Arama

Basınç - Tek Mesaj #6

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
22 Şubat 2017       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM

BASINÇ


a. Akışkan, mekan. Bir yüzeye dik ve düzgün olarak etkiyen kuvvet yeğinliğinin, bu yüzeyin alanına oranı: Yağ basıncını, lastiklerin basıncını denetlemek. (Bk. ansikl. böl.)

—Akust.
  • Akustik basıncın tepe değeri, bir akustik titreşimin belirli bir zaman aralığında, bir akışkanın bir noktasını etkileyen ani akustik basıncın en büyük değeri.
  • Ani akustik basınç, bir akışkanın bir noktasında, belli bir andaki basınçla statik basınç arasındaki fark.
  • Etkili akustik basınç, dönemsel bir akustik titreşim için bir akışkanın bir noktasında bir dönem boyunca etkili olan ani akustik basınçların ikilenik ortalaması.
  • Işınım basıncı, esnek bir ortamda yayılan akustik bir titreşimin, bir engelin belli bir noktasına uyguladığı basınç.
  • Maksimum akustik basınç, bir akışkanın bir noktasında, dönemsel akustik bir titreşimin belli bir çevrimi boyunca etkili olan ani akustik basıncın en büyük değeri. Statik basınç, akustik bir titreşim yokluğunda bir akışkanın bir noktasını etkileyen basınç.
—Biyol. Boşluk basıncı, içi boşluklu bir organın esnek çeperlerinin bu oryanı dolduran sıvıya ve (tersine) bu sıvı çeperleri genişletip lifleri gerdiği zaman sıvının çeperlere yaptığı basınç. (Bk. ansikl. böl.)

—Bot. Kök basıncı, ham besisuyunun kökten başlayarak iletim borularında yükselmesini sağlayan kuvvet.

—Denizbil. Basınç sırtı, yüzen buzların kumsallara yaptığı basınç etkisiyle oluşan tepecik.

—Dülg. Basınç çubuğu, Polonceau tipi bir çatı makasında makas kirişiyle alt gergiler arasında bulunan basınç gerilimi etkisi altındaki çubuk.

—Elekt. Elektrostatik basınç, denge halindeki bir iletken yüzeyinin bir M noktası, bir <T yüzeysel yük yoğunluğu taşıdığında ve M noktasını çevreleyen bir ds sonsuz küçük alanı iletken yüzeyine dik, dielektriğe doğru yönelmiş bir d t kuvvetiyle karşılaştığında elde edilen dftds oranı. (Sl'de bu basıncın değeri p =ırJ/2t bağıntısıyla verilir; bağıntıda E dielektriğin geçirgenliğini gösterir.)

—Elektroakust. Basınç odacığı, basınçlı bir hoparlörde,zarla devingen sistemi içeren kutu arasındaki hava hacmi. (Zarın salınımlarının etkisiyle hava sıkışır ve
akustik huniye bağlı aralıktan ses dalgaları biçiminde yayılır.)

—Fiz. Kısmi basınç, bir gaz karışımı bileşeninin, karışımın hacmini, aynı sıcaklıkta tek başına doldurduğunda göstereceği basınç, (ideal gazların karışımı için, toplam basınç, farklı bileşenlerin kısmi basınçlarının toplamına eşittir [Dalton yasası).)

—Fizyol.
  • Atardamar basıncı, içindeki kanın atardamar çeperine yaptığı basınç. (Maksimum basınç ya da sistol basıncı, kalp kasıldığı zaman ortaya çıkan basınçtır. Minimum basınç ya da diyastol basıncı, kalbe kan dolduğu zamanki basınçtır.)
  • Basınç düşmesi, bir organizmanın yüksek bir basınçtan alçak bir basınca geçmesi ile meydana gelen değişiklik. (Bk. ansikl. böl.)
  • Toplardamar basıncı, içindeki kanın toplardamar çepe rine yaptığı basınç. (Bk. ansikl. böl.)
  • Yüksek basınç — HİPERBAR.
—Ger. day. Basit basınç, bir Kirişin dik ke sıtıne etki eden basınç. (Bu basıncı doğuran dış kuvvet kesite diktir ve kirişin ağırlık merkezinden geçer. Bu tür basınçta kesit düzgün dağılan dik gerilımlerle karşılaşır.)

—Havc. ve Uz. havc.
  • Basınç düşmesi, bir uçak kabininin ya da bir uzay gemisindeki mürettebat kabininin iç basıncının azalması. (Bir uzay gemisi mürettebat kabinindeki basınç düşmesi istenerek [uzaya çıkıştan önce] sağlanabildiği gibi kazayla da [kabinin ya da aracın sızdırmazlığının yitimi] doğabilir. Kazadan kaynaklanan ani basınç düşmesi, 11 haziran 1971'de Soyuz kabininde olduğu gibi uzay giysisi giymemiş astronotların ya da kozmonotların ölümüne yol açar.)
  • Basınç düşürmek, bir uçak kabininin ya da bir uzay gemisindeki mürettebat kabininin basıncını azaltmak.
—Hidr. pnöm.
  • Basınç giderici, kapalı bir kapta bulunan sıkıştırılmış havayı, gazı ya da buharı, yavaş yavaş normal basınca getirmeye yarayan aygıt.
  • Basınç yükseltici, bir akışkanın basıncını artırmaya yarayan kompresör ya da pompa. (Bir yapının yüksek katlarını beslemek için dağıtım ağının basıncı yetersiz kalırsa bu aygıtlar devreye girer.)
—Mad. oc.
  • Basınç düşmesi, bir havalandırma devresinde hava akışının basıncındaki azalma. (Basınç düşmesi olan bir ocakta, hava basıncı girişten başlayarak çıkıştaki vantilatöre doğru gittikçe azalır; vantilatörün görevi basıncı, yerel atmosfer basıncı düzeyinde tutmaktır.)
  • Arazi basıncı, cevher çıkarmadan kaynaklanan boşluklarının etkisiyle gerilmelerin dağılımındaki değişmenin yol açtığı olayların tümü. (Bu olaylar kayaç mekaniğinin ana konusudur.)
  • Bir kayacın basınç dayanımı, bir kayacın ezilmeden dayanabildiği basınç. (Basınç dayanımı, maden ocağı topuklarının ölçülerini belirlemede kullanılan bir parametredir.) [KAYAÇ mekaniği]
—Meteorol.
  • Atmosfer basıncı, belirli bir yerdeki hava katmanından kaynaklanan ve milimetre cıva cinsinden ya da bir barometreyle milibar olarak ölçülen basınç.
  • Su buharı basıncı, havanın içerdiği buharın kısmi basıncı. (Her sıcaklığa denk düşen en yüksek basınçlar bilindiğinden gerçek basıncı ve bağıl nemi hesaplamak için çiy noktasının sıcaklığı ile havanın sıcaklığını saptamak yeterlidir. Milimetredeki basıncı belirten rakam, metreküpte gram başına ağırlığı gösteren rakama çok yakındır [mutlak nem].)
—Nük. müh. Basınç kabı, bir nükleer reaktörde, soğutma akışkanını içeren zarf; akışkanın basıncı, reaktör türüne göre değişir. (Dayanıklı çelik ya da betondan yapılır.)

—Oftalmol. Göz basıncı, göz yuvarının içindeki basınç. (Normalde 10-20 mm cıva basıncı arasındadır. Artması bir glokom belirtisidir.) [Eşanl. GÖZ TANSİYONU.]

—Orm. san. Basınç odunu, gövdeleri basınç altında kalmış olan iğneyapraklı ağaçlarda, basınçlı yanda oluşan anormal yapıda tepki odunu tipi.

—Ûlçbil. Basınç düşürücü, basınç düşmesini sağlayan düzeneğe ya da aygıta verilen ad.

—Petrokim. Basınç düşürme balonu, basınç düşürme kulesi, yarıbuharlaşmış bir ürünün basıncını ani olarak düşürerek sıvı ve buharın ayrılmasını kolaylaştıran petrol arıtma aygıtı.

—Sil. Basınç birimi, bir taşıtın gram olarak belirlenen ağırlığı ile santimetre kare olarak belirlenen toprağa değen taşıyıcı yüzeyi arasındaki oran. (Savaş taşıtlarının yapımında [tank, zırhlı araba...] yumuşak toprakta hareket kolaylığı sağlayabilmek amacıyla mümkün olduğu kadar düşük bir basınç birimi elde edilmesine çalışılır. Bazı özel taşıtlar bu kuralın dışında kalır, çünkü bunlarda insan basınç biriminin [700 g/cm2] altına inmek zordur.)

—Ted. Basınç tedavisi, içindeki basınç, ortalama atmosfer basıncından yüksek olan bir oda kullanmaya dayanan tedavi yöntemlerinin tümü. (Basınç tedavisinin başlıca kullanım yeri hızla su yüzüne çıkan dalgıçlarda görülen hava ambolisi kazalarının önlenmesidir. Genellikle, kişi camlı bir kasaya kapatılarak uygulanır [birkaç dakikadan birkaç saate kadar]. Basınç tedavisinin özellikle göğüs cerrahisinde, tıbbi ve cerrahi başka uygulamaları da vardır.)

—Tıp. Basınç travması - BAROTRAVMATİZM.

—ANSİKL. Akışkan, mekan. Denge halindeki bir akışkan, bir noktasına yerleştirilen bir katının bir yüzey öğesine, bu yüzeye dik bir kuvvet uygular. Bu kuvvetin değerinin sözkonusu yüzey öğesinin alanına bölümü,akışkanın göz önüne alınan noktadaki basıncı adını alır. Bu tanıma göre bu kuvvetin değeri, deneyle de doğrulandığı gibi yüzey öğesinin yönünden bağımsızdır. Bir yüzeyi etkileyen basınç kuvvetleri bu yüzeye diktir, ama basınç skaler bir büyüklüktür.
Si’de basınç birimi pascaldır (Pa); ama 105 Pa değerindeki bar ve olağan hava basıncının ortalama değeri olan atmosferde (atm) kullanılır (1 atm = 1,013 25.105 Pa).
Hidrostatikte, denge halindeki bir akışkanın iki noktası arasındaki basınç farkının, bu noktalar arasındaki düzey farkıyla akışkanın özgül ağırlığının çarpımına eşit olduğu kanıtlanmıştır. Örneğin bir cıva kütlesinin iki noktası arasında yükseklik farkı 76 cm olursa, basınç farkı bir atmosfer değerindedir. Bu nedenle kimi zaman, basınç birimi olarak “santimetre cıva” da kullanılır (bir atmosfer = 76 cm cıva).
Denge halindeki bir akışkanın iki noktası arasındaki basınç farkı, sıvılar (özgül kütle değeri yüksektir) sözkonusu olduğunda önemlidir; ama uygun boyutlu ve kapalı bir kaptaki gaz için basınç farkı gözardı edilebilir. Dolayısıyla kapalı kap içindeki “gaz basıncı"ndan söz edilir.

—Biyol. Boşluk basıncı. En basitinde (atardamar), her an için Ç-Ço değeriyle orantılıdır (burada Ç, organın her günkü çapı, Ço ise, yapısal çapıdır, yani organın boş öldüğü ya da hiçbir kuvvetin lifleri germediği zamanki çapıdır). Büyük atardamarlarda, Ç değeri, karıncık sisto- lundan hemen sonra, aortun ilk birkaç santimetresindeki kan miktarına bağlıdır, oysa Ço değişmezdir. Basınç değişiklikleri, tamamiyle edilgin olan büyük atardamarlara değil, kalbe, kana ve kasılgan küçük atardamarların durumuna bağlıdır. Birçok başka organda (örneğin idrar torbası) yapı çapı Ç0 değişmez değildir; Ç ile aynı zamanda artar, öyle ki, Ç—Ç0 farkıyla orantılı olan basınç, çok az artar ya da hiç artmaz.Boşluk basıncı yalnız Ç-Ço farkıyla orantılı değildir, belki bir uzama sonucu, esnek kısımlarda ortaya çıkan yerine getirme kuvvetleriyle de (K) orantılıdır.

Buna göre, bir organda K değeri (akışkan tonusu) sinir sisteminin etkisi altında da her an için değişebilir; organ sertleşir ya da yumuşar; sertleşmesi basıncı artırır, yumuşaması basıncı azaltır. Yumuşak hayvanlarda (örneğin yumuşakçalar) ve otsu bitkilerde vücut her zaman bir biçimde kalamaz, hareketler ancak sürekli olarak akışkan tonusunun ayarlanması ve bu yoldan organların boşluk basıncının düzenlenmesiyle sağlanır, iskeletli hayvanlarda bile (omurgalılar ve eklemliler), hatta yumuşakçalarda düz kaslar, yerine getirme değişmezlerini değiştirebilir ve böylece konumlarını değiştirmeye yönelik kuvvetlere karşın, hiçbir enerji harcamaksızın belli bir konumu sürdürebilirler. Çizgili kaslarda, bazı patolojik haller ("histerik” kasılma) dışında, böyle bir yetkinlik yoktur.

—Bot. Kök basıncı, köklerin biraz yukarısında sap kesilip, kesilen yere bir manometre takılarak ölçülebilir (Hales deneyi). Ölçümde bir bardan yukarı değerler elde edilir (asma 1,25 bar; huş 2-2,5 bar; atkestanesi 9 bara kadar). Kök basıncı kökteki hücrelerin, özellikle endoderm hücrelerinin metabolizma etkinliğine bağlı görünmektedir. Bu olguya etkin bir iyon yayımı eşlik eder, bu da suyun merkez silindire girmesini sağlar. Gerçekten, ham besisuyu, kök basıncındaki ritme çok yakın bir ritim izleyerek iyonca zenginleşir.

—Fizyol.
  • Atardamar basıncı, kanı atardamarlara iten kalp kasılmalarından ve bu itişe karşı atardamarın gösterdiği dirençten doğar. Basınç, bir kalp atışı süresi içinde en yüksek 130 mm cıva basıncı ile en az 70 mm cıva basıncı arasında oynar. Ayrımsat basınç, bu iki basınç arasındaki farktır. Ortalama basınç, atardamar içindeki değişken basıncın sağladığı akışın verdisini sağlayan kuramsal sabit basınçtır; bir kalp atışı süresinin birçok anında ölçülen basınç değerleri hesaba katılarak elde edilir. Atardamar basıncı, atardamaıa bir kateter sokularak ve katetere bir manometre bağlanarak çok kesin biçimde ölçülebilir. Reanimasyon ve kateterizm yapılan birimler dışında, yanlış olarak tansiyon aleti denilen sfigmomanometrelerle ölçülür. Aslında ölçülen, atardamar tansiyonu değil, atardamar basıncıdır. Buna göre, atardamar hipertansiyonu, atardamar tansiyonunun değil, atardamar basıncının yükseldiği bir hastalıktır.
  • Basınç düşmesi. Bir denizaltı dalgıcında basınç düşmesi, yani dalgıcın su yüzüne çıkması, çok hızlı olursa, atardamarlarda azot kabarcıkları oluşması ve bunların önemli önemsiz çeşitli bölgelerde tıkanmalara neden olması yüzünden çeşitli sakatlıklar ve ağır bozukluklar ortaya çıkabilir. Deride oluşan kabarcıklar tehlike işaretidir; daha ağır olan eklem ağrıları ve özellikle sinir sistemi arızalan ölüme götürebilir. Tedavi için acil gereksinimler yerine getirildikten sonra hasta yüksek basınç kasalarında yeniden basınç altına sokulmalıdır.
  • Toplardamar basıncı. Kalbin kasılması ile değişmez. Kalbe yakın toplardamarlarda atmosfer basıncından azıcık yüksektir (anatoplardamarlarda 5-10 mm cıva yüksekliği);ayakta dururken bacaklarda biraz daha yüksektir ve toplardamar kapakçıklarında yetersizlik varsa bu basınç daha da yükselir (o zaman anatoplardamardaki basınç düzeyine ulaşabilir, çünkü ölçümün yapıldığı nokta ile bu damarlar arasındaki kan sütununun hidrostatik basıncı da buna eklenir); anatoplar- damarların yukarısında bulunan toplardamarlarda, basınç düşüktür ve atmosfer basıncının altına inebilir (örneğin boyun toplardamarları, bunlarda bir yara açılması, havanın damara girmesine ve akciğerde hava ambolisine neden olabilir).
—Meteorol.
Atmosfer basıncı.
1648'de Pascal, belirli bir düzeydeki basıncın, bu düzey üzerinde bulunan hava sütununun ağırlığına eşit olduğunu deneysel olarak gösterdi. Deniz düzeyindeki ortalama basınç 760 mm'lik eıvaya eşit, yani 1 013 milibardır; bu değer, 1 kg ağırlığındaki bir cismin 1 crrP'lik bir yüzeye uyguladığı basınca yakındır. Dolayısıyla meteoroloji haritalarında 1 015 eşbasınç eğrisi olağan koşulları gösterir. Yükseğe çıkıldıkça hava sütunu hafifler ve basınç azalır. (ATMOSFER.)

