş sultanın elinden kaçıp gidiyor, bu güç ve yetki Sadettin Köpek’in elinde toplanıyordu. Bu durum ta­biydi.
Gıyasettin Keyhüsrev, devlet adına hükmetme sembolü olan yüzüğü de ona verdi. Bu gafletin en büyüğüydü. Çünkü o, devlet adına tam yetkili bir hale gelmişti. Sadettin Köpek’in de zaten is­tediği buydu. Yapacağı işlerin hukuki temeli ve meşruiyeti o yü­zükteydi. Bundan sonra sultana danışmadan istediği kararı alacak ve uygulayacaktı. Yaparken de tahtın güvenliği ve devletin yararına yaptığını söyleyecekti.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
6 Nisan 2016       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Sadettin Köpek fitnesi yavaş yavaş büyüdü ve gelişti. Bu onun elinde bir zulüm ve cinayet aracı haline geldi. Sorumluluğun idra­kindeki devlet adamları ve komutanlar endişe ve dehşet içindeydi. İhtiyatı elden bırakmıştılar. Bu onların suçlu hale gelmelerin yol açtı. Çünkü Sadettin Köpek eline geçen fırsatın birini bile kaçırmı­yordu.
Atabey Şemsettin Atunapa, daha fazla kendini tutamadı ve ha­rekete geçti. Kemalettin Kamyar ve güvendiği diğer devlet adam­larını toplayıp, bu işin böyle yürümeyeceğini, Sadettin Köpek’in derhal yaptıklarına son verilmesini onlara anlattı. Ancak Kemalettin Kamyar onun bu sözlerini kaale almadı. Destekten mahrum kalan Şemsettin Altunapa böylece yalnız kaldı. Toplantıyı Sadettin Köpe­k’e bildirdiler. Böylece Altunapa, fitne ateşini söndüreyim derken tehlikenin büyüğünü üzerine çekti. Kısa sürede sultanın gözünden düştü.
Sadettin Köpek, bir gün yanına Tacettin Pervane’yi alarak divan toplantısını bastı. Şemsettin Altunapa herhangi bir tedbir almamıştı. Sadettin Köpek, ferman yüzüğünü göstere göstere içeri girdi. Şem­settin Altunapa o sırada fermanlara nişan koymakla meşguldü. Sa­dettin Köpek geldi, onu sakalından tutup çekti, yerde sürükleyerek, Yatakçı candarlara teslim etti. Tabi ki bu Şemsettin Altunapa’nın sonuydu. Devlet adamları ve komutanlar olayın dehşetindeydiler. Yarın bir gün aynısının kendilerine de yapılacağını düşünecek du­rumda değillerdi. Bir müdahalede bile bulunmadılar. Kimse, orada bir Allah’ın kulu bile bu yargısız infazın nedenini sormaya cesaret edemedi.
Bir süre etrafa korkunç bir sessizlik hakim oldu. Aradan bir az zaman geçti, bu acizlik ve çaresizlik karşısında ruhlarında bir ezik­lik duymaya başladılar. Özellikle vezir Şemsettin İsfehani’ye bir cesaret geldi. Bütün devlet adamlarını ve komutanları meselenin idrakine varmalıydılar. Sadettin Köpek’in yaptıkları tamamen bir sapıklıktı. Harekete geçmekten başka çare yoktu. Kemalettin Kamyar’la görüştü. Ya biz yapalım, ya da sultana gidelim, durumu ar­zedelim dedi. Ama Kemalettin Kamyar yine duygusuz kaldı. Korku onun her şeyini yitirtmişti. Aldırmadı. Bununla da kalmadı, onu kararından vazgeçirdi.
Kamyar’a göre, tek çare Sadettin Köpek’i kızdırmamaktı. Onun bu işte son derece ihtiyatlı ve dikkatli davranması başına gele­cekleri önlemeye yetmedi.
Sadettin Köpek, adeta rakip avına çıkmıştı. Bu defa gözüne Ta­cettin Pervane’yi kestirdi. Sebebi onun kendisinden uzaklaşmaya başlamasıydı. Bu onu can evinden vurmuştu.
Ne yapması gerektiğini düşündü ve ilkin Tacettin Pervane’yi psikolojik baskı altına almaya karar verdi. Onu her gördüğünde göreceksin yakında demeye başladı. Bu tehdit semeresini verdi. Ta­cettin Pervane, Konya’da duramayacağını anlayıp sultandan izin a­lıp kapağı Ankara’ya attı.
II. Gıyasettin Keyhüsrev, saltanatına tehlikeli olabilecek kim var diye düşünmeye başlamıştı. Bula bula kardeşleri ve üvey annesi Adile Sultan’ı buldu. Tez bunların ortadan kaldırılması gerek dedi. Zaten devlet adamları ve komutanlar ikide bir toplanmaktaydılar. Bunu ona Sadettin Köpek ihbar etmiş, her an bir darbe yapabilir ve kardeşlerinden birini tahta oturtabilirlerdi. Denilen yapıldı. Adile Sultan öldürüldü. Sultanın kardeşlerini de alıp Ankara kalesine getirdi. Bunları orada katledecekti ki, Tacettin Pervane bir az daha dehşete düşsün.
Sadettin Köpek, İzzettin Kılıçarslan ve Ruknettin’i Uluborlu ka­lesine hapsetmiş, hayatlarına dokunmamıştı. Çünkü sultanın daha çocuğu yoktu. Öldürülürlerse saltanat yeri boş kalabilirdi. Bunu ona Gıyasettin Keyhüsrev söylemişti. Çok geçmedi, sultanın ilk ço­cuğu, yani İzzettin Keykavus dünyaya geldi. Şimdi öldürülmeme­leri için ortada bir neden yoktu. Mübariz Armağanşah onun atabekliğine tayin edildiği gibi, şehzadelerin öldürülmesiyle de görevlen­dirildi. İbni Bibi, Mübariz Armağanşah’ın şehzadeleri öldürdüğünü, başka bir rivayete göre ise iki gulam öldürülerek sultanın buna inandırıldığını söyler. Ancak bu şehzadelerden sonradan bir haber alınamamıştır. Demek ki iki şehzade öldürülmüş.
Sonunda Sadettin Köpek, Tacettin Pervane’yi ortadan kaldır­maya karar verdi. Ankara’ya vardığında onun hakkında tahkikat yaptırdı. Bir şey bulamadı. Konya’ya dönmek üzere yola çıktı. Ak­şehir’e varınca burada bir az dinlendi. O sırada muhbirler bir haber getirdiler. “Tacettin Pervane, Ankara’ya gelince, Harput Melikinin çalgıcı ve şarkıcıları arasından bir cariyeyi satın almadan yatağına aldı” dediler.
Sadettin Köpek derhal bulunduğu şehrin kadı ve imamlarını çağırdı, onlara “Velinimetinin bir mensubuyla zinada bulunan kim­seye şeriata göre ne yapmak gerekir” dedi.. Onlar “Evli birinin zi­nada bulunmasının cezası recm, yani taşlama yoluyla ölümdür” dediler. Sadettin Köpek bu hususta bir fetva da alarak Konya’ya vardı. Sultanın huzuruna çıkarak, “Eğer siz cihan padişâhı bu suça göz yumar, ona müsamaha gösterirseniz, bütün maiyetiniz haddini aşıp efendilerinin ve velinimetlerinin evlerine göz dikerler ve edep­sizliği ele alırlar. Bu olaylardan doğacak kötü ad, siz efendimizden başkasının olmaz” dedi ve almış olduğu fetvayı gösterdi. Sultan da onay verdi.
Demek ki Sadettin Köpek’in elinde gerekçe olarak iki temel düşünce var. Biri toplum ahlakının korunması, diğeriyse şeriat hü­kümlerine uymak.
Tacettin Pervane, Ankara’da recmedilerek, yani başına kadar toprağa gömülüp taşlanmak suretiyle öldürüldü.
Artık Gıyasettin Keyhüsrev, Sadettin Köpek’in cinayetlerinde bir aletten başka bir şey değildi. Tacettin Pervane’nin malını müsa­dere edilip hazineye konması için de verilen “fermani be tevki re­sid” de onun yetkisini tam anlamıyla pekiştirmeye yetmiş, artmıştı bile.
Sadettin Köpek’in cinayetleri sırf üç devlet adamı ile sınırlı değildi. O, Beylerbeyi Hüsamettin Kamyeri’yle Sultan naibi Ke­malettin Kamyar’a gözünü dikmişti. Bunlar kısa zamanda sultanın gözünden düşürüldüler. Çok geçmedi ikisi de görevlerinden alındı. Biri Malatya’ya diğeri Konya kalesine konarak hapsedildi. Malları da müsadere edilmişti. Kemalettin Kamyar idam edildi. Malatya’da bulunan Kamyeri’nin hayatına dokunulmadı.
Kemalettin Kamyar, sözüne güvenilir itibarlı bir kimseydi. İyi bir silahşördü. Yayını her babayiğit geremezdi. Gürzünü her baba­yiğit kaldıramazdı. Felsefe bilir, fıkıh, İslam hukukunda bilgiliydi. O bütün bu özelliklerine rağmen Sadettin Köpek’in kurbanı oldu.
Cereyan eden söz konusu olaylardan sonra Celalettin Karatay kendi isteğiyle vazifesini bırakıp bir cami köşesine çekildi. Böylece devlet adamlarının ve komutanların bir kısmı Sadettin Köpek’in kurbanı olmuş, kalan kısmı ise boyun eğip kaderlerine boyun eğ­miştiler. Artık ona karşı çıkabilecek bir güç kalmamıştı. Şimdi sıra bunu bir zaferle taçlandırmak gerekti. Böylece o başkomutanlık sı­fatını da elde edince, gerisi kolaydı. Emirü’l Ümera, yani Beyler­beyi sıfatıyla ordunun başına geçip Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne girdi. Gözüne kestirdiği Sumeysat (Samsat) kalesini kuşatıp zorla­maya başladı. Kaledekiler “hayatlarına, kutsal eşyalarına, malları­na dokunmamak ve istedikleri yere gitmek” şartıyla kaleyi teslim edeceklerini söylediler. Sadettin Köpek bu şartı kabul etti. Onlara isteklerinin garantisi belgeyi gönderdi. Kaleye Selçuklu bayrağını çektiler.
Böylece amacına ulaşan Sadettin Köpek, büyük bir zafer ka­zanmış kahraman tavrıyla tantanalı bir biçimde Konya’ya döndü. Oysa onun elde ettiği sıradan bir başarıydı.
Sadettin Köpek, I. Alaattin Keykubat’tan sonra, karşısında her dediğini kabul eden, ona büyük yetkiler veren, istediğini yapmasına göz yuman, tertiplediği cinayetlere bir an olsun bile ses çıkarmayan bir hükümdar bulmuş, onun bu durumundan faydalanabildiği kadar faydalanmış, en üst kademedeki devlet görevlilerini ve komutan­larını bile, kimini görevinden istifa ettirerek, kimini hapse attırarak, kimini idam ettirerek harcamıştı. Ülkenin bütün devlet adamları ve komutanları onun adını duyunca korkmaktan kendilerini almı­yordular. Şimdiden hepsi sinmiş, emrine hazır bekliyordu. Ona muhalefet edebilecek bir güç kalmamıştı. İşin kötüsü sultanda bile onu ortadan kaldırabilecek ne bir irade, ne bir güç, ne de bir cesaret vardı. O gününü gün etmekle, zevkinin tadını çıkarmakla meşgul­dü. Devletin idaresi tam anlamı ile Sadettin Köpek’in elindeydi. Aslında onu sevmeyen, ona karşı olan çok sayıda devlet adamı ve komutan vardı ama, onlar bu durum karşısında ne yapacaklarını bilemiyorlardı.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
6 Nisan 2016       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Sadettin Köpek, durmasını bilmedi. Gözünü daha yukarı dik­meye başladı. Ancak sultan olmak, devletin başına hükümdar ola­rak geçmek Türklerde bir geleneğe bağlıydı. Bu da sultanların biri­nin soyundan gelmek, yani hanedan üyesi olmaktı. Ancak böyle o­labilirse tahta geçerdi. Yoksa mümkün değildi. Hatta imkansızdı. Sultanın soyundan gel de, ne olursan ol. Bu düşünce onun kafa­sında yer etti. Sorunu halledebilecek çareyi buldu. Bu hususta İbni Bibi diyor ki:
Sadettin Köpek’in anası Konyalı ailelerden birine mensup Şeh­naz Hatun’muş. Çok güzel bir kızmış. I. Gıyasettin Keyhüsrev ona dükünmüş. Anası Şehnaz’ı alıp saraya götürür, sultanla buluş­tururmuş. Onun bu macerasına anasından başka da kimse bilmez­miş. Kızı gebe kalmış. Anası Şehnaz’ı eşraftan biriyle arayı bulup evlendirmiş. Ama kızı, gerdek gecesi iki aylık hamileymiş. Kocası vaziyeti bir an bile çakmamış. Durumdan I. Gıyasettin Keyhüs­rev’in haberi varmış. Hatta onun diğer oğulları gibi büyümesi için gerekli masrafı yapmış. Sonra ise saraya almış. Büyük anne toru­nuna ölmeden az önce sırrını söylemiş, sen sultanın oğlusun demiş.
Sadettin anasının bu marifetiyle çok övünürmüş. Pişkin pişkin sırıtır, ben dokuz aylığım ama, yedi aylıkken doğdum dermiş. Ken­dini Selçuklu soyundan gösterirmiş, anasının söz konusu marifetini de güvendiği kimselere anlatırmış. Bunu anlatırken yapılan bütün fenalıkları sultanın üzerine yüklermiş. Hatta sözleri içinde Selçuklu sancağını değiştireceğini söylermiş.
Sadettin Köpek, bunu gözüne kestirdiği kimselere anlatmaya başladı. Onun için aile isminin lekelenmesi, *** olması önemli de­ğildi. Önemli olan hanedan üyesinden biri olmak ve fırsatı buldu­ğunda tahta geçip oturmaktı. O hesabı buydu. Gözünü sultan olmak hırsı öyle bir bürümüştü ki, kim ne derse desin hiç umurunda değildi. Tabi ki onun bu durumu bir an bile olsa hoş karşılanamaz.
Söz konusu anlatım basit biri hikaye değildi. Sadettin köpek, ileride meydana gelebilecek bir darbeye hazırlık yapmaktaydı. O­nun ilerisi için planı sırf bununla sınırlı kalmamış, sultana etki ede­rek Anadolu Selçuklu bayrağının rengini de değiştirmiş, bunu yap­makla Abbasi halifesine karşı sultanı İslam çizgisinden uzaklaşmış bir halde göstermek istemişti. Ama Gıyasettin Keyhüsrev’i durumu idrak edip anlayacak hali yoktu.
İşin tuhafı Sumeysat’ın fethinden sonra Sadettin Köpek, şim­diye kadar bir devlet görevlisinin veya komutanın sultanın huzu­runa kılıcıyla çıkması görülmemişken, o belinde kılıcıyla Gıyaset­tin Keyhüsrev’in huzuruna girip çıkmaya başlamıştı. Bu gelenekle­re aykırıydı.
İşte onun kılıcıyla huzura girip çıkması II. Gıyasettin Keyhüs­rev’in aklını başına getirdi. Sadettin Köpek’in anasının hikayesini duyunca gerekli tedbiri almanın zamanı geldiğini anladı. Yoksa saltanat ve hayatı tehlikedeydi. Papa tarafından o sıra Anadolu’ya gönderilen, 1245 yılında ta Moğolistan’a kadar giden Simon de Saint Quentin’in verdiği bilgiye göre, Sadettin Köpek, fırsatını bulduğu anda sultanı boğup öldürmek için yanında bir sicim taşı­yormuş.
Demek ki sultan onu devletin direği olarak görürken, bu kurnaz adam gizliden gizliye tahta oturma hazırlığı yapmaktaymış. Oysa onu vermiş olduğu tavizlerle kendisi yükseltmiş, söz konusu konu­ma getirmişti.
İş tarihçi felsefesine göre değerlendirilemez. Onlara göre suç ve sorumluluk Sadettin Köpek’indi ama, bize göre ise Gıyasettin Keyhüsrev’in de bu işte önemsenemeyecek bir payı vardır. Çünkü otorite boşluk, ihmal kabul etmez. Biri muhakkak o boşluğu doldu­rur. Bunun ihmali felaket demektir.
Gıyasettin Keyhüsrev, Sadettin Köpek karşısında ne yapacağını düşünmeye başladı. Hatta bir ara panikledi bile. Ne yapacağını, na­sıl hareket edeceğini bilmiyordu. Kimseye güvenemiyordu. Sadet­tin Köpek’i karşısına alıp, ona da bir şey söyleyemezdi. Bu ihanet sanki ilahi bir cezaymış gibi geldi.
Sultan eğlenmeyi bırakmış, kara kara düşünmeye başlamıştı. Böylece olaya ciddiyetle eğilmek fırsatı buldu. Sadettin Köpek’i kendi ortadan kaldıramazdı. Buna yapmaya gücü ve cesareti yoktu. Ama işin içine hayati tehlike ve korku girince durum değişir gibi oldu. Son derece sinirlenmesine rağmen, kendini tutmasını bildi.
II. Gıyasettin Keyhüsrev, sonunda kararını verdi. İşi Beyşehir gölü kıyısındaki Kubadabat sarayında halledecekti 1238 yılı Son­baharında başta Sadettin Köpek olmak üzere maiyetini alarak oraya vardı. Has adamlarından, yani gulamlarından birine konuyu açtı. Ondan gizlice Sivas’a gidip şehrin sübaşısı Hüsamettin Karaca’ya durumu anlatmasını ve onun derhal saraya gelmesini istedi. Gulam vazifesini başarıyla yaptı. Hüsamettin Karaca kısa sürede ve gizlice Kubadabat’a geldi.
Sadettin Köpek Sivas sübaşısı Hüsamettin Karaca’dan çekinir ve korkardı. Selçuklu devlet adamları ve komutanları içinde ara­sında tek çekindiği ve korktuğu adam oydu. Buna rağmen Hüsa­mettin Karaca, ansızın gelmesi nedeniyle onu şüphelendirmemek için büyük gayretin sarfetti. Geldiğini gizlice sultana haber verip, önce Sadettin Köpek’in konağına vardı. Sadettin Köpek, “Cihan padişahını mı görmeye geldin?” deyince o, “Sizin izninizi almadan ben nasıl sultanın huzuruna çıkabilirim ve kendimi onun yakını sayabilirim. Kendim için sığınacak ve yardım istenecek makam o­larak sizin makamınızı görüyorum” dedi. Bu sözler Sadettin Köpe­k’in endişesini yok etti. Sultan ile görüşmesini sağlayacağını söy­ledi. Hüsamettin Karaca, onun daha çok güvenini daha çok pekiş­tirmek için elinden geleni yaptı. Birkaç gün misafiri olduğu gibi yemeğine ve eğlencesine de katıldı. O arada Sadettin Köpek’in gü­veni tam oldu ki, onu saraya götürüp sultanın huzuruna çıkardı. Bir ara yalnız kaldıklarında II. Gıyasettin Keyhüsrev, Hüsamettin Ka­raca’ya Sadettin Köpek’i halletme planını sordu. O da açıkladı. Bu plana göre sarayda birkaç gün ziyafet ve eğlence düzenlendi, onu uygun bir duruma getirecek, gaflet anını kollandı. Son ziyafet ve eğlenceden Sadettin Köpek, def-i hacet için sultandan izin alıp dı­şarı çıktı. Hüsamettin Karaca, sofada, yani kapı yanında elinde so­payla yer almıştı. Sadettin Köpek, kapıdan çıkarken onun kafasına vurdu. Ama sopa yüzünü sıyırıp omuzuna isabet etti. Darbenin et­kisiyle afalladığı gibi, yüzü de kan için kalan Sadettin Köpek, bir­den toparlanıp sofada kaçmaya başladı. Kılıcını çeken Emir-i Alem Togan, onun peşine düştü. Sadettin Köpek, can havliyle kendini şaraphaneye attı. Burada o kılıç, gürz ve bıçak darbeleriyle öldü­rüldü. Böylece devlet bir beladan kurtulmuş oldu. Sultan onun ce­sedini bir demir kafes içine koydurup yüksekçe bir yere astırdı
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

27 Nisan 2009 / Hi-LaL Genel Galeri
29 Mayıs 2007 / Misafir Genel Galeri
16 Aralık 2006 / Misafir Genel Galeri
27 Temmuz 2008 / TiglonBoYs Müzik tr