Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kampusu

Ankara’nın yaklaşık 6 km dışında, Eskişehir karayolu üzerinde mimar Altuğ ve Behruz Çinici’nin gerçekleştirdiği kampus yerleşmesi. Gerek kent planlaması açısından, gerekse tek tek yapılarıyla Türk mimarlığına bazı yenilikler getirmiştir. Yerleşim planı 1961’de açılan bir yarışmada elde edilmiştir ve Türkiye’de uygulanmış ilk kampüstür.

Kampusun belkemiğini uzun bir yaya yolu oluşturur. Bunun iki yanında çeşitli fakültelerin eğitim ve araştırma yapıları, atölye ve laboratuvarlar ile rektörlük, kütüphane, kafeterya, oditoryum, tören alanı, Atatürk Anıtı gibi ortak kullanılan yapı ve alanlar yer alır. Taşıt ulaşımı bunların dışından geçen bir çevre yoluyla sağlanır; böylece kampus içinde yaya ve taşıt trafiği birbirinden ayrılmış olmaktadır. Kuzey-güney doğrultusunda uzanan yaya yolunun doğusunda, bir üçgen oluşturacak biçimde yerleştirilmiş akademik merkez, çarşı, açık ve kapalı spor alanları, onlardan daha doğuda da öğrenci yurtlan ve öğretim üyesi lojmanları yer alır. Kampüsteki bütün yapılar batıda uygun bir yere yerleştirilmiş olan merkezden ısıtılmaktadır. Ankara yakınlarındaki Mogan Gölünün bir bölümü kampus içinde kalmakta, burada su sporları yapılmaktadır. Tümüyle 4.200 hektarlık bir alanı kaplayan kampus, yapım çalışmaları bittiği zaman günlük 30 bin kişilik bir nüfusu barındırmak üzere tasarlanmıştır.

ODTÜ kampusundaki toplam inşaat alanı 800 hektardan fazla tutan yapıların da bazı ilginç yanları vardır. İlk yapılan ve kampusun en önemli yapılarından biri olan Mimarlık Fakültesi (1962-63) Türkiye’deki ilk çıplak (brüt) beton uygulamasıdır. Fen- Edebiyat Fakültesi Oditoryumlan’nın (Üçlü Amfi) üzerini, o güne değin Türkiye’de uygulanmış en büyük pleksiglas kubbe örtmektedir. İktisadi ve İdari İlimler Fakültesi, Rektörlük, Kütüphane gibi yapılar dış görünüşleri, yarattıkları ilginç mekânlar, malzeme kullanımları ve ayrıntılarıyla çağdaş Türk mimarlığının en önemli yapıları arasındadır.

ODTÜ kampusu Bayındırlık Bakanlığı’nın çalışmaları dışındaki ilk büyük mimarlık uygulaması olduğu kadar, yapıların Türkiye ölçülerine göre çok kısa sayılacak sürelerde bitirilmesi ve maliyetlerinin de başka yapılarla karşılaştırıldığında kabul edilebilir ölçülerde tutulabilmiş olmasıyla da önem taşır.