Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
07:31, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Perşembe, 11 Aralık 2025 - 07:32
Arama
MaviKaranlık Forum
Gırtlak Kanseri (Larenks Kanseri)
-
Tek Mesaj #4
_Yağmur_
VIP
VIP Üye
17 Mart 2017
Mesaj
#4
VIP
VIP Üye
Gırtlak (Larenks) Kanseri Nedir?
Larenks (gırtlak), boğazın hemen altında ve farenksin (yutak) önünde bulunan ve ses tellerinin bulunduğu bir organ. Görevi, gıda alımı sırasında besinlerin nefes borusuna kaçmasını engellemek. Larenks, içinden geçen havanın etkisiyle titreşen ve ses çıkartılmasını sağlayan ses tellerini içerdiğinden larenkste oluşan ses; farenks, ağız boşluğu ve burunda yankılanıyor. Damak, dil ve dudakların hareketiyle de ses şekilleniyor ve konuşma halini alıyor. Gırtlak kanseri, gırtlak bölgesinde bazı hücrelerin kontrolsüzce çoğalarak tümör halini alması sonucu ortaya çıkıyor.
Gırtlak (Larenks) Kanserinden Korunma Yolları
Sigara ve alkol gibi kanser yapıcı maddelerden uzak durmak,
Sesi yüksek tonlarda kullanmamak,
Kuru ve soğuk ortamlardan uzak durmak,
Gırtlak (Larenks) Kanseri Belirtileri Nelerdir?
Genellikle ilk belirtileri; tümör ses telleri üzerine yerleşmiş veya bu bölgeye ilerlemişse ses kısıklığı ve ses kalitesinde değişiklikler olarak görülüyor. Bu nedenle uzun süren özellikle iki haftayı geçen ses kısıklıklarında mutlaka bir Kulak-Burun-Boğaz hastalıkları uzmanına başvurulması gerekiyor. Gırtlak kanserinin diğer belirtileri arasında; boğazda takılma hissi, boğazda ve kulaklara yansıyan ağrı sayılabilir. İlerlemiş olgularda ise; nefes darlığı, yutma güçlüğü, yutma sırasında ağrı, kanlı balgam gibi belirtiler hastaların şikayetleri arasına katılıyor. Kanser boyundaki lenf bezlerine yayılmışsa, boynun yan tarafında giderek büyüyen şişlikler ortaya çıkıyor.
Gırtlak (Larenks) Kanseri Risk Faktörleri
Toplumda her 100 bin kişiden birinde gelişen larenks (gırtlak) kanseri, çoğunlukla sigara içen erkeklerde görülüyor. Gırtlak kanseri olan hastaların yüzde 95'i sigara içen kişiler. Bu kişilerde gırtlak kanseri gelişme riski içmeyenlere göre 5-35 kat daha yüksek.
Diğer bir risk faktörü ise aşırı alkol tüketimi. Özellikle sigara ile birlikte alkol alımının kanser gelişiminde rolü çok daha fazla. Kötü beslenme de bu tür kanserlerin oluşumunda rol alıyor. Petrol ürünleri, boya sanayi, ağaç işleri gibi bazı iş kollarında çalışan kişilerde gırtlak kanseri oranlarının daha yüksek olduğu biliniyor.
Gırtlak kanseri oluşumunda reflünün de rolü olabileceği öne sürülüyor.
Gırtlak (Larenks) Kanseri Tanı Yöntemleri
Belirtilerden bir ya da birkaçı varsa zaman kaybetmeden bir Kulak-Burun-Boğaz uzmanına başvurulması şart. Gırtlak kanserinden kuşku duyulduğu zaman, hasta rijid veya fleksibl laringoskop ile muayene ediliyor. Eğer normal dışı bir oluşum saptanırsa lokal ya da genel anestezi altında tümör kuşkusu olan bölgelerden biyopsi alınarak kesin tanı konuluyor. Tanı aşamasında; boyun ultrasonu, bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MRG), pozitron emisyon tomografisi (PET) gibi görüntüleme yöntemlerinden faydalanılarak hastalığın yaygınlığı konusunda bilgi sahibi olmak gerekiyor.
