Arama


Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
13 Kasım 2016       Mesaj #16
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi

Yavuz Sultan Selim

Ad:  YavuzSultanSelim5.JPG
Gösterim: 650
Boyut:  34.6 KB

(d. y. 1470, Amasya - ö. 21/22 Eylül 1520, Çorlu)
9. Osmanlı padişahı ve 88. İslam halifesidir.
Saltanatı: 1512-1520


Tahtı devraldığında 2.375.000 km2 olan Osmanlı topraklarını Kısa bir padişahlık yapmasına rağmen 8 yıl gibi bir zamanda imparatorluğun sınırlarını iki katına çıkardı. Amasya Valisi iken 1470 yılında Amasya'da doğan Selim,dedesi Fatih Sultan Mehmet tarafından yetiştirildi. Küçük yaşlardan itibaren devlet adabını, kılıç kullanmayı, ata binmeyi, ok atmayı bizzat dedesi tarafından öğretildi. Dedesinin sağlığında, Trabzon'a vali olarak atandı. Babası padişah olduktan sonra ordunun başında birçok sefere çıkarak büyük başarılara imza attı. Babası pek etkili bir padişah olmadığı için babasını tahttan indirerek kendi geçti.

1508 yılında henüz Trabzon’da valiyken Trabzon halkını rahat bırakmayan Gürcüler üzerine üç sefer yaptı. En önemlisi olan Kütayis seferinde Kars, Erzurum, Artvin illeri ile birçok yeri fethederek Osmanlı topraklarına kattı (1508). Buralarda yaşayan Gürcülerin hepsi müslüman oldular. Gösterişe önem vermeyen ve israftan uzak duran Yavuz Sultan Selim her öğününde yalnızca bir çeşit yemek yemeyi tercih ederdi ve devlet malını gereksizce harcamaktan kaçınırdı.

Selim, tahta, babası II. Bayezid'e karşı darbe yaparak çıkmıştır. Yavuz Sultan Selim'e kızını vermiş olan Kırım Hanı Mengli Giray, ona askeri destek sağlayarak tahta geçmesine yardım etmiştir. 24 Nisan 1512'de tahta çıkan Yavuz Sultan Selim, tahta geçtikten sonra 1512 ve 1513 yıllarında iç meseleleri halletti. Ülke içinde hadise çıkartan ve ilerisi için büyük tehlike olabilecek Rafizi faaliyetlerin teşvikçisi, doğudaki Safevi devletine karşı sefere çıkmadan batı, kuzeybatı ve güney hudutlarını emniyete aldı. Eflak, Boğdan, Macar, Venedik ve Mısır elçileriyle sulhun devamını teyid eden antlaşmalar imzaladı.

Yavuz Sultan Selim'in ilk hedefi, doğuda Safevi Devleti'nin yarattığı tehlikeyi ortadan kaldırmaktı. Bu doğrultuda 1514 yılında İran üzerine sefere çıktı. 23 Ağustos 1514'te gerçekleşen Çaldıran Savaşı'nda Osmanlı kuvvetleri Safeviler karşısında büyük bir zafer kazandı. İlerleyişini sürdüren Yavuz Sultan Selim Tebriz'e girdi. Bu zaferin ardından 12 Haziran 1515'de Dulkadiroğlu Beyliği'ne son vererek Anadolu'daki Türk birliğini sağladı.

Yavuz Sultan Selim Han, 1514 baharında çıktığı İran Seferinden 1515 yazında döndü. Sefer dönüşünde İstanbul’da devletin idari, siyasi, askeri, sosyal, iktisadi ve ticari meselelerinin halline başladı. Sefer esnasında meydana gelen hadiseleri bütünüyle tetkik ve tahkik ettirdi. Devlet adamlarını tek tek huzuruna çağırıp, hadiselerin sebep ve suçlularını tespit etti. Yeniçeriler, suçlarını anlayıp, “Hepimiz günahkarız!” diyerek, padişahtan af istediler. Hadiseleri kökünden halletmeye azimli olan padişah, tahkikatı derinleştirerek suçluları tespit etti. Hadiselerden, Kazasker Tacizade Cafer Çelebi, İkinci Vezir İskender Paşa ve Ocaktan Sekbanbaşı Balyemez Osman Ağa suçlu bulunarak, huzura çağrıldı. Bizzat Cafer Çelebi’ye:

