Arama

Kadın hakları nelerdir? - Tek Mesaj #3

Avatarı yok
OneNight
Yasaklı
11 Kasım 2016       Mesaj #3
Avatarı yok
Yasaklı

Eğitimde Eşitlik


18. yüzyılda okuma yazma olanağı bulan kadınlar, içinde bulundukları eşitsiz durumu sorgulamaya başladılar. Toplumsal etkinliklerden uzak tutulmalarından, dünyalarının evle sınırlandırılmasından kim sorumluydu?
Aydınlanma Çağı'nın ünlü düşünürlerinden Jean Jacques Rousseau'nun "doğayla uyumlu bir yaşam" önerisi, doğurgan olan kadının doğal olarak çocuğuna bakması, onu yetiştirmesi gerektiği sonucunu getiriyordu. Rousseau'ya göre kadının yeri eviydi. Rousseau gibi düşünmeyen ve kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olduğu bir toplum önerisi sunan İngiliz düşünürü William Thompson, kadının eve hapsedilmesine ve evlenmekten başka seçeneği olmayışına karşıydı. Sosyalist Charles Fourier ise kadının eğitiminin salt eve yönelik değil, siyasal ve toplumsal yaşama katılmak için hazırlayıcı olmasını öneriyordu.
19. yüzyılda Fransa'da kızların ortaöğrenim hakkı zorlu mücadeleler sonunda elde edildi. Üniversiteye ise ancak yüzyılın sonunda gire­bildiler. Buna erkek öğrenciler büyük tepki gösterdi. ABD'de, New York'ta 1865'te ilk kez kadınlar için bir tıp fakültesi açıldı. Ünlü İngiliz yazarı Virginia Woolf "Kendine Ait Bir Oda" (A Room of One's Own; 1928) adlı denemesinde bir kadının üniversite kitaplığı­na bile ancak bir tavsiye mektubuyla ya da saygın bir erkeğin yanında girebildiğinden yakınırken, kitaplıklara kilit vuranların özgürce düşünmesine engel olamayacağını be­lirtir.


Çalışma Yaşamında Eşitlik


19. yüzyılın başlarında İngiltere'de ilerici çev­relerde yeni bir toplum biçimi tartışılıyor, kadını köleleştiren ev işlerinin toplumsallaştırılması, üretimin eşit paylaşımı isteniyordu. Buna karşı yıkıcı bir rekabetin var olduğu kapitalist toplum düzeninde, kadınların öz­gürlüğünün bir hayal olduğu, siyasal ve mede­ni haklara sahip olsalar da, var olan koşullar­da onlardan yararlanamayacakları öne sürü­lüyordu.
1800'lerin ortalarında baş gösteren toplum­sal hareketlerde kadınlar hak isteminde hep en önde mücadele etti. İşçi kadınlar düşük ücretlere, işsizliğe, yapmak zorunda kaldıkla­rı ağır işlere, öteki kadınlar ise ekonomik ve siyasal haklardan yoksun bırakılmaya başkaldırdılar. İlk sosyalistlerden ve feministlerden Flora Tristan (1803 - 44) kadının özgürleşmesi­nin tüm emekçilerin özgürleşmesinden bağımsız olamayacağını savundu.
Kari Marx ve "modern çekirdek aile kadı­nın evcil köleliği üzerine kuruludur", diyen Friedrich Engels, elde bulunan antropolojik verilerle, tarihsel değişim içinde ailenin yapı­sını incelediler. Sanayi Devrimi'yle birlikte üretim ilişkilerindeki değişim, cinsler arasın­daki, ana baba ve çocuklar arasındaki ilişkile­re de yansımıştı. Kadınların ucuz emekçiler olarak fabrikalarda çalışmaya başlaması baş­langıçta erkek işçilerin direnişiyle karşılaştı. Kadınların üretimde yer almasının aileyi yıkı­ma götüreceği savı öne sürüldü. Sosyalist düşünürlerden Proudhon, kadının yerinin evi olduğunu, iyi bir eş ve ana olmaktan öte bir amacı olamayacağını savundu. Oysa 19. yüz­yılın önde gelen düşünürleri ve sosyalistleri, kadınların ezilmişliğini yaratan koşulları orta­dan kaldırmak istiyordu. Alman sosyalist önderlerinden Kari Liebknecht ve August Bebel 20 yaşın üzerindeki tüm Alman yurttaş­larına, kadın erkek farkı gözetilmeksizin ge­nel, eşit ve gizli oy hakkı tanınması ve hukuksal açıdan kadınlara karşı ayrımcı yasaların kaldırılmasını Sosyalist Parti programına aldırmayı başardı. Bebel, 1883'te yayımlanan "Kadın ve Sosyalizm" (Die Frau und der Sozialismus) adlı kitabında kadın sorununu ilkçağ­lardan alarak çeşitli yönleriyle inceledi ve çözüm önerileri getirdi.


BAKINIZ >>>>>> Kadın Hakları ve Kadının İnsan Hakları

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 13 Nisan 2017 02:50