Arama

Hipnoterapi - Tek Mesaj #3

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
16 Haziran 2016       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Hipnoterapi

Ad:  hip3.jpg
Gösterim: 1021
Boyut:  27.5 KB

Hipnoterapi hipnoz altında yapılan terapidir, başka bir deyişle hipnoz yolu ile yapılan tedavidir. Gerçek iyileşmeye giden yoldur. Tıp dünyasında hipnoterapi bir psikoterapi yöntemi olarak kabul edilmektedir. İngiliz tıp birliği 1953 yılında, Amerikan tıp birliği 1958 yılında hipnoterapiyi bir psikoterapi yöntemi olarak kabul etmişlerdir.

HİPNOZ İLE HİPNOTERAPİ AYNI ŞEY MİDİR?

Hipnoz ile hipnoterapi farklı şeylerdir. Hipnoz bir kişi veya bir grubu söz, bakış, telkin ve benzeri yollarla geçici bir süre etki altına almaktır. Burada kişinin dikkati belli noktalara yoğunlaştırılmakta ve bilinçaltını aktif hale getirmektedir. Gün içersinde bazen farkına varmadan hipnoz hali yaşarız. Arabayla giderken daldığınız ve yolculuğun nasıl geçtiğini anlamadığınız, hatırlamadığınız anlar buna örnektir. Oyuncakları ile oynamaya dalmış bir çocuğa seslendiğinizde sizi duymuyorsa hipnozdadır. Hipnoterapi ise hastalıklarda tedavi amacıyla uygulanan bir yöntemdir. Daha çok psikiyatrik, ruhsal hastalıklarda uygulanmaktadır.

HİPNOZ HALİNDEYKEN BEYİN NASIL ETKİLENİR?

Bilinçli zihin daha eleştireldir, problem çözerken daha çok analiz yapmaya eğilimlidir. Direnç gösterebilir. Bu durum bazen kararsızlığa ve harekete geçmekte zorluğa neden olabilir. Hipnoz altındayken ise bilincin bu analiz yeteneğinden kurtulan bilinçdışı zihin telkin almaya daha hazır hale gelir ve terapi gerçekleşir. Hipnoterapi tedavisi gören kişi bu süreçte hipnoterapistin destek ve rehberliğini hissetmektedir. Onun talebi doğrultusundaki telkinleri kabullenmektedir. Bu şekilde hipnoterapist bir çok şeyi yaptırabilmektedir. Ancak burada bilinmesi gereken diğer nokta hipnoterapistin gücünün sınırsız olmadığıdır. Hipnoz olan kişi yapmak istemediği bir şeyi yerine getirmez.

HİPNOTERAPİ UYKU HALİ MİDİR?
Hayır. Hipnoterapiyi uyku hali olarak tanımlayamayız. Hatta Bilinçli hipnoz yönteminde kişi tamamen biliçli haldedir. Hipnoterapide kişinin dikkati en üst seviyede yoğunlaştığında trans hali oluşur, telkinlere açık hale gelir. Her insanın hipnoterapiden etkilenişi değişik olabilir, uygulanan yöntemlere göre de değişebilir. Hipnotik halin en hafif noktasında kişide gevşeme meydana gelir. Kendisine söylenenleri hatırlar. Ancak hipnotik etkinin derin olduğu durumlarda kişinin bilinci kapanmaktadır. Bilinçaltı pasif durumdan aktif hale geçer. Kişi seans sırasındaki konuşma ve telkinleri seans sonrası hatırlayamaz. İster hafif ister ağır hipnotik durum olsun her iki halde de hipnoterapistin söyledi sözler ve telkinler danışan tarafından gerçekleştirilmektedir.

HİPNOZ SIRASINDA UYUYUP, KONTROLÜMÜ KAYBEDER, İSTEMEDEN SIRLARIMI VERİR MİYİM?
Hipnoz uykunun aksine dikkatin ve odaklanmanın arttığı bir zihin durumu olduğu için kontrol tümüyle sizdedir. İstemediğiniz hiçbir şeyi söylemez, istemediğiniz hiçbir davranışta bulunmazsınız. Hipnotistin söylediği her şeyi sorgulamadan kabul etmezsiniz. Medyada hipnoz adı altında rastladığınız, kişilerin kontrolsüz tuhaf davranışlar sergilediği tabloların, tıbbi hipnoterapi ile hiç bir ilişkisi yoktur. Bunlar psikolojik alt yapısı, eğitimi olmayan kişiler tarafından, ilgi çekme amacı ile sergilenen sahne gösterileridir.

Ya Sırlarımı Ortaya Dökersem?
İnsanların hipnoterapi ile ilgili en çok korktukları şey hipnoz altındayken kirli çamaşırlarının ortaya dökülmesi, sırlarının öğrenilmesi, hatta istemedikleri davranışların yaptırılması veya hipnozdan çıkamama gibi mitlerdir. Şunu bilmekte fayda vardır ki kişi kendi istemiyorsa zaten hipnoza giremez. Zannedilenin aksine “hipnoz” bir kendinden geçme hali ya da bildiğimiz anlamdaki bir uyku hali değildir. Hipnoz esnasında veya seans sırasında kişi konuşulanların ve söylenenlerin tamamen farkındadır. Hipnozdan uyanamama gibi bir durum ise kesinlikle söz konusu değildir. Hipnozun tarihinde böyle bir şey görülmemiştir. Bazı uzun seanslar sırasında hipnoz anının keyifli ve sakin duygusu nedeniyle kişi bazen bir süre sonra kendi isteğiyle normal uykuya geçebilir. Hipnoterapist uyandırmasa bile bir müddet sonra hipnoz hali sığlaşır, hafifler ve zaten kendiliğinden kaybolur. Kişi normal bir uyku uyuyup uyanmış olur. Ani gürültü ve ani sıcaklık değişimleri de hipnoz halini kesebilir. Hipnoz sırasında telkinler her ne şekilde ve her ne teknikle verilirse verilsin hiçbir telkin insanlara normalde yapmayacakları şeyleri yaptıramaz. Hiç kimse hipnoz altında normalde istemediği şeyleri söylemeyeceği gibi normalde yapmayacağı şeyleri yapmaz. Kişi bu zihin durumundayken daha sonra pişman olacağı hiçbir söz veya davranışta bulunmaz. Kişinin etik ve sosyal değerleriyle çatışan, kişinin kendisi için faydalı olmayacak her türlü telkin, zihin tarafından mutlaka geri çevrilir. Seans sırasında telkinlere açık olmamıza rağmen, hipnozun davranışımız üzerindeki kontrolümüzü kaybettiren bir durum olmadığını bilmek önemlidir. Hipnoterapist telkinerde danışanın istemediği konularda ısrarcı olursa hipnoz hali kendiliğinden hafifler, yüzeyselleşir ve kısa bir süre sonra da zaten kendiliğinden sıfırlanır. Ayrıca kişi istediği anda gözünü açıp kalkıp gidebilir. Hipnoz seansında seansa devam edip etmemek de tamamen kişinin kendi kontrolündedir. Örneğin sinemada duygusal bir film izlerken gözleriniz dolar; komik bir espri olduğunda ise basarsınız kahkahayı ama filmi izlemeyi sürdürüp sürdürmemeye yine siz karar verirsiniz öyle değil mi? İşte hipnoz da aynen böyledir. Kontrol tamamen sizdedir. Kişi hipnoza girip girmemeye kendisi karar verir. Elbette bunu her zaman bilinçli olarak yaptığımız söylenemez. Zira sürekli tekrarlayan reklamlara maruz kalmak da de bir çeşit telkin değil midir?

Hipnozda kontrolü kaybetme gibi bir durum söz konusu değildir. İnsanlar hipnoz halindeyken, sonradan pişman olacağı ya da kişiliğine uygun olmayan bir şeyi ne söyler ne de yapar. Bu tür şeyler ancak filmlerde olur. “Gözlerime bak ve uyu” gibi terimler ise sadece filmlerde olan sözlerdir ve gerçeklerle bağdaşmaz. Bilgiye ulaşmayla ilgili yasa çıktıktan sonra ABD’de gizli servislerce insanların ilaçla konuşturulduğu, birçok maddeler yardımıyla o kişilerin söylemediği bilgilere ulaşıldığı üzerine kayıtlar vardır ancak Uluslararası Af Örgütü, bunu insan haklarına aykırı gördüğü için narko-analiz artık uygulanmıyor. Zaten narko-analiz, hipnoterapistlerin değil, psikiyatrinin alanıdır. Hipnotize olmayı istemeyen birisi hipnozu deneyimlemeyi istemiyorsa kendi isteği dışında hipnotize edilmesi mümkün değildir. Hipnoz böyle bir şey olsaydı tüm toplumlar kolayca zombi gruplarına dönüşmezler miydi? Bu nedenle “kimse beni hipnotize edemez, hadi beni hipnoz et bakalım edebilecek misin” tarzındaki yüzeysel taleplere hipnoz uygulaması yapmaya yeltenmek hipnoterapist için boşuna vakit kaybından başka birşey değildir. Hipnoz, iki kişinin etkileşimiyle gerçekleşir; hipnotist süjeye rehberlik eder; yönergeler (direktifler) verir, hipnotize edilen kişi ise bu yönergelere karşılık tepki verir. Bu tamamen bir iletişim sürecidir. Kişi hipnoz olmak istemiyorsa olmaz. Unutmayın ki hipnoza girmekteki başarınız tamamen hipnoterapistiniz ile işbirliği yapma isteğinize ve hipnoza girme konusunda kendinize gerçekten izin vermenize bağlıdır.

HİPNOZUN ETKİSİ KALICI MIDIR?
Hipnozun etki alanı beyin olduğundan etkisi de kalıcı olmaktadır. Örneğin kilo verme konusunda rejim, diyet gibi kelimeler bilinçaltı için çok sevimsizdir. Yemekten zevk aldığınız yiyecekleri bırakmak zorunda kalırsınız. Bu sebeple diyetlerin çoğu daha fazla kilo almakla sonuçlanır. Oysa kontrolsüz yemenin nedenleri bilinçaltında gizlidir. Kontrolsüz yemenin altında aslında duygusal ve ruhsal ihtiyaçlarımız vardır. Stres, gerginlik, endişe, suçluluk, kızgınlık gibi olumsuz duygular, aşırı yemeye neden olur. Yemekle bu olumsuz duyguları bastırmaya çalışırız. Hipnoterapi ile bilinçaltındaki olumsuz duyguları temizleyerek kalıcı ve sağlıklı zayıflama sağlanır. Hipnoterapinin, sorunların yeniden gündeme gelmemesi bakımından en güvenilir yol olduğu bilimsel araştırmalarca gösterilmektedir.

HİPNOTERAPİ ORTALAMA KAÇ SEANS SÜRER?
Hipnoterapinin kaç seans yapılacağı aşağıdaki şartlara bağlıdır. Bu şartlar ne kadar olumluysa seansların da o kadar kısa sürmesi beklenir.
  • Çözmek istediğiniz sorun
  • Yaşadığınız çevrenin özellikleri
  • Hipnotistin kullandığı telkinler ve terapi yaklaşımı
  • Hipnotistle kurduğunuz güvenli ve olumlu ilişkiler
  • Kişilik özellikleriniz (çok uygun kişi ve kişilikler birkaç seansta rahatlıkla sorunları çözebilirken şüpheci, mükemmelliyetçi, takıntılı kişilerde bu süre uzayabilmektedir.)
Özellikle ilk seanslar arasındaki süre çok uzun tutulmamalıdır. Haftada 2-3 seansla başlanması ve ilerleyen seanslarda bu sürenin açılması hipnoterapinin daha etkili olması açısından önemlidir.

BİLİNÇLİ HİPNOZ NEDİR?
Bu yöntemde telkin kişinin bilinç düzeyine hitap etmektedir. Burada kendisinin iyileşmeye kararlı olması şarttır. Dolayısıyla hastanın kritiği vardır. Danışan almağa hazır olduğu için, beklentisi doğrultusundaki telkinler kişinin ruhuna ve ruh ile bir bütünlük içinde olan bedenine işlenecektir. Kişi tekrarlarla şikayeti yönünde fark gördükçe hipnozun olumlu etkisi tam olarak sarar, ilk olarak dr. Hüsnü Öztürk'ün uyguladığı bu yönteme Bilinçli hipnoz denmektedir. Bu yöntemde de oto-telkin kullanılır. Biliçli hipnoz öğrendikçe gelişen ve pratik yaptıkça etkinliği artan bir yöntemdir.

OTO HİPNOZ NEDİR?
Kişinin hipnoterapiste gerek duymadan, kendi kendini hipnoza sokarak telkin vermesidir. Bu, danışana hipnoterapist tarafından öğretilir ve danışan ancak kendine yetki verilen alanda telkin verebilir. Örneğin migren ağrılarını otohipnozla durdurmak için telkin alan bir kişi, diş ağrısını geçiremez.

Kendi Kendine Hipnoz (Oto Hipnoz, Self Hipnoz)
İster kendi başına, ister başka bir terapiye veya tedaviye yardımcı bir araç olarak kullanılsın; Hipnoterapi veya Kendi Kendine Hipnoz, (OtoHipnoz) insanlara öyle ya da böyle çok yardımcı olur. Fakat pozitif etkileri hızla görmek için sizin de ihmal etmeden düzenli olarak çalışmanız gerekmektedir. En iyi sonuçlar, motivasyonu iyi olan ve yaptığı işi daha iyi yapma konusunda kararlı kişiler tarafından alınmaktadır. Hayatta emek verdiğiniz her şey gibi, hipnoterapiye ve hedefe ulaşmaya olan istek de hedefeinize ulaşma hızınızda belirleyicidir. Bu tamamen sizin elinizdedir. Yapmanız gereken tek şey ise kontrolü elinize almaya artık karar vermenizdir. Hayatınızda fark yaratabilirsiniz. “Kendi Kendine Hipnoz” tekniklerini öğrenmek ve öğrenmekle kalmayıp düzenli olarak uygulamak sizin için yepyeni bir hayatın başlangıcı olabilir. Değişimi yaratmak sizin elinizdedir.

HERKES HİPNOZA GİRER Mİ?
Evet girer. Ancak çok düşük zekalılar, ağır aktif psikiyatrik hastalığı olanlar, 5 yaşından küçükler ve çok yaşlanmış, bunamış olanlara hipnoz uygulanamamaktadır. Hipnoza alınan kişilerin % 90'ının hipnoza girdiği, geri kalan % 10'un da değişik bir yöntem ya da hipnoterapist ile başarılı olunduğu kanıtlanmış ( kişi direnmediği sürece ). Ancak hipnoz derinliğinde farklılıklar olabiliyor.

HİPNOZUN TEHLİKESİ VE ZARARI VAR MIDIR?
Seans sırasında da, hipnoz sonrasında da hiçbir tehlike sözkonusu değildir. Seansta ve sonrasında kişinin kan basıncı, kan şekeri, dolaşım, solunum gibi hayati fonksiyonları biyolojik olarak etkilenmez. Amerikalı Prof.Dr. VVilliam S. Kroger hipnozun bilinen en güvenli ve tehlikesiz psikoterapi yöntemi olduğunu söyler.
Öncelikle mental bir olay olan hipnoz yöntemi deneyimli ve yetkin kişiler tarafından yapıldığında hiçbir yan etkisi ve zararı olmaz. Bu bir çeşit sanattır. Herkesin yapabileceği bir iş değildir.

HİPNOZDAN ÇlKAMAMA GİBİ BİR DURUM SÖZ KONUSU OLABİLİR Mİ?

Kişinin hipnozdan çıkamaması veya uyanamaması gibi bir durum söz konusu değildir. Hipnoterapist seansı sonlandırmadan ayrılsa bile kişi bir süre sonra seansı kendi sonlandırıp kalkar ve günlük yaşantısına döner.

HİPNOZ ÜLKEMİZDE VE DÜNYADA HANGİ ALANLARDA KULLANILMAKTADIR?
Kronik fiziksel ağrıları ve kanser ağrılarını gidermede, diş çekimi ve diş eti ameliyatlarında ilaçsız anestezi için, migrende, asabi tansiyonda, astımda, barsak hastalıklarında, alerjik deri hastalıklarında, siğillerin tedavisinde, tik, kekemelik, yeme bozukluklarında, obezitede (aşırı şişmanlık), gece idrar kaçırmaları, sigara, alkol ve madde bağımlılığında, fobilerde (uçaktan, karanlıktan, yükseklikten,hayvandan, dişçiden v.s. korkma), travmalarda, performans anksiyetesi (sınav stresi, sahne heyecanı), panik bozukluğu, sosyal fobi, posttravmatik (travma sonrası) stres bozukluğu, çoğul kişilik bozukluğu, psikolojik bellek kayıpları, psikolojik nedenli bayılma nöbetleri, cinsel işlev bozuklukları, uyku bozuklukları, takıntılar, sporda performans arttırma, eğitimde performans arttırma (ders çalışma isteksizliği, motivasyon ve enerji düşüklüğü, hafıza, öğrenme, hatırlama), kişisel gelişimde (kendine güvensizlik, sosyal ortamlarda aşırı heyecan ve korku, karşı cinsle ilişkilerde sorunlar, kendini kontrol edememe, aşırı tepkiler verme, duygu ve düşüncelerini ifade edememe, titreme, terleme, kekeleme, kızarma).
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM