Arama

Lübnan ve Lübnan Tarihi - Tek Mesaj #7

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
21 Kasım 2016       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM
LÜBNAN
Ad:  Lübnan ve Lübnan Tarihi6.jpg
Gösterim: 936
Boyut:  34.7 KB

ar. el-Cumhurlyye el-Lübnanlyye, Batı Asya'da devlet; 10 400 km2; 3 000 000 nüf. (1991). Başkenti Beyrut. Resmi dili arapça.

COĞRAFYA


Topraklann büyük bölümünü iki kireçtaşlı kütle kaplar: Lübnan dağı ve Anti Lübnan. Bütünü bakımından ele alındığında düz çizgi biçiminde olan kıyıda, daha Fenikeliler döneminden başlayarak liman tesisleri için elverişli sayılmış birkaç yüksek burun vardır. Dar ve kesintili kıyı ovasının iklimi, kışın yumuşak ve yağışlı, yazın sıcak ve nemlidir. Yüksek yerlerde giderek kara dönüşen yağışlar yalnızca denize bakan yamaçlarda gerçekten boldur. Yüksek iç ova Beka'da, daha karasal ve çöle özgü bir iklim egemendir. Ülkenin her yerinde kurak mevsim (yaz) 4 aydan çok sürerse de karstlı kaynaklar çoktur. Kırsal nüfus çok azalmıştır ve topografyanın sınırladığı ekilebilir alanlar, daha çok yüzlerce yıldır tanm yapılan taraçalardan oluşur.

Yapılan ekimler yükseltiye bağlı olarak değişir: turunçgiller, muz ve yerfıstığı, zeytin ve tahıl, tütün, elma, kiraz ve bağ. Yaklaşık 70 000 ha sulanmaktadır (topraklann % 20'sinden biraz fazlası ekilir). Tavukçuluk (dışsatım yapılmaktadır) dışında hayvancılık, gereksinimleri karşılamamaktadır.

1972'de, birinci kesim çalışan nüfusun ancak % 19'unu istihdam ediyor ve gayri- safi hâsılanın % 9’unu sağlıyordu. Daha sonra, 1969-1974 arasında birinci kesimin gayrisafi hâsıladaki payı % 70'e yükseldi. Ekonominin hızlı büyümesi, hizmetler kesiminden çok tam bir serbest değişim kurallanna göre düzenlenmiş sanayi kesimi sayesinde gerçekleşti. 70’i aşkın bankada toplanan bol sermaye, yükseköğrenim düzeyi (5 üniversite) ve çok sayıda göçmen işçi, sanayileşmeyi destekledi (çalışan nüfusun dörtte biri sanayi kesiminde toplanır): özellikle de yapı ve tüketim ürünleri sanayileri. Büyük bölümü arap ülkelerine satılmakla birlikte, sanayi ürünleri iç gereksinimin üçte ikisini karşılamaktadır. Enerji kaynaklarının ve hammaddelerin bulunmaması nedeniyle sanayideki bu gelişme dışalımları kamçılamaktadır. Kırsal göç kentlerin büyümesine katkıda bulunmaktadır: örneğin 1970'te, ülke nüfusunun % 40'ından çoğu (1959'da % 28'di) Beyrut yerleşmesinde yaşıyordu (bunların yaklaşık 300 000'i fılistinli mülteciydi).

Gecekondu semtleri göçmenleri (Filistinliler, Ermeniler, Kürtler, vb) ve çevre bölgelerden gelen dışarlıklılan barındırıyordu ve bunlar gecekondu semtlerinde sert bir eğitimden geçiyorlardı. Üçüncü kesim en etkin kesimdir: ticaret, birçok hizmet, bankalar, vb Lübnanlılar'ın becerikliliklerine ilişkin ünleri hiç de haksız değildir. Denize dağa, arkeoloji şiflerine dayanan ve eşsiz bir otel ağıyla desteklenen Suriye Irak ve Ürdün'ün kapısı olan Beyrut mal indirip yükleme limanının sağladığı gelirler, Sayda ve Trablusşam petrol terminalleri (Irak ve Suudi Arabistan petrol boruları burada deniz kıyısına ulaşır), uluslararası Beyrut havalimanıyla, havayolları şirketi (MEA) ve Lübnan bandıralı gemiler, bütün dünyaya dağılmış Lübnanlı göçmenlerin gönderdiği dövizlerle birlikte dış ödemeler dengesini sağlar. (Oysa dış ticaret büyük açıklar vermelidedir.) Büyümenin sağladığı yararlar halk arasında eşitsiz bjçimde dağılmaktadır.

Eskiden göç veren bir ülke olan Lübnan, yakın dönemde birçok göçmen çekti (yarısı Suriyeli olmak üzere 1974'te 560 000 göçmen); ne var ki Filistinliler ve gerçekleştirdikleri etkinlikler ve 1975 yılında başlayan iç savaş, bir düzine ka dar cemaat (maruniler, Ortodoks ve katolik Rumlar, sünniler ve şiiler, Ermeniler ve dürziler, vb.) arasında sorumlulukları- paylaşılmasına dayanarak kurulmuş güçsüz bir devletin dengesini tamamen altüst etti: uzun süre çoğunlukta olan Uyanlar (% 46,2) bugün Lübnan'da müs lümanlara (% 53,8) göre azınlıktadır. Maruniler nüfusun % 22,8'ini, ortodok: Rumlar % 10,94'ünü, katolik Rumları 5,32'sini, Ermeniler % 4,53'ünü, diğer hı ristiyanlar % 2,61'ini oluşturur. Müslü manlarda şiiler çoğunluktadır (% 25,8) sonra sünniler (% 22,8) gelir. Diğer müs lümanların oranı % 5,2'dir.

TARİH


Fenikelilerdin mirasçısı ve Mezopotam ya, mısır ve yunan uygarlıklarının kavşal noktası olan Lübnan, hellen Selefkiler krallığı'nın bir bölümüydü ve daha sonra Ro ma egemenliğine girdi. I. yy.'dan başla ***** hıristiyanlaştırılan ülke, Roma impa ratorluğu'nun paylaşılmasından (395 sonra VII. yy.'da müslümanlar tarafındar ele geçirilinceye kadar bizans yönetimim bağlıydı. Ülke, çok geçmeden, hıristiyar ve müslüman topluluklardan oluşan gerçek bir mozaik durumuna girdi. Haçlılar döneminde, iki yüzyıldan daha uzun bir süre, burada, bir hıristiyan krallığı hüküm sürdü. Mısır Memluktan ise, XIII. yy.’ın sonunda, ülkede, İslam otoritesini geçerli kıldılar. XVI. yy.’ın başlangıcında, Lübnan bölgesi, OsmanlI imparatorluğu'nun bir parçasıydı. 1585-1635 yıllarında dürzilerin başında bulunan Fahrettin, Osmanlılar'a karşı mücadele etmek ve birleşmiş bir devlet kurmak için çeşitli toplulukları federasyon halinde toplamaya girişti. Yarım yüzyıldan fazla (1788-1840) Lübnan'a egemen olan Şihab Beşir II de aynı doğrultuda çaba gösterdi.

1832'den 1840'a değin Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’nın işgalinde kalan Lübnan, bunu izleyen 20 yıllık dönemde doğrudan OsmanlI devleti tarafından yönetildi. Bu arada dürziler ve, maruniler arasında başta Fransa olmak üzere Avrupa devletlerinin kışkırttıkları çatışmalar meydana geldi. BabIâli'nin 1842 ve 1845’te yaptığı düzenlemelerle Lübnan biri dürzi öteki maruni iki kaymakamın yönetiminde iki kazaya aynldı. Bu sistem Lübnan'da 1860'a değin görece bir barış durumu sağladı. Fransa’nın ve Katolik kilisesi'nin hıristiyanlan desteklemesi ve onlara sağladığı olanaklar yüzünden 1860'ta dürzilerle hıristiyanlar arasında çıkan çatışmalarda çok sayıda hıristiyan öldürüldü. Yabancı müdahalesini önlemek için Babıâli, Hariciye nazırı Fuat Paşa'yı olağanüstü memuriyetle Lübnan'a gönderdi. Fuat Paşa'rıın Lübnan'da ve hemen arkasından Şam’da meydana gelen olayları sert önlemlerle yatıştırmasına karşın 6 000 kişilik bir transız seferi kuvveti, Beau- fort d'Hautpoul'un komutasında Lübnan'a çıktı.

Ancak bu kuvvet, olaylar osmanlı hükümetinin aldığı önlemler sonucu yatışmış olduğundan yapacak fazla bir iş bulamadı. Osmanlı devleti, Fransa, İngiltere, Avusturya, Prusya ve Rusya arasında imzalanan Beyoğlu protokolü (9 haziran 1861) ile Lübnan imtiyazlı bir bağımsız sancak durumuna getirildi. Bu protokole göre Lübnan sancağı, BabIâli tarafından atanan hıristiyan bir mutasarrıf tarafından yönetilecek ve çeşitli cemaatlerin temsil edildiği on kişilik bir meclisi bulunacaktı. Asayişinin kendi jandarması tarafından sağlanacağı ve özel bir vergi sisteminin uygulanacağı sancak, Beyrut, Sayda ve Trablusşam'ı kapsamıyordu. Lübnan sancağının 1864’te küçük değişikliklere uğrayan bu statüsü Birinci Dünya savaşı’na kadar sürdü. Birinci Dünya savaşı'nda müslüman bir mutasarnfın yönetimine verilen Lübnan, ekim 1918’de Ingiliz kuvvetlerince işgal edildi.

Birinci Dünya savaşı'ndan sonra Fransızlar, Suriye'nin ve başkenti Beyrut'ta Fransız Cumhuriyeti yüksek komiserinin görev yaptığı Lübnan’ın mandasını elde etti (1920). 24 temmuz 1922 karanyla Milletler cemiyeti, Fransa'nın mandasını yürütmesini onayladı. 1926 Anayasası'yla Lübnan, Devlet başkanına geniş yetkiler veren bir parlamenter cumhuriyet haline geldi. Ülkenin bağımsızlığı 1936’da tanındı, ama bu bağımsızlığı garanti eden Fransız-Lübnan paktı, Fransız Parlamentosu tarafından onaylanmadı ve Anayasa, 1939'a kadar askıya alındı. General de Gaulle'ün temsilcisi general Catroux, 1941'de, Suriye’nin ve Lübnan'ın bağımsızlığını ilan etti. Ama karann uygulanması, savaştan sonraya bırakıldı. Aralık 1943'te general Catroux, Lübnan hükümeti temsilcileriyle mandanın 1 ocak 1944’te kalkmasını öngören bir anlaşma yaptı. Bu tarihten sonra ülkede fransız ve İngiliz birliklerinin kalması, kaynaşmalara yol açtı. Yeni fransız birliklerinin gelmesi ise, kanlı çatışmalara yol açtı (mayıs-haziran 1945). Fransızlar’ın protestolarına rağmen, olaylar sırasında İngiliz birlikleri de müdahalelerde bulundular. 2 eylül 1945 fransız-ingiliz anlaşmalarıyla, fransız ve İngiliz birliklerinin Levant ülkelerini boşaltmaları karar altına alındı.

Daha sonra, Fransa ile ilişkiler düzeldi; Fransa, Lübnan ordusu için gerekli araç ve gereçleri verdi (1947) ve Lübnan'ın para siyasetini destekledi (1948). Bu anlaşmaya karşı çıkan Suriye, Suriye-Lübnan ekonomi ve gümrük birliğini bozdu ve iki ülke arasındaki ilişkiler, 1950'de koptu.

Mayıs 1958’de, cumhurbaşkanlığı seçiminin yaklaşması, Raşit Kerami ve Birleşik Arap Cumhuriyeti taraftarları ile Başkan Şamun (1952'de seçildi) taraftarian ve Cemayel’in yönetimindeki falanj arasında iç savaşın patlak vermesine yol açtı. Lübnan hükümetinin çağnsı üzerine amerikan birlikleri temmuz 1958’de Lübnan'a çıktı. Bunalım, eylül 1958’de general Şihab'ın Cumhurbaşkanlığına seçilmesi sonucunu doğurdu.

Raşit Kerami'nin başkanlığında bir hükümet kuruldu. Bu "dörtler kabinesi'nde, maruniler ve birisi Kerami olan iki Sünni yer alıyordu. 1958 bunalımı sırasında su yüzüne çıkmış olan iki temel siyasal eğilim böylece temsil edilmiş oluyordu. Yeni hükümet, iç barışı sağladı, ulusal birliği' pekiştirdi ve hem yönetimi yeniden örgütlemeye hem de ekonomik ve toplumsal gelişmeyi gerçekleştirmeye çalıştı.

Eylül 1964'te, general Şihab’ın ardından Cumhurbaşkanlığına getirildi. Raşit Kerami, pariamentodışı bir hükümet kurdu (temmuz 1966) ve sert eleştirilerle karşılaşarak, Konsey başkanlığını Dr. Yafi'ye bırakmak zorunda kaldı (nisan 1966). Ama Kerami, aralık 1966'da yeniden onun yerine geçti. 1968 meclis seçimleri sonunda, önceki dönemin çoğunluğu önemli kayıplara uğradı.

Lübnan, ülkeye sığınmış çok sayıda filistinlinin yarattığı sorunla karşı karşıyaydı. Filistinli savaşçılar (fedayin), özellikle, ülkenin güneyine yerleşmişlerdi. 28 aralık 1968'de, İsrailliler, Beyrut havalanında on üç lübnan uçağını tahrip ettiler. Böylece, (iliştin direniş hareketini tutanlarla tutmayanlann arası iyice açıldı.
Raşit Kerami, 15 ocak 1969'da, ılımlı hıristiyanlar dışında bütün partilerin temsilcilerinin yer aldığı bir hükümetin başına geçti. 1970'te yeniden görevden çekildi ve yerine Saib Selam geçti.

17 ağustos 1970'te Cumhurbaşkanı seçilen Süleyman Franjiye batı ile doğu ülkelerinin etkisini dengelemeye çalışırken, Lübnan Suriye ile ilişkilerini düzeltti. Bununla birlikte ülkede kanşıklıklar baş gösterdi, mart 1972’de sol partiler gösteriler düzenlediler ve milletvekili seçimlerinde oylarını arttırdılar.

9 ve 10 nisan 1973'te bir İsrail komando kuvveti Beyrut'a çıktı ve filistinli şeflerden birçoğunu öldürdü. Bunun üzerine, birçok kentte, orduya ve hükümet başka- nına karşı gösteriler yapıldı. Başbakan Selam görevden çekildi ve fedayin'i destekleyen Emin el-Hafız Başbakan oldu (25 nisan). Ama 2 mayısta, ordu ile Filistinliler arasında çatışmalar çıktı. Hükümet, Filistinlilerle bir anlaşma yaptı (17 mayıs 1973 anlaşmaları). Bunun üzerine Irak ve Suriye. Lübnan'la ilişkilerini kestiler (Suriye sınırlarını ağustosta yeniden açtı). Emin el -Hafız görevinden çekildi ve yerine Takiyettin es-Sulh geçti (21 haziran).

Dördüncü İsrail-Arap savaşı sırasında Lübnan, Mısır'ı ve Suriye’yi destekledi Mart 1974'te bir grevin ardından, ayaklanmaya varan bir gösteri yapıldı. Nisan ve mayıs 1974'te Filistinlilerin KıriatŞemona ve Malut suikastlarından sonra İsrail Hava kuvvetleri Lübnan’a yeniden saldırdı.

25 eylül 1974'te Takiyettin es-Sulh görevden çekildi ve yerini Reşit es-Sulh aldı (ekim 1974). Ocak 1975'te İsrail ordusu, Güney Lübnan'ı defalarca bombaladı Bunun üzerine falanjlar (ya da Kataib). "Filistinlilerin yarattığı durumun yol açtığı egemenlik bölümünü" eleştirdi. Nisan 1975'te, Kataib milislerinin Beyrut'ta Filistinlileri tuzağa düşürmeleri, bütün ülkeye hızla yayılan ve bir yanda, Filistinlileri ve onları destekleyen lübnan solunu, öte yanda, çeşitli hıristiyan örgütlerinden yardım gören falanjistleri karşı karşıya getiren bir savaşın başlamasına neden oldu. Çatışmalar devam edince, hiçbir şey yapamaz duruma gelen Sulh hükümeti görevden çekildi. 28 mayısta, Trablusşam Sünni lideri Raşit Kerami yem bir kabine kurmakla görevlendirildi. Daha sonraki aylarda, çatışmalar gittikçe şiddetlendi ve çoğunlukla dinsel bir nitelik kazandı.

Temmuz 1975'te yeniden kurulan Kerami hükümeti, düzeni sağlayamadı. Çarpışan iki tarafın tutumu daha da sertleşti. Kemal Canbulat'ın ilerici sosyalist partisi, çevresinde on beş kadar sol örgütü bir araya getiren Lübnan Ulusal hareketi, ağustos 1975'te, 1943 Ulusal paktı'nın (hükümet görevlerini çeşitli lübnan dinsel toplulukları arasında bölüştüren sözlü anlaşma) yürürlükten kaldırılmasını, görevlerin dinlere göre bölüşülmesine son verilmesini, yürütme ve yasama güçleri arasında yeni bir denge kurulmasını ve ordunun yeniden düzenlenmesini öngören "Lübnan sisteminin demokratik reform ulusal programı”nı yayımladı. Kataib çevresindeki güçler de kendi koalisyonlarını, yani Özgürlük ve insan cephesi'ni kurdular (ocak 1976).

