Arama

Dünya Kentleri: Bağdat - Tek Mesaj #3

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
21 Aralık 2016       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM

BAĞDAT


Irak'ın başkenti; yaklş. 4,7 milyon nüf. Kent, Mezopotamya çanağının ortasında, Dicle ırmağı kıyısında, Fırat'ın Dicle'ye en çok yaklaştığı noktada (40 km’den az) ve büyük bataklıkların K.'inde (bataklıklar daha G.'de, batıdan doğuya geçişi aşağı yukarı olanaksızlaştırır), çok elverişli bir yerde kurulmuştur. Bu noktada Diyala'nın geniş püskürme konisi, doğuda, hiç suya ayak basmadan Zagros dağlarına ulaşmayı sağlar Bununla birlikte, ırmağın alüvyon katlarının oluşturduğu tümsek, yerleşmeye daha elverişsizdir. ilk yüzyıllarda, kenti, ırmak taşkınlıklarının ortalama su düzeyi üstüne çıkarmak için peş peşe yer değiştirmelere ve kentin kendi döküntüleri üstünde ağır ağır yükselmesine karşın, Bağdat, yakın döneme kadar büyük yıkımların tehdidi altında yaşamış (1831'deki taşkında bir gece içinde 9 000 ev yıkılmıştır) ve taşkın dönemlerinde, her yandan sularla çevrili bir ada haline gelmiştir, iki dünya savaşı arasında sol kıyıda yayılan bir bent (Eastern Bound) korunan kesimleri biraz genişletmişse de Bağdat bu boyunduruktan ancak Samerra barajının ve Vâdı Sarar savağının yapılarak (T956) ırmağın taşkınlarının denetlenebilmesine kurtulmuştur.
Ad:  BAĞDAT4.jpg
Gösterim: 315
Boyut:  87.1 KB
Bu durum, kentçilik açısından son derece özgün bir görünümü açıklar: kent, XX. yy. başından sonra, olduğu yerde, eski kent merkezi dokusunu yaran büyük caddeler boyunca gelişmiş, öbür büyük İslam kentlerinde olduğu gibi yeni semtler kurulmamıştır. Eskiden su altında kalan çanaklarda ancak 1956'dan sonra uçsuz bucaksız konut alanları gelişmiştir. Yaklaşık 25 yıldır petrol gelirlerine dayanarak sanayileşme gayreti içinde olan ülkenin yönetim, hizmet ve kültür merkezi olan ve nüfusu hızla artan Bağdat, Körfez savaşı (1991) sırasında çok ağır hasar gördü.

TARİH


Abbasi halifesi Ebu Cafer el-Mansur tarafından eski bir sasani köyünün yerine Darüs Selam (esenlik evi) olarak kuruldu (762-766). Daha sonra Medinet ül Selam (esenlik kenti) adını alan kent, en son Bağdat adını alarak gelişimini sürdürdü. Mehdi'nin oğlu Harunurreşit döneminde (786-809) büyük bir kültür merkezi oldu. Ölümünden sonra (811) oğulları Memun ile Emin arasında çıkan taht kavgaları sırasında ağır hasar gördü ve bir daha eski görkemine kavuşamadı. Ordudaki türk askerlerinin sürekli ayaklanmaları sonucu, halifeler tarafından terk edildiği için başkent olmaktan çıktı (836 -892). IX. yy. sonlarında Samerra’dan yeniden Bağdat'a dönen halifeler, kentin doğu yakasında (Muharrem) oturmayı yeğlediler. Böylece Bağdat eski önemini yeniden kazandı.

Ancak, halifeliğin zayıflamasından yararlanan Büveyhîler, kenti yönetimleri altına aldılar (945). Büveyhîler'in buyruğundaki paralı türk askerlerinin ayaklanması üzerine kent, Türkler’in eline geçtiyse de bir süre sonra Büveyhîler yeniden egemenlik sağladılar. Halife Kaim biemrillah’ın çağrısı sonucu Bağdat’ı ele geçirerek Büveyhî devletine son veren (1056) Tuğrul Bey, bu kez kentte selçuklu-türk egemenliği başlattı. Selçuklular döneminde kent gelişimini sürdürdü. XIII.yy. ortalarında ilhanlılar'ın istilasına uğrayarak (1258) yağmalanması ve yıkıma uğratılması şonucu bir kez daha önemini yitirdi. Lybbasi devletinin çökmesi üzerine (125Ş) önce Cblayirliler'in (1340), ardından Timur’un (1401) eline geçti. Bir süre sonra forakoyunlular'ın hükümet merkezi oldu (1410). Bu devletin yerini alan Akkoyunlular'ın yönetimi altına girdi (1469) Safçvi hanedanının kurucusu Şah işmailjin eline geçti (1508).

Osmanlılar'a karşı ayaklanan Bekir Subaşı adlı bir yeniçeri ağası, kentte bir süre egemenlik kurğu (1619). Şah Âbbas I döneminde Safevilek kenti yeniden ele geçirdiler (1623). Ardından OsmanlIlar burasını iki kez (1625 ve 1630) kuşattılarsa da almayı başaramadılar. Ancak, Murat IV’ün yönettiği Bağdat seferi sonunda kent, yeniden OsmanlI devletineıbağlandı (1639). XVII. yy.'da OsmanlIlar Bağdat'ı eyalet sistemi içinde geniş yetkili bir beylerbeyi aracılığıyla yönettiler. XVIII. yy.'da yönetime daha özerk bir biçim verildi ve birbirinin ardılı olarak işbaşi geçen yarı bağımsız memluk valilerinin egemenliğinde kaldı. Mahmut II, bu düzene son verdi (1831). Yemden merkezden valiler atanmaya başlandı. Mithat Paşa'nın valiliği döneminde (1869-1872), özellikle de İstanbul-Bağdat demiryolunun döşenmesinden senra hızla kalkındı. Birinci Dünya savaşı’nda ingilizler'in eline geçen Bağdat (11 mart 1917), 1921 'de Irak devletinin başkenti oldu.

GÜZEL SANATLAR.


Çeşitli ülkelerden getirtilen mimar, usta ve işçilere kurdurtulan Bağdat kenti, çapı üç km'yi bulan yuvarlak kulelerle güçlendirilmiş daire biçiminde bir surla çevriliydi. Surların mimarı Rebâh'tı. Arap tarihçilerden edinilen bilgilere göre (Hatib el-Bağdadî, Yakup, Taberi) bu surların dört kapısı vardı (Basra kapısı, Küfe kapısı, Horasan kapısı, Şam ya da Suriye kapısı). Merkezde saray (Bab üz-Zeheb ya da Kubbet ül-Hadra), cami (El-Mansur camisi) ve yönetim yapıları bulunuyordu. Ancak El-Mansur’un Bağdat'ından günümüze hiçbir şey kalmamıştır. Bunun nedeni kullanılan yapı gereçleri (tuğla, kerpiç) ve moğol istilasıdır.
Ad:  BAĞDAT5.jpg
Gösterim: 335
Boyut:  96.7 KB
Günümüze ulaşan yapılar arasında Şeyh Ömer el-Sühreverdi türbesi' (1234), halife Mustansır'ın yaptırdığı ve dönemin en önemli İslam üniversitesi sayılan Mustansiriyye medresesi (1232 71233), Abbasiler'in sarayı ile Bab ül-Halebe(ünlü Bab ül-Tıllısm ve iki canavarın saldırısına uğramış bir insan figürlü bezemesi ikinci Dünya savaşı sırasında yok oldu) ve genellikle sonradan müzeye dönüştürülen XIV. yy. yapıları sayılabilir. imamların görkemli türbeleri onarımlarla özgünlüklerini yitirmiş XIX. yy. yapılarıdır. Kent dışındaki, yanlış olarak Harunurreşit'in eşi Zübeyde’ye ait olduğu öne sürülen sekiz köşeli türbenin üzerinde, üst üste peteklerden oluşan ve tepeye doğru incelen yüksek bir fener bulunur.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 21 Aralık 2016 04:00
SİLENTİUM EST AURUM