BAR
a. (fars. bar). Esk.
1. Yük: "Dilin'ider yanumda çün kılmaz beni gamdan halas / Çekmen ol ta'viz bârın kim beladan sahlamaz" (Fuzuli, XVI. yy.).
2. Kez, defa.
3. Meyve: "Müstefid ol, şu berk ü bârımdan" (Tevfik Fikret).
4. Tanrı.
5. Bar-ı gam, gam yükü "Ten evine daşradan bar-ı gam u mihnet çeker" (Fuzuli, XVI. yy ).
Bar-ı mihnet, sıkıntı yükü: “Bar-ı mihnetden nihal-i kametün ham olmasun" (Fuzuli, XVI. yy.).
Her bar, her kez, her kezinde: "Bigâneler bu sahada mazurdur Kemal / Erbab-ı zevk şiirimi her bar söylesin" (Yahya Kemal).
—ANSİKL. Birçok sözcüklerde farsça olarak gösterilen bu sözcük, gerçekte türkçe "vari'ın doğu lehçelerinde kullanılan biçimidir. Anlam kaymasıyla “var olan Tanrı" anlamında kullanılmış ve bu anlamda Türkiye türkçesine de geçmiştir. Barhüda, var olan Tanrı, bir Cı bar tek ve var olan Tanrı biçimlerinde kullanılır,
—isi. huk. Yeminine bağlı kalan kimse.
Kaynak: Büyük Larousse