Arama


Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
1 Ağustos 2016       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM

KOLOMB (Kristof)

Ad:  kolombo6.jpg
Gösterim: 1805
Boyut:  66.6 KB

isp. Cristöbal Colön
Amerika kıtasını keşfeden denizci
(Cenova 1450 ya da 1451 - Valladolid 1506).

Kolomb, haklı olarak, Yeni zamanları başlatan kişi sayılır ve 1492'de yaptığı yolculuk onu bütün çağların herkesçe kabul edilen en büyük gemicisi durumuna getirmiştir. Bununla birlikte kişiliği tartışmalıdır. Bazıları Kolomb’u, Katolik Krallar’a yeni bir haçlı seferi için gerekli kaynakları sağlamak tutkusuna kapılmış bir tür aziz olarak gördüler. Bazılarına (özellikle Anglosaksonlar’a) göre ise, aşağılık ticari çıkarların harekete geçirdiği, oldukça kuşkulu biçimde edinilmiş bilgilerden yararlanmasını iyi bilen büyük bir serüvenciden başka bir şey değildi.

Kolomb'un girişimi de, bu girişimle ilgili çok sayıda belgenin birbirine karşıt yorumlara yol açabilecek nitelikte olmasından ötürü, çelişkili biçimlerde ele alındı ve incelendi; acaba Kolomb, genellikle sanıldığı gibi, efsanevi zenginliklerle dolu Asya’ya doğru yeni bir yol mu arıyordu? Yoksa, yeni ele geçirilen bazı notlarından anlaşıldığı gibi, aslında yeni bir dünya “yaratmak” amacında mıydı? Genellikle, Kolomb’un, Asya ile herhangi bir ilişkisi olmayan bir kıtanın harita taslağını çıkardığını hiçbir zaman bilmemiş olduğu düşünülür. Kolomb’un gerçekleştirdiği işle ilgili çeşitli yorumlar arasındaki uyuşmazlık her şeyden önce, kendisine ilişkin belgelerin niteliğinden kaynaklanır. Bunlar çoğunlukla onun kendisinden ya da mirasçılarından kaynaklanan belgelerdir: bu nedenle, bu belgelerde anlatılan olayları kuşkuyla karşılamak yerinde olur. Amerikalı H. Vignaud'ya göre, "Kolomb kendisiyle ilgili konularda tek bir doğru sözcük bile söylememiştir”. A. Cioranescuya göre ise, Kolomb'un çok karmaşık kişiliğini ve çelişkilerini anlayabilmek için, her şeyden önce, onu yaşadığı çağ içinde ele almak gerekir: bu büyük gemici kendi zamanında artık geride kalmış olan bir mistisizmin etkisinde, bir Ortaçağ insanıydı, tarih için temel bir anahtar oluşturacak, ancak sonuçta bu anahtarı gerektiği gibi kullanmak yalnızca bazı çağdaşlarına nasip olacaktı. Yeni Dünya'ya simgesel açıdan Kolomb'dan birkaç yaş büyük floransalı Amerigo Vespucci'nin adının verilmesi de üzücü bulunabilir.

Günümüzde Kolomb'un kökeni konusunda artık herhangi bir kuşku kalmamıştır: birbirini doğrulayan belgeler, onun 1450’nin sonunda ya da 1451’in başında Cenova’da doğduğunu ve bir dokumacının oğlu olduğunu kanıtlamaktadır. Ancak, gençlik yılları konusunda bilgiler çok kıttır: belki de başlangıçta bir ticari görevli olarak birçok seyahat yapmıştır; fakat, denizciliği nasıl öğrendiği konusunda ağzı son derece sıkıdır; bunun nedeni, korsanların hizmetinde geçen bu öğrenimin bazı yönlerinin büyük amacını gerçekleştirmeye hazırlandığı bir sırada yardımlarına gereksinme duyduğu hükümdarların gözünde kendisini kuşkulu duruma düşürmesinden kaygılanması olabilir Bu büyük amaç, onun 1476 ya da 1477’de Lizbon’a yerleşmesinden sonra belirginleşir.