Gırtlak (Larenks) Kanseri Tedavi Yöntemleri
Gırtlak kanseri tedavi şeklinin seçimi; tümörün gırtlağın neresinde ve ne boyutta olduğuna, evresine, boyun ve uzak yayılım (metastaz) varlığına, kişinin yaşına ve genel sağlık durumuna göre yapılıyor. Temel olarak 4 tür tedavi yöntemi uygulanıyor.
Cerrahi tedavi:
Gırtlak kanserinin tedavisinde en sık kullanılan ve birçok gırtlak kanserinde en etkili tedavi yöntemi. Hastalığın erken döneminde başvuran hastaların kanserli doku ile beraber gırtlağının bir bölümü, geç dönemde başvuranların ise gırtlağının tamamı alınıyor. Bu ameliyatların bir kısmında boynun ön tarafında nefes borusuna trakeostomi denilen bir delik açılıyor ve hastanın buradan nefes alması sağlanıyor. Gırtlağın sadece bir bölümü alınan hastaların ameliyat sonrası dönemde güvenle nefes alması için açılan bu delik, birkaç gün içinde kapatılıyor. Total larenjektomide gırtlağın tamamı alındığı için bu delik, kalıcıdır. Eğer kanser hücreleri boyundaki lenf bezlerine yayılmışsa veya yayılma olasılığı yüksek görülüyorsa, ameliyat sırasında boyundaki lenf bezlerinin de temizlenmesi (boyun disseksiyonu) gerekebiliyor.
Gırtlağın bir kısmının çıkarıldığı hastalardaki ses kalitesi oldukça yüksek. Gırtlağın tamamının çıkarıldığı ameliyatlardan sonra ortaya çıkan konuşma sorunu, ses protezi takılarak ve ses eğitimi ile hafifletilebiliyor.
Lazer Cerrahisi:
Oldukça erken saptanan, özellikle ses tellerinde yerleşimli gırtlak kanserlerinde bazen cerrahi tedavinin; boyuna hiç kesi yapılmadan, delik açılmadan sadece ağız içinden de uygulanması mümkün. Bu hastalarda lazerden de yararlanılıyor.
Radyasyon tedavisi (Radyoterapi): Yüksek enerjili ışınlar kullanılarak kanser hücreleri öldürülüyor ve tümörler küçültülüyor. Radyasyon ışınları, larenks kanserlerinde genellikle boyuna dışardan bir cihazla veriliyor. Uygulama, her gün belli dozda radyasyon verilmesi şeklinde gerçekleştiriliyor. Tedavinin süresi genellikle 6 hafta. Radyasyonun kanser hücreleri üzerindeki etkisini artırmak için radyoterapi sırasında bazı ilaçların da verilmesine ihtiyaç duyulabiliyor. Radyoterapi özellikle erken evre larenks (gırtlak) kanserlerinde en az cerrahi kadar başarı şansına sahip bir tedavi seçeneği. İleri evre bazı kanserlerde ise cerrahi sonrası tamamlayıcı tedavi olarak da radyoterapi kullanılabiliyor.
Kemoterapi:
Kanser hücrelerinin öldürülmesi için ilaçlar da kullanılıyor. Kemoterapide kullanılan ilaçların bazıları ağızdan alınan haplar şeklindedir; ancak çoğu hastanede uygulanması gereken ve enjeksiyon şeklinde verilen ilaçlardır. Çoğunlukla ileri evre kanserlerde cerrahi öncesi ya da ameliyat sonrası kanserleri tekrarlayan hastalarda kullanılıyor.
Cerrahinin uygulanmadığı bazı durumlarda ise radyoterapi ve kemoterapi birlikte kullanılarak organ koruma protokolü şeklinde bir tedavi modeli olarak öneriliyor.
Gırtlak kanserinin türleri nelerdir?
Gırtlak kanserlerinin %90 kadarı, gırtlağın içini döşeyen ve epitel adını alan örtücü tabakadan kaynaklanan skuamoz hücreli kanser (epidermoid kanser) türündedir. Bu kanser türü ağız, boğaz ve yutak bölgelerinin de en sık görülen kanseridir. Skuamoz hücreli kanserin verrüköz (nasırımsı) kanser, iğisi hücreli kanser, bazaloid skuamoz hücreli kanser ve berrak hücreli kanser (clear cell carcinoma) gibi alt türleri de bulunmaktadır.
Skuamoz hücreli kanser dışında epitel tabakası içindeki mikroskobik tükürük bezlerinden kaynaklanan adenokanser, adenoid kistik kanser, mukoepidermoid kanser, asinik hücreli kanser ya da gırtlağını iskeletini oluşturan kıkırdaktan kaynaklanan kondrosarkom, osteosarkom, damarlardan kaynaklanan anjiyosarkom, yumuşak dokular ve gırtlakta bulunabilen başka dokulardan köken alan nöroendokrin kanser, küçük hücreli kanser, fibrosarkom, liposarkom, leiyomiyosarkom ve rabdomiyosarkom gibi kanserler olabilir.
Gırtlak kanserinin sebepleri nelerdir?
Gırtlak kanseri oluşumu açısından en büyük riski tütün ve alkol tüketimi oluşturmaktadır. Özellikle bu iki alışkanlık birlikte bulunduğunda kanser riski kat be kat artmaktadır.
Aşağıda gırtlak kanseri oluşumundaki temel risk faktörleri liselenmiştir:
Sigara ve diğer tütün ürünleri,
gırtlak kanserlerinin oluşumunda şüpheye yer bırakmayacak şekilde en önde gelen faktördür. Günde tüketilen sigara miktarı ile sigara alışkanlığının süresi, kanserin oluşma riskini doğrudan etkiler. Ağız tiryakiliği ya da sigara dumanını içe çekmemek, kanser riskini sanıldığı gibi çok azaltmaz. Günde 3 adet sigaranın üzerinde tüketimin ağız, boğaz, yutak ve gırtlak bölgelerinde kanser riskini ciddi arttırdığı kabul edilmektedir.
Sigara ayrıca dudaktan akciğere kadar tüm solunum yolları, yemek borusu hatta mesane kanserlerinin oluşumunda da temel risk faktörüdür.
Alkol,
özellikle supraglottik bölge (gırtlağın üst bölgesi) kanserlerinin oluşumunda etkin olan ikinci faktördür.Burada da etki günde tüketilen miktar ve alışkanlığın süresi ile doğru orantılıdır. Sigara alışkanlığı ile birlikte alkol alışkanlığının varlığı kanser riskini çok daha fazla arttırır.
Alkolün daha çok ses telinin üzerinde kalan supraglottik bölge kanserlerine, sigaranın ise ses tellerinin bulunduğu glottik bölge kanserlerine yol açtığı düşünülmektedir.
Mesleki maruziyet
, ağaç, mobilya, tekstil, metal, petrol, kimya sanayii kollarında çalışan ve bazı kimyasallara maruz kalmış kişilerde gırtlak kanseri riski artmaktadır.
Gastro-özafageal ve laringo-faringeal reflünün,
yani mide asitli özsuyunun gevşek olan mide üst kapakçığından sızarak yemek borusundan (ösefagus) yukarılara gırtlak, yutak bölgelerine ulaşması ve orada oluşturduğu kronik (süregen) tahrişinin kanser oluşumuna yol açabileceği düşünülmektedir. Sigara ve alkol alışkanlığı olmayan, mesleki maruziyetin söz konusu olmadığı kimi bireylerde gırtlak kanserinin gelişmesi reflü ile bu hastalık arasında bir ilişki olabileceğini düşündürmektedir.
HPV (Human Papilloma Virüs – İnsan Siğil Virüsü)
Tip 16 – 18, bademcik ve dil kökü kanserlerine yol açtığı iyi bilinen bir virüstür. Bu virüsün hipofarenks (alt yutak) ve larenks (gırtlak) kanserlerinin oluşumunda etkili olabileceğine dair şüpheler mevcuttur.
Bu virüsün kansere yol açmayan diğer tiplerinin çocuklarda ve erişkinlerde gırtlak ve ses telinde papillom adını alan siğilimsi iyi huylu tümörlere yol açtığı iyi bilinmektedir. Her ne kadar papillomların kansere dönüştüğü kanıtlanmamışsa da bu durum virüs üzerindeki şüpheleri arttırmaktadır.
Baş boyun bölgesi kanserleri ile uğraşan bir uzman olarak fark etmekteyim ki;
sigara içen çoğu insan kendilerine bir zarar gelmeyeceğini düşünmekte. Bu insanlar kimi zaman yoğun sigara tüketip uzun yıllar yaşayan tanıdıklarını örnek alıp kendilerini teselli ederler. Kanser, kansere yol açan etkenler ile ona karşı direnen vücudun bağışıklık sistemi ve hasar düzeltici mekanizmalar arasındaki savaşın kaybedilmesiyle ortaya çıkar. Bağışıklık sistemi ve kanser hücrelerinin oluşmasını engelleyici mekanizmalar, her bireyde aynı şekilde çalışmaz. Bağışıklık sistemi ve bu mekanizmalarda bir zaafiyet varsa, kanser hücreleri büyüme ve çoğalma şansı bulabilir ve hastalık ortaya çıkabilir. Bağışıklık sistemi ve kanser hücrelerinin oluşmasını engelleyici mekanizmaların çalışması kişiden kişiye değişiklik göstereceğinden, başkalarının yaşam sürelerini örnek alarak bu zararlı alışkanlığa devam etmek hata olacaktır. Kimi bireyler kötü alışkanlıklarına rağmen 90’lı yaşlara kadar nispeten sağlıkla gelebilirken kimileri 30’lu yaşlarda sigara ve alkole bağlı kanserlere yakalanabilmektedir. Özetle bu alışkanlıklardan uzak durmak pek çok kötü hastalığa karşı en etkili önlem olacaktır.
Gırtlak kanseri kimlerde daha sık görülür?
Gırtlak kanseri (larenks kanseri) tipik olarak 40 yaşından büyük erkeklerin hastalığıdır. Ancak 30’lu yaşlarda da ortaya çıkabilmektedir. Sigara ve alkole maruz kalınan süre uzadıkça gırtlak kanseri riski de artmaktadır. Bu hastalık kadınlarda daha nadir görülür. Yaklaşık 4 erkeğe 1 kadın hasta oranı söz konusudur. Artan sigara alışkanlığı, kadınlarda da bu hastalığın görülme sıklığını arttırmaktadır.
Gırtlak kanserlerinin oluşumundan kaçınmak mümkün mü?
Gırtlak kanserlerinin oluşum riskini azaltacağı düşünülen önlemler;
Tütün ürünlerinin tüketimini sonlandırmak,
Sigara dumanından uzak durmak,
Alkol tüketimini sınırlandırmak,
Çalışılan işte kimyasallara maruziyeti azaltan önlenmler almak,
Gırtlak Kanseri Ameliyatı
Gırtlak Kanseri Ameliyatı,
Gırtlak kanserinin tedavisinin kolaylıkla yapılabilmesi için erken tanı büyük önem taşımaktadır. Diğer önemli olan faktör ise gırtlağın hangi bölgesinde (supraglottik, glottik, subglottik) yer aldığıdır. Gırtlak kanserinin bulunduğu evre, özellikle boyunda bulunan lenf bezlerine yakın ya da uzak olan diğer organlara kanser hücrelerinin yaylımı tedavi sonucunu etkileyebilmektedir. Kişinin alkol tüketimi ve sigara kullanması genellikle gırtlak kanserine yakalanma riskinin başlıca nedenleridir. Eğer kişide meydana gelen ses kısıklığı 10-15 günden fazla sürmüş ise, mutlaka zaman kaybetmeden KBB doktoruna başvurmalıdır. Ayrıca kişide gelişen bir ses kısıklığının olmaması gırtlak kanserinin olmayacağı anlamına gelmemektedir. Çünkü gırtlak kanserinin ileri safhalarında ses kısıklıkları ortaya çıkabilmektedir.
Gırtlak Kanseri Ameliyatı Evresine Göre Nasıl Yapılır,
hastaya uygulanacak olan ameliyat çoğunlukla kanserin bulunduğu bölge ve evresine göre farklılık göstermektedir. Bu ameliyatı amacı gırtlak bölgesinde oluşan kanser durumunun tam olarak temizlenmesi ve hiç bir kalıntının kalmamasıdır. Özellikle hastanın doğal solunum yolundaki fonksiyonunu ve doğal sesini bozmadan cerrahi olarak yapılan ameliyattır. Fakat bütün kanser hastalıklarında ilk hedef bölgedeki kanserin tamamen temizlenmesidir. Fonksiyon durumu ise daha sonradan gelmektedir. Gırtlak kanseri ameliyatı genellikle sınırlı, bütün gırtlağın alınmasına yakın yönde ve gırtlağın bütünüyle alınması şeklinde değerlendirilmektedir.
Parsiyel Gırtlak Kanseri Ameliyatı,
gırtlak ameliyat esnasında bütünü ile alınır ve ses fonksiyonu ise, doğal yoldan olmadığı için nefes borusunun ön duvarına kalıcı olarak ağızlaştırıcı yerleştirilir. Bu durumda hastanın ağız yolundan ve burundan nefes alımı devre dışı bırakılır.
Parsiyel Larenjoktomi Gırtlak Ameliyatı,
bu durumunda ise, hastanın hem iyi hem de kötü olan ses fonksiyonu tamamen doğal olarak kalmaktadır. Ameliyat sırasında boğazın ön duvarında açılan geçici delik genellikle belli bir süre sonra kapatılır. Daha sonra hasta normal yoldan doğal olarak hem ağızdan hem de burundan solunum yapma şansına sahip olacaktır.
Subtotal Larenjektomi Gırtlak Ameliyatı,
bu ameliyat hastanın solunumdan daha çok, az miktarda da olsa kendi doğal ses fonksiyonunun kalması amacıyla yapılmaktadır. Çünkü hastanın solunum yapabilmesi genellikle total larenjoktomi şeklindeki kalıcı olan delikten yapılabilmektedir. Hastanın gırtlaktaki meydana gelen kanserin hem yerine hem de bulunduğu evreye göre farklı çeşitte yöntemler uygulanarak parsiyel larenjoktomi uygulanabilmektedir. Gırtlak kanseri ameliyatı sonrasında verilen örnekte eğer patoloji cerrahi sınırlarda bile olsa kanser hücresine rastlamış ise, yeniden ikinci ameliyat ile cerrahi genişletilerek uygulanmaktadır. Çoğunlukla meydana gelen bu durumda ise, hastaya radyoterapi uygulanması iyi bir seçenek olarak görülmektedir.
Gırtlak Ameliyatı ve Radyoterapisi Sonrası Nasıldır?
