Arama

Motosiklet Nedir? - Tek Mesaj #3

Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
22 Haziran 2016       Mesaj #3
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
Ad:  small-motosiklet.jpg
Gösterim: 491
Boyut:  21.1 KB

MOTOSİKLET

. İki ya da üç tekerlekli motorlu taşıtlar 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıktı. Bunların ilk örneklerinden biri, ABD' de Massachusetts'li mucit Sylvester Roper'ın 1869'da geliştirmiş olduğu buhar gücüyle çalışan bir taşıttı. 1884'te Edvvard Butler adlı bir İngiliz, üç tekerlekli bir motorlu taşıt yaptıkısa bir süre sonra da Alman mühendis Gottlieb Daimler, ahşaptan yapılmış bir bisiklet kadrosuna (bisikletin ana çerçevesi) küçük bir benzin motoru taktı. İlk motosikletlerin çoğu üç tekerlekliydi; bunlarda genellikle ilk kalkışı sağlamak ve yokuş tırmanırken motora yardımcı olmak için pedallar da bulunurdu.

Başarılı ilk iki tekerlekli motorlu taşıt tasarımını 19. yüzyılın sonlarında Fransız mucitler Michael ve Eugene Werner geliştirdiler. Wer-nerler, motoru kadronun alt bölümüne, iki tekerleğin arasına yerleştirdiler. O tarihten sonra da motosiklet tasarımlarında motor hep aynı yerde kaldı. 20. yüzyılın başlarında çeşitli ülkelerde düzenlenen yanşlar, motosiklet tasarımlarında önemli gelişmelerin sağlanmasında etkili oldu. Ateşleme ve vites donanımlarının da eklenmesiyle, motosiklet bir süre sonra bugünkü biçimine benzer bir yapıya kavuştu. Günümüzdeki motosiklet motorlarının çoğunda bir ya da iki silindir vardır; ama eskiden, hatta II. Dünya Savaşı'ndan (1939-45) önce dört silindirli motosiklet motorları da yapılmıştı. Daha sonra özellikle yarışlar için üç, altı ve hatta sekiz silindirli motosikletler geliştirildi. Motosiklet motorlarının büyük çoğunluğu, iki zamanlı ya da dört zamanlıdır; 1970'lerin başlarında Wankel tipi döner pistonlu motorlarla çalışan bazı motosikletler de üretilmiştir {bak. İçten Yanmali Motor). Elektrik motoruyla çalışan pedallı motosikletler de yapılmıştır; bunlara moped denir.

Otomobil motorlarında olduğu gibi, içten yanmalı motosiklet motorlarında da normal olarak motoru dengeli bir hava ve benzin buharı karışımıyla beslemeye yarayan bir karbüratör bulunur. Motora beslenecek yakıt miktarı ve buna bağlı olarak da motorun hızı, gidonun sağ elle tutulan uç kesimine yerleştirilmiş gaz kolunun döndürülmesiyle ayarlanır. Benzin-hava karışımı, silindirde elektrik kıvılcımıyla ateşlenir. Kıvılcım oluşturmak için gerekli akım, motora bağlı bir şarj dinamosundan ya da genellikle şarj dinamosuyla yüklenen bir aküden sağlanır. Motorların pek çoğunda yağlama, basınçlı bir yağ sistemiyle; bazı iki zamanlı motorlarda ise benzine yağ karıştırılarak yapılır. Yanma sırasında oluşan ısı, motorun soğutma sisteminin yardımıyla büyük ölçüde çekilip alınır. Büyük motosikletlerin çoğunda, otomobillerdekine benzeyen radyatör ile su soğutmalı bir sistem vardır; ama motosikletlerin pek çoğu hava soğutmalıdır. Bunların motor bloğu, soğutma kanatçıklarıyla çevrilidir; soğutma kanatçıkları, motosiklet hareket halindeyken motorun üzerinden geçen havanın geniş bir yüzeye temas etmesini sağlar. Motosikletlerde, otomobillerdekine benzer bir vites kutusu ile bir kavrama (debriyaj) sistemi bulunur {bak. Motorlu Taşitlar); motosikletlerde en az iki ileri vites vardır. Hızı düşürmek ya da artırmak için vites kutusunda gerekli dişli değişikliği, yani vites değiştirme işlemi, genellikle ayakla çalıştırılan bir kolla yapılır; skuter ve moped tipi bazı motosikletlerde ise bu işlem, gidon üzerinde bulunan bir vites kolunu döndürerek gerçekleştirilir. Modern motosikletlerin çoğu 5 ya da 6 viteslidir. Öte yandan 18 vitesli bazı yarış motosikletleri de vardır; bunlarda viteslerin bir bölümü ayakla, bir bölümü de elle değiştirilir.

Bazı motosikletlerde, özellikle skuterlerde ve mopedlerde, vites kutusundaki dişli değişimi, yani vites değişikliği, belirli alt ve üst hız değerleri arasında kendiliğinden, kesintisiz biçimde gerçekleşir. Bu düzenekte herhangi bir anda motor ile tekerlekler arasındaki hız aktarımı oranı, o anda motora beslenen yakıt gaz miktarı (gaz kolunun konumu) ve motorun yapmak zorunda olduğu iş miktarına (yokuş çıkarken ya da ağır yükle daha çok; yokuş aşağı ya da hafif yükle daha az iş yapılır) bağlı olarak otomatik olarak ayarlanır. Motordan vites kutusuna hareket aktarımı dişlilerin ya da bir zincirin yardımıyla, vites kutusundan arka tekerleğe hareket aktarımı ise genellikle zincirle, ama bazen de mille sağlanır.

Bir motosikletin kadrosu dayanıklı olmalı, kolayca eğrilip bükülmemelidir. Kadro, metal borulardan, çoğunlukla preslenerek biçimlendirilmiş çelik levhalardan ve döküm yoluyla hazırlanmış metal bloklardan yapılır. Motosiklette sarsıntıyı önlemek ya da azaltmak için, kadroyu tekerleklere bağlayan çatallar, yaylarla ve hidrolik amortisörlerle donatılır; bu tür bir askı sistemiyle, tekerlekler bir çıkıntı üzerinde zıplasa bile kadronun bundan fazlaca etkilenmemesi sağlanır. Ön askı sistemi, birbirinin içinde kayan iki boru biçimindeki teleskopik çatallardan oluşur. İlk motosikletlerde, bisikletlerdekine benzeyen üzengi tipi frenler kullanılırdı {bak. Fren); ama bugün temel olarak tekerleğin göbeğine yerleştirilen kampanalı frenlerden yararlanılmaktadır. Öte yandan, büyük motosikletlerde hidrolik olarak çalışan diskli frenler de giderek yaygınlaşmakladır. Motosikletlerdeki elektrik sistemi ve dolayısıyla ışık ve korna donanımları, otomobillerdekine benzer. Pek çok motorda ilk çalıştırma vites kutusuna takılmış bir pedalla sağlanır; ama elektrikli marş motorları olan motosikletlerin sayısı da giderek artmaktadır.
II. Dünya Savaşı'ndan sonra motor veriminin artması ve daha hafif kadroların kullanılmasıyla daha küçük motorlarla çalışan mopedler geliştirildi. Skuterler ise ilk olarak 1950'lerde özellikle İtalya'da hızla yaygınlaştı. Skuterlerin genellikle preslenerek biçimlendirilmiş çelik bir gövdesi; önde, rüzgâra karşı koruma sağlayan bir siperliği; geniş tabanlı lastik takılmış küçük çaplı tekerlekleri ve arka tekerleğin yakınma yerleştirilmiş bir motoru vardır.

Motosiklet
Bir çeşit bisiklettir. Bisikletten farkı daha ağır yapılı olması ve bir motor vasıtasıyla hareket etmesidir. İlk defa 20. yüzyılın başlarında kullanılmaya başlanmıştır. Ayrıca bisikletlere de motor takılarak güçten ve zamandan kazanılmış tır. 1950 yılından sonra «Skuter» (Scooter) adı verilen motosikletler yapılmış, büyük rağbet görmüştür. Motosiklet motorlarının ilk hareketi genel olarak manyeto ile verilir. Ancak büyük motosikletlerde ilk çalışma gücü akümülatör vasıtasıyla sağlanır. Motor kuvvetiyle devamlı olarak çalışan manyeto, gereken elektrik akımını sağlar. Motosiklet motorları genellikle tek, ya da İki silindirli olur. Üç veya dört silindirli olanlar da vardır. Motorun çalışmasıyla meydana gelen kuvvet, vites kutusu vasıtasıyla arka tekerleğe aktarılır. Arka tekerleği çeviren motor gücü, motosikletin ilerlemesini sağlar.
Ad:  motorcycle_by_oilcorner.jpg
Gösterim: 513
Boyut:  33.6 KB

İkinci Dünya Savaşı öncesi Avrupa’da halkın bisikletlere küçük motorlar takmasına kadar dayanır. İlk motosikletler de bu yapıdaydı. Düşük maliyetleri ve hafif olmaları sebebiyle ilgi gördü. Motosiklet hem motor hem de konstrüksiyon bakımından mobiletlerden daha güçlü bir yapıya sahiptir. Kullanılış yerlerine göre, şehir içi ve şehir dışı maksatlı olarak ikiye ayrılabilirler. Şehir içinde ve köy yollarında kullanılan tipleri 80-400 cm 3 hacminde, tek silindirli, hafif yapılı taşıtlardır. Maksimum hızları saatte 140 km’yi geçmez.