Ancak, Kolomb’un Lizbon'a yerleşmesinin Las Casas’ın, hiç de inandırıcı olmayan, hayal ürünü öyküsünde ileri sürülenin tersine, bir deniz kazasından sonra gerçekleşmediği kesindir. Kolomb, Portekiz’de bir haritacı dükkanı işleten kardeşi Bartolomeo’nun yanına gitti. 1479’da soylu bir kadınla evlendi, kayınpederinin valilik yaptığı Porto Santo adasında (Madeira yakınında) oturdu. Bir olasılıkla, buradan kalkarak Batı Afrika kıyılarındaki Sâo Jorge da Mina kalesine yapılan bir ticari sefere katıldı. Özellikle, Asya’ya bağlı olduğu sanılan, Batı’da ve çok uzakta bulunan topraklara ilişkin bazı bilgiler topladı. Fakat, dünyanın boyutlarıyla ilgili değerlendirmeler Klaudios Ptolemaios’tan beri gerçeğe oldukça yakın olarak bilinmekteydi: Batı Avrupa ile Uzakdoğu arasındaki okyanusun enginliklerini XV. yy. gemileriyle aşmak kesinlikle olanaksızdı.

Bu arada Kolomb, Doğu ile bağlantı kurma tasarısını, çağdaşlarının bazı değerlendirmelerine dayanarak geliştirdi. Bunlar, onun işine gelen, ama son derece yanlış bazı değerlendirmelerdi; çünkü, yeryuvarlağının boyutlarını fazla küçültüyorlardı. Bu yüzden, Portekiz kralının, Kolomb’a destek verilip verilmemesi konusunda düşüncelerine başvurduğu çok bilgili uzmanların bu girişimi eleştirip engellemesinde (büyük olasılıkla 1484 sonlarında) şaşılacak bir şey yoktur Kolomb, bunun üzerine başka hükümdarlardan destek aramaya çıktı: 1485’te ispanya’ya geçti, La Râbida fransisken manastırının yardımını elde etmeyi başardı ve fransiskenler yardımıyla kraliçe isabel ile bir görüşme olanağını elde ORTA AMERİKA’NIN etti. Kraliçenin danışmanları, sözkonusu KEŞFİ girişim konusunda, Portekiz kralının danışmanlarından daha hoşgörülü davranmadılar.

Katolik Krallar'ın bu konuda küçük bir çaba göstermeye razı olmaları için (o da, hiç kuşkusuz, pek uzak bir olasılık bile olsa, elde edilecek bir başarının Kolomb'un daha önce başvurduğu öbür hükümdarların [Portekiz kralı Joâo II, Fransa kralı Charles VIII ve İngiltere kralı Henry VII] işine yaradığını görüp pişman olmamak kaygısıyla) Granada'nın alınışıyla Reconquista’nın sona ermesini beklemek gerekti. Kolomb'a fazla güvenilmediği, başarılı olması durumunda kendisine verileceği vaad edilen şeylerin büyüklüğünden de anlaşılabilir: çocuklarına da kalmak üzere Okyanus amiralliği unvanı ve özellikle, keşfedilecek ülkeler üzerinde kral vekilliği ve genel valilik, son olarak da elde edilecek kazançlardan onda bir pay.

Palos de Moguerliler’in zoraki desteğiyle, Kolomb üç gemi donatıp tayfalarını toplayabildi. Büyük yolculuk 3 ağustos 1492'de başladı Kanarya adalarına ulaştıktan sonra, kendisini batıya götürecek olan alize rüzgârlarına kavuştu. Yolculuk sırasında tayfaların huzursuzluğunu ve kaygılarını katedilen mesafeyi olduğundan büyük göstererek yatıştırmaya çalışan Kolomb sonunda, 12 ekimde, Bahamalar’daki San Salvador adını verdiği bir adaya ulaştı. Altın peşinde olan Kolomb, bundan sonra Küba'yı, buradaki yerlilerin kullandıkları tütünü, daha sonra da Hispaniola adını verdiği Haiti'yi keşfetti. Bir ihmal yüzünden Santa Marı'a gemisi battı: gemicilerin bir bölümünün, bir sonraki seferi beklemesi kararlaştırıldı. 16 ocak 1493’te, Kolomb Avrupa’ya dönüş yolculuğuna başladı. Korkunç fırtınalar atlattıktan sonra, Lizbon'a sığınmak zorunda kaldı. Burada, talihin kötü tecellisini hoşgörüyle karşılayan Joâo II tarafından kabul edildi. Sevilla'ya dönüşü ve o sırada Barcelona'da bulunan krallık sarayına varmak üzere ispanya topraklarında yaptığı zafer yolculuğuyla birlikte, Kolomb için ün ve şan da başladı.

Bu umulmadık başarı, Kolomb'a o zamana kadar Batı’da görülmemiş büyüklükte yeni bir seferi (17 gemi ve 1 200 -1 500 kişi) yönetmek olanağını sağladı. 25 eylül 1493'te yola çıkan Kolomb Dominica'yı ve Guadeloupe'u keşfetti. Haiti' ye varıldığında, burada bırakılan ispanyollar'dan hiçbir ize rastlanmadı. Daha sonra öğrenildiğine göre, bunlar birçok zorbalıkta bulunmuş ve bu yüzden "Yerliler” tarafından yavaş yavaş yok edilmişlerdi. Haiti’de yeni bir yerleşim yeri kuruldu, Kolomb Asya kıtasının bir öğesi olduğuna inanmak istediği Küba'nın güney kıyılarında araştırma gezisini sürdürdü. Haiti'de yerlilerin sömürülmesine başlandı ve bunların kırımı korkunç bir hızla gelişti.

Okyanus amirali, 1496 haziranında Ispanya'ya döndü, ama bu kez heyecan biraz azalmıştı. Bundan başka, Katolik Krallar, Fransa ile yapılan bir savaşın büyük masraflarını karşılamak çabasındaydı. Bu yüzden, üçüncü bir yolculuk için ancak altı gemi verildi; bunların da yalnızca üçü asıl keşif içindi. Kolomb, bu kez Trinidad'ı keşfetti (31 temmuz 1498) ve Paha körfezi bölgesinde Amerika kıtasına ulaştı: hâlâ büyük ölçüde Ortaçağ coğrafyasının etkisindeydi ve birçok kişi tarafından varlığına inanılan Dünya Cennetinden çok uzakta olmadığını sanıyordu. Haiti'de işler çok kötü gidiyordu; kolonların bir bölümü, amirale vekâlet eden kardeşi Bartolomeo'ya başkaldırmalardı. Kralın gönderdiği bir görevli olan Bobadilla, belki Kolomb’un da bir ölçüde sorumlu olduğu düzensizlik ve yolsuzlukları bir raporla saptadı. Bunun üzerine Kolomb ispanl ya’ya geri getirildi (1500) ve mallarına el” konuldu. Birçok dostunun yardımıyla hükümdarların gözünde kendisini temize çıkarabildiyse de yerine Nicolâs de Ovando adında yeni bir kral vekili gönderildi.

Bununla birlikte, Kolomb'a son bir şans daha tanındı, çünkü Portekiz, Vasco da Gama’nın seferiyle, gerçek Hindistan'a ulaşmış bulunuyordu; İspanyol hükümdarlar için, henüz yarım olan bir başarıyı, efsanevi niteliğini hâlâ koruyan Doğu'ya doğrudan bir açılışı sağlayacak gerçek bir başarıya dönüştürmenin tam sırasıydı.
Ad:  Santa_Maria.jpg
Gösterim: 1419
Boyut:  18.2 KB

1502'de, büyük kâşif, dört karavela ile, korkunç fırtınalar atlatarak, Malay yarımadası sandığı amerikan berzahı kıyılarını dolaştı. Jamaika'da gemisi karaya oturdu ve en sonunda Hispaniola'daki yetkililer istemeye istemeye yardımına geldiler Kolomb, batıya açılan geçidi bulamadan 1504’te ispanya'ya geri döndü. Denizcilik tutkusu, büyük bir düş kırıklığıyla sonuçlanmıştı. Gene de büyük bir gelire sahipti ve romantik efsanede yazıldığı gibi yoksulluk içinde ölmedi.

—Güz. sant. Kristof Kolomb’un gerçeğe uygun hiçbir portresi yoktur. Kolomb'un Amerika'ya ayak basışını Solimena (Cenova'daki büyük boyutlu resim yok olmuştur; taslakları Rennes müzesi'ndedir), Jean-François De Troy, John Vanderlyn (1844, VVashington'daki Capitol) işledi. Ignazio Merino, Kolomb'un Salamanca Üniversitesi’nde (Lima) bir portresini yaptı. Cenova'da (Arnaldo Zocchi), Madrid'deki Castellana'da (Arturo Mâlida ve JerönimoSuhol, 1893), Barcelona’da(1887, C. Buhigas), Kolomb'un anısına anıtlar yapıldı. Washington'daki Capitol'da da bir heykeli vardır (P Bartlett). Sevilia katedralindeki boş mezarı Mâlida’nın yapıtıdır.

Kaynak: Büyük Larouss
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM