Ziyaretçi
SEYMENLERİN TARİHİ
Seymenliğin ne zaman ve nasıl çıktığı konusunda tam bir görüş birliği olmamakla, özel günlerde geleneksel kıyafetlerle gösterilerde bulunan topluluk olduğu , bir başka görüşe göre ise Ankara köylerinde düğünlerde kız evine giden yöresel giyimli kişilerin oluşturduğu gruptur. Ankara ve Türkiye için önemli işler yapmış olan Seymenlerimizin kendilerine özgü giyimleri, gelenekleri vardır. Ancak maalesef Ankaralılar Ankara için büyük öneme sahip Seymenler hakkında yeterli bilgi sahibi değildirler.
Sponsorlu Bağlantılar
Seymenlik geleneğinin kökeni oğuz Türklerine dayanır.Oğuzlarda sivil inisiyatifle oluşmuş , insanların hiçbir lider veya askeri otorite olmaksızın düşmana karşı bir araya gelmeleri ve kıyafetleri,kılıcı,atıyla Seymen Alayı (Seymen düzülmesi) oluşturmaları ile başlamıştır. ikinci Mahmud'un kurduğu "Sekban" teşkilâtı "Seymen" kelimesinden alındığını iddia edilmektedir. Seymen düzülmeyi yalnız Ankara Efeleri anane olarak saklamıştır. Çünkü bütün Ankara civar köyleri ; Çubuk'la Kınık, Elmadağ eteğinde Bayındır. Ayaş'la Kayı, Hüseyin Gazi dağı eteğinde Peçenek, Yazır, Dodurga, Bâlâ'da Avşar, Çubuk'ta Kargın, Çavundur, Eymir Gölü, Bökdüz köyleriyle Ankara'yı çevrelemiştir.
Bütün bu köy adları Oğuzların yirmi dört boyunun adlarıdır. Köylerin pek çoğu Oğuzların Beydili aşiretine mensuptur. Seymen alayı, daima kızılca günlerde kurulurdu. Yani millî felâket günlerinde, bir beyliğin ve devletin yıkılış sıralarında, halk yeni bir devlet kurmak ve baslarına yeni bir reis seçmek için Seymen Alayı kurardı. Bu alay yeni devleti kurar, yeni reisi seçerdi. Kuvvetle muhtemeldir ki Selçuk İmparatorluğu yıkılırken (Anadolu Selçukluları) yine böyle bir galeyan olmuş, Osman Bey aynı şekilde Kayı Aşiretinin başına bey seçmiştir.Seymenlik Anadolu'ya özgü bir gelenek olup Ege yöresinde Efelik , İçanadolu'da ise Seymenlik olarak adlandırılmıştır. Önemli günlerde sinsin ateşi yakılması ve bu ateş etrafında sohbet edilmesi Seymenlik geleneğindendir. Maşatama denilen demirden yapılmış büyük bir çanağın içine yağlı çıra koyarlar bu ateşin etrafında davul ve zuma çalarak Zeybek oynarlar sohbet eder,bağlama çalarlardı. Bu ateşin üstünden atlayarak bir nevi tura oyunu oynayarak sabahı ederlerdi. Tarihte gündüz savaşan Seymenler akşam ateş etrafında sohbet eder bağlama çalarlardı.Seymenlik geleneği muhabbeti bilmedir, töredir, adaptır. Bu gelenek Oğuzlardan, Selçuklulardan,Osmanlıdan günümüze kadar gelmiştir.
SEYMENLERİN KIYAFET VE TERTİBATI
Seymen alayının kenarları sırmalı bir bayrağı vardır. Bu camiin avlusuna dikilir, dua okunduktan ve kurban kesildikten sonra alay şu suretle harekete geçerdi. Alayın ününde davulcular ve zurnacılar geçerdi. Bu davulcular birer Şamana benzemektedir. Bunlar beyaz şalvar giyerler. Üzerlerinde de sırmalı camadan ları vardır. Bellerinde geniş bir meşin silâhlık ve bunun içinde tel sırmalı bir mendil sarkar. Göğüslerinde bir takım paralar ve boynuzlar ve yada taşı gibi ufak ufak taşlar asılıdır. Bunlar Seymen alayının önünde bulunurlar.
Zurna çaldığı zaman, bunlar davullarını havaya kaldırırlar, davul havada iken tokmak vurarak, helezonlar çizerek, yere yatarlar, kalkarlar, bir ayaklan üzerinde dönerler, davullarını havaya kaldırırlar, sonra omuzlarını kımıldatırlar, ayaklarıyla Zeybek oynar gibi rakslar yaparlar, davulu yere doğru çalarlar, tekrar havaya kaldırırlar, sıçrarlar, yere diz çökerlerdi. Çok kere de iki davulcu karşılıklı oynarlar. İki davulcu değneklerini davulların kasnağına vurarak dokuz adım yürürler. Tekrar geri dönerler. Üçüncü defa davulu hızlı çalarak ilerler, sonra rakslara başlarlardı.
Davulcuların arkasında iri yapılı bir efe, Seymen alayı nın bayrağını taşır. Bayrağın iki tarafında meşhur kabadayılardan iki efe de ellerinde Tekepala dedikleri, iri palaların uçlarını yukarı tutmuş bir vaziyetle ilerlerdi. Bunlara bölükbaşı denilirdi. Bunların önünde on veya ondört yaşlarında bulunan millî kıyafetli çocuklar da ellerinde som saplı bıçaklar yürümekte idi. Davulcularla Efe sancağının arasında iki tane gür sakallı ve gayet iri adamlar omuzlarında balta önlerinde birer meşin önlük ağır ağır yürümekle olup âdeta seyredene dehşet verirlerdi. Bunlara Seymen baltacıları derlerdi. Alaya iştirak eden Seymenler sağlı ve sollu iki dizi teşkil ederlerdi.
Seymenler birer adım ara ile birinci ve ikinci diziyi meydana getirirlerdi, bütün Seymenlerin elinde Tekepalalar bulunmakta idi. Seymen başı bu dizinin bıraktığı boşluk arasında yürür. Yanında ikinci efe vardır. Bunların elinde birer Osmanlı kılıcı bulunmakladır. Altın kakmalı ve üzerinde bir takım âyetler yazılıdır. Bu kılıç yalnız efelerin evinde asılı durur. Seymen başı arasıra bu kılıcı havaya kaldırıp :
- Doh, doh...
Diye bağırır. Bu defa bütün Seymenler gür ve kalın bir sesle Doh Doh... derler, bir ağızdan çıkan bu sesler, duyulmaya değer, heyecanlı bir sahnedir. Bu alay pek ağır yürür. Doh Doh dan sonra davul ve zurna Zeybek çalar. Bu zaman efeler kılıçlarıyla Zeybek oynayarak ilerler. Bunlar pek heybetli bir manzara iİnsanlara dehşet ve korku saçardı.
Son düzenleyen Safi; 10 Kasım 2016 19:22