seymen
SEĞMEN olarak da bilinir, Anadolu köy düğünlerinde erkek evi adına başka köye gelin almaya giden, özel günlerde, toplantılarda, karşılama törenlerinde yerel giysilerle atlı ve silahlı olarak gösteri yapan kimseler ve bunların oluşturduğu eski halk örgütü.
Seymenler genç ve dinç erkeklerle iyi nişancı delikanlılar arasından köyün en yaşlısı ya da herkesin saygı gösterdiği bir köy ağası tarafından seçilirdi. Dizi başında yürüyene seymenbaşı, en önde giden eli değnekliye de değnekçibaşı denirdi. Seymenler çuha şalvar, kollan yırtmaçlı beyaz keten gömlek giyer, başlanna puşu sararlardı. Yatağan, bıçak ve silahlannm üstüne çevre örterlerdi.
Boşalan silahlann doldurulması alayın sağ ve solunda yürüyen kuburculann göreviydi. En arkada maniciler (heyheyciler), davulcu ve zurnacılar, soytan ve köçekler gelirdi. Davul zurna, seymenler yürürken tempo tutar, eğlence sırasında da oyun havalan çalardı. Köçekler bu havalarla oynar, soytan pantolon ve ceketini ters giyer, başına kamıştan uzun bir külah geçirir, yüzünü gözünü boyayıp gülünç türküler ve hareketlerle herkesi güldürmeye çalışırdı.
Değnekçibaşının görevi değneği ile seymen alayını yönetmekti. Onun her isteği yerine getirilir, yaptığı hareketler aynen tekrarlanırdı. Düğün sırasında yaşlılann,
seymenbaşının ve değnekçibaşmın önüne geçmek yasaktı. Onların oturduğu düğün sofrasına da kimse oturamazdı.
Kız evinin bulunduğu köyde seymenler arasında çeşitli yarışmalar düzenlenirdi. Dikilen bir yumurta ya da elmaya nişan alınır, karakucak güreş, cirit, at koşusu yapılır, çelik çomak oynanırdı. Yumurta ya da elmayı vurana koç bağışlamak eski bir töreydi. Seymenler kız evinin önünde zeybek de oynarlar, törene renk katarlardı. Mustafa Kemal’in (Atatürk) 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelişinde böyle bir seymen alayı tarafından yapılan gösterilerle karşılanması ünlüdür.
Seymen geleneği Anadolu’da Ankara, Tokat, Kayseri, Kırşehir, Gaziantep ve Kahramanmaraş’ta bir ölçüde günümüzde de yaşamaktadır.