Arama


Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
21 Aralık 2016       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Ayasofya

Ad:  Ayasofya8.jpg
Gösterim: 652
Boyut:  98.0 KB

İstanbul’da en büyük ve ünlü bizans kilisesi; Sultanahmet (esk. Augusteion) meydanındadır.

ilk kez, kent Doğu Roma imparatorluğu’nun merkezi olduktan sonra Constantius II tarafından yaptırıldı (360). Bu dönemde Megali Ekklesia (Büyük kilise) olarak anılan yapı, V. yy.'dan sonra Hagia Sophia (kutsal bilgelik) adını aldı. Bu yapı 404’teki halk ayaklanmasında yakılınca Theodosios II (408-450), mtmar Rufinos'a yeniden yaptırdı (415). Bazilika planlı, beş sahınlı yapının duvarları taştan, çatısı ahşaptı (1936’da Prof. A. M. Schneidertarafından yapılan kazılarda bu yapının kalıntıları ortaya çıkarıldı). Nika ayaklanmasında bu yapı da yakıldı (532). Bunun üzerine iustinianos l'in (527-565) isteğiyle, bugüne ulaşan kilisenin yapımı kararlaştırıldı; yapım işi Tralles’li Anthemios ile Miletos’lu Isidoros adlı iki mühendise verildi (532).

537’de biten kilise görkemli bir törenle açıldı. Kubbeli bazilika türünün en önemli örneği olan Ayasofya’nın ana mekânı, yeşil mermerden sütunlarla bir orta ve iki yan şahına ayrılmıştır. Batısında şimdi yıkılmış olan avlu, dış ve iç narteks; doğusunda çok köşeli absida vardır. Yapının kuzeyi, batısı ve güneyi geniş bir galeriyle çevrilidir. Ana duvarlar, kubbe ve kemerler tuğladan; ayaklar, hatıllar kesme taştandır. Sütunlar, başlık ve kaplamalar renkli mermerden yapılmıştır. Çeşitli antik kentlerden getirilmiş parçaların yanı sıra, Marmara adasından ak mermer, Eğriboz adasından yeşil somaki, Afyonkarahisar çevresinden pembe mermer ve Kuzey Afrika’dan sarı mermer getirilmiştir. Yangına karşı tehlikeyi en aza indirmek için olabildiğince az ahşap kullanılmıştır.

Yerden 55 m yükseklikteki kubbenin çapı 32,37 m'dir. Miletos’lu isidoros'un yeğeni Genç isidoros, depremden zarar gören yapıyı onarırken (562), basıklıktan doğan sakıncaları gidermek amacıyla kubbeyi 6,25 m yüksek tutmuştur. Kubbe, dört küresel bingi ile dört kemere; kemerler de dört büyük ayağa oturur. Ayaklar, orta ve yan sahınları ayıran sütunlar arasına yerleştirilmiştir Doğuda ve batıda dört eksedra ile desteklenmiş iki yarım kubbe ana kubbeyi taşır. Güney ve kuzeyde ise iki sıra pencereli duvarlar bu görevi yapar. Bu düzenin yarattığı dengesizlik, daha sonra dıştan kuzey ve güneye eklenen büyük payandalarla giderilmeye çalışılmış, bu da yapının kütlesel bir görünüm almasına neden olmuştur. Kilise birkaç kez depremden zarar görmüş, pek çok onarım geçirmiş, eklemeler yapılmıştır.

Antik kaynakların övgüyle söz ettiği ilk mozaikler, ikonakırıcılık akımı sırasında bozulmuştu. IX. yy.'dan başlayarak Ayasofya yeni mozaiklerle bezenmiştir. Narteksin yan girişinde Theotokos Meryem’i kucağında İsa ile betimlenmiştir. İki yanında Constantinus I ve iustinianos I portreleri işlenmiştir, iç nartekste, içe açılan kapı üzerinde tahtta oturan İsa’nın önünde diz çöken Leon Vl’yı (886-912) betimleyen mozaik bulunur. Berna kemeri saray giysileri içinde bir başmelek figürüyle süslüdür. Absidanın yarım kubbesinde, IX. yy.’da yapılmış, kucağında İsa ile Meryem betimi vardır. Yan galerilerin üst katında oldukça bozulmuş olan Delsis (son duruşma) sahnesinde İsa, Meryem ve Vaftizci Yahya üçlüsü işlenmiştir (XII. yy.). Aynı galeride imparatorluğun iki ailesinden portreler yer alır (imparatoriçe Zoe, Konstantinos IX Monomakhos, İoannes li Komnenos, karısı Eirene, Aleksios). Kuzey galeri tonozunda Aleksandros’un (912-913) portresi vardır. Bu mozaikler bizans portre sanatının önemli örnekleridir.

Haçlı ordularınca yağmalanan ve bakımsız kalan Ayasofya, Osmanlılar’ın İstanbul’u almalarından sonra onarılarak camiye çevrildi. Batıdaki kubbeciklerden birinin yerine ahşap bir minare, daha sonra da güney-batı’daki tuğla minare eklendi. Bayezit II döneminde kuzey-doğu’daki ince minare yapıldı. 1506’da bizans mozaikleri sıvayla kapatıldı. Batıdaki kalın minareler, yapıyı çevreleyen evleri yıktırarak çevresini açtıran Mimar Sinan’ın ürünüdür. Ayrıca Andronikos döneminde yaptırılan payandaları onarmış ve yenilerim eklemiştir.

Günümüze ulaşan mihrap Fatih Sultan Mehmet dönemindendir. Kuzey-batı'daki medrese de bu dönemde yaptırılmış, Bayezit II döneminde bir kat çıkılmıştır. XIX. yy.’da yenilenen yapı 1937’de yıktırıldı. Mihrabın yanlarındaki tunç kandiller Kanuni Sultan Süleyman tarafından Budin’den getirildi. Mermer işlemeli minber, müezzin mahfili ve vaaz kürsüsü Murat IV dönemindendir. Kubbe yazısı ve büyük levhalar XIX. yy.’ın ünlü hattatı kazasker Mustafa izzet Efendi’nin ürünüdür.

Mahmut I döneminde kitaplık, şadırvan ve sübyan mektebi eklendi. Ayasofya’nın haziresinde ise osmanlı sultanlarının ve şehzadelerinin türbeleri bulunur. Bunların en eskisi, Mimar Sinan'ın yaptığı Selim II türbesi dir (1577). Şehzadeler türbesi’ni de onun yaptığı sanılmaktadır (XVI. yy. sonları). Murat lll'ün türbesi mimar Davut Ağa’nın (1595), Mehmet lll’ün türbesi ise mimar Dalgıç Ahmet Paşa’nın (1608) yapıtıdır. Ayasofya’nın bitişiğindeki vaftiz hane de XVII. yy.'da türbeye çevrilmiştir, içinde Mustafa I ve Sultan İbrahim'in sandukaları bulunur.

Ayasofya’nın Osmanlı döneminde geçirdiği en önemli onarım, Abdülmecit in isteğiyle gerçekleştirilmiştir. İsviçre asıllı İtalyan mimar Gaspare Fossati ile kardeşi Giuseppe Fossati bu işle görevlendirilmiş (1847-1849); kubbe, mihrap, minber, mahfiller onarılmış, mozaikler temizlenmiştir. Ön avludaki muvakkithane de onun yapıtıdır.

Ayasofya’nın onarımıyla ilgili çalışmalar, Cumhuriyet sonrasında da sürmüştür 1926'da toplanan uzmanlar kurulunun saptamalarına göre bazı onanmlar yapılmıştır. Daha sonra Amerikan Bizans enstitüsü adına Thomas VVhittemore, bizans mozaiklerinin temizlenmesi ve yapının onarımı çalışmalarını üstlenmiştir (1931-1938). Bu arada Atatürk’ün isteğiyle bakanlar kurulu, yapının müze olarak değerlendirilmesini kararlaştırmıştır (1934). 1935’te müze olarak ziyarete açılan yapının avlusu da açık hava müzesi olarak düzenlenmiştir. Ayasofya’nın onarım çalışmaları, Eski eserler ve müzeler genel müdürlüğü İstanbul rölöve ve anıtlar müdürlüğü’ne bağlı olarak Alpaslan Koyunlu yönetiminde sürdürülmektedir (1987). Bu çalışmalarda kubbeyi tutan payandalar kurşunla kaplanmış, kubbe onarılmış, yapının genel sıva ve yüzlerinde, bizans rengi olarak bilinen horasan rengi uygulanmaya başlanmıştır. Bu arada kazılarla Fatih Sultan Mehmet döneminde yaptırılan medresenin, XIX. yy.’a ait duvar kalıntıları ortaya çıkarılmıştır (1983). Kazılar sürmektedir (1987).

Kaynak: Büyük Larousse


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 21 Aralık 2016 20:10
SİLENTİUM EST AURUM