Ziyaretçi
Bağdat
Irak’ın başkenti, Bağdat ilinin (muhafaza) merkezi ve ülkenin en büyük kenti.
Sponsorlu Bağlantılar
Eski Mezopotamya’nın da en önemli kentleri Bağdat çevresinde kurulmuştur. Ülkenin ortakuzey kesiminde, Dicle Irmağının iki yakası üzerinde ve Dicle’nin Fırat’a en çok (42 km) yaklaştığı noktada, geniş bir alüvyon ovası üzerinde yer alır. Basra Körfezinin 560 km kuzeyindedir. Yüzölçümü 328 km2’dir. Başlangıçta Dicle’nin batı yakasında kurulmuş olan Bağdat, bin yılı aşkın süre boyunca doğu yakasında büyümüştür. Ama Samarra’da 1956’da tamamlanan Dicle Barajı’nın su baskını tehlikesini ortadan kaldırmasından bu yana, Dicle’nin batı yakasında kalan bölümü de, Bağdat’a yuvarlak bir biçim kazandırarak gelişmektedir. Yazları kuru ve çok sıcak, kışları yumuşak ve serin geçer. Ortalama yağış yılda 130 mm dolayındadır.
Bağdat halkının çoğunluğu Şii olmakla birlikte, geniş bir Sünni cemaati de vardır. Kentte ayrıca önemli bir Hıristiyan azınlık yaşar; buna karşılık Yahudiler ülke dışına göç etmiştir. Çoğunluğu oluşturan Arapların yanı sıra kentte Lûrlar, Afganlar, İranlIlar, Kürtler ve Ermeniler de bulunur.
II. Dünya Savaşı ertesinde büyük artış gösteren petrol gelirlerinin etkisi Bağdat’ta görülmüş, sanayi birimlerinin çoğu burada kurulmuştur. Deri eşya, ipek ve pamuklu dokuma, tuğla, çimento, tütün ürünleri ile hurma ve üzüm rakısı üreten fabrikaların yanı sıra kentte petrol rafinerileri, demiryolu atölyeleri ve bir demir-çelik fabrikası vardır.
Devletleştirilmiş bulunan Irak bankaları ile sigorta şirketlerinin çoğu Bağdat’tadır. Geçmişte Doğu ile Batı arasındaki ticaret yollarının kavşağı olan Bağdat, bugün de bölgenin ulaştırma ve haberleşme merkezidir. Dicle üzerinde Bağdat ile Basra arasında 1860’ta başlatılan düzenli gemi ulaşımı, 20. yüzyılın ortalarından sonra önemini yitirmeye başlamıştır. Bağdat, ancak 1940’tan sonra Suriye’den geçen bir demir- yoluyla İstanbul’a bağlanmıştır. Başka demiryolu hatlarıyla da kuzeydoğu illerine ve Basra’ya bağlanan kent, çoğu geleneksel ticaret yollarını izleyen karayolları aracılığıyla öteki büyük kentlerle ilişkidedir. Musenna ve Saddam Hüseyin adlı iki uluslararası havaalanı vardır.
Kent yönetimi askeri bir vali ile belediye başkanı (eminü’l-âsıma) tarafından yürütülür. Başlıca devlet kurumlarının merkezleri Bağdat’tadır. 1958’de kurulmuş olan Bağdat Üniversitesi’nden başka el-Mustansır Üniversitesi, Teknoloji Üniversitesi ve birkaç yüksekokul vardır.
Bağdat’ın kültür yaşamı, dinsel gruplaşmalar çevresinde odaklaşmıştır. Kâzımeyn bölgesinde bulunan iki imam türbesi ile bitişiğindeki cami, Şiilerin en önemli hac yerlerinden biridir. Evkaf Kütüphanesinde Arap edebiyatına ve tarihine ilişkin zengin koleksiyonlar bulunur. Abbasi Sarayı Müzesi, Silah Müzesi, Etnografya Müzesi, Irak Müzesi, Irak Doğa Tarihini Araştırma Merkezi ve Müzesi, Arap İlkçağ Müzesi, Ulusal Çağdaş Sanat Müzesi önemli kültür kurumlandır. On kadar günlük gazetenin yanı sıra, Arap dünyasının en eski (1956) televizyon istasyonu da Bağdat’tan yayın yapar.
Bugün Bağdat’ın bulunduğu bölgede tarihte birçok uygarlığın başkenti kuruldu. Bunlardan Agade ve Babil ile Kassitlerin başkenti Burç Akarkuf batı kesimindedir. Önce Partların, ardından da Sasanilerin başkenti olan Ktesiphon (Medain) ile I. Selevkos’un kurduğu Seleukeia ise güneye düşer. İlk Abbasi halifesi Ebu’l-Abbas’ın (es-Saffah) yerine geçen Mansur (hd 754- 775), Bağdat adlı Sasani köyünün yerinde 762’de yeni bir başkent kurmak istedi. Dicle’nin batı yakasında kurulan ve bugün izi kalmamış bulunan daire biçimindeki bu “Esenlik Kenti”ne (Medinetü’s-Selâm) tüccarların yerleşmesine izin verilmediği için, bugünkü Bağdat’ı oluşturan mahalleler kentin dışında gelişti. Bağdat, Binbir Gece Masalları'nda anlatıldığı gibi, refahın doruğuna Harun Reşid döneminde (786-809) ulaştı. 836-892 arasında halifeler, Türk muhafızlarının kentte yarattığı hoşnutsuzluk yüzünden, Samarra’yı merkez yaptılar. Halifelerin gücü zamanla zayıfladığı halde Bağdat, Irak’ın tarıma dayalı zenginliğinin sürdüğü dönem boyunca, önemli bir ticaret ve kültür merkezi oldu.
Ama 1258’de kenti yağmalayarak Halife Mustasım’ı ve bir olasılıkla 800 bin kişiyi kılıçtan geçiren Hülagu’nun istilasıyla çöktü. Abbasi yönetiminin dağılması sonucunda toprağı sulama ve koruma sistemi de ortadan kalkmıştı. Hülagu’nun yerine geçen İlhanlılarca 1340’a değin yönetilen Bağdat, 1401’de Timur’un istilasına uğradıktan sonra 1410’da Karakoyunluların, 1469’da da Akkoyunluların eline geçti. Kenti 1508’de İranlı I. İsmail (Şah)? 1534’te ise I. Süleyman (Kanuni) aldı. 1623’te İran şahı I. Abbas’ın (Büyük) geçici işgalinden sonra, IV. Murad’m yönetimindeki Osmanlı kuvvetleri 1638’de kente yeniden döndüler. İran, bu durumu Kasrışirin Antlaşması (1639) ile tanıdı. Bağdat’ın iki imparatorluk arasında sık sık el değiştirmesi, coğrafi konumundan olduğu kadar, halkının Sünni ve Şii olarak ikiye ayrılmış olmasından da kaynaklanıyordu.
kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 21 Aralık 2016 03:58