—Bitki fizyol. Genellikle, bitkilerin kendi içlerinde ve kendileri tarafından depolanmış yedek besinler sindirime konu olur; bu maddeler (nişasta, yağlı maddeler, inülin, sakkaroz) enzimler tarafından emilebilir ürünlere çevrilir. Şekerlerin sindirimi yalnız hidrolizden ibaret değildir ve beraberinde izomerleşme de vardır; örneğin arpada nişastadan maltoz değil sakkaroz oluşur. Çenetlerin epitelyumu, ya tanenin olgunlaşması sırasında ya da çimlenmeyle birlikte, gerçek bir sindirim alanına dönüşerek, albumen depolarının kullanılabilmesi için gerekli enzimleri salgılar (buğday, mısır, hurma). Etçil bitkilerde, avlanan hayvanların azotlu maddelerinin dışta sindirimi yaprağın dışına verilen proteazlar sayesinde olasıdır; bu şekilde oluşan aminoasitler bitki tarafından emilir ve daha sonra genel metabolizmaya verilir. Bu sindirim biçimine bakteri ve mantarlarda rastlanır.
—Fizyol. Sindirim, sindirim aygıtı içinde gerçekleşir. Burada hem mekanik hem kimyasal olgular sözkonusudur. Mekanik olguların işlevi, besinleri kimyasal dönüşümlerini kolaylaştıracak biçimde parçalara ayırmaktır: çiğneme esnasında besinler dişler tarafından öğütülür; bu da sindirim özsularının etkileyeceği yüzeyleri artırır; çiğneme sırasında besinler tükürükle ıslanır; oluşan besin lokması mideye iner; bu organın çeperindeki kas liflerinin kasılmasıyla orada iyice .yoğrulur ve böy- lece mide özsuyuyla karışır. Daha sonra bağırsağın hareketliliği de (bölütsel hareketler) sindirim özsularının etkisini kolaylaştırır; bu hareketlilik incebağırsağın içeriğinin kalınbağırsağa geçmesi için de önemlidir (sığamsal hareketler). Kimyasal olaylar, alınan çeşitli besinlerin bağırsak mukozasını geçmesi ve tümürler tarafından emilmesi için gerekli değişimleri sağlar. Yalnız su, madensel tuzlar ve basit şekerler ya da oz’lar önceden değişim geçirmeksizin bağırsak engelini aşabilir; besinlerin içinde bulunan şekerler 6 C atomlu biçimlere (glukoz, levuloz, glaktoz), pra teinler ise aminoasitlere dönüşmelidir; yağlar emülsiyonlaşmalı, yağ asidine, sabuna ve gliserine dönüşmelidir. Karmaşık organik moleküllerin daha basit moleküllere bu şekilde hidrolizlenmesi, sindirim özsuları ve içerdikleri enzimler sayesinde gerçekleşir.
• Glusitlerin dönüşümünde rol oynayan enzimler. Bunlardan ptyalin ya da tükürük amilazı, nişastayı parçalar; pankreas amilazı nişastayı hidrolizleyerek destrin ve maltoz haline getirir; bağırsak amilazı da aynı etkiyi yapar. Bundan başka bağırsak özsuyunda daima maltozu iki glukoz molekülüne çeviren maltaz, sakkarozu glukoz ve levüloza çeviren invertaz, ya da sûkraz ve laktozu glukoz ve galaktoza çeviren laktaz enzimleri bulunur.
• Protitlerin sindirimini sağlayan enzimler. Midede (mide özsuyundaki hidroklorik asidin etkisiyle pepsinojenin pepsine dönüşmesi sonucunda oluşur) pepsin, proteinleri peptonlara ve diğer polipeptitlere dönüştürür; prezür ya da lablerment sütü pıhtılaştıran bir enzimdir. Bağrsakta, parkreas özsuyunun tripsini, sağlam kalmış proteinleri önce polipeptitlere, sonra aminoasitlere ayırır. Bağırsak özsuyundaki erepsin yalnız pepsin ve tripsinle sindirilmeyen polipeptitlere etki gösterir ve onları aminoasitlere hidroliz eder.
• Yağların sindirimi. Pankreasın çıkardığı lipaz yağları, yani lipitleri emülsiyon haline getirir ve sabunlaştırır. Baırsak özsuyundaki lipaz daha önce emülsiyon haline gelmiş yağları sabunlaştırır. Pankreas özsuyunun yağlar üzerindeki sindirici etkisi için safra da gereklidir.
—Karş. fizyol. Canlılarda sindirim iki ayrı işlev şeklinde incelenebilir: yedek besinlerin sindirilmesi ve ele geçirilen yeni besinlerin sindirilmesi. Yedek besinlerin sindirilmesi canlı hücrelerin içinde, ya hücrenin kendi çıkarına (kas glikojeni) ya da organizmanın diğer kısımlarının yararına (karaciğer glikojeni, patates yumrusunun nişastası vb.), sindirilen maddelerin dolaşan sıvılara verilmesiyle (toplardamar kanı, özsular) gerçekleşir. Alınan besinlerin sindirimi de iki biçimde.olur: dışta olan, ya da önsindirim ve içte olan ve yalnız hayvanlarda bulunan, sözcüğün gerçek anlamında sindirim. Dış önsindirim yalnız bakterilerde ve birbiriyle hiçbir akrabalığı olmayan küçük bitki ve hayvan gruplarında gözlenir: denizyıldızları, örümcekler, karıncaaslanı larvaları, bazı sinekler, böcekçil bitkiler (sinekkapan, böcekkapan, suibriği). Burada önce sindirim özsularının dışa salgılanması, sonra sindirilen besinin emilerek, ya doğrudan genel dolaşıma (böcekçil bitkiler, denizyıldızları) ya da genellikle küçük bir sindirim aygıtına (örümcekler, karıncaaslanılarvaları) verilerek kullanılması sözkonusudur. (Bk. Bitki fizyol.) Alışılmış anlamında sindirim ancak insan ile gevişgetiren memeliler grubu arasında farklılık gösterir: bu hayvanlar büyük miktarda çiğnenmemiş otu aceleyle işkembelerine doldurduktan sonra dinlenmeye geçtiklerinde bunu küçük parçalar halinde tekrar ağızlarına getirerek yeniden çiğner, yutar ve diğer hayvanlar gibi sindirirler. Hayvanların birçoğunda sindirim tam değildir: pek çok böcek türü dışkılarda bulunan besleyici artıklarla, hatta serçeler at fışkısında buldukları tanelerle beslenirler.
—Zootekn. Sindirim katsayısındaki değişmeler, evcil hayvanlara yedirilen besinlerin besleyici değerindeki değişikliğin esas nedenidir. Sindirim katsayısı ne kadar yüksekse besinler o kadar çok besleyicidir. Genel olarak kaba yemlerin sindirim katsayısı içerdikleri selüloz oranının azlığıyla ters orantılıdır. Sindirim katsayısı (aynı besin için) hayvan türüne göre de değişebilir; örneğin gevişgetirenlerde kaba yemlerin (kuru ot, saman) sindirim katsayıları, atlardakine ve domuzlardakine göre daha yüksektir. Vücuttan atılan dışkı maddelerinde endoıen (iç) kökenli öğelerin varlığının hesaba katılıp katılmamasına göre de gerçek sindirim ile görünür sindirim arasında ayrım yapılır.
Kaynak: Büyük Larousse