Larenks ve boyun ameliyatları sırası ve sonrası
şu özellikleri gösterir: Bu ameliyatları takiben hastaların kliniğini belirleyen, gırtlak cerahisinin genişliğidir. Zira boyun disseksiyonu girişimlerinin ameliyat sonrası süreçleri çok zahmetli değildir. Vakalar, ameliyatı takip eden gün hareketlendirilir, sargı ve drenler birkaç gün sonra çıkarılır, dikişler 7-8 gün sonra alınır. Ameliyat sonrasında solunum; trakeotomisiz normal yolla, geçici trakeotomi ile veya kalıcı trakeotomi ile sağlanır. Geçici trakeotomili vakalarda, trakeotomi delikleri, birkaç gün ila birkaç hafta arasında değişen süreleri takiben kapatılır. İstisnai olarak, süre uzayabilir ya da ilave girişimlere ihtiyaç olabilir. Kalıcı trakeotomili vakalar ise, bu deliği yaşam boyu muhafaza eder. Yutma fonksiyonu, gırtlağı tamamen alınan vakalarda kolayca sağlanır. Ancak bu hastalarda ameliyatı takip eden hafta içinde fistül, yani yutağın dikilen bölümünün kısmen açılmasıyla gıda ve sıvıların cilt altına ya da dışına kaçma olasılığı vardır. Fistül; baskılı sargı, açık takip veya sınırlı cerrahi müdahale yöntemleri ile tedavi edilir. Diğer taraftan gırtlağı kısmen alınmış vakalarda, aspirasyon yani gıda ve sıvıların akciğerlere kaçma problemi yüzünden, yutma fonksiyonunun sağlanması nisbeten uzun sürebilir. Ses fonksiyonunun durumu ise, gırtlağa yapılan cerrahi müdahalenin genişliğine göre değişir.
Alternatif cerrahi seçenekler sonrası,
yani mikroskopik-endoskopik-robotik rezeksiyon yöntemleri ve lazer-radyofrekans-koter rezeksiyon sistemleri ile yapılan girişimler sonrası klinik durum, yapılan girişimin genişliğine göre değişir. Bu girişimler genelde trakeotomisiz yapılır. Ameliyat sonrası problemler açık cerrahiden daha azdır. Ancak bu vakalarda açık yaralar, sekonder iyileşme denilen dokunun kendini tamir sürecine bırakıldığından, gırtlak içinin nihai yara iyileşmesi daha uzun sürer.
Larenks radyoterapisi sırası ve sonrası
şu özellikleri gösterir: Radyoterapi, seanslar halinde uygulanan tedavi kürlerinden oluşur. Radyoterapinin yan etkilerinin şiddeti; uygulanan ışınlamanın tipi, miktarı ve süresi ile orantılıdır. Bu tedavi yöntemi hücre çoğalmasını baskılayarak etki gösterdiğinden, yan etki olarak ciltte, mukozada ve gırtlakta geçici veya kalıcı değişiklikler oluşur. Gırtlak radyoterapisinde, geçici veya kalıcı ses kısıklığı ya da nefes alma güçlüğü gibi yan etkilerin oluşması olasılığı vardır. Mukozit, yani iç cilt iltihabi reaksiyonları ve buna bağlı ağızda-boğazda kuruma ise, radyoterapinin kaçınılmaz bir sonucudur. Radyoterapiye yanıt vermeyen veya tekrarlayan gırtlak kanserlerinde, salvaj larenjektomi denilen cerrahi kurtarıcı görev üstlenir. Fakat çoğu zaman hastaların gırtlaklarının tamamının alınması gerekir.
Larenks ameliyatını ve radyoterapisini takipeden süreç,
şu şekilde ifade edilebilir: Larenks kanserlerinin tamamen ortadan kalkması veya tekrarı, yapılan tedaviler kadar, tümörün kaynaklandığı gırtlak bölgesi, tümörün büyüklüğü, tümörün yayılması, tümörün habaset derecesi gibi faktörler ile bağlantılıdır. Tüm habis tümör vakalarında olduğu gibi, gırtlak kanseri tedavisi görmüş hastalar, yaklaşık 10 yıl süresince klinik ve ihtiyaç halinde görüntüleme ve laboratuar yöntemleri ile takip altında tutulur. Larenks açık ve kapalı ameliyatları ile larenks radyoterapisi ve kemoradyoterapisi, kazanç-risk-kayıp kavramları açısından bir bütün olarak değerlendirildiğinde; ihtiyaç oluşması durumunda, olası çeşitli yan etkilere karşın hayat kurtarıcı, vazgeçilemiyecek önemde girişimlerdir.
Reflü var ise tedavisi yoluna gitmek,
Genel olarak sağlıklı beslenmek ve fiziksel aktivitelerde bulunmak
olarak sıralanabilir.
Gırtlak Kanseri Ameliyatı Sonrası
Çok erken veerken evre larenks kanseri ameliyatı sonrası dönemde yapılan ameliyatın genişliğine bağlı olarak 1-2 günden bir haftaya kadar hastanede kalış dönemi olabilmektedir. Eğer trakeotomi (boyun ön kısmına delik) açılmışsa taburculuk için genellikle onun kapatılması ve hastanın rahat yutabilir hale gelmesi beklenir.
Geç evre ve çok geç evre gırtlak kanseri hastalarının ameliyatları da, hastanede yatış süreleri de daha uzun olacaktır. Hastalar yaraları iyileştikten, rahat yutabilir hale geldikten sonra evine gönderilmektedir. Bu süre bazen birkaç haftayı bulabilmektedir. Hastalığı ilerlemiş hastaların tedavisi radyoterapi ve kemoterapi yapılmadan tamamlanmış sayılmaz. Gırtlaksız kalan hastalarda iyileştikten sonra sıra ses protezi veya başka yöntemlerle konuşmaya gelmektedir. Gırtlağının tamamı alınması gereken hastalarda ses protezi uygulaması gırtlak ameliyatı sırasında veya ilerleyen günlerde olabilmektedir.
Ses kısıklığı veya gırtlak tamamen alındıysa ses çıkaramama, koku almada azalma
Boyundaki ameliyat kesisi izinin aşırı yara dokusu gelişimi ile iyileşmesi
Boyun cildinde sertleşme, boyun ve omuz ağrıları
Ameliyat sonrası dönemde yutma ile ilgili güçlükler
Kanama ve kan transfüzyonu ve ona bağlı riskler
Yüz sinirinin alt dudak, dudak köşesine giden dalının zarar görmesine bağlı olarak yüzde gülümsemeyle ortaya çıkan asimetri
Ameliyat sahasında iltihap
Yara yerinden tükürük gelmesi
Ameliyat sırasında ve sonrasında kalp rahatsızlıkları, koroner damarlarda tıkanmalara bağlı kalp krizleri
Ameliyat sırasında ve sonrasında beyin damarlarında tıkanıklıklar, felç riski
Gırtlak kanseri nedeni ile gırtlağının tamamı alınan bir hastanın bir daha konuşabilmesi mümkün mü?
Gırtlak kanserlerinde her zaman gırtlağın tamamı alınmaz bazen kanserli dokunun yaygınlık derecesine göre sesi korumak amacıyla gırtlağın bir kısmı alınabilir. Böylelikle hasta hiçbir özel yöntem ve aygıtlara gerek duymadan konuşabilir. Ancak gırtlağın tamamı alınan hastalarda da hiçbir proteze gerek kalmadan hasta yemek borusuyla konuşmayı öğrenebilir. Buradaki esas olan şey geğirme sesinin kontrol edilmesidir. Birkaç seans terapi ile eğitim verilmelidir. En ideal yöntem budur ancak öğrenilmesi her hasta için mümkün olmamaktadır. Bunu başaramayan hastalar, özel bir elektronik aleti boynuna değdirerek konuşabilir. Başka bir yöntemde ameliyat sırasında veya sonrasında “konuşma protezi” denen özel aygıtların boğazdaki deliğin (trakeostoma) çeperine takılması ile hastaların konuşması sağlanabilir. Bu yöntemlerde cihazlarla ilgili problemler zamanla görülmektedir. Bu yöntemlerin hiçbiri ile de hastanın eski sağlıklı doğal sesini elde etmek mümkün değildir.
Gırtlak kanserinde konuşma fonksiyonunun sağlanması
Gırtlak kanseri, çoğu zaman ses kısıklığı yaparak erken bulgu veren ve bu nedenle erken saptanabilen kötü huylu bir hastalıktır. Gırtlak kanserinin bir başka özelliği ise, gırtlağı oluşturan yapıların tümörün yayılım hızını sınırlandırmasıdır. Gırtlak kanseri, bu iki özelliğinden dolayı solunum yollarının diğer kötü huylu tümörlerine göre tedavi ve yaşam süresi açısından daha iyi sonuçlar vermektedir.
Gırtlağın tamamının alınması gırtlak kanserlerinin yaklaşık % 15’inde gerekmektedir. Gırtlak kanserinin en önemli tedavi şekli cerrahidir. Ses teli tümörlerinde cerrahinin yanında ışın tedavisi de bir alternatiftir. Ancak son yıllarda lazer kullanımının yaygınlaşması özellikle ses teli tümörleri için önemli bir alternatif oluşturmuştur. İleri evre tümörlerde ışın tedavisi cerrahiye ek olarak uygulanmaktadır. Gırtlağın önemli işlevlerinden biri, insanlar arasında iletişimi sağlayan konuşma sesini meydana getirmesidir. Son yıllarda konuşmayı korumak amacıyla kısmi gırtlak çıkarılması teknikleri uygulanmasına rağmen, ileri evrelerdeki tümörlerde gırtlağın tamamen alınması hâlâ ilk seçenek olarak karşımıza çıkmaktadır. Gırtlağın alınması hastalara yüksek oranda yaşam süresi sağlamakla birlikte hastaların büyük çoğunluğu konuşamamakta ve bu durumun yarattığı depresyonla yalnız bir yaşam sürdürmekteler.
Sosyal hayatları açısından ciddi sıkıntılar doğmakta ve toplumdan dışlanarak yalnızlığa terk edilmekteler. Tabii ki, gırtlağı alınan hastalar solunumlarını soluk borusunun boyun ön kısmına açılan bir deliğe bağlantı yapılmasıyla temin etmektedir. Bu durum da hastalarda belirgin sıkıntı yaratmaktadır. Temel amaç hastaların rahat konuşabilir hale gelmesini sağlamaktır. Bundan dolayı çeşitli arayışlar mevcuttur. Çeşitli cerrahi teknikler, cihazla konuşma ve yemek borusu konuşması gibi yöntemler çoğu zaman tatminkâr sonuçlar vermemiştir. Cerrahi teknikler sınırlı kullanılmaktadır. Cihazla konuşma, erken konuşabilme gibi bir avantaj sağlamasına rağmen el kullanmayı gerektirmesi ve monoton mekanik bir ses oluşturması nedeniyle hastaları ve etrafındakileri rahatsız etmektedir. Yemek borusu konuşmasını öğrenmek güç olduğu gibi, bu yolla konuşma şiddetinin ve başarısının düşük olduğunu bilmekteyiz.
Daha uzun süreyle konuşmak için hastanın çok fazla sayıda yutkunması gerekmektedir. Çünkü yemek borusunun kapasitesi oldukça düşüktür. Bunu çözmek amacıyla hava kapasitesi yüksek olan akciğerlerin kullanılması, hem konuşma süresinin hem de şiddetinin artmasını sağlayacaktır. Bundan dolayı ses protezleri gündeme gelmiştir. Ses protezi kimlere uygulanır? İleri evre tümör nedeniyle gırtlağı tamamen alınan hastalara ameliyat sırasında veya daha sonra ikincil olarak takılır.
-derlemedir.
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Bu mesajı
1
üye beğendi.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Cevapla
Kapat
Saat: 07:32
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...