“İslam askerini itaatsizliğe ve isyana tahrik edenin cezası nedir?” diye fetva istedi.
O da:
“Eğer sabit olursa cezası idamdır” deyince:
“Senin fesadın, bence gerek lahikan ve gerek sabıkan sabittir ve kendi hakkındaki fetvayı kendin verdin” diyerek suçluları Divan-ı hümayun önünde idam ettirdi.


Memlükler ile Safevilerin ittifak yapması üzerine Yavuz Sultam Selim, 5 Haziran 1516'da Mısır seferine çıktı. Kısa bir sürede Memlük ordusunu yenilgiye uğrattı. Bu zaferle birlikte Suriye, Filistin, Lübnan ve Ürdün Osmanlı topraklarına katıldı. 22 Ocak 1517'deki Ridaniye Zaferi ile Mümlükleri bir kez daha yenilgiye uğrattı. Bu zaferle birlikte Memlük Devleti yıkıldı. Halifelik Osmanlı Devleti'ne geçti ve Kahire'de bulunan kutsal emanetler İstanbul'a getirildi.

Tarihin en büyük meydan Savaşlarından birini kazanan Osmanlı-Türk hakanı Yavuz, bu seferinde rakibi Şah İsmail'i bertaraf etmekle kalmadı, Adana, Antep, Hatay, Urfa, Diyarbakır, Mardin, Siirt, Muş, Bingöl, Bitlis, Tunceli, Musul, Kerkük ve Erbil vilayetleriyle Dulkadıroğulları topraklarını içine alan 220.000 kilometrekarelik bir toprağı da devletine kattı. Din ve devletin saldırıya uğraması sebebiyle İstanbul, Halep, Şam ve Kahire'deki din adamlarının fetvası üzerine İran seferine çıkan Yavuz Sultan Selim, yine mülhid Safevilerle işbirliği yapmaları dolayısıyla, bu defa da Mısır seferine çıktı. Yıldırım hızıyla, Mısır ordularını, 24 Ağustos 1516'da Mercidâbık'ta ve 26 Mart 1517'de Ridaniye'de kazandığı zaferlerle ortadan kaldırdı.

İki meydan muharebesi sonunda, Memlûk Devleti tarihe karışırken, bütün Arap ülkeleri Yavuz'un hakimiyetine girdi. Bu durum üzerine, Mekke ve Medine emîri, mukaddes şehirlerin anahtarlarını "Sahib'ül-haremeyn" unvanı ile Yavuz Sultan Selim'e teslim etti. Fakat dindar padişah, bu unvanı, yüce makamlara saygısızlık sayarak, onu "Hâdim'ül-haremeyn" şekline çevirerek aldı ve evlat ve torunlarına böylece miras bıraktı.Çıktığı iki seferden birinde Safevîleri felç eden, diğerinde ise Mısır Memlûklarını ortadan kaldıran Yavuz Sultan Selim'in iki hedefi daha vardı.

Bunlardan birincisi, Efrenciye yani Avrupa'nın, diğeri de Hindistan'ın fethiydi. Bilhassa Portekizlilerin Hind Denizine hakim olmaya ve İslâm'ın mukaddes şehirlerini tehdide başlamaları, Yavuz'u endişeye sevk etmişti. Bu itibarla, öncelikle tersanenin sayı kapasitesini arttırmak için faaliyetlere girişti.

Zamanın şeyhülislâmı ve büyük İslâm âlimi Ahmed ibni Kemal Paşa, onun için yazdığı mersiyede şöyle demektedir. "Şems-i asr idi, asrda şemsin/Zıllı memdûd olur, ömrü kasîr", yani "o padişah ikindi güneşi idi, bu vakitte güneşin gölgesi uzun, ömrü de kısa olur". Gerçekten o bir ikindi güneşi gibi çabuk, sekiz sene içinde bu dünyadan göçüp gitti, ama muazzam gölgesi, Kırım'dan Hicaz'a, Tebriz'den Dalmaçya sahillerine kadar uzanıyordu.

