Arama


Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
17 Mayıs 2016       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Araplar

Ad:  araplar6.jpg
Gösterim: 9128
Boyut:  52.6 KB

anadili Arapça olan halklar. Arapçanın İslamla birlikte yayılmasından önce bu ad Arabistan Yarımadasında çoğunlukla göçebe olarak yaşayan Samiler için kullanılıyordu. Günümüzde ise Arap adı, Afrika’nın Atlas Okyanusu kıyısındaki Moritanya’dan İran’ın güneybatısına kadar uzanan ve Kuzey Afrika’da Magrip, Mısır ve Sudan ile Arabistan Yarımadası, Suriye ve Irak’ı da içine alan geniş coğrafi bölgenin Arapça konuşan halklarını belirtir.

Çok çeşitli halklardan oluşan Araplarda ortak fiziksel özelliklerden söz etınek olanaksızdır. Arapça konuşan insanların çoğu Kafkas coğrafi ırkının Akdeniz fiziki tipindendir, ama Afrika ve Asya’nın Siyah ve Moğol halklarıyla karışarak önemli bölgesel çeşitlilikler göstermişlerdir.

Arabistan Yarımadasındaki ilk Arapların çoğu sert çöl koşullarında koyun, keçi ve deve güderek yaşayan göçebe çobanlardı. Yerleşik Araplar ise vahalarda hurma ve tahıl tarımı yapıyorlardı. Bu vahalar Arabistan’ın güneyiyle Afrika Boynuzundan kuzeydeki uygarlıklara baharat, fildişi ve altın taşıyan kervanların da ticaret merkeziydi. Çölde yaşayan göçebeler ile kentliler ve çiftçiler arasındaki ayrım Arap dünyasının büyük bölümünde bugün de geçerlidir.

Arabistan Yarımadasının ortabatı kesiminde İS 7. yüzyıl başlarında gelişen İslam dini çölde yaşayan göçebe Bedeviler ile vahalardaki kentlileri birleştiren bir güç oldu. Yüz yıl içinde İslam, bugün Arapça konuşulan yerlerin çoğuna ve daha ötelere, Orta Asya’ya ve Iber Yarımadasına yayıldı. Arap kültürünün öğeleri yerel İran, Yahudi, Yunan ve Hint gelenekleriyle bütünleşti. Ama, 20. yüzyılda Arapların tümü Müslüman değildir. Bütün dünyada anadili Arapça olanların yaklaşık yüzde 5’ini Hıristiyanlar, Yahudiler ve animistler ile Batınî bir mezhep olan Durziler oluşturur.

Hz. Muhammed ve Hulefa-yı Raşidin Dönemi’nden sonra 7. ve 8. yüzyıllarda Suriye’deki Emevi hanedanı Arap dünyasına egemen oldu. Özerk yerel yönetime dayalı bir sistem kuran Emeviler Kuran’ı ve Arapçayı birleştirici güç olarak kullandılar. İslam dünyası 8. yüzyıldan 13. yüzyıla değin Abbasilerce Bağdat’tan yönetildi. Bu dönemde kimya, matematik, tarih yazıcılığı ve mimarlıkta başarının doruğuna ulaşan Araplar, klasik Yunan felsefesinin korunınasını da sağladılar. 13. yüzyıldan başlayarak Ortadoğu ve Güneybatı Asya’da Arap egemenliğinin zayıflaması ise Arap kültürünün gerilemesine yol açtı. 16. yüzyılda Arapça konuşan halkların büyük bölümü Osmanlı egemenliği altına girdi. OsmanlIların gerilemesi sonucunda, 1830’da Fransa’nın Cezayir’i işgalinden başlayarak, Arap topraklarının çoğu Fransız ve İngiliz denetimine girdi. Arap dünyasının büyük bölümü ancak II. Dünya Savaşı’ndan sonra bağımsızlığını kazanarak modernleşme ve teknolojik ilerlemenin getirdiği sorunlarla karşılaştı.

20. yüzyıl Arap dünyasında kentleşme, sanayileşme, uluslaşma süreçlerinin baskısı ve Batı etkisiyle geleneksel değerler değişikliğe uğradı. Günümüzde, Müslüman Arapların yaklaşık yüzde 40’ı, aile ve kabile bağlarının giderek çözüldüğü, erkekler gibi kadınların da daha çok eğitim ve iş olanağına kavuştuğu kentlerde yaşar. Kent yaşamından kaynaklanan ekonomik amaçlar ağır basmaya başladıkça teknisyen, serbest meslek sahibi, bürokrat ve sanayicilerin oluşturduğu yeni orta sınıfın etkinliği artınıştır.

Arapların çoğu hâlâ geleneksel değerlerin ve uğraşların sürdürüldüğü küçük, ücra tarım köylerinde yaşar. Köylerdeki çiftçiler göçebe çobanların yaşam biçimine saygı gösterir, geçmişin ve bugünün büyük çöl kabileleriyle akrabalık bağları olduğunu öne sürerler. Ama milliyetçilik ve gelişmiş petrol sanayisinin sağladığı yeni olanaklar göçebe yaşamını da değiştirmiştir.

Geleneksel Arap kültürünün yücelttiği çöl göçebesi çobanlar, bugün Arap nüfusunun ancak yüzde 5’ini oluşturur. Göçebelerin birçoğu da geçimlerini sağlamak için tamgün çobanlığı bırakıp zamanlarının tümünü ya da bir bölümünü büyükbaş hayvan yetiştiriciliğine ayırmaya başlamışlardır. Bazı göçebeler ise uzak kırsal bölgelerden kentlere mal taşıma ya da kentlerden köylere mamul madde, lüks mallar ve hazır yiyecek götürmede uzmanlaşmıştır. Göçebe yaşamı bırakanlar çiftçilikle uğraşır, petrol şirketlerinde ya da kent ve kasabalardaki başka işlerde çalışırlar.

kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM