Arama


Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
27 Aralık 2016       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Birliği (SSCB) ve Tarihi


(Rus. Soyuz Sovyetskih Sotsyalistiçeskih Respublik [SSSR]) [Kiril alfabesinde başharfleri: CCCP]. 1922'de Lenin tarafından kurulan ve 1992'de dağılan devlet.

Dağılmadan önce SSCB, dünyada yüz-ölçümü bakımından en büyük, nüfusu bakımındansa üçüncü ülkeydi ve bir federasyon çatısı altında birleşmiş 15 cumhuriyetten oluşuyordu. Dağılmadan önce dünyanın ikinci sanayi gücü olan SSCB'nin belirgin özelliği sosyalist bir ekonomiye sahip olmasıydı. Tarım alanları, fabrikalar, ulaşım araçları, ticaret vb tüm üretim araçları devletin veya kooperatiflerin mülkiyetindeydi. Ancak tüketim malları, bazı konutlar ve küçük araziler özel mülkiyetin elindeydi. Gosplan adı verilen devlet planlama örgütü merkezi zorlayıcı beş yıllık planlar geliştiriyordu. 1950'ye kadar beş yıllık planlarda ağırlık sanayi altyapısı ve ağır sanayiye verilmişti; daha sonraki yıllardaysa tarıma ve tüketim mallarına yönelindi. 1965'te hem tarımda hem de sanayide randımanı ve üretimi artırmayı hedefleyen bir ekonomik genel reform kararı alınmış olsa da SSCB hiçbir zaman akılcı ve entansif bir ekonomi aşamasına erişemedi.

Etkin nüfusun % 18'ini istihdam eden tarım sayesinde SSCB, tüm temel gıda ürünlerinde dünyada ilk sıralara yerleşti.Sovyet tarımı bu aşamada yeterli gübre ve araçlara sahip değildi, az sayıda ulaştırma ve stoklama büyük bir ürün savurganlığına ve kayıplara neden oldu. Her şeye rağmen ülke dünyanın birinci arpa, şekerpancarı, patates ve buğday üreticisi olmayı sürdürdü. Mısır, yulaf, pamuk ve yün üretiminde de dünyada ilk sıralarda yer almaktaydı. Kooperatifler (kolhozlar) ve devlet çiftliklerinin (sovhozlar) 1987'den itibaren topraklarını kişilere kiralamasına izin verildi.Üretim hacmindeki artışa rağmen SSCB büyük bir tahıl ithalatçısı olarak kaldı.Hayvancılık, sayı olarak büyük miktarlara varmasına rağmen ulusal gereksinimi karşılamaktan uzaktı. Sovyet nüfusunun günlük gıda gereksinimi büyük ölçüde kırsal bölgedeki küçük özel çiftliklerden karşılanıyordu. Alabildiğine etkin olan balıkçılık sanayi ölçeğinde yapılmaktaydı. Köylerdeki yaşam düzeyi şehirlerdeki yaşam düzeyinin altındaydı. 1990'dan itibaren çiftçilere topraklarının mülkiyet hakkı tanındı.

Sovyetlerin ekonomik gücünün temeli sanayi idi; sanayi etkin nüfusun % 32'sine istihdam sağlamakta, ülkenin dev maden ve enerji kaynaklarını sistemli biçimde işletme ayrıcalığına sahip bulunmaktaydı: ülke kömür (Donbas, Kuzbas, Karaganda-Ekibastuz), petrol (Üç Bakü), doğalgaz (Tiyumen), elektrik üretimi (Volga, Angara), demir ve boksit (Ural), manganez (Gürcistan) üretiminde dünyada 1. veya 2. sıradaydı. SSCB, maden ve enerji ürünlerini kitlesel biçimde ihraç eden tek büyük güçtü; büyük rezervlere sahip olmasına rağmen bunların akılcı biçimde işletilmemesi büyük bir savurganlığa yol açmaktaydı. Avrupa Rusyası'nda kaynaklar tükenirken Sibirya birinci satıcı konumu kazanıyor, buna karşılık işletme ve uzaklık sorunuyla karşı karşıya bulunuyordu. Enerjinin atom santrallarından sağlanan bölümünde artış gerçekleşmişken 1986'da Çernobil'de meydana gelen felâket, sivil nükleer enerji programındaki hızlı ilerlemeyi aksattı.Ağır sanayi dünyada ilk sıralarda yer alıyordu. Başlıca ağır sanayi kolları: büyük maden havzalarında demir-çelik ve kimya ile büyük barajların (Zaporojiye) yanı başındaki demirsiz metaller metalürjisiydi; bütün büyük şehirlerde yer alan metalürji tesisleri öncelikle donanım malları üretmekteydi. Buna karşılık hafif sanayi dünya ölçeğinde verim ve ürünlerin kalitesi bakımından iyice alt sıralarda yer alıyor, bazı sektörler iç talebi karşılamaktan uzak bulunuyordu.

Ülkenin ekonomideki dar boğazlarından biri de ulaştırmaydı: karayolu ağı elverişsiz, akarsu ve deniz ulaşımıysa kış aylarındaki don nedeniyle düzensizdi; havayolunun geniş ölçüde kullanılmasına rağmen taşıma daha çok demiryoluyla yapılmaktaydı, demiryolu ağı ancak batı bölgelerinde yoğundu. Öncü konumdaki sanayi ve uzay araştırmaları alanı ileri tekniklerin gelişmesine yol açmıştı. Ülkenin askerî bütçesinin ekonomiye faturası ağırdı. Son olarak uluslararası ticaret göreli bir zayıflık içindeydi. Doğu ülkeleriyle ticarî ilişkilerin ticaretin bütünü içindeki yeri giderek batı bölgelerinin lehine daralmaktaydı. Sovyet ekonomisinin yaşadığı bürokratik plânlamadan doğan krizin sonuçları Gorbaçov'dan sonra yukarıdan, otoriter biçimde gerçekleştirilen liberal reformlarla (kuruluşlarda özerklik, verimlilik, rekabet) daha da büyüdü. Talepteki artış, enflasyon ve kıtlık, ülkeyi giderek daha fazla tüketim ürünü ithaline, hatta uluslararası yardım taleplerinde bulunmaya zorlamaktaydı.Üretim ve dağıtımda 1990'dan sonra yaşanan düzensizliğin yanısıra rublenin değer yitirmesi bir pazar ekonomisine dönüşü zorlaştırmaktaydı. Sovyet rejiminin başlangıcı 6-7 Kasım 1917'ye, yani "Ekim Devrimi"ne dayanır.

Bolşeviklerin hükümetin merkezi olan Petrograd'daki Kışlık Saray'ı aldıkları bu tarihten sonra iktidar Sovyetler'in, gerçekte Lenin'in eline geçti. 8 Kasım 1917'den itibaren Lenin yeni rejimin temellerini attı. Bu rejim toprak reformuna, fabrikaların işçiler tarafından denetlenmesine ve ülke içindeki çeşitli ulusların haklarının tanınmasına dayanıyordu. 3 Mart 1918'deki Brest-Litovsk antlaşmasıyla Rusya, Almanya ile barış karşılığında batıdaki geniş topraklarından vazgeçiyordu. Bolşeviklerin koltukların ancak üçte birini elde ettikleri Kurucu Meclis'in dağıtılmasından sonra Lenin ve Troçki önderliğindeki hükümet, bu kez özellikle Çeka adı verilen siyasî polisin yardımıyla Menşevik ve sosyal devrimci muhalefeti yok etmeye yöneldi. Bununla birlikte II. Nikolay ile ailesinin öldürülmesinden sonra çara bağlı kalan "Beyazlar", genç devlete karşı Batılıların (Fransa ve İngiltere) ve Japonya'nın da desteğiyle amansız saldırılar gerçekleştirdiler.Ülke tüm güçlerin harekete geçtiği dev bir kampa dönüştü; Troçki, KızılOrdu'yu örgütledi. 1921'de ülke iç savaştan yorgun ve yıkılmış hâlde çıktı. "Savaş komünizmi" giderek daha zor katlanılır oldu: Kronştadt denizcilerinin isyanı Troçki tarafından bastırıldı (1921).

30 Aralık 1922'de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ilân edildi. Bu aşamada Lenin'in rejimi kontrollü bir biçimde liberalleştirmesi "Yeni Ekonomi Politikası" ile birlikte ekonomide yeni bir atılım ve yaşam düzeyinin yükselmesiyle sonuçlandı.Sovyet devletinin inşası, Rus olmayan cumhuriyetlerin bu devlet içinde eritilmesi, 1924 Anayasası'nın benimsenmesi ve Batılı güçler tarafından tanınmasıyla daha da sağlamlaştı. Lenin'in ölümünün ardından (1924) Sovyetler Birliği Komünist Partisi genel sekreteri Stalin, Troçki'yi "sol" muhalefeti 1929'da, daha sonra da "sağ" muhalefeti (Buharin) saf dışı bıraktı. Bundan sonra Stalin'in öncelikli iki hedefi vardı: devletin güçlenmesi ve iktisadî gelişme 1934'ten 1939'a kadar yeni siyasî polis örgütü NKVD tutuklamalar, idamlar ve toplama kamplarına kitlesel sürgünlerden meydana gelen terörü başlattı. Bir dizi kitlesel yargılama (1936-1938) sonucu başta "Ekim kuşağı" olmak üzere Kızıl Ordu ve Komünist Parti'de katliama girişti. 1929'da yürürlüğe konan beş yıllık planlar yurttaşlardan olağanüstü bir üretici çaba ve büyük çapta maddî özveri istedi. Altyapı ve ağır sanayi önemli ilerlemeler kaydetti, ancak hafif sanayi göz ardı edildi, yaşam düzeyi ise çok aşağılarda kaldı. Kırsal kesimde zorunlu kolektifleştirme yeni ekonomi politikasıÈnın zenginleştirdiği köylüler olanKulakların muhalefetiyle karşılaştı.Bunu acımasız bir baskı hareketi izledi; tarım sektörü yıllarca toparlanamadı. Dış siyasette Stalin ÇHalkCepheleriÈ (Fransa, İspanya) oluşumunu destekledi.

1939'da Alman-Sovyet Paktı batıdaki geniş toprakların ilhakına olanak verirken 1941'de SSCB'yi işgal eden Almanya ile savaşı geciktirdi. Kızıl Ordu uğradığı ağır bozgunların ardından Moskova'yı kurtardı (1941-1942 kışı), yeni Alman saldırısını Stalingrad'da durdurdu (1942-1943 kışı). Müttefiklerle birlikte saldırıya geçerek önce millî toprakları, daha sonra Berlin'e kadar tüm doğu Avrupa'yı kurtardı (1945). SSCB savaştan tükenmiş (20 milyon insan kaybı) ancak batıya doğru genişlemiş olarak çıktı. Yalta'dan sonra tüm Doğu Avrupa'ya egemen oldu. 1945'ten 1948'e kadar bu bölgelerde vasal hükümetler kurdu.Bu yayılımcı siyaset Batılı ülkelerle SSCB arasında şiddetli bir gerilim yarattı, Berlin bunalımından (nisan 1948) sonra patlak veren Çsoğuk savaşÈ Kore Savaşı (1950-1953) ile daha da ağırlaştı. SSCB'nin de nükleer silahlara ve atom bombasına sahip oluşu ABD ile kısa sürede bir Çterör dengesiÈ oluşturdu. SSCB ve uyduları içindeki yeni bir sindirme dalgası savaş sonrası sıkıntılarından doğan hoşnutsuzlukları önlemeye ve 1948'den sonra da her türlü Yugoslav usulü ayrılıkçılığı uzak tutmaya çalıştı. Stalin'in ölümünden (1953) kısa bir süre sonra Hruşçev onun yerine SBKP genel sekreterliği görevine getirildi.
Ad:  SSCB5.jpg
Gösterim: 1476
Boyut:  61.7 KB
SBKP'nin XX. Kongresi (1956) Stalinsizleştirme hareketinin başlangıcı oldu; ancak dünyadaki 1953-1956 bunalımları (Berlin, Polonya ve özellikle de Macaristan) askerî kaygıları (Sovyet ÇblokuÈnun savunması) ön plana çıkardı. Bunun gibi sorumlulukların bir merkezde toplanmasından vazgeçme çabaları da sonuç vermedi ve tarımsal üretimdeki gelişme ve ekonomideki yapısal bozuklukların düzeltilmesini olanaksız hale getirdi (bununla birlikte hiç de küçümsenmeyecek bir kalkınma oranı söz konusuydu). 1961'de Çin ile kopma gerçekleştiği sırada Küba krizi (1962) ABD ile ilişkilerde yeni bir gerilime neden oldu. Ekonomi ve siyasetteki başarısızlıklar ve özellikle de reform girişimlerinin Sovyet devlet aygıtı içinde uyandırdığı endişeler Hruşçev'in devlet başkanlığından alınmasıyla sonuçlandı (ekim 1964). Hruşçev'un ardından işbaşına geçen Brejnev-Kosigin-Podgorni troykasında L. Brejnev kısa sürede ağırlığını koydu.Dış siyasette Çin ile rekabet SSCB'yi Batı ile işbirliğine itti: bir yandan AFC (1970-1971),ABD(1969'da başlayan nükleer silahları sınırlandırma [SALT] görüşmeleri) ve Avrupa'ya (özellikle de Fransa) yakınlaşırken öte yanda dünyanın birçok bölgesinde (Vietnam, Etyopya, Angola vb) dolaylı askerî müdahalelerini sürdürdü. SSCB aynı zamanda sosyalist ülkelerde Sovyet modeline yöneltilen her türlü eleştiriye karşı çıktı. Çekoslovak liberal deneyine son verilmesi de bu tavrın bir sonucuydu. Yeni bir anayasanın benimsenmesine, Avrupa'da yumuşama yolunda uluslararası Helsinki konferansına (1975) rağmen SSCB'nin özellikle Batı ülkelerindeki görüntüsü insan hakları ihlalleri ve Kızıl Ordu'nun Afganistana müdahalesi (1979) nedeniyle yaralar aldı.

Brejnev'den sonra devlet başkanlığına gelen İ. Andropov (1982-1984) ve özellikle de (C. Çernenko'nun kısa dönem başkanlığının ardından) 1985'ten sonra M. Gorbaçov'un göreve başlar başlamaz bir reform iradesi ortaya koymalarının yanı sıra SSCB'yi iktisadî ve siyasî köhneliklerden de çıkarma yolunda girişimlerde bulundular. Tutuklu bulunan başlıca rejim muhalifleri serbest bırakıldı, Stalincilik kurbanlarının saygınlığı iade edildi. Stalin döneminin ardından oluşan yeni bir bürokratlar kuşağı devlet işlerini ele almaya çağrılırken sivil toplum uzun bir uyuşukluk döneminden sıyrılıyordu. M.Gorbaçov aralık 1968'de yeni anayasayı yürürlüğe soktu. Anayasa partiye karşı halk arasındaki hoşnutsuzluğun doğrulandığı mart 1989 seçimlerine olanak verdi; halk tarafından sevilen Boris Yeltsin ve Andrey Saharov gibi muhalifler kongre üyeliğine seçildi. Parti merkez komitesi geniş ölçüde yenilendi, politbüro muhafazakârlardan neredeyse tümüyle arındırıldı. Dışarıda 1987'de ABD ile SSCB arasındaki nükleer silahsızlanma ile gerçeklik kazanan ve Sovyet ordusunun Afganistan'dan çekilmesiyle doğrulanan ani siyasî dönüş, 1989'da Doğu Avrupa'daki komünist yönetimlerin tümünü silip süpüren gücü serbest bıraktı. Gerçekten de 1988'den itibarenSovyet imparatorluğu sınırları içindeki ciddî karışıklıklarla fazlasıyla meşgul olan Moskova Avrupa'daki uydularının bağımsızlığını engelleyemedi. Ülkenin her yerinde ulusçu yönelişler, komünizm denemesinin ötesinde, Rus emperyalizminin öz kültürlerini, dinlerini ve kendi kaderlerini belirleme hakkı verilmesini talep eden ulusal azınlıklar karşısında başarısızlığa uğramasını vurguladı (1990'dan itibaren tüm federe cumhuriyetler art arda bağımsızlıklarını ilan ettiler). Sömürgeleştirilen ve ekonomik bunalımdan en fazla zarar gören Müslüman halklarla (Türk çoğunluk) Hristiyanlar arasındaki kopma, Afganistan sınırlarında güçlü ve ateşleyici bir İslâm hareketinin yaygınlaşması nedeniyle daha ciddî bir tehdit oluşturdu. Devlet komünizminin başarısızlığından gerekli dersi çıkartan Gorbaçov, özel mülkiyetin tanınması ve komünist partinin öncü rolüne son verilmesi düşüncesini benimsetti. Kongreden Sovyet rejiminden başkanlık rejimine geçilmesi kararını çıkarttı. 15 Mart 1990'da cumhurbaşkanlığına, ardından SBKP'nin Temmuz ayındaki XXVIII. kongresinde parti genel sekreterliğine seçilen Gorbaçov, Eylül'de olağanüstü yetkilerle donatıldı.

Birlik'in parçalanması üzerine 18 Ağustos'ta Gorbaçov'u iktidardan uzaklaştıran muhafazakâr hükümet darbesi birkaç gün içinde başarısızlığa uğratıldı. Bu kararlı olay süreci netleştirme ve hızlandırma gibi bir çifte sonuç doğurdu: Komünist Partisi'nin tüm meşruiyetini yitirmesinin yanı sıra SSCB içindeki cumhuriyetler birbiri ardı sıra bağımsızlık ilân ettiler. Rus yönetimi SSCB'nin mirasına sahip oldu.Rusya, Ukrayna ve Beyaz Rusya, 8 Aralık'ta Minsk'te Bağımsız DevletlerTopluluğu'nun (BDT) İslâv çekirdeğini oluşturdular; 21 Aralık'ta Alma Ata'daki toplantıda topluluğa Ermenistan ve Orta Asya devletleri de katıldı. Mihail Gorbaçov 25 Aralık 1991'de devlet başkanlığından istifa etti.

MsXLabs.Org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
Son düzenleyen Safi; 29 Aralık 2016 18:36
SİLENTİUM EST AURUM