Beyrut “Kara cumartesisinde (6 aralık 1975), falanjistler, yüz elli müslüman öldürdüler. Ocak 1976'da Dbaye filistin mülteci kampını ve yerle bir ettikleri Quarantaine gecekondu mahallesini (Beyrut) ele geçirdiler. Buna karşılık, düşmanları da, hıristiyanların oturduğu Damur'a saldırdılar. Ulusal hareket, 1976 mart ayı sonunda, büyük bir saldırıya girişti. Mayıs ayında Elias Sarkis, Devlet başkanı seçildi. Falanjistleri ve müttefiklerini desteklemek için doğrudan müdahalede bulunduktan sonra Suriye, Lübnan'a binlerce asker gönderdi (31 mayıs - 1 haziran 1976). Filistinlilere ve Ulusal hareket’e karşı olan bu davranış, ABD, İsrail ve Ürdün tarafından onaylandı, ama Sovyetler Birliği, Mısır, Irak ve öteki arap ülkeleri tarafından eleştirildi. Kataib ve müttefikleri, Suriye'nin harekâtını desteklediler ve aynı zamanda büyük bir saldırıya geçerek filistin Tellüzzater kampını ele geçirdiler (ağustos).

Ekim ayına kadar surıye ordusu, Ulusal hareket kuvvetlerine ve Filistinlilere karşı savaşı sürdürdü. Bunun üzerine ılımlı arap devletleri, çarpışmaları durdurmasını ve çatışmanın çözümünü "araplaştırmasını” Suriye'den kesinlikle istediler. Riyad'da toplanan ve altı devletin (Suudi Arabistan, Mısır, Kuveyt, Lübnan, FKÖ ve Suriye) katıldığı konferans, bir çözüm planı hazırladı (16 ekim) ve bu plan, Kahire'de toplanan daha geniş bir arap konferansı tarafından onaylandı (25 ekim 1976). Anlaşmanın ana maddeleri şunlardı: Lübnan'da ateşkesin hemen sağlanması, düzenin sağlanmasıyla görevli bit Arap caydırma gücü'nün kurulması, 1969 Lübnan-Filistin anlaşması'nın yeniden geçerli olması, Lübnan'ın ulusal birliğinin vd hükümranlığının tanınması ve FKO'nün filistin halkının biricik yasal temsilcisi olduğunun yeniden ilanı. Bu sırada, hıristiyan milislerin 1976 ekim ayı ortasında, İsraillilerin yardımıyla Filistinliler’e karşı sert çatışmalara giriştikleri Güney kesimi dışında, Lübnan'da görece bir sessizlik vardı. Bunun üzerine çoğunluğu Suriyeli askerlerin oluşturduğu Arap caydırma gücü Beyrut'a ve ülkenin bir bölümüne yerleşti. İsrail ise, Suriye'yi, kuvvetlerini, Litani ırmağının güneyine geçirmemesi konusunda uyardı.

Aralık 1976’da Selim el-Huss başkanlığında bir “teknik” ve "siyaset-dışı” hükümet kuruldu ve FKÖ ile Suriye uzlaştı. Bu olay, Lübnan bunalımında yeni bir dönem başlatıyordu. Gerçekten de, Lübnan cephesi'nin girişimleri (İsrail'le ilişkilerin pekiştirilmesi, Huss hükümetiyle "işbirliği -yapmama” siyaseti ve ülkenin "bölüşülmesi" tehdidi), Lübnan cephesi ile Suriye arasında ilişkilerin kopmasına yol açmıştı. 16 mart 1977’de Ülusal hareket lideri K. Canbulat öldürüldü. Kasım 1977’ de, Sedat'ın Kudüs'e gidişi, Suriye, FKÖ ve lübnan solu arasındaki ittifakın pekişmeşine yol açtı. Şubat 1978'dle, Güney Lübnan'daki İsrail müdahalesi ş.iddetlenir- kon, Arap caydırma gücü’nüın Suriyeli kuvvetleri ile Lübnan cephesi mı ilişleri arasında sert çarpışmalar oluyordu. İsrail ordusu, Güney Lübnan'ı işgal edince (mart 1978), bunalım daha da şiddetlendi. Güvenlik konseyi, İsrail kuvvetlerinin çekilmesini (Leytani ırmağına kadar ilerlemişlerdi) istedi, Lübnan’da bir Birleşmiş milletler görevli kuvveti kurulmasını kararlaştırdı ve "Lübnan'ın, uluslararası anlaşmalarla kabul edilmiş sınırlannın içinde toprak birliği, hükümranlığı ve bağımsızlığı olduğunu" ileri sürdü (425. karar).

İsrail, Lübnan topraklannın büyük bölümünden çekilmeyi kabul etti (nisan-haziran 1978), ama bazı yerlerden çekilmedi ve özellikle, İsrail'e bitişik on kilometre kadar genişliğinde bir toprak şeridinin denetimini Sa'd Haddad’ın hıristiyan milislerinin denetimine verdi. Bunun üzerine Suriye, Kalaib ve müttefikleri olan Liberal ulusal parti’nin denetimindeki bölgelere karşı genel bir saldınya girişti. Temmuz ve ekim 1978'de, Doğu Beyrut ve "CebeT'in bir bölümü, yoğun biçimde bombalandı. Birleşmiş milletler güvenlik konseyi, ateş kesilmesini ve çeşitli lübnan grupları arasında görüşmelere başlanmasını istedi. Beytüddin arap konferansı (15-17 ekim 1978), Lübnan’ın birliğini korumanın ve "ulusal anlaşma"ya hemen varmanın gerekli olduğunu ilan etti. Bununla birlikte herhangi bir ulusal anlaşma formülü ortaya konmadı Temmuz 1980'de, falanjistler, kendi gözetimleri altında, bütün hıristiyan güçlerin birleştiğini ilan ettiler. Şefik Vezzan ekim 1980’de Başbakanlığa atandı.
Ad:  Lübnan ve Lübnan Tarihi5.jpg
Gösterim: 956
Boyut:  63.9 KB

Nisan 1981'de Suriye, Kataib ve müttefiklerinin Zahle ve Sannin bölgesinde ellerinde bulunan yerlere saldırdı. Ayrıca, Beka'ya SAM füzesi rampaları yerleştirdi. Bu girişim, İsrail tarafından statü quo'nun çiğnenmesi olarak görüldü. Temmuz sonunda Zahle bunalımına çözüm bulunduysa da, bu sefer, İsrail ordusu ile Filistinliler arasında Güney Lübnan'da yeni çarpışmalar başladı (10 temmuz). 16 ve 17 temmuzda, İsrail uçakları Beyrut'u ve Güney Lübnan'daki çeşitli hedefleri bombaladılar. Birleşmiş milletler güvenlik konseyi, 21 temmuzda, Filistinliler ile İsrailliler arasında dolaylı olarak görüşülecek bir ateşkes yapılmasını istedi. Ama, ortalık yine de yatışmamıştı.

İsrailliler, 6 haziran 1982'de, "Celile' de barış” denilen harekâta başladılar ve Lübnan'ı işgal ettiler. Ülkenin güneyinde bulunan Birleşmiş milletler görevli kuvve- tl'ne aldırışetmeksizin, Suriye ordusuyla şiddetli çarpışmalardan sonra 10 haziranda Beyrut’un dış mahallelerine ulaştılar ve ayın 11'inde Suriye'nin kabul ettiği bir ateşkes önerdiler. Birleşmiş milletler'in, gözetimi altında, İsrailliler ile Filistinliler arasında da birçok başka ateşkes gerçekleştirildi. Ağustosun başına kadar İsrailliler, işgal ettikleri topraklarda durumlarını pekiştirdiler. 13 haziranda abluka altına alınan Beyrut'un tam anlamıyla kuşatılması, 3 temmuzda tamamlandı. Kent birçok kez bombalandı. Arap başkentlerinde olduğu gibi Pans'te ve Birleşmiş milletlerde de harcanan birçok diplomatik çaba, amerikanın özel temsilcisi Philip Habib’in önerdiği plan üzerinde, Amerikalılarla Lübnanlılar'ın ve İsraillilerin 7 ağustosta, bir anlaşmaya varmalar sonucunu verdi. Bu anlaşma, Amerikalılardan, Fransızlar'dan ve italyanlar' dan oluşan bir “çokuluslu kuvvet'ln denetimi altında, Beyrut'un, filistin-suriye kuvvetleri tarafından boşaltılmasını öngörüyordu.

Lübnan'ın üçte ikisini denetimleri altında tutan İsrailliler, bu planı, ayın 19’unda kabul ettiler. 21 ağustostan 1 eylüle kadar, FKÖ'ye bağlı Filistinliler, Suriye denetimi altındaki özgürlük ordusu kuvvetleri ve Arap caydırma gücü'ne bağlı Suriyeliler, Beyrut'u boşalttılar. Çokuluslu kuvvete bağlı son birlikler de, yerlerini lübnan nizami ordusu aldıktan sonra Beyrut'tan 13 eylülde ayrıldılar. Ama 23 ağustos’ta Lübnan Cumhuriyeti başkanı seçilmiş olan hıristiyan milisleri şefi Beşir Cemayel'in öldürülmesinden (14 eylül) sonra, İsrailliler, Doğu Beyrut'u işgal ettiler. 16 ve 17 eylülde, birçok sivil (çeşitli değerlendirmelere göre sayıları birkaç yüz ile 3 000 arasında değişmektedir), Filistinlilerin Batı Beyrut'taki Sabra ve Şatila kamplarında, İsrail ordusunun kamplara girmesine izin verdiği askerler tarafından öldürüldü. (Bu soykırımı, İsrail araştırma komisyonu Kehane'niin şubat 1983'te açıklanan raporunda, Falanjlar partisi milislerine yüklendi.) Soykırımının ortaya çıkması, amerikalı, transız ve italyanlar'dan oluşan yeni bir uluslararası kuvvetin müdahalesine ve İsraillilerin Batı Beyrut'tan çekilmesine yol açtı. 21 eylülde, Emin Cemayel, Cumhurbaşkanı seçildi.

Beyrut, hıristiyan falanjlan ile Dürziler'in çarpıştıkları Şuf'a kadar ilerleyen lübnan ordusu tarafından yavaş yavaş yeniden işgal edildi. Suriyeliler ve İsrailliler, özellikle Beka'da kuvvetlerini artırdılar. İsrailliler'e karşı girişilen suikastların sayısı çoğalırken, Kuzey Lübnan'da, Trablusşam’da, düşman müslüman milisler (Suriye taraftarı aleviler ve filistin taraftarı sünmiler), arasındaki çatışmalar şiddetlendi. Ama, 28 aralıkta, bir amerikan delegasyonunun da katıldığı israil-lübnan görüşmeleri başladı. Bu görüşmeler, 17 mayıs 1983'te bir israil-lübnan anlaşmasının imzalanması sonucunu verdi. Anlaşma İsrail'in Lübnan'dan çekilmesinin koşullarını saptıyor ve iki ülke arasında ilişkilerin normalleşmesine zemin hazırlıyordu. Suriye, bu anlaşmayı reddetti. Eylül 1983’te, Suriye'nin desteklediği dürziler ile falanjistler arasında Şuf'ta patlak veren çatışmalar, bir savaş halini aldı ve Başkan Cemayelln otoritesini tehlikeye düşürdü. Aynı aryın 25'inde, bir ateşkes anlaşması yapıldı. Ateşkes anlaşmasına uyulmadı. Suriye'den destek alan şii Emel örgütü ve dürzi milisleri, Lübnan ordusu ve ona yardım eden falanjistleri şubat 1984’te Batı Beyrut'tan kovdular.

Başbakan Vezzan istifa etti. Cumhurbaşkanı Cemayel'in çeşitli grupların önderleriyle İsviçre'de düzenlediği konferanslar (Cenevre ekim 1983; Lozan, mart 1984) barışı sağlayamadı. Ceinayel’e karşı çıkan dürzilerin ilerici sosyalist partisi önderi Velid Canbulat ve Emel önderi Nebih Berri, Suriye'nin baskısıyla, onun Cumhurbaşkanlığında kalmasına razı oldular. Yine Suriye'nin baskısıyla İsrail'le yapılan asker çekme anlaşması feshedildi (şubat 1984). Martta Beyrut'ta bulunan çokuluslu kuvvete bağlı ABD, İtalyan ve fransız birlikleri çekildiler. Nisanda Raşit Kerami başkanlığında bir "Milli birlik hükümeti kuruldu ve Sünni, şii, maruni, dürzi, katolik, ortodoks cemaatlerinin önderleri kabinede yer aldı. Hükümet bir güvenlik planı kabul etti. Bu plana göre, Lübnan ordusunun düzeni değiştirilecek, Beyrut limanı ve havaalanı yeniden açılacaktı. Bu hükümet de çatışmaları önleyemedi. Trablusşam'da şeriat düzeni uygulamak isteyen sünni Tevhit milisleri, alevi milislerle çatışmaya başladılar Suriye’nin girişimiyle yapılan barış, eylül 1985'te yeniden bozuldu; taraflar üç hafta süreyle çarpıştılar. Kentin üçte ikisi boşaldı. Ekim 1985’te kente giren suriye birlikleri, çatışmaları durdurdular. Bu arada İsrail, Güney Lübnan'daki birliklerinin büyük kısmını geri çekti (ocak-temmuz 1985). Kalan birlikler, israilliler'ce eğitilen ve desteklenen, Lübnan hükümetinin tanımadığı yasadışı Güney Lübnan ordusuyla birlikte müslüman örgütlerle çatışmalan sürdürdüler.

Zaman zaman FINUL birliklerine de saldırdılar Beyrut’ta kentin denetimini ele geçirmek isteyen milis grupları arasında çatışmalar kesilmedi. (BEYRUT.) Şii Emel milisleri, FKÖ’yü ezmek için mayıs 1984'te Batı Beyrut'taki filistinli mültecilerin kamplarına saldırdılar. Kamplar savaşının bu bölümü, haziranda Emel yetkililerinin Suriye'de barışa yanaşmalarıyla son buldu. Bu çatışmaları Emeldüra çatışması izledi. Sünni murabitun ve FKÖ milislerinden destek alan dürziler, üstünlüğü ele geçirdiler. Temmuz 1985’te, bu kez dürzilerle hıristiyanlar arasında savaş başladı. Barışın sağlanması için Şam'da, Suriye Cumhurbaşkanı Esat, R. Kerami, N. Berri, V. Canbulat, sünni önder Şeyh Haşan Halit'in katılmasıyla "Büyük İslam konferansı” toplandı. Konferansta Lübnan ordusu dışında tüm silahlı grup- lann dağıtılması kabul edildi. Hıristiyanlarla müslümanlar (ağustos), dürzi ve murabitun örgütüyle Emel (eylül, kasım) arasındaki çatışmalar yinelendi. Aralık 1985'te Canbulat, Berri ve hıristiyan Lübnan Güçleri milisi komutanı Hobeyka bir barış anlaşması imzaladılar. Bu kez anlaşmaya karşı çıkan falanjistlerle anlaşmaya imza koyan Lübnan güçleri çatışmaya girişti (ocak 1986).

Lübnan'da bulunan Batılılar'ın örgütlerce kaçırılması da çatışmalara yeni sorunlar ekledi. İslami cihat örgütü gibi kimi örgütler, kaçırdıkları Batılılar'ı rehine tutarak hükümetlerden ödün istediler. Rehineler için örgütlerle sürdürülen pazarlıklar, iç savaşın başka bir yönünü oluşturdu. Ingiliz rehinelerin kurtarılması için Canterbury başpiskoposu tarafından gönderilen arabulucu Terry Waite de kaçırıldı. Şii örgütler elinde rehine tutulan ABD vatandaşlarının kurtarılması için, ABD'nin İran'a silah sattığı ortaya çıktı. (İRANGATE OLAVI)

Ocak-mart 1986'da Emel ile FKÖ, Sayda'da savaşa giriştiler. Beyrut'ta da Emel yeniden filistin kamplarına saldırdı (mayıs-haziran). Taraflar Şam'da bir anlaşma yapınca Beyrut'a giren suriye birlikleri çatışmaları durdurdu. G. Lübnan'da şii Hizbullah örgütüyle Güney Lübnan ordusu milisleri arasındaki çatışmaların yanı sıra, bölgedeki FİNUL birlikleri de zaman zaman İsrail birliklerinin ya da yandaşı Güney Lübnan ordusu'nun saldırılarıyla karşılaştı. Ağustos 1986'da Emel gerillalanyla Sayda ve Sur'da çarpışan FKO gerillaları, İsrail uçakları tarafından bombalandı.

Emel, Beyrut'ta üstün duruma geçince dengenin bozulduğunu gören dürziler FKÖ’yü desteklemeye başladılar (kasım 1986). Emel güneyde yenilince, Beyrut' tâki Şatila ve Burç el-Baracne FKÖ kamplarını kuşattı. Emel güçlerince ilerici sosyalıst parti (dürziler), solcu Suriye Ulusal sosyalist partisi, Lübnan Komünist partisi ve Sünni murabitun milisleri Emel örgütü'ne saldırdılar. Zor durumda kalan Emel, Suriye'den yardım istedi. İki suriye tugayı (7 000 kişi, 60 tank) Beyrut'a geldi. Beyrut'taki milis büroları kapatıldı; silah taşınması yasaklandı. İran, Hizbullah örgütü' nün silahlarının alınmaması için Şam'da girişimlerde bulundu. Suriye'nin müdahalesi kamplar savaşını durdurdu (5 nisan 1987).

Beyrut’ta barışın sağlanması üzerine, yedi aydır toplanamayan hükümet bir araya geldi. Canbulat ve falanjistlerce eleştirilen Raşit Kerami, olayların Lübnan çıkarlarına ters biçimde geliştiğini ileri sürerek istifa etti (mayıs 1987); istifası konusunda görüşmeler sürerken bindiği helikopterdeki bombanın patlaması üzerine öldü. Yerine, vekâleten Eğitim ve çalışma bakanı Selim el-Huss atandı. Ekim 1987’ de hükümetin yayımladığı bir raporda, 12 yıldır süren iç savaşta 130 000 kişinin öldüğü, 14 000 kişinin kaçırıldığı açıklandı. Enflasyon, 1987 ortasında yıllık % 200’ü buldu. 1975'te bir dolar 2,50 lübnan lirasına eşitken, 1987’de 550 lübnan lirasına yükseldi. Asgari ücret, aynı dönemde 120 dolardan 15 dolara düştü.

1988'de, İran'ın desteklediği Hizbullah örgütü’yle Suriye'nin desteklediği Emel arasında çatışmalar başladı. İsrail desteğindeki Güney Lübnan ordusu milisleri Hizbullah gerillalarının üslendiği köylere saldırdılar. Başbakan Selim el-Huss Şam'a giderek, suriye ordusunun duruma yeniden müdahale etmesini istedi. Aynı yıl cumhurbaşkanı Emin Cemayel'in görev süresi dolduğu halde yerine yeni cumhurbaşkanı seçilemedi. Bu sırada iş başında iki hükümet bulunuyordu: biri Batı Beyrut'ta, Selim el-Huss'un başkanlığındaki sivil müslüman hükümet; diğeri Doğu Beyrut'ta, general Michel Aoun başkanlığındaki askeri hıristiyan hükümet. Bu İkincisi Suriye'nin Lübnan'daki varlığına itiraz ediyordu.
Ad:  Lübnan ve Lübnan Tarihi7.jpg
Gösterim: 1013
Boyut:  63.5 KB

Mayıs 1989’da cumhurbaşkanı seçilen Renö Mohavvad kasım ayında bir suikast sonucu öldürüldü, yerine Elias Hravi seçildi. Ağustos 1990'da kabul edilen yeni anayasada, 1989'da Taif'te taraflar arasında imzalanan ve iktidarın müslümanlar lehine dengelemesini öngören anlaşmalar benimsendi. Suriye'nin yardım ettiği Lübnan ordusu general Aoun’un direnişine son verdi. Yıl sonunda Ömer Kerami başkanlığında bir hükümet kuruldu. 1991'de milisler silahsızlandırıldı ve Lübnan ordusu hem bütün Beyrut'u hem de ülkenin güneyini denetim altına alarak, Lübnan'da devlet otoritesini yeniden kurmaya girişti. Lübnan ile Suriye arasında bir “kardeşlik antlaşması” imzalandı. 22 ekim 1992'de Sünni müslüman Refik Hariri yönetiminde yeni bir hükümet kuruldu. Lübnan'ın en zengin adamı olan R. Hariri, devletle vatandaş ve müslümanlarla hıristiyanlar arasında bir güven ortamı yaratmaya çalışacağını açıkladı.

EDEBİYAT


fransızca edebiyat


Lübnan uzun zamandan beri fransız kültürüne iyice açık bir ülkeydi. XVIII. yy. dan başlayarak fransız misyonlar, birçok eğitim kurumu kurdu; bunları 1839'da ciz- vitler ve 1909'da fransız laik misyon izledi. Birçok yazar, Lübnan Cumhuriyeti'nin resmi dili arapça olmakla birlikte, yapıtlarında fransızca kullanmayı yeğledi. 1910’dan başlayarak, Chekri Ganem'in (1861-1929) şiirleri ve romantik dramlarıyla, ulusal efsanelerden beslenen bir edebiyat ortaya çıktı.

Birinci Dünya savaşı'ndan sonra şair Charles Corm (1894-1963), la Revuo phnicierre adlı dergiyi kurdu (1920), la Mon- tagne Inspiree (Esinlenmiş dağ) [1934] adlı yapıtıyla lübnan yurtseverliğini yüceltti ve ülkesinin tüm sanat ve edebiyat hareketine öncülük etti. Onun yanında Jaoques Tabet (doğm. 1885), Elie Tyane (dcığm. 1885), Hector Klat (doğm. 1888) ve Michel Chiha (1891-1954), fransız şiir geleneklerine yeni bir renk katarak, Doğu ve Fransa hıristiyanları arasındaki kardeşliği diıle getirdiler. 1945'ten sonra Georges Schöhadö (doğm. 1910) ün kazandı.

Şiirlerinde arap ve fransız ustaların mirasını bağdaştıran Schâhadâ, tiyatro yapıtlarıyla halkın ilgisini çekti, ilkin nükteye yönelen tiyatro yapıtları (Monsieur Bobb'le, 1951) verdi, sonra daha derin kaygılara.yöneldi; l'Histoire de Vasco (Vasco'nun öyküsü) [1956] adlı oyununda savaşın ve militarizmin parodisini, les Vlolettes (Menekşeler) [1960] adlı oyunundaysa atom çağının boğuntusunu sergiledi. Çağdaş romanın başlıca temsilcisi olan Fercullah Ha'ik (doğm. 1909), yazdığı Entants de la terre Oferyüzünün çocukları) [1948-1951] üçlemesinde, lübnanlı dağlıların yaşamından esinlendi. Bu üçlemenin ardından, bir dizi şiddet hikâyesi yazdı. Bu tür hikâyelere, Vahâ Katcha da (doğm. 1928) el attı. Geleneksel şiire bağlı kalan şairler, örneğin usta şair Fuat Cibriyyil Neffah gibi (la Description de l'homme. du cadre ot de la lyre, 1963), onu genellikle çok başarılı bir biçimde kullandılar. Lübnan şiirine büyük bir canlılık kazandıran şairlerse şunlardır: Victor Hakim (doğm. 1907), Fuat Ebuzeyf (doğm. 1915), Camille Aboussouan (doğm. 1920), Etel Adnan (1926 -1978), haftalık Orient littdraire dergisini yöneten ve birçok eleştiri denemesi yayımlayan Salah Stâtiö (doğm. 1929) ve Venüs Hury-Gata (doğm. 1938).

arapça edebiyat


Arap kültür ve edebiyat rönesansı nabza, kaynağını Mısır’dan ya da müslüman çevrelerden değil, Suriye ve Lübnan hıristiyanlarından alır. Yeni arap edebiyatının temel özelliği, yazarların, hem İslam geçmişin zenginliğine hem de batılı yaşam biçimleriyle düşünce kategorilerinin benimsenmesine duydukları düşkünlüğün çelişkili yanında dile gelir.

XIX. yy. şairleri, eski klasik şiiri taklit etmeye çalıştılar. Dönemin şiir üretiminin önemli bölümünü, üç aile sağladı: Yazıcılar, Bustaniler ve Ma'luflar.
Romantik okulun başı olan ve XX. yy.'ın tüm şiir akımı üzerinde kesin bir etkide bulunan Halil Mutran (1872-1949), şiirin, bütün biçimlerden yararlanmasını ve insan duyarlığının bütün temalarını ele almasını sağladı. Belirleyici etki, Mısır, Brezilya ve ABD’deki lübnanlı göçmenlerin (mehcer) etkisiydi. Cebran Halil Cebran (1883-1931), Emin er-Reyhani (1876-1940), Minail Nüeyma (doğm. 1889), İngilizce ve arapça yazıyor, dergiler çıkarıyor, tarihsel incelemeler, yolculuk notları ve hikâyeler yayımlıyorlardı. Bunun üzerine müslümanlar, reform akımına kesin olarak katıldılar. Gene Cebran'ın çevresinde toplanan şairle»; romantik ve nostaljik özellikler taşıyan acılı bir şiirle, arap dilinin sadeleştirilmesine girişerek batı şiirine açıldılar. Eyüp, Ma'luf ve Nüeyma, farkında olmadan simgeciliğin gelişini hazırladılar.

Simgecilikle birlikte dil, canlılık ve duruluk kazandı. Şiir estetikçisi Sait Akl (doğm. 1912) çevresinde toplanan şairler arasında, anlaşılması güç şiirler yazan Yusuf Gusut) (1893-1972), destansı şiirler yazan Selâme, baudelaireci şiirler yazan Ebu Şebeke (1903-1947) gibi şairlerin, ayrıca Lebeki (1906-1955), el-Esir (1917-1971), Mazhar (1898-1928), el-Hûri (1894 -1961), Nahla (1873-1939) ve Nüceym (1926) gibi şairlerin de adları anılabilir.

1957'de kurulan eş-Şİ'r dergisinin şairleri, dünya sorunlarına kişisel, boğuntulu ve yalnızlık içinde bir yaklaşım sayesinde, kesin olarak geleceğe yöneldiler. El-Hal, Havi, el-Hacc, Fahuri, Ebu Şakra ve başka birçok ozan, şiiri canlı ve bölünmez, organik bir bütünlük durumuna getirdiler. 1953'te kurulan ve Süheyl idris (doğm. 1922) tarafından yönetilen el-Edeb adlı edebiyat dergisi, çağdaş büyük arap şair ve yazarların ilk metinlerini yayımlayarak, belli bir yazış biçiminin öncülüğünü yapan kimseleri bir araya getirdi.

1975 iç savaşıyla sarsılan yeni kuşak, yadsımaya ve anlamsıza yatkın bir kuşaktı. Aynı zamanda çocukluğun özlemli bir anımsanmasına ve aşkla başkaldırının umutsuz bir bağdaştırılmasına da yatkındı. Bu kuşak özellikle Cemalettin, Lahhud, Şemsettin, Ferhat, Fahrettin ve el-Abdullah tarafından temsil edilmektedir.
Lehçeyle yazılan halk şiiri, büyük bir duyarlık ve şaşırtıcı bir canlılık göstermektedir. El-Yazıcı, Mahla (1873-1939) ve Rükûz gibi öncülerden sonra, bu alanda Cabi Hattat, Emile Mubarak (1901-1979), Es'at Saba (1913-1975), Es’at es-Sebali (doğm. 1910), Zeyn Şuayb, Es'at Sait, Joseph el-Haşim, Ali el-Hacc ve Michel Trad gibi şairlerin adları anılabilir.
Zeydan, el-Aşkar ve Keremle birlikte roman, uzun süre tarihsel roman olarak kaldı. Evvâd, Freyhe ve Süleyman gibi romancılarla, iki dünya savaşı arasında uz- laşımcı olmayan bir gelişme görüldü, idris, Cebr ve Berekât, toplumsal kuralların ve değerlerin geniş ölçüde reddine yol açarlarken, Ömer Fahuri, Ömer Farruh ve Raif Huri, ideolojik bağlanımı gündeme getirdiler.
Meyy Ziyade, Afife Haşim ve Verde'l -Yazıcı'nın çekinerek başlattıkları feminist hareket, Emilie Nasrullah, Baalbekki Leyla, Laure Curayyib, Edvvige Şeybub, insâf ül-A'ver ve Huda Na'mani gibi feministlerle gelişmesini sürdürdü.
Lübnan edebiyatında deneme, çok önemli bir yer tutar. Nüeyma, Sarkis, el-Curr ve Kerem felsefi denemeler; Esmer, Ma’luf, Takiyettin ve el-Müneccit toplumsal denemeler, el-Ala'ili ve Na'man dilbilimsel denemeler yazdılar. Edebiyat eleştirisine katkıda bulunanların başında, Abbüd (1886-1962) ve Butrus el-Bustani (1895-1969) gelir. Folklorsa, Hatir (1881 -1974), Freyha (doğm. 1901), Nima ve er-Râsi tarafından titizlikle derlenmiştir.

Lübnan, arap tiyatrosunun beşiğidir. 1848'de Beyrut'ta, Moliöre’in C/mri'sinin bir uyarlaması, arap dilinde ilk tiyatro oyunu olarak oynandı. Tiyatro etkinliği uzun zaman, önce fransız, ardından İngiliz başyapıtların, ishak ve Hattat tarafından yapılan çevirilerine dayandıktan sonra, özgün yapıtlar ortaya kondu. Radyo, televizyon ve sinema da, ülkenin Multeka, Şudravi ve Nebi Ebülhüsn tarafından yönetilen tiyatro yaşamına yeni bir soluk kazandırmaya katkıda bulundu.
Lübnan Barış gücü (Birleşmiş milletler), mart 1978'de Filistinliler ile İsrail arasında tampon işlevi görmek üzere Güney Lübnan'a uluslu 8 taburdan oluşan ve Birleşmiş milletler tarafından atanan bir generalin emrine verilen Lübnan Barış gücü Leytani ırmağının güneyine yerleştirilmiştir

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 21 Kasım 2016 20:05
SİLENTİUM EST AURUM