Basıncın yükseltiyle düşmesi,
önemli sonuçlar doğurur. Nitekim, hava gibi oksijenin basıncı da azalır. Örneğin 500 mbar’a doğru (yaklaşık 5 km) yarıya iner. Bu değerdeki basınç, oksijenin akciğer alveolleri dokusundan geçmesi için yeterli değildir. Ayrıca uçak motorlarının yakıt karışımı içinde yetersiz kalır. Öyleyse yükseltideki dolaşım özel bir teknik gerektirir: oksijen yedekleri, hava ayarlı kabinler.
Deniz düzeyinde, soğuk hava (yani ağır), sıcak havadan (yani hafif) daha yüksek basınçlara yol açar. (ANTİSİKLON ve ALÇAK BASlNÇ.) Ama yükseldikçe basınç, yoğun soğuk havada sıcak havaya oranla daha çabuk azalır ve hatta sıcak sütuna göre daha düşük olabilir. Dolayısıyla Yer yüzeyinde saptanan basınç karşıtlıklarının tersi ortaya çıkar ve yükseltideki basınç, sıcaklığın doğrudan fonksiyonu olarak değişir.

Yatay doğrultuda basınç alanı geniş çizgileriyle oldukça yalındır. Genel olarak atmosferin alt katmanlarında bölgesel kuşaklar biçiminde etkinlik gösterir: yüksek kutup basınçları, alçak ya da göreli olarak alçak kutupaltı ve ılıman basınçlar, yüksek subtropikal basınçlar, alçak tropiklerarası ya da ekvatoral basınçlar. Öte yandan, okyanuslarla kıtalar arasındaki karşıtlıkları, kış ve yaz arasındaki değişimleri de göz önüne almak gerekir. Bu karşıtlıklar yukarıda belirtilen yoğunluğun ısıl etkilerinden kaynaklanır: kışın kıtalar denizden daha soğuktur, yazın ise tersi söz konusudur. Bölgesel kuşaklar biçiminde konumlanma, gezegensel (Yer’in dönüşü) ve coğrafik etkilerin (ATMOSFER) bireşiminden ileri gelir. Bütün Yer yüzeyinde ve özellikle alçak basınç bölgelerinde sürekli değişimler görülür. Bunlar “siklon tedirginlikleri"nin geçişinden doğar. (SİKLON.)

Bu değişimlere sürekli hava değişiklikleri eşlik eder. Dolayısıyla bu olayın bu konudaki fiziksel etkileri iyi bilinmesine karşılık biyoiklim etkileri (özellikle insan üstündeki fizyolojik etkiler) pek az bilinmektedir

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM