Arama

Meksika ve Meksika Tarihi - Tek Mesaj #8

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
22 Aralık 2016       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM

TARİH

Ad:  Meksika10.jpg
Gösterim: 1528
Boyut:  50.7 KB

kolomb öncesi Meksika


Meksika'ya ilk yerleşenler, geçmişi I.Ö. 10 000 yıllarına dayanan Tepexpan insanının temsil ettiği göçebe avcı toplayıcılardı.
Yaşam koşullarını temelden değiştiren mısır tarımı aşamalı olarak ortaya çıktı. Mısırın bilinen en eski kullanımı Tehuacân'da Coxcatlân evresindedir (I.Ö. 5200 -3400). Bundan sonra, geçim kolaylaştı, avcılar küçük köylere yerleşmeye başladılar. Mısırdan başka biber, fasulye ve kabak da ekiyorlardı. Yerleşik küçük çiftçiliğe dayalı bu yaşam biçimi klasiköncesi dönemin (I.Ö. 2000-1000) ilk yarısında görüldü. Orta klasiköncesi dönemde (I.Ö. 1500-300) Meksika körfezi kıyılarında ölmeklerdin ilk Orta Amerika uygarlığı ortaya çıktı. Takvimi, hiyeroglif yazısını, top oyununu, pazarları ve tapınak yapımını ilk Olmekler’in çıkardığı söylenir.

En görkemli uygarlıklar klasik dönemde (İ.S. 250-950) ortaya çıktı. Orta Meksika'da Teotihuacân uygarlığı boy gösterdi. 11 km2’lik yüzölçümüyle gerçek bir metropol olan Teotihuacân kenti bütün Mexico vadisini birleştirmeyi başardı ve etkisini Guatemala'ya kadar duyurdu.
Meksika körfezi kıyısında (günümüzde Veracruz eyaleti) El Tajfn tören merkezi vardır. Bu merkezdeki en önemli yapı nişli piramittir.
Bugünkü Oaxaca eyaleti topraklarında Zapotekler'in başkenti Monte Albân vardı. Klasik dönemde Zapotekler 200'ü aşkın kent kurdular. Monte Albân'da, Zapo tek uygarlığı orta klasiköncesi dönem boyunca, Ölmek, daha sonraları da Maya ve Teotihuacân uygarlıklarının etkisinde kaldı.
İ.S. 900’e doğru Monte Albân terk edildi, Zapotekler Oaxaca'nın güney-batı'sında Mitla adlı yeni bir merkez oluşturdular.
Maya uygarlığının ortaya çıkışı klasiköncesi döneme kadar gider. Mayalar klasik dönemde dikkate değer bir uygarlık geliştireceklerdi. Öteki Orta Amerika halklarından farklı olarak, büyük imparatorluklar değil, site devletler kurdular. Orta Meksika'da Palenque ve Toninâ bunlar arasındaydı. Kuzey sınırında (Yucatân) Rio Bec, Chenes ve Puuc üsluplarıyla yerel bir mimari gelişti. Burada, Guatemala’daki, Pöten bölgesi mimari üslubuna bağlı Cobâ gibi kentler de vardı.

Klasik sonrası dönemde (İ.S. 950-1500)


Kuzey’den gelen göçebe Çiçimekler kabilelerinin istilalarıyla, bir kargaşa evresi başladı.
Mexico vadisinde İ.S. 600'e doğru yıkılan Teotihuacân hegemonyası, klasik sonrası dönemin ilk yarısında Toltekler’in merkezi Tula'ya geçti. Toltek imparatorluğu XII. yüzyılda Orta Meksika'ya kadar uzandı. Yeni çiçimek toplulukları bölgeyi işgal ettiler ve 1168’de Tula’yı yıktılar. Toltek sanatı da, klasiksonrası dönemin Orta Amerika kültürlerinin çoğu gibi, kendisini yaratan toplumun savaşçı özelliklerini yansıtır. XIII. yy.’da Mikstekler’ Zapotek bölgesine girdiler. Monte Albân’ı önderlerinin mezar yeri olarak kullandılar. Mikstek üslubu, klasiksonrası dönem boyunca büyük bir yaygınlık kazanacaktı. Cholula’da mikstek-puebla üslubu yeniden karşımıza çıkar, Milta'da renkli resimler ve katışıksız mikstek üslubunda taş mozaikler vardır.

Körfez kıyısında klasiksonrası dönemin en önemli merkezi olan Cempoala, Totonaklar tarafından kuruldu. Huastecler bölgesi, tam gelişmesine klasiksonrası dönemde ulaştı. Kralların, din adamlarının ve tanrıların taş heykelleri ve özellikle Pânuco kökenli seramikler bu döneme damgasını vurdu. Maya kronikçilerine göre Yucatân'daki maya uygarlığını yaratanlar, büyük olasılıkla, Topiltzin Ğuetzalcöatl önderliğindeki Toltekler'di. Bölgede siyasal ve sanatsal üstünlüğü 1224 yılı dolaylarında terk edilmesine kadar elinde tutan Chichân itzâ bu uygarlığa tanıklık eder. Yucatân'ın başkenti daha sonra Mayapân oldu, burası da 1450’ye doğru terk edildi. Bu tarihte yanmada, yönetimi ellerine geçirmek için birbirleriyle çatışan çeşitli sitelerin iç savaşına sahne oldu. Doğu kıyısındaki Tulum bu dönemde kuruldu. Son gelen çiçimek dalgası, Aztekler oldu. Aztlân’dan gelen küçük bir kabile olan Meksikalar (Mexicas) bütün Orta Meksika yaylasına egemen oldular ve etkilerini Meksika topraklarının büyük bölümünde duyurdular. Becerikli yöneticiler ve usta savaşçılar olan Aztekler, mirasçıları olduklarını ileri sürdükleri eski kültürlerle öteki Orta Amerika kültürlerinin bir karışımı olan özgün bir uygarlık yarattılar. Ne var ki, bu sırada İspanyol fethi de başlamak üzereydi.

fetih


Francisco rernândez de Cördoba’nın maya kıyılarındaki başarısızlığından sonra, Cortes önce Tabasco’ya (1519), sonra Veracruz’a çıktı. Yakın geçmişteki fetihleri nedeniyle Aztekler’in yarattığı nefretten yararlanarak boyun eğdirilmiş halkların ve bağımsız Tlaxcala Cumhuriyeti'nin ittifakını sağladı. Hiçbir direnişle karşılaşmadan Mexico'ya girdi. Aztek imparatoru Moktezuma II, dinsel bir korku içindeydi (dünyanın sonunun geldiğine ilişkin bir kehanetten, tanrı Ouetzalcöatl’ın dönüşünden korkuyordu). Aztek ayaklanması İspanyollar'ı kısa bir süre için Mexico'dan uzaklaştırdı (haziran 1520). ispanyollar, müttefikleri Tlaxcaltekler'le birlikte geri döndüler, çetin bir kuşatmadan sonra, salgın hastalıklar halkı kırıp geçirirken Tenochtitlân’ı aldılar (temmuz). Moktezuma’nın yerine geçen Cuauhtâmoc’un direnişi bir sonuç vermedi. Kari V tarafından 1522'de genel vali ve komutan olarak atanan Cortes, daha sonra da ardılları, Aztekler’in başlatmış olduğu toprak bütünlüğünü sağlama çabalarını sonuçlandırarak Meksika’yı XVI. yy.'da fethettiler. Kâşifler, Mississippi ve Arkansas'a bile ulaştılar. Ama tropikal ormanlarla korunan Mayalar 1527'den 1546'ya kadar direndi. Bu soyun son temsilcileri ancak 1697’de ortadan kaldırıldı. Kuzey’de birçok kabile XX. yy.’a kadar bağımsız kaldı, çünkü Yeni ispanya XVI. yy.'da, Aztek imparatorluğu’nun çekirdeğini oluşturan yerleşik halkların bulunduğu Meksika ile sınırlıydı.
1524’te Cortes tarafından çağrılan Martin de Valencia önderliğindeki on iki fransisken, 1526’dadominikenler, 1533'tede augustinusçular ülkeye geldi. Bu misyonerler, etkinliklerinin sınırlı olmasına karşın (örneğin yerlileri din adamı yapmayı reddetmek) Meksika'yı dindar bir ülke durumuna getirdiler.
Ama Amerindler ile Avrupa arasındaki çatışma, bölgede bir nüfus yıkımına yol açtı. Salgın hastalıklar, savaşlar, zorunlu çalışma, toplumsal hiyerarşinin çöküşü yerlileri neredeyse tümüyle yok etti.

sömürge dönemi


Cortes gözden düşünce, Yeni ispanya daha 1528'den başlayarak audiencia'lar (Mexico, 1528; Guadalajara, 1548) ve 1535'ten sonra da Madrid Hint adaları konseyi’nin kararlarını uygulamakla görevli bir kral naibi tarafından yönetilmeye başladı: bunların ilki Antonio de Mendo- za'ydı. Metropolden gelen yüksek yöneticiler, kolonların bağımsızlık anlayışıyla çalıştılar, XVI. yy.’ın sonunda kolonların güçleri azaldı. Belediye yönetimi (ayurıtamientos ya da cabildos) kısa sürede özerkliğini yitirdi, ilk fatihler, altın yokluğunda encomiendaîat (yerlilerden ya da yerli köylerden bedava hizmet bekleme hakkı) istediler. Kari V, Bartolomö de Las Casas’ın isteği üzerine, bu sistemi kaldırdı (Leyes Nuevas'ın [Yeni yasalar] çıkarılması, 1542). Bununla birlikte, sözkonusu sistem XVII. yy.'a kadar sürdü. Kuzey’de (Guanajuato, Zacatecas, 1546) gümüş yataklarının bulunması ispanyollar'ı yerleşik çiftçi Meksika'sının sınırları dışına yöneltti ve Yeni ispanya’yı 1570 yıllarına kadar dünyanın bir numaralı gümüş üreticisi durumuna getirdi. Daha sonra XVII. yy. başlarında jiido’lara (köylerdeki kolektif topraklari Torla elkonması ve nüfus azalması nedeniyle boş kalan toprakların işgal edilmesiyle, hacienda’lar oluştu. Hacienda’lar borçlu yoksul köylüler tarafından ekilip biçiliyor ve bu topraklarda tropikal ürünler yetiştiriliyordu: şekerkamışı, çivit fidanı, kakao, mısır, vb. Göçebelerin saldırılarına açık olan Kuzey’de ispanyollar XVI. ve XVII. yüzyıllarda estancia’lar oluşturdular. Bunlar da, yoksul ve borçlu köylülerin buğday tarımı yaptıkları ve büyükbaş hayvan yetiştirdikleri çok geniş topraklardı. Estancia’nın ortasında, mülk sahibinin oturduğu gerçek bir kale yükselirdi. Mülk sahibinin silahlı adamları vardı ve genellikle, kurallarını kendisinin saptadığı kişisel adaletini uygulamaktaydı.

XVII. yy. ve XVIII. yy.’ın ilk yarısı bir içe kapanma ve pekişme dönemi olarak dikkati çekti. Madenler azaldı, ispanya’yla ticaret hacmi düştü, yönetimdeki bozulma ve çözülme kreoller'e belli bir özerklik getirdi. Meksika toplumu, onların bazı özelliklerini edindi. Kuzey’de, beyazlardan ve melezlerden oluşan ve madencilikle geçinen bir toplum oluştu. Burası, servet edinerek aristokrasiye katılan maden arayıcılarının ve işleticilerinin, özel askerler bulunduran hayvan yetiştirme hacienda’ları sahiplerinin, baş eğmeyen göçebe Kızılderililerin ve yerleşik kabileleri hıristiyanlaştıran misyonerlerin (XVII. yy. sonunda, Sonora’da ve Arizona’da rahip Kino ve daha sonra Yukarı Kaliforniya'da Junıpero Serra 1769) ülkesi olmuştu. Güney’de, yerli toplulukları hacienda'larta ve kentlerle ve özellikle Mexico ile yan yana bulunuyorlardı. ispanyollar'ın ve melezlerin çoğunluğu Mexico'da yaşıyordu (krallık görevlileri, büyük toprak sahibi kreoller, zenginleşmiş madenciler, ispanya'yla ticareti denetleyen Mexico ve Veracruz konsolosluk tüccarları, lonca zanaatkarları ve çoğunlukla kaynaşan karmakarışık yoksul kentli yığınları). Bu dönem aynı zamanda yerli süs motiflerini özümleyen barok üslubun taşkın özelliklerinin görüldüğü kilise ve saraylarıyla meksika sanatının da parladığı dönemdir. Rahibe Juana inös de la Cruz'un yazılarındaki klasik yetkinlik de bu dönemin ürünüdür.

Meksika, XVIII. yy.'ın ikinci yarısında yeniden dünyanın birinci gümüş üreticisi oldu. Buna koşut olarak tarım ve ticaret de hızla gelişti. 50 yıl içinde nüfus iki katına ulaştı (1800’de 60 milyon; 780 000’i İspanyol). Mexico Amerika'nın en büyük kenti oldu ve eğitim kurumlarıyla (1551'de kurulan üniversite, 1782’de kurulan Madencilik okulu, vb.) ünlendi. Bağımsızlığın eşiğinde Yeni Ispanya, İspanyol imparatorluğumun geri yanına eşit değerdeydi.

bağımsızlık


Ekonomik gelişme ve nüfus artışının doğurduğu toplumsal gerilimler, Orta Meksika'nın özellikle maden bölgelerinde XIX. yy.’ın başında patlak veren maden bunalımı sırasında dayanılmaz boyutlara ulaştı. Orta sınıfların hoşnutsuzluğu, 1786 yönetim reformlarından (12 yönetim bölgesi kurulmuştu) sonra arttı. Bu reformlar, İspanyol memurlarla desteklenen krallık yönetiminin önemini artırmış ve kreol seçkinlerin özerkliğini zayıflatmıştı, ispanya1 nın 1808’de Napoleon tarafından istila edilmesi ve Fernando Vll'nin tahttan indirilmesi ispanya'da ve bütün İspanyol imparatorluğumda yasallığa bağlı olanlarda bir tepki doğurdu. İktidar boşluğunu doldurmak isteyen cuntalar ortaya çıktı ve çeşitli sömürge yönetici grupları arasında çatışmalar baş gösterdi. Meksika'da, cabildo'ya egemen olan kreollerle genel vali iturrigaray'ı görevden alan (eylül 1808) ve ispanya merkezi cuntasından yana bir tutumu benimseyen asıl ispanyollar arasındaki savaşım Dolores rahibi Miguel Hidalgo y Costilla'nın başkaldırmasıyla (16 eylül 1810) kısa sürede önemini yitirdi. Kurulu düzeni temelinden sarsan (Guanajuato’da ve Valladolid’de İspanyolların ve kreollerin öldürülmesi) ve "Yaşasın Guadalupe Meryemi! ispanyollar’a ölüm!” sloganlarıyla yürütülen bir melez ve yerli ayaklanması baş gösterdi. Kreol seçkinleri ve asıl ispanyollar ayaklanmacılara karşı birleşti. Büyük bölümü kreollerden oluşan ve onlar tarafından yönetilen krallık ordusu, ayaklanmacıları ezdi ve Hidalgo kurşuna dizildi (temmuz 1811). Ama başkaldırı eylemi, melez bir rahip plan Morelos’la sürdü. Morelos 1813’te bağımsızlık ilan etti, ancak 1815’te yakalanabildi. Birbirleriyle savaşmaktan vazgeçmeyen önderlerin kurbanı olan başkaldırı eylemi başarısızlığa uğramış gibiydi. Ama krepi aristokrasisi ve subaylar, bağımsızlığı, ispanya'da 1820’den sonra başarıya ulaşan liberal devrime yeğ tuttular. Genel vali tarafından ordunun başına getirilen Agustln de iturbide son ayaklanmacılarla ve Guerrero'yla uzlaşmaya vardı (iguala planı ya da Uç Garanti antlaşması, şubat 1821). Buna göre, katoliklik resmi din olarak kabul edilecek; Meksika bağımsız olacak, MeksikalIlar, ırklarına bakılmaksızın eşit olacaklardı. Daha sonra görevden alınacak olan son genel vali O'Donojü Meksika'nın bağımsızlığını tanıdı (Cördoba antlaşması, ağustos 1821).

bağımsız Meksika


Siyasal bunalımlar ve Porfirio.


iç savaş ülkeyi harap etti: maden ocaklarının çoğu çalışamaz duruma geldi. İspanyolların Meksika'dan çıkarılması (1829), ekonomi ve yönetim kadrolarını zayıflattı. Ticaret serbestliğiyle Ispanya’nın yerini İngiltere aldı. Monarşi düzeninin bozulmasıyla uzun bir siyasal istikrarsızlık dönemine girildi. Oy vermenin hiçbir geçerliği yoktu, sık sık ordu müdahaleleri görülmeye başlandı. Eşitlik bir efsane olarak kalırken, parlamenter rejim komediye dönüştü. Memurlar iyi ücret alamayınca, rüşvet olayları arttı. Sayıları çok kabarık olan subaylar, pronunciemento'lara yöneldiler. Böylelikle iturbide, ordunun desteğiyle imparator oldu (mayıs 1822). Ama cumhuriyet ilan eden Santa Anna adında bir subayın ayaklanmasıyla krallıktan vazgeçti (mart 1823). Santa Anna bir askeri darbeler dönemi başlattı böylece 1855’e kadar dönem dönem iktidara geçti. Santa Anna, merkezci muhafazakârlar ve federalist liberaller arasındaki çatışmadan yararlanmaya çalıştı. 1823’te çoğunluğu ele geçiren federalistler, 1824 Federal anayasasını onaylattılar. Santa Anna, önce bağımsızlığını ilan eden (1836), sonra ABD’ ye katılan (1845), Texas'ın kaybedilmesine engel olamadı. Bundan sonra çıkan savaş (1846-1848), Meksika’nın Texas'tan başka Yukarı Kaliforniya’yı ve Yeni Meksika'yı da (Guadalupe Hidalgo antlaşması, 1848) kaybetmesine neden oldu.

Liberaller, Ayutla de Juan Alvarez planına (1854) göre Santa Anna’yı iktidardan kesin olarak uzaklaştırdıktan sonra (1855) Benito Juârez yönetiminde reformlara giriştiler. Ortak mülkiyet kaldırıldı (Lerdo yasası, 1856), Kilise, mallarını satmak zorunda kaldı. Yerliler, ortak köy mülkiyetinden yoksun kılındı. Radikal'yeni bir federal anayasa yürürlüğe girdi (1857). Ama Miramön ve Mejfa yönetimindeki muhafazakârlar ayaklandı ("üç yıl savaşları”, 1858 -1861). Juârez, kilise mallarına elkoydu ve amerikan yardımıyla iktidarı ele geçirdi (ocak 1861). Mali güçlüklerin üstesinden gelebilmek için dış borç faizlerini iki yıl için ertelemek isteyince, İngiltere, ispanya ve Fransa ortak bir askeri saldırı düzenlediler (aralık 1861). Katolik bir imparatorluk kurmak isteyen Napolâon III Juârez’in önerilerini geri çevirdi. Meksika'yı fethettirdi (1862-1863) [MEKSİKA SAVAŞI] ve tahtı arşidük Maximilian’a verdi (Miramar sözleşmesi, 1864). Yalnızca muhafazakârlar tarafından tanınan yeni imparator, Amerikan ayrılık savaşı sonunda Washington’ın düşmanca tutumu nedeniyle geri çağrılan transız birliklerinin desteğiyle ayakta kalabildi. 1867 haziranında Juârez birlikleri tarafından Ûuerâtaro’da yakalandı ve kurşuna dizildi. Juârez yeniden Cumhuriyet düzenini getirdi, ama ülke iç savaşla ve zafer kazanmış liberal generallerin anlaşmazlıklarıyla harap olmuştu. Juârez’in ölümünden sonra yerine geçen Lerdo de Tejada (1872-1876) yeni köylü ayaklanmalarına yol açan kilise düşmanı bir siyaset başlattı ve Porfirio Dıaz tarafından 1876’da devrildi.

Dıaz, 1911’e kadar ülkeyi kesintisiz olarak yönetti (yalnız 1880-1884 arasında sadık adamlarından biri yönetimin başındaydı). iktidarında hem anayasal kurumlar korundu, hem de çeşitli toplumsal gruplarla uzlaşılarak kişisel güce dayalı bir yönetim biçimi gerçekleştirildi. Katolikle- rin rejime bağlılıklarına karşılık kilise aleyhindeki yasalar uygulanmadı. Kreol aristokratlara ve liberal caudillo’lara zenginleşme olanağı tanındı. Beyaz olsun, melez olsun, orta sınıflar huzura kavuştular ve devlet dairelerinde çeşitli işler buldular. 1890’dan sonra yeni bir siyasal ekip (ıcierıtfficos), bakanlıklara yerleşti. Başlarında Maliye bakanı Josâ Yves Limantour vardı. Nüfus 9 milyondan 15 milyona yükseldi. Yabancı yatırımlar hızla arttı. Döşenen 19 000 km’lik demiryoluyla ulusal bir pazar oluştu. Madencilik, ticaret tarımı ve sanayi de hızla gelişti. Etkin bir kamu yönetimi oluştu; mali durum düzeldi; ulusal eğitim yaygınlaştı.

Meksika devrimi.


Ne var ki yüzyılın ilk yıllarından başlayarak kırsal alanda toplumsal gerilimler artmıştı. Bu kesimde büyük toprak sahipleri köylülerin sırtından zenginleşmişler, köylüler ejido'larının büyük bölümünü ellerinden çıkarmak zorunda kalmışlardı. Beyaz ve melez küçük işletme sahipleri de gittikçe geriliyordu.
Kentlerde, hızla büyüyen bir kent proletaryası oluştu. Daha kalabalık ve eğitimli olan, ancak siyasal görevler alamayan orta sınıfların huzursuzluğu da gittikçe artmıştı. Seçkin siyasiler arasındaki bölünme Porfirio Dfaz'ın yaşlılığı Francisco i. Madero’nun demokratik hareketine yol açtı. Madero'nun sloganı, “bütün yurttaşlara oy hakkı, yeniden seçime hayır"dı. Ayaklanma çağrısı (kasım 1910), Kuzey’de (Pascual Orozco ve Pancho Villa) ve Güneyde (Emiliano Zapata) karşılık gördü. Dıaz düşürüldü (mayıs 1911) ve Madero başkan oldu (kasım 1911). Ama Zapata daha adil bir toprak bölüşümü isteyerek (kasım 1911, Ayala planı) savaşımını sürdürdü. Orozco da yeniden başkaldırdı (mart 1912). Madero 1913 şubatında general Huerta'nın düzenlediği bir askeri darbeyle öldürüldü. Kyzey'de Carranza intikam için ayaklandı; Alvaro Obregön ve Villa, Mexico üstüne yürüdüler. ABD'nin araya girmesiyle Huerta kaçmak zorunda kaldı (temmuz 1914). Carranza’yla bozuşan Villa, Zapata’nın da yardımıyla başkenti işgal etti (aralık 1914). iç savaşta, Obregön yönetimindeki Carranza birlikleri Villa’yı bozguna uğrattı (1915). Savaşımı bir süre daha sürdüren Zapata 1919’da öldürüldü. Carranza bir toprak reformu önerdi ve ocak 1915 yasalarıyla, ejido'ların Reform yasalarıyla elkonulan toprakları geri verildi. Carranza, sendikaların da desteğini sağladı. Ama 1917’de kabul edilen sosyalist eğilimli anayasa (ejido’ların başkalarına devredilip, satılamaması, yeraltı servetlerinin ulusallaştırılması) uygulanmadı. iktidar gerçekte devrimi gerçekleştiren askerlerin elindeydi, Carranza bunlar tarafından devrilip 1920'de öldürüldü. Önderleri Obregön birbirleriyle savaşmakta olan bütün devrimcileri birleştirerek Meksika işçileri bölgesel konfederasyo’nun, askerlerin ve tarımcıların desteğiyle Başkan seçildi (1920-1924).

Yeni Başkan barış ve güvenliği sağladı.


Köylülere toprak dağıttı. Kırsal kesimde eğitim ve öğretimi yaygınlaştırdı. Aydınlar eski yerli uygarlık kaynaklarından yararlanılmasından yana bir tutuma yöneldiler. Obregön’un yerine kimin geçeceği sorunu dolayısıyla Huerta’nın başlattığı askeri ayaklanmayla yeni bir iç savaş dönemi başladı (aralık 1923-1924). Savaşı, Calles kazandı (1924-1928). Otoriter bir devlet kurma siyaseti uygulayan Calles dine karşı bir propaganda başlatmak zorunda kaldı. Kilise buna dinsel görevlerini yerine getirmeyerek, köylüler de ayaklanarak karşılık verdiler. "Cristeros” savaşı üç yıl sürdü, sonunda devletle Kilise arasında bir uzlaşma sağlandı. Calles Anayasacı devrimci parti’nin kaynağı olan ve kendisinin kurduğu Ulusal devrimci parti’yle iktidarı elinde tutmayı başardı. Ama daha sonra Başkanlığı eline geçiren general Cârdenas (1934-1940) partinin sol kanadının desteğiyle Calles’i sürgüne'yolladı (1936). Kilise’yle gerginlik azaldı. On yedi milyon hektar toprak dağıtılarak toprak reformu tamamlandı. Topraklan sulamak (1926-1946 arası 900 000 hektar) ve kooperatifler kuran köylülerin tarım tekniklerini geliştirmek için büyük çabalar harcandı. Yabancı petrol şirketleri tazminat ödenerek devletleştirildi (1938).

Rejimin temelleri kesinlikle atılmıştı. Anayasaya göre "devrimci ailenin” bütün eğilimlerini uzlaştıran PRİ’den çıkan Başkan altı yıllığına seçiliyordu. Başkanın elindeki mutlak iktidar, siyasal görevlilerin değişip yenilenmesini sağlayan yeniden seçilmeme kuralıyla sınırlandırılıyordu. Siyasal değişiklikler, siyasal sistemin ulusal çerçeveye oturtulmasından ve kuvvet ilişkilerine göre ayarlanmasından başka bir şey değildi. Her zaman PRİ adaylarının kazandığı sözde seçimler hiçbir önem taşımıyordu.

Avila Camacho (1940-1946) ABD’yle iyi ilişkiler kurdu ve sanayileşmenin gelişmesi için İkinci Dünya savaşı'ndan yararlandı. Bu siyaset Miguel Alemân (1946-1952) tarafından daha da geliştirildi ve özel kesim güçlendi. Yabancı sermaye ülkeye girmeye başladı. Ticari tarım gelişti. Bu siyasetin getirdiği zorluklar (enflasyon, devletin kullanılabilir mali kaynaklarının kısıtlı kalması, açık veren ödemeler dengesi) Ruiz Cortines (1952-1958) tarafından çözümlendi. 1954'te peso’nun değerinin düşürülmesi, ekonomiye soluk aldırdaysa da (dolarla değişim değeri eşitliği 1976'ya kadar değişmeyecekti) toplumsal bir huzursuzluğun ortaya çıkmasını engelleyemedi. Löpez Mateos (1958-1964) demiryolu görevlilerinin grevini bastırmak için orduyu kullandı; köylüleri işgal ettikleri topraklardan çıkardı. Ama bu arada elektriği devletleştirdi ve ABD'nin baskısına karşın Küba’yla iyi ilişkiler kurdu. Ardılı Dlaz Ordaz (1964-1970) döneminde öğrenci sorunları doruğa ulaştı. Öğrencilerin 1968 yılında gerçekleştirdikleri bir dizi gösteriye, işçiler ve orta sınıflar da katıldı. Başkan, askerlere ateş açma emri verdi ve yüzlerce kişi öldü.

Luis Echeverrfa (1970-1976) döneminde siyasal ibre sola doğru eğildi. 1971’de önceki yönetime bağlı militanların öğrencileri kurşunlamasından sonra Başkan Diaz yandaşlarından kurtuldu ve siyasetini daha radikal bir temele oturttu. Toprak reformuna girişti (500 000 hektar toprak ulusallaştırıldı), bakır madenlerini devletleştirdi, Küba'yla iyi ilişkiler kurdu. Çin'le yeniden diplomatik ilişkiler kurulmasını sağladı (1972). Dünyada yeni bir ekonomik düzene geçilmesini savundu, vb. Bunların yanı sıra aşırı sola karşı bir baskı siyaseti uygulandı ve PRİ dışındaki siyasal partilerin iktidara gelebilme şanslarını artıracak siyasal reformlara girişildi. Echeverrıa dönemi, kötü bir ekonomik tablo ve paranın yüzde otuzluk bir değer yitirişiyle kapandı.

1976’da Başkanlığa seçilen Josâ Löpez Portillo iş çevrelerinin güvenini yeniden sağladı. ABD ile iyi ilişkiler kurdu ve enflasyonu durdurmak için sert önlemler aldı. Sonuç olarak halkın satınalma gücünde bir düşüş görüldü, ama dış ticaret açığı azaldı. 1977’de, PRİ’nin sol kanadından gelen bakanların uzaklaştırılmasıyla düzen yeniden sağa dönüş yaptı. Ama 1977 Anayasa reformuyla bir siyasal özgürlük ortamı doğdu ve 1979 seçimleriyle birlikte üç parti (Komünist parti, Sosyalist parti, işçi partisi, Meksika Demokrat partisi) yasallaştı. Küçük partiler, 100 sandalye kazanarak Meclis'in yapısını değiştirdiler. 1974’ten sonra yeni petrol yataklarının bulunmasıyla, Meksika dünyanın belli başlı petrol satıcısı ülkelerinden biri durumuna geldi. Bununla birlikte Löpez Portillo'nun başkanlık döneminin son aylarında ekonomik alanda önemli bir gerileme görüldü. Kurların düşmesiyle petrol gelirleri de düştü. Yabancı sermaye azaldı, enflasyon arttı, borçlar hızla yükseldi ve ülke iflasın eşiğine geldi. Hükümet 1982 eylülünde bankaları devletleştirdi ve kambiyo işlemlerini denetim altına aldı. Aralıkta Başkan olan Miguel de la Madrid, bu önlemleri yumuşattı, ama toplumsal gerilimi artıran sıkı bir ekonomik siyaset uygulamaya başladı. OPEP’e katılmayı reddetmesi, Nikaragua’da sandinista rejimine destek vermesi, Salvador'da da devrimci demokratik cepheyi desteklemesiyle Meksika dış siyasette kendine ayrı bir yer belirledi.

Yeni Başkanın karşılaştığı en büyük sorun, büyük yatırımlara girişilen bir dönemde, en önemli gelir kaynağını oluşturan petrol fiyatlarındaki düşme ve bunun doğurduğu iktisadi bunalım oldu. Yükselen enflasyon karşısında işçilerin ücret artırımı istekleri sürdü. Eski Cumhurbaşkanı Josâ Löpez Portillo, parasal istikrarın sağlanması için bütün özel bankaların devletleştirilmesini önerdi. Cumhurbaşkanı de la Madrid ise, İMF’nin önerileri doğrultusunda tasarruf önlemleri uyguladı. Kasım 1986'da İMF ile stand by anlaşması yapıldı; 103 milyar doları bulan dış borçların faiz ödemeleri yeni bir plana bağlandı (ağustos 1987). 6 temmuz 1988'de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini Kurumsal devrimci parti adayı Carlos Salinas de Gortari kazandı. Yeni başkan gerek ekonomik gerek siyasi alanda yenilikler yapmayı amaçladı. 1991 ve 1992’de yapılan ekonomik reformlar, ülkenin daha istikrarlı hale gelmesi için atılan önemli adımlardı. % 3,6'lık büyüme hızı sağlandı. 1991 sonunda % 18,8 olarak gerçekleşen enflasyon 1992 sonunda % 16,4'e geriledi. 1991 genel seçimlerinde, Gotari'nin partisinin % 61,4 oranında oy alması, başkana anayasada da dilediği değişiklikleri yapma olanağı sağladı. 1992'de yapılan düzenlemelerle, devletin kiliseyle ilişkisi normalleştirildi, Vatikan'la diplomatik ilişkiler yeniden kuruldu; 1917 toprak reformunun bugün çağdışı kalan uygulamaları yeniden düzenlendi; işçi-işveren ilişkilerini ve çalışma şartlarını, çalışanların lehinde düzenleyecek anayasal değişiklikler yapıldı. Aynı yıl ABD, Kanada ve Meksika’yı kapsayan bir ortak pazarın kurulması için çalışmalar sürdürüldü.

KURUMLAR
Meksika otuz bir eyalet ve başkent Mexico’nun bulunduğu federal bölgeden oluşan federal bir cumhuriyettir. Ülke, 5 şubat 1917 Anayasası’ndan sonra başkanlık rejimiyle yönetilmektedir. Başkan altı yıl için doğrudan genel oyla seçilir ve ikinci kez seçilme hakkından yoksundur. Devlet bakanları, Başkanın yardımcısıdır. Yasama gücü iki meclisten oluşan Kongre' nin elindedir. 64 üyeli Senato’ya altı yılda bir yapılan genel seçimlerle, 6 yıllık süre için, her eyaletten iki, federal bölgeden de iki üye seçilir. Millet meclisi basit çoğunluğa dayalı genel seçimlerle seçilen 400 üye ve nispi çoğunlukla seçilen 100 üyeden oluşur.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 23 Aralık 2016 00:06
SİLENTİUM EST AURUM