Devlet işlerinde kesin niyet ve kati programla hareket eden Selim Han, herhangi bir devlet işini fiiliyata koymadan evvel muhtelif yollarla onun hakkında alim, vezir ve sair ilgililerin fikirlerinden istifade eder ve günlerce düşünür, nihayet son kararını verdikten sonra ondan dönmez ve bu kararın aleyhinde söz söyleyenleri en şiddetli şekilde cezalandırırdı. Muntazaman bir casus teşkilatı vardı. Bu sayede gerek memleket dışında ve gerek içeriden devamlı bilgi alırdı. Mühim işlerde bizzat tahkikat yapardı.

Seferlerinde evliyanın büyüklerinden Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin türbesini ziyaret ederdi. Ehl-i sünnete çok hizmet edip, İslam alemi için büyük tehlike olan Safevili Şah İsmail’in ideolojisinin yayılmasını önleyerek İran’da mahsur bıraktı. Çok heybetli olup, azametinden çevresindekiler titrediği halde, alimlere, halkına karşı tevazu sahibiydi. Devamlı; “Padişah-ı alem olmak bir kuru kavga imiş. Bir veliye bende olmak cümleden ala imiş” buyururdu. Çok mütevazı olup, sade giyinirdi. Muhteşem Osmanlı Devletinin ve İslam aleminin lideri olmasına rağmen, Peygamber efendimizin ahlakı ile ahlaklandığından, debdebe ve şaşaadan uzak hayat sürerdi. Bir defasında oğlu Şehzade Süleyman, çok süslü bir elbiseyle huzuruna girince; “Süleyman, annen ne giysin!” diyerek sitem etmişti. Arapça ve Farsça'yı çok iyi bilip, edebiyat, tarih ve coğrafyaya da meraklıydı. Farsça ve Türkçe şiirleri olup, Farsça Divan’ı Almanya’da yayınlanmıştır.

İhtişam ve debdebeye ehemmiyet vermez, sadeliği sever ve sade giyinirdi. Kendisi için fazla para sarfıyla köşk ve lüks şeyler yapılmasını istemezdi. Bir defasında oğlu Şehzade Süleyman çok süslü bir elbiseyle huzuruna girince; "Süleyman annen ne giysin?" (Başka bir rivayete göre "Anana giyecek birşey bırakmamışsın.") diyerek sitem etmişti. Hazinenin devamlı dolu olmasına dikkat ederdi.

Sultan Selim Han evliyaya rağbet eder onların sonbetlerine katılmayı bulunmaz bir nimet sayardı. Devamlı; "Padişah-ı alem olmak bir kuru kavga imiş - Bir veliye bende olmak cümleden ala imiş." buyururdu. Yavuz Sultan Selim'in Şam'da Salihiyye'de Muhiddin-i Arabi'ye yaptırdığı camii, imaret ve türbeden ve bir de Konya'da Mevlevi tekkesine getirdiği sudan başka bir hayır yapmasına vakti ve zamanı müsait olmamıştır. Hatta başlattığı camiinin bile yalnız temellerini attırabilmiş fakat tamamlayamamıştı.

Hayatının son dakikalarında Yasin-i Şerif okuyordu. Kanuni Sultan Süleyman, Fatih Camii'nde babasının cenaze namazını kıldıktan sonra, onu Sultan Selim Camii avlusundaki türbeye defnettirdi. Tarihçiler, Yavuz Sultan Selim'i sekiz yıla seksen yıllık iş sığdırmış büyük bir padişah olarak değerlendirdiler.
Eylül 1520'de şaɾbon hastalığına bağlı olaɾak Aslan Pençesi (Şiɾpençe) denilen biɾ çıban yüzünden henüz 49 yaşında iken vefat eden Yavuz Sultan Selim tahtını tek oğlu olan Sultan Süleyman’a bırakmıştır.

Derlemedir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 13 Kasım 2016 20:46