Arama

Mahmut Ekrem Recaizade - Tek Mesaj #7

Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
2 Ağustos 2016       Mesaj #7
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
Ad:  Recaizade.jpg
Gösterim: 1496
Boyut:  21.7 KB

Recaizade Mahmut Ekrem

, Tanzimat dönemi şair ve yazarı (1 Mart 1847, İstanbul - 31 Ocak 1914, İstanbul). Takvimhane Nazırı Recai Efendi'nin oğlu, Ercüment Ekrem Talu'nun babasıdır. İlk tahsilini ve Arapça, Farsça öğrenimini babası Recâi Efendi'den yaptı. Bayezid Rüştiyesini bitirdi, Harbiye İdadisini hastalığı yüzünden tamamlayamadı. Çeşitli kademelerde memurluk, edebiyat öğretmenliği, Şüra-yı Devlet (Danıştay) üyeliği ve başkanlığı yaptı. 1908’de kısa bir süre Evkaf ve Maarif Nazırlıklarında bulundu. Aynı yıl Ayan azalığına (Senato üyeliğine) atandı. 1914’te ölünceye kadar bu görevde bulundu. Öldüğünde okullar tatil edilmiş, büyük bir cenaze töreni düzenlenmişti. Küçüksu’da oğlu Nijad’ın kabri yanında gömülüdür.

Edebi Kişiliği


Edebi hayata eski şiirle giren Recaizade, Namık Kemal’in tesiriyle batı edebiyatına yönelerek Tasvir-i Efkar Gazetesi'nde yazmaya başladı. Şiir, tiyatro, roman ve tenkit türlerinde eserler verdi. Tanzimat edebiyatının ikinci grubundan olduğu için “Sanat sanat içindir” anlayışına bağlı kalmıştır. Yeni Türk Edebiyatının bilgileriyle yeni kurallarını ortaya koyarak yenileşme, batılılaşma hareketlerini, yeni edebiyat örnekleriyle, genç nesle öğretip işledi. Bu arada Servet-i Fünun Dergisinin başına Tevfik Fikret’i getirerek “Edebiyat-ı Cedide” akımını hazırladı. Ona göre şiirin şiir olmaktan başka gâyesi olamaz. Şiir ahlakçı olmalı. Şiirin temel konuları insan ve tabiattır. Dünyada görülen her güzel şey, şiirdir. Sokak dili, hatta konuşma dili şiire giremez. Şiirin kendine göre sözleri ve deyimleri olması gerekir. Kafiye göz için değil, kulak içindir. Ekrem, halkın konuştuğu ve anladığı kelimelerin şiir lisanında kullanılmasına karşı çıktı. Tenkit ettiği divan edebiyatı şâirlerinden daha ağır, anlaşılması zor bir lisanla şiirler yazdı.

Recaizade üslupçu bir yazar ve şairdir. Ona göre üç çeşit üslûp vardır: Sade (yalın, süssüz), müzeyyen, ali (çok sanatlı). Sanat eserleri için onun uygun bulduğu ikinci ve üçüncüsüdür. Batının şiirlerinde ilham tarafı eksik, hayaller oldukça fazla ve düşünceler zayıftır. Recaizade, üç oğlunun, özellikle Nijad’ın ölümünden duyduğu acıyı dile getirdiği şiirleriyle daha çok karamsar duygular işledi. Edebiyatımızda bir “Ağıtlar şairi” olarak tanındı. Yine edebiyatımıza, ferdi teessür ve ızdırabı getiren Abdülhak Hamid’le berâber Recaizade olmuştur. Roman ve hikaye sahasında başarılı eser olarak kabul edilen Araba Sevdası ile realizmi romancılığımıza uygulamıştır. Bu romanda, Avrupalılaşmayı, züppeleşmek şeklinde anlayan ve uygulayan o zamanki İstanbul sosyetesi tenkit edilmiştir. Esas itibâriyle sosyal konulu bir romandır. Edebiyat nazariyatçılığı (edebiyat üzerine düşünceleri) tenkitçiliği, roman ve komedi yazarlığı, şairliğinden çok daha güçlüdür. Şiir, tenkit, hatıra, tercüme, inceleme, hikaye, roman ve tiyatro alanında 25’i aşkın eser vermiştir.

Eserleri



Şiir

  • Nağme-i Seher (1871)
  • Yadigâr-ı Şebab (1873)
  • Zemzeme (3 cilt, 1883-85), Tefekkür (düzyazı ile karışık, 1888)
  • Pejmürde (1895)
  • Nijad Ekrem (1910)
  • Nefrin (1916)

Hikaye

  • Kaime (1888)
  • Muhsin Bey yahut Şairliğin Hazin Bir Neticesi (1889)
  • Şemsa (1895)

Roman

  • Araba Sevdası (1898)

Oyun

  • Afife Anjelik (1870)
  • Atala Yahut Amerikan Vahşileri (1873)
  • Vuslat yahut Süreksiz Sevinç (1874)
  • Çok Bilen Çok Yanılır (1914)
  • Görev Çağrısı (1914)

İnceleme-Eleştiri

  • Talim-i Edebiyat (1879)
  • Kudemadan Bir Kaç Şair (biyografiler, 1885)
  • Takdir-i Elhan (Menemenlizade Tahir’in Elhan adlı eseri dolayısıyla Muallim Naci’nin görüşlerine eleştirileri, 1886)
  • Takrizat (genç edebiyatçıların kitaplarına yazdığı önsözler, 1898)

Çeviri

  • Atala (Chateaubrian’dan, 1872)
  • Meprizon (Silvio Pellico’dan 1874)
Şair ve yazar, devlet adamı (D. 1 Mart 1847, Vaniköyü / İstanbul - Ö. 31 Ocak 1914). Babası, Tanzimat’ın ilk yıllarında Takvimhane Nazırlığı yapmış olan, şair, hattat ve tarihçi Mehmet Şakir Recai Efendi’dir. Ailesinin bilinen en bü­yük atası, yeniçeri ağalığına kadar yükselmiş Selim Ağa’dır. Roman ve hikâye yazarı Ercüment Ekrem Talu, oğludur. Özel öğrenim görerek yetişti. Arapça ve Farsçayı babasından öğ­rendi. İlköğrenimine Bayezıt Rüştiyesinde (ortaokul) başla­dı. Mekteb-i İrfan’ı bitirdikten (1858) sonra girdiği Harbiye İdadisindeki (askeri hazırlık okulu) öğrenimini sağlık nedeniyle tamamlayamadı. Hariciye Nezareti Mektubî Kaleminde (Dışişleri Bakanlığı Özel Kalemi) memurluğa başladı (1862). Burada Fransızcayı öğrendi. Namık Kemal’le tanıştı, onun yanında encümen-i şuara (şairler topluluğu) toplantılarına katıldı. Tanzimat ve Nafia (Bayındırlık) dairelerinde başmuavinlik (1874), Şurayı Devlet (Danıştay) üyeliği (1877), Mülkiye Mektebi (Siyasal Bilgiler Okulu) ve Galatasaray Sultanisinde (lise) edebiyat öğretmenliği (1880-88) yaptı. Bir ara Trablusgarb’a gidecek bir komisyona başkan oldu. Bu görevden dönerken Malta üzerinden gizlice Avrupa’ya kaçma hevesine kapıldı. Malta’dan İstanbul’a getirti­lerek Büyük Ada’ya maaşlı, izinli olarak gönderildi. Oğlu Nijad’ın ölümünden sonra II. Meşrutiyet’in ilanı (1908) ile ilk kurulan Kamil Paşa kabinesinde kendisine Evkaf Nazırlığı (Vakıflar Bakanlığı) teklif edildiyse de, bu görevi kabul etmedi. Kurulan ikinci hükümette Maarif Nazırlığı (Milli Eğitim Bakanlığı) teklif edildi, onu da istemedi. Bunun üzerine getirildiği A’yan Azalığı (senatör, 28 Ka­sım 1908) görevinde ölünceye kadar kaldı. Ölümü dolayısıyla okullar tatil edildi, kendisine büyük bir cenaze töreni düzenlendi. Küçüksu’da oğlu Nijad’ın yanında toprağa verildi. Recaizade Mahmut Ekrem, Namık Kemal’le tanıştıktan sonra ilk yazılarını Tasvir-i Ef­kar, Terakki, Hakayıku’l-Vekayi adlı gazetelerde ya­yımlamaya başladı. Namık Kemal’in Fransa’ya gidişi üzerine Tasvir-i Efkar gazetesinin yönetimini üstlendi (1867). İlk kitabı Afife Anjelik ile yayın hayatına başladı (1870). Takdir-i Elhan’ın çıkışına Muallim Naci’nin tepkisi üzerine polemiklere girdi, bunun etkisiyle edebî çevreden uzaklaştı. Bu dönemde hikaye denemeleri yaptı. Bu tartışmalarıyla Edebiyat-ı Cedide akımının doğuşuna ortam hazırladı. Yeni bir edebi çevre yaratma isteğiyle eski öğrencileri Ahmet İhsan ile Tevfık Fikret’i tanıştırdı ve Ahmet İhsan’ın çıkarmakta olduğu Servet-i Fünun’u, Fikret’in öncülüğünde bir edebiyat dergisi durumuna getirdi. Böylelikle döneminin genç şair ve edebiyatçılarını çevresinde topladı. Tanzimat ve Batı düşüncesinin yeni kuşağa benimsetilmesinde önemli rol oynadı. Şinasi ile başlayan ve Na­mık Kemal ile önemli gelişmeler kaydeden Türk ede­biyatının değişme ve gelişmesinde etkili oldu. Önemli bir teorisyendir. Ta’lim-i Edebiyyat adlı eserinden başlayarak çeşitli yazılarında ve kitaplarının önsözlerinde sanat ve edebiyat üzeri­ne olan görüşlerini ve düşüncelerini anlattı. Batılı yazarlardan büyük ölçüde etkilendi ve kendinden sonra gelenleri buna göre biçimlendirdi. Recaizade, üç oğlunun, özellikle, Nijad’ın ölümünden (1898) duyduğu acıyı dile getirdiği şiirleriyle daha çok karamsarlığı işledi. Edebiyatta “Sanat sanat içindir” anlayışını savundu. Türk edebiyatında gerçekçiliğin ilk örneklerinden sayılan tek romanı Araba Sevdası’nda Bihruz Bey’in kişiliğinde Batı hayranlığının gülünç yanlarını mizaha varan bir anlatımla yansıttı. Romantizmden realizme geçişin bir örneği olan bu kitap, aynı zamanda gençlerin yanlış eğitilmesi ve Batılı yaşayışa bilinçsizce özenmenin sonuçlarının işlenmesiyle bir sosyal eleştiri romanı sayılmalıdır.

Namık Kemal’in ve Batılı yazarların etkisinde oyunlar da yazdı. Özenti hayatlara eleştiri niteliğin-deki Saime adlı kitabının ahlaka aykırı görüldüğü için tefrikası yasaklandı. Romantik bir aşk hikayesi olan Muhsin Bey, Greziella’nın etkisi ile yazdı. Son hikaye dene­mesi Şemsa’anı biçiminde kaleme aldı. Bizde edebi eleştirinin yerleşmesinde de katkıları büyüktür. Eski ede­biyat geleneğini sürdürenlerden başta Elhac İbrahim Efendi ve Muallim Naci olmak üzere, kimi yazarların onu ağır bir dille eleştirmeleri çeşitli polemik yazıları yazmasına yolaçtı. Şair, romancı, oyun yazarı, eleştirmen ve çevirmen kimliğiyle Recaizade Mahmut Ekrem, döneminde edebiyatımı­zın yenileşmesinde ciddi katkı sahibidir. “Namık Kemal’in bütün ve yekpare kahramanı, Hamid’de bir iç parçalanmasına maruz kalır. Hamid’-de, yine de birbiriyle çarpışan kuvvetler vardır. Recaizade Ekrem’de aktif Tanzimat ruhu daha fazla silinir, istibdat devrine has olan pasif, içe dönük ruh başlar. Servet-i Fünun edebiyatında pasif ruh tam bir melankoliye düşer. Recaizade’nin santimentalizmi, Servet-i Fünuncuların melankolisini hazırlar.” (Mehmet Kaplan) “Ekrem, sanat eserinin olgunluğunda tek unsur ola­rak ‘güzellik’i görür. Edebiyatta ve özellikle şiirde bu güzellik unsurunu yaratacak olan da muhteva güzelliği ile üslup güzelliğidir. ‘Düşünce, duygu ve hayal’ gü­zelliğinin, üslup güzelliği ile uyuşması ve bütünleşme­si, edebi eserin güzelliğini yaratmış olacaktır. Böyle­likle edebi eseri kendi içinde bir bütün olarak değer­lendiren yazar, batılı bir tavır ile karşımıza çıkmış olur. “Recaizade, şiir üzerinde iyi düşünmüş ve hayli sağlam görüşler sunmuş olmasına rağmen güçlü bir şair sayılamaz. Şiirlerinde ilham tarafı eksik, hayaller oldukça sık ve düşünceler zayıftır. Ancak hüzünlü duyguları gereğinden fazla işlemiş, bu yolda marazi denecek kadar ağlamaklı bir çığırın açılmasına öncü olmuştur. Zaten her şeye üzülen bu hisli insan, çocuklarının art arda ölümleri ile büsbütün dertlenmiş, edebiyatımızda bir ağıtlar şairi olarak tanınmıştır.

Derleme...
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
🌘 🚀