Bunların skuter denilen küçük tekerlekli ve kaynaklı sacdan yapılan gövdeleri olan tipleri de vardır. Ulaşımda kullanılan tipleri 400-1000 cm 3 hacminde güçlü vasıtalardır. Bunların orta güçlü olanları 400-500 cm 3 hacminde, 2-3 silindirli, saatte 150-160 km hız yapabilen, 200-250 kg ağırlıkta vasıtalardır. Profesyonel maksatla kullanılanlar ise 500-1200 cm 3 hacminde, 4-6 silindirli, saatte 200-220 km hız yapabilen güçlü vasıtalardır. Bunlar, normal otomobillerden bile daha hızlı ve hareket kabiliyeti yüksek vasıtalardır. Ayrıca özel maksatlı olarak kullanılan yarış motosikletlerinin çeşitli tipleri vardır. (Resim kaynak: Motorcycle by oilcorner on deviantART)

Engebeli arazide yapılan motokros yarışmaları için kros motosikletleri geliştirilmiştir. Bunlarda yükseklik arttırılmış, vites oranları düşürülmüş, derin çivili lastikler kullanılmıştır. Çok iyi süspansiyonlarla donatılmış, hafif ve her türlü şartlarda gidebilen motosikletlerdir. Yol ve pist yarışlarında kullanılanlar ise en güçlü motosiklet tiplerindendir.
Bunlar 150BG gücünde saatte 300 km hız yapabilen, rüzgar direncini azaltabilmek için kısmi kaporta kullanılan vasıtalardır. İki motorlu kapalı kaportalı 400 km/saat hıza ulaşan bazı sürat motosikletleri, iki tekerlekli olmaları dışında motosiklete pek benzemez.

Tarihi
Kaynaklarda motosikletin keşfi olarak aynı tarihte gerçekleştirilen iki teşebbüs vardır. 1885 tarihinde Alman G. Daimler kendiliğinden tahrikli bir motor yapmak için, ön model olarak, iki zamanlı bir benzin motorunu bisiklette deneyerek, motosikleti gerçekleştirmiştir.
Aynı tarihte yine bir Alman, Haury Hildebrand, bisikletin üzerine buhar motoru takarak kendi motosikletini yapmıştı. 1892’de Hildebrand Alois Wolfmüller ile birlikte iki zamanlı sonra da 4 zamanlı motora sahip motosikletler yaptılar. Bu ilk motosikletlerde arka tekerlek motor volanı olarak kullanılıyor, kayışla tahrik ediliyordu. Bütün bu tiplerde birinci motora ilk hareketi pedallarla veriliyordu.

Birinci Dünya Savaşı sonunda daha hızlı ve dayanıklı araçlar yapıldı. Yapıları ağırlaştı, oturma yerleri alçaltıldı. Ön çatala, biniciyi yol şartlarından korumak için süspansiyon takıldı. Motosikletin motor ile arka tekerlek arasına iki-üç vitesli bir dişli kutusu, bir sürtünmeli debriyaj ve rulolu zincirlerle sağlanan bir güç aktarma (zincirle tahrik) sistemiyle donatılmaları en önemli gelişmelerinden biri sayılır. Motor, eski modellerde pedalın bulunduğu yerdeydi. Motosikleti itme mecburiyeti, ayak marşı takılmasıyla son buldu.
Başlangıçta düşük motor gücüyle motosikletler motorlu bisiklet yapısındaydı. Daha sonraları yapılan yüksek güçlü modeller, hem iyi dengelenmemiş olduklarından, hem de motosikletin konstrüksiyon yapısının yeteri kadar güçlü olmamasından problemler çıkardılar. Lehimli, kaynaklı boru kadrolarla yapılan gövde çabuk kırılıyordu. Buna çözüm olarak 1945’ten itibaren kaynaklı sacdan yapılmış gövdeleri olan skuterler geliştirildi.
Skuterlerde araca küçük tekerlekler takılarak, motoru daha aşağı, eğik konuma yerleştirerek ağırlık merkezi aşağıya kaydırılıp, aracın dengesi iyileştirildi. Günümüzdeki motosikletlerde kullanılan çelik alaşımları, en güçlü motorlara bile dayanabilecek yapıdadırlar. Daha alçak yapılı ve daha ağır olduklarından araçların ağırlık merkezi alçaltılarak gayet iyi bir denge kazandırılmışlardır. Bu sebeplerden günümüzde skuterler azalıp kaybolmaya yüz tutmuşlardır.

Derlemedir...
🌘 🚀