Arama


_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
17 Nisan 2017       Mesaj #7
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

BİTKİ ÖRTÜSÜ VE HAYVAN VARLIĞI.


Türkiye, bitki türlerinin çeşitliliği ve sayısal çokluğuyla dikkati çeken bir ülkedir. Tür sayısı açısından tüm komşu ülkelerden daha zengin olan Türkiye’deki bitki türlerinin toplam sayısı yaklaşık 10 bindir. Karadeniz Bölgesi’nde kıyı boyunca uzanan dağ sıraları bol yağış alması nedeniyle gür bir orman örtüsüyle kaplıdır. Bu dağlar bitki katlarının oluşmasına da olanak verir. Burada genişyapraklı ağaçlar, genişyapraklılar ile iğneyapraklılann bir arada görüldüğü karışık ormanlar, daha yukarılarda iğneyapraklılar ve ormanların üst sının ötesinde de Alp tipi çayır katlan izlenir. Karadeniz Bölgesindeki ormanlann gürlüğü yağışın belli kesimlerde gösterdiği değişikliklere koşut olarak azalır ve çoğalır. Örneğin daha az yağış alan Samsun yöresinde Doğu Karadeniz Bölümü’ndeki bitki örtüsü zenginliğine rastlanmaz. Karadeniz ormanlannın devamı Marmara Bölgesi’ndeki dağlarda da görülür. Ege Bölgesi’ndeki dağlar ile Toroslar’da da orman örtüsü vardır; ama belli bir yüksekliğe kadar çıkan maki katından sonra başlar.

Toroslar’daki ormanlarda en çok kızıl çam, kara çam ve sedir gibi ağaçlara rastlanır. İç Anadolu Bölgesi kuraklık yüzünden neredeyse ormansızdır. Ormanlara yalnızca yüksek dağ yamaçlannda lekeler halinde rastlanır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde de durum aynıdır. Doğu Anadolu Bölgesi’nde orman yok denecek kadar azdır. Ülkenin büyük bir kesimini doğal bitki örtüsü açısından step görünümündeki alanlar kaplar. İlkbaharda yeşil renkli olan bu alanlar kısa bir süre sonra yeşilliklerini yitirerek sararır ve bütün yaz boyunca da böyle kalır. Bu görünüm İç Anadolu düzlüklerinde, Güneydoğu Anadolu’da, Doğu Anadolu’nun çukur alanlarında yaygındır. Türkiye’nin çeşitli yörelerinde rastlanan bu step görünümünün gerçek step mi, yoksa insanın ormanı tahribi sonucunda oluşmuş “antropojen step” mi olduğu tartışma konusudur. Kars ve Ardahan yaylalarında yeşilliğini yaz sonuna değin saklayabilen geniş çayır alanları vardır.

Türkiye’de 8 ayrı takımdan 114 yabanıl memeli hayvan türünün yaşadığı bilinir. Değişik yaşama ortamlarının bulunması yabanıl hayvan varlığını zenginleştiren bir etkendir. Ama aşırı avlanmadan büyük zarar gören birçok tür ya yok olmuş ya da son derece azalmıştır. Ortaçağda kulan (Asya yaban eşeği) ve aslan, yakın geçmişte ise kaplan gibi türlerin soyu tükenmiştir. Anadolu parsının çok az sayıda da olsa varlığını sürdürüp sürdürmediği tartışma konusudur. Dağ koyunu, alageyik, ceylan gibi bazı türler için özel koruma önlemleri alınmıştır.

Türkiye’de yaşadığı en iyi bilinen memeliler arasında kirpi, köstebek gibi böcekçiller; yarasalar, tavşanlar; sincap, sıçan, fare ve keme gibi kemiriciler; ayı, kurt, çakal, gelincik, kokarca, sansar ve yabankedisi gibi etçiller; ender olarak rastlanan Akdeniz foku gibi yüzgeçayaklılar; yabandomuzu, dağ keçisi ve geyik gibi çifttoynakhlar ile denizlerdeki yunus ve musurlar sayılabilir.

Türkiye’de görülen yerli ve göçmen kuş türlerinin sayısı 380 dolayındadır. Bunlar arasında en tanınmış olanlar dalgıçkuşlan, batağanlar, karabataklar, balıkçıllar, leylekler, kaşıkçıkuşlan, flamingolar, ördekler, kazlar; atmaca, şahin, akbaba gibi gündüz yırtıcı kuşlan; sülün, bıldırcın, kek-Uk ve turaç gibi tavuksular, turna, toy ve yelve türleri; martılar, güvercinler, baykuşlar, ağaçkakanlar; kırlangıç, ötleğen, ardıç kuşu, çalıkuşu, bülbül, kara bakal, ispinoz, serçe, karga ve saksağan gibi ötücükuşlardır.

Ülke sürüngenler (kaplumbağa, kertenkele ve yılan) ile amfibyumlar (kurbağa ve çörel) açısından da zengindir.

Türkiye’yi kuşatan denizlerde akya, barbunya, dilbalığı, gümüş, hamsi, hani, istavrit, izmarit, kalkan balığı, karagöz, kefal, kırlangıç, kolyoz, levrek, lüfer, mercan, mezgit, orkinos, palamut, sar dalya, tekir ve uskumru gibi sofra balıklan; köpekbalığı ve vatoz gibi kıkırdaklıbalıklar; ahtapot ve kalamar gibi kafadanayaklilar; ıstakoz ve karides gibi kabuklular; midye ve istiridye gibi çiftçenetliler yaşar. Tatlı sularda bol miktarda alabalık, sazan, sudak ve turnaya rastlanır.

DOĞAL KAYNAKLARIN KULLANIMI.


Bitkisel üretim. Ülkedeki ekim alanlarının büyük bir bölümünü tahıl tarlaları oluşturur. Tahıl türleri arasında da hemen her zaman buğday başta gelir. 1989’da tahıl ekilen 13,7 milyon hektar genişliğindeki tarlaların 9,4 milyon hektarı buğdaya ayrılmıştı. Aynı yıl bu tarlalarda yapılan buğday üretimi ise 16,2 milyon tondu. Türkiye’nin hemen tüm bölgelerinde buğday ekimi yapılır. Yalnızca yazlan yağmurlu geçen Karadeniz Bölgesi’ nin kıyı kesiminde buğdayın yerini mısır alır. Kumu fazla kireci az olan topraklarda buğday yerine çavdar, Doğu Anadolu Bölgesi’nin yazları kısa süren yüksek platolarında da daha çok arpa ekilir. Buğday üretiminde bölgeler arasındaki en büyük pay, İç Anadolu’ya düşer. Bu bölgede de buğday üretimi bakımından Konya ili başta gelir. Tahıl ürünleri arasında arpa ikinci sırayı alır. 1989’da 3,4 milyon hektarlık arpa ekim alanlarından elde edilen ürün 4,5 milyon tondu. Eskişehir ilinde olduğu gibi, yüksek nitelikli biralık arpa yetiştirmek amacıyla bazı yörelerdeki kaliteli buğday ekim topraklarında arpa üretimi yapılır. Daha çok at yemi olarak kullanılan yulaf, zengin toprak aramadığı gibi, yazlan hem nemli ve serin, hem de kuru ve sıcak bölgelerde yetişebilir. 1989’da 140 bin hektarlık bir alanda yapılan yulaf ekiminden elde edilen ürün miktarı 216 bin tondu. Mısır üretim ve ekim alanı açısından tahıllar arasında buğday ve arpadan sonra üçüncü sırada yer alır. Yazları yağışlı iklime çok iyi uyum gösterir. En çok Karadeniz Bölgesi’nin kıyı kesiminde yetiştirilir. 1989’da 510 bin hektarda yapılan mısır üretimi 2 milyon tondu.

Yoğun biçimde emek isteyen pirinç üretimi, ekim alanlarının sürekli olarak su altında bulunması gerektiğinden gerilemektedir. 1989’da 66 bin hektarlık bir alanda pirinç ekimi yapılmış ve 198 bin ton ürün elde edilmişti.

Sebzeler arasında baklagiller ekimi Türkiye’de eskiden beri oldukça önemli bir yer tutar. Baklagiller arasında en çok ekilenler mercimek, 'nohut ve fasulyedir. Bunları bakla ve bezelye izler. Fasulyenin çok geniş ve dağınık bir yetişme alanı vardır. Nohut en çok İç Anadolu Bölgesi ile çevresinde, bakla daha çok batı kesimde ve özellikle Balıkesir ile Çanakkale yörelerinde, mercimek ise en çok Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yetiştirilir.

Patates ekim alanları son yıllarda çok genişlemiştir. 1928’de yalnızca 50 bin ton olan patates üretimi 1950’de 500 bin tona, 1989’da ise 4 milyon tona ulaşmıştır.

Sanayi bitkilerinden pamuk, keten, susam, haşhaş ve tütün Türkiye’de eskiden beri ekilir. I. Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda Türkiye’de bazı fabrikaların kurulmaya başlaması yeni sanayi bitkilerinin yetiştirilmesine yol açtı. Şeker pancarı, ayçiçeği ve çay gibi bitkilerin ülkeye girmesi bu gelişmenin sonucudur. 1989’da 353.490 hektar alanda yapılan şeker pancarı ekimi sonucunda elde edilen ürün miktarı 10,9 milyon tondu.

Pamuk üretimi daha çok Akdeniz ve Ege bölgelerinde yapılır. Sanayi bitkileri arasında şeker pancarı üretim açısından, pamuk ise ekim alanı açısından ilk sırayı alır.

1989’da pamuk ekilen 725 bin hektar alandan elde edilen ürün miktan 617 tondu. 1989’daki üretim miktan 269.888 ton olan tütün daha çok Ege, Marmara ve Karadeniz bölgelerinde yetiştirilir. Yağlı tohumlar arasında ekim alanı (1989 770.000 ha) ve üretim (1989’da 1,25 milyon ton) açısından ilk sırayı alan ayçiçeği daha çok Marmara Böl- gesi’nde yetiştirilir. Ekim alanı (1989’da 97.600 ha) açısından üçüncü sırada yer alan susam (1989’da 37 bm ton), genellikle Güneydoğu Anadolu ile Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinde üretilir. Daha çok Akdeniz Bölgesi’nde yetiştirilen soyanın 1989’daki üretim miktarı 161 bin tondu.

Zeytinliklerin büyük bölümü batıdaki bölgelerdedir. Türkiye’de en çok yağlık zeytin yetiştirilen alan Edremit Körfezi kıyılandır. Sofralık zeytinler ise özellikle Marmara Denizinin güney kıyılanndaki Gemlik, Mudanya ve Erdek yörelerinde yetiştirilir.

Bitkisel üretimin önemli dallanndan biri de meyveciliktir. Ege, Marmara ve Akdeniz bölgeleri başta olmak üzere hemen tüm bölgelerde üzüm yetiştirilir. İncir Ege Bölgesi’nin, fındık ise Karadeniz Bölgesi’nin tanıtıcı ürünleri arasında yer alan ve dış ticarete konu olan meyvelerdir. Turunçgiller esas olarak Akdeniz Bölgesi’nde yetişir. Ege Bölgesi’nin özellikle güney kıyılarında turunçgil üretimi yapıldığı gibi, Doğu Karadeniz Bölümü’nde de çok az miktarda turunçgil yetiştirilir. Ülkenin çeşitli yörelerinde ceviz, badem, kayısı, şeftali, armut, ayva, kiraz, vişne gibi çeşitli orta iklim meyveleri yetiştirilir. Çilek üretim alanları son yıllarda önemli ölçüde genişlemiştir. Akdeniz Bölgesi’nin orta kesimindeki kıyı şeridinde muz üretimi yapılır.

Hayvancılık. Türkiye hayvancılık açısından zengin bir potansiyele sahiptir. Yüzey şekilleri ile iklim koşullarının bitkisel üretimi kısıtladığı bölgelerde yaşayanlar geçimlerini daha çok hayvancılıktan sağlar. İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki geniş çayır ve otlaklar Türkiye’nin başlıca hayvancılık alanlarıdır. Modern yöntemlerin kullanılışı yeterince yaygınlaşmayan Türkiye’de hayvancılık, daha çok geleneksel yöntemlerle yapılır. Bu nedenle elde edilen hayvansal ürünlerde genel üretim miktan ve verim hayvancılığın gelişmiş olduğu ülkelere göre oldukça azdır.

Devlet İstatistik Enstitüsü’nün (DİE) verilerine göre 1989’da Türkiye’nin hayvan varlığı şöyleydi: 43,647 milyon koyun, 12,173 milyon sığır, 10,328 milyon kıl keçisi, 1,428 milyon Ankara keçisi, 428 bin manda, 1,084 milyon eşek, 545 bin at, 210 bin katır, 8 bin domuz, 2 bin deve. Aynı kurumun 1989’ daki verilerine göre 64,078 milyon tavuk ve 3,101 milyon hindi bulunan Türkiye’de 3,081 milyon adet an kovanı ile 80 bin kadar da açılmış ipekböceği kutusu vardı. Son yıllarda tanmın ekonomideki payının azalmasına bağlı olarak hayvan sayısıyla hayvansal ürünlerin miktarlannda belirli bir düşme olduğu gözlenmektedir. Örneğin 1984’te 60 milyonu aşan tavuk sayısı 1987’de 58 milyona, 1984’te yaklaşık 364 bin ton olan kırmızı et üretimi 1987’de 300 bin tonun altına düşmüştür. 1984’te elde edilen süt miktan 4,379 milyon ton, yapağı miktarı 51 bin ton, kıl miktan 6,6 bin ton, tiftik miktan da 3,2 bin tondu. Öteki hayvansal ürünlere ait miktarlar 1989’da şöyleydi: 16,649 milyon adet çeşitli deri, 544,4 bin ton kırmızı et, 6,778 milyar adet yumurta, 40.180 ton bal, 2,3 bin ton balmumu ve 1.841 ton yaş koza.

Balıkçılık. Birbirinden çok farklı denizlerle çevrilen, tatlı ve tuzlu gölleriyle akarsuları bulunan Türkiye zengin bir su ürünü potansiyeline sahiptir. DİE verilerine göre 1986’da dünyada kişi başına düşen yıllık balık miktan 18,6 kg iken aynı yıl bu miktar Türkiye’de 11,4 kg idi. Birçok ülkenin denize kıyışı olmamasına karşın, Türkiye ortalamasının dünya ortalamasının altında kalması bu zengin potansiyelin gerektiği gibi değerlendirilmediğini gösterir. Üstelik Türkiye’de balıkçılığın tarihi çok eskilere dayanır. Örneğin günümüzde Batı Karadeniz Bölümü’nün en büyük kenti olan Zonguldak), 19. yüzyıl başında Üzülmez Deresi ağzında kurulmuş birkaç haneden oluşan küçük bir balıkçı köyüydü.

DİE’nin 1989’a ait verilerine göre Türkiye’de avlanan su ürünlerinin miktarları şöyleydi: 361.770 ton deniz balığı, 48.159 ton öteki deniz ürünleri, 42.833 ton tatlı su ürünü ve 4.356 ton kültür balığı. Önceki yıllar avlanan deniz balıklarının yarısından fazlasını hamsi oluştururdu. Oysa 1988’ den sonra ilk sıraya istavrit geçti. 1989’da deniz balıklarının 112.910 tonu istavrit (yüzde 31), 98.620 tonu hamsi (yüzde 27), 26.300 tonu kolyoz (yüzde 7) ve 25.871 tonu sardalyeden (yüzde 7) oluşuyordu. Balık dışında en çok üretimi yapılan deniz ürünü midye ve karidestir. 1985’te Türkiye deniz balığı üretiminde Doğu Karadeniz Bölümü’nün yüzde 58,5, Batı Karadeniz Bölümü’nün yüzde 28,5, Marmara Bölgesi’nin yüzde 7, Ege Bölgesi’nin yüzde 4 ve Akdeniz Bölgesi’nin de yüzde 2 payı vardı. Deniz ürünleri arasında ekonomik değer açısından önemli bir yeri olan sünger, günümüzde yalnızca Bodrum ile Marmaris açıklarında az miktarda avlanır.

Türkiye tatlı su ürünleri avcılığında yüzde 38’lik bir payı olan sazan (1989’da 16.156 ton) ilk sırayı alır. Bunu 1.397 tonla alabalık (yüzde 3) ve 1.154 tonla karabalık izler. Tatlı su balıkçılığında akarsu ağızlan ile bazı göllerin fazla sularını denize boşaltan gideğenlerin ayrı bir yeri vardır. Kızılırmak ile Yeşilırmak ağzından giren mersinbalıkları ve Akdeniz’den Köyceğiz Gölüne doğru Dalyan Çayı olarak bilinen gideğene giren kefallar, buralarda kurulan dalyanlarda tutularak balık yumurtası çıkanlır. Bazı gölleri denize bağlayan gideğenlere yumurtlamak için giren yılanbalığı gibi balıklar ise avlanmaktadır. Bazı doğal ve yapay göllerde yapay tohumlama yöntemiyle balık üretilir. Kurulan bazı gölet ve havuzlarda bu yöntemle yapılan kültür balıkçılığına tarla balıkçılığı da denir. Bu konuda çalışmalar yapan Orman Genel Müdürlüğü tarafından kurulmuş olan alabalık üretme istasyonlarının yıllık üretim kapasitesi 1,8 milyon, aynalı sazan üretme istasyonlarının yıllık üretim kapasitesi de 1,1 milyon adettir (1985).

Türkiye’de hem deniz, hem de tatlı su balıkçılığında karşılaşılan en önemli sorun, zaman zaman katliam boyutlarına ulaşan aşın avlanma ile deniz ve göl sulannın kirlenmesidir. Karadeniz Bölgesi’nde kurulan balık unu ve balıkyağı tesislerinde işlenmek üzere Karadeniz’de hamsi ve yunus avcılığının yoğunlaşması, ihracat amacıyla Marmara Denizinde karides, kılıçbalığı ve orkinosun denetimsiz olarak aşın miktarda avlanması bu denizlerdeki canlı yaşamının dengesinin bozulmasına yol açmıştır. Buna sanayi ve kent atıklarıyla denizler, akarsular ve göllerin yoğun olarak kirlenmesi de eklenince son yıllarda balıkçılıkla geçinenleri yoksulluk tehlikesiyle karşı karşıya bırakan balık azalması olgusu ortaya çıkmıştır.

Ormancılık. Türkiye’deki ormanlar, ağaç türleri açısından oldukça zengindir. İğne yapraklılar başta kızıl çam olmak üzere sırasıyla kara çam, san çam, göknar, ladin, ardıç, sedir ve fıstık çamından oluşur. Geniş- yapraklılann başlıcalan ise kayın, meşe, kızılağaç, kestane, gürgen, dişbudak, okaliptüs ve sığladır. Genişyapraklılardan oluşan koru ormanlannda kayınlar, baltalık ormanlarda meşeler geniş alanlar kaplar. Bu alanlarda iğneyapraklılarla geniş yapraklılar yer yer saf olarak ve bazı kesimlerde de hem birbirleri hem de kendi aralannda kanşık ormanlar oluşturur.

Türkiye’de ormancılık çalışmaları Orman Bakanlığı bünyesindeki genel müdürlükler tarafından yürütülür. Bunlar arasında yer alan Orman Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre ülkedeki toplam orman alam 20.199.296 hektardır (1990). Buna göre ormanlar Türkiye yüzölçümünün yüzde 25,9’unu kaplar. Ama bu ormanların yüzde 56,2’sini oluşturan 11.342.839 hektarı bozuk ve verimsizdir. Bu da Türkiye’de verimli orman alanının yalnızca 8.856.457 hektar olduğunu gösterir (toplam orman alanının yüzde 43,8’i). Verimli orman alam Türkiye yüzeyinde yüzde 11,4’lük bir yer tutar. Ülkedeki tüm ormanların yüzde 97,2’si üretim, yüzde 1,5’i koruma ve yüzde 1,3’ü de ulusal park alam olarak değerlendirilmektedir.

Türkiye’deki orman alanlarının yüzde 99,8’i devlet mülkiyetindedir. Bu ormanlarda verimli ve verimsiz olmak üzere 813 milyon m3 koru ve 163,2 milyon ster baltalık ağaç serveti vardır.

1991’de ülke çapında elde edilen asli orman ürünlerinin yaklaşık miktarları şöyleydi: 4,6 milyon m3 tomruk, 99 bin m3 tel direği, 485 bin m3 maden direği, 780 bin m3 sanayi odunu, 1 milyon m? kâğıtlık odun, 1,6 milyon m3 lif-yonga ve 21 milyon ton yakacak odun. Yakacak odunun Türkiye’deki birincil enerji kaynakları arasında yüzde 12,1’lik bir payı vardır (petrol ürünleri yüzde 43,8, linyit yüzde 31,1). Yasadışı üretimle birlikte yakacak odun üretiminin 10 milyon tonu bulduğu sanılmaktadır. İkincil orman ürünlerinin 1989’daki üretim miktarları şöyleydi: 8.720 ton sırık, 5.292 ton çıra, 3.646 ton defne yaprağı, 1.758 ton çubuk, 718 ton recine, 109 ton çalı, 52 ton şimşir ve 3 ton sığla yağı. 1990’ a Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü’ne bağlı 172 fidanlıkta 638 milyon fidan üretilmiş ve dağıtılmıştır. Ülke gereksinmesinin karşılanamamasma bağlı olarak son yıllarda önemli miktarda orman ürünü ithalatı yapılmaktadır. 1991’de 1,1 milyon ton tomruk ithal edilmiş, ihracat ise 10 bin tonda kalmıştır.

Yabanıl yaşamı koruma alanları ve ulusal parklar. Yabanıl bitki ve hayvan varlıklarının korunması, geliştirilmesi, doğal ve kültürel değerlerin gözetilmesi amacıyla Türkiye’de birçok alan ayırt edilmiştir. Ülkenin çeşitli yörelerinde soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan ve ender olarak topluluk oluşturan bazı ekosistemler için kurulan 23 ayrı doğayı koruma alanı yaklaşık 40 bin hektarlık yer kaplar. Bunların başlıcalan İsparta’daki Sütçüler Sığla Ormanı, Kayseri’deki Sultansazlığı ve Kırklareli’ndeki Saka Gölü Longozu doğayı koruma alanlandır. Av hayvanlannın ve bunlann yaşadığı yörelerde yabanıl yaşamın korunup geliştirilmesi amacıyla 1987’ye değin yaklaşık 1,5 milyon hektarlık bir alanda kurulan av koruma ve üretme alanlannın sayısı 83’tür. Bunlardan başka 1985’te 27 ayrı yerde kurulmuş olan av üretme istasyonu vardı. Halkın açık havada dinlenme ve eğlenme gereksinmesini karşılamak amacıyla ülkenin çeşitli yörelerinde kurulmuş olan orman içi dinlenme yerlerinin sayısı 1987’de 338’e ulaşmıştı. Ülusal parkların sayısı ise 1993’te 23’tü. Bu alandaki çalışmalar ve düzenlemeler Milli Parklar ve Av Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü tarafından yürütülür.

Yeraltı kaynakları. Türkiye’ye kaynak oluşturacak cevher yatakları çeşit ve rezerv açısından zengin sayılmaz. Ülkedeki maden yatakları üç ana başlık altında incelenebilir. Bunlar metal cevherleri, sanayi hammaddeleri ve enerji hammaddeleridir.

Metal cevherleri arasında yer alan altınlı ve gümüşlü maden yataklarından yüksek tenörlü olanlar Balıkesir, Çanakkale, İzmir, Manisa ve Niğde illerindedir. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) verilerine göre bu yatakların ülkedeki rezerv toplamı 5,5 milyon tonu aşar. Başlıca alüminyum cevheri yatakları Adana, Antalya, Hatay, Konya, Malatya, Muğla ve Zonguldak illerindedir. Aynı verilere göre alüminyum cevherlerinin rezerv toplamı 462 milyon tondan çoktur. Yüksek tenörlü antimon cevherlerine rastlanan iller Niğde ve Tokat’tır. Bu cevherlerin rezerv toplamı ise yaklaşık 5,5 milyon tondur. Bakır-kurşun- çinko-pirit cevherleri daha çok Artvin, Balıkesir, Çanakkale, Elazığ, Giresun, Kastamonu, Kayseri, Kütahya, Malatya, Niğde, Sivas, Trabzon illerindedir ve ülke çapındaki rezerv toplamı 452 milyar ton kadardır. Türkiye’deki başlıca cıva yatakları Balıkesir, İzmir, Konya, Niğde ve Uşak’tadır. Cıva cevheri rezervleri toplamı yaklaşık 5 milyon tondur. Demir yatakları ülkede geniş bir yayılım gösterir. En önemli demir cevherlerine Adana, Aydın, Balıkesir, Bingöl, Elazığ, Erzincan, Kahramanmaraş, Kayseri, Kütahya, Malatya, Ordu ve Sivas illerinde rastlanır. Türkiye’deki demir cevherlerinin rezerv toplamı 2 milyar tondan çoktur. Türkiye’nin dünya çapında önem taşıyan krom cevheri yataklarından başlıcaları Adana, Bursa, Elazığ, Erzincan ve Muğla illerindedir. Krom cevherlerinin rezerv toplamı 26 milyon ton olarak hesaplanmıştır. Önemli cevherlerden biri olan manganez yataklarından başlıcalannın Artvin, Balıkesir, Erzincan, Gaziantep, Muğla, Sivas, Trabzon ve Zonguldak illerinde olduğu saptanmış olup rezerv toplamı 1,6 milyon tonu aşar. Manisa ilinde rastlanan nikel cevheri yataklarının rezerv toplamı 1 milyon tondur. Türkiye’deki en önemli tungsten cevheri yatakları Bursa ilindedir. Bu cevherin rezerv toplamı 17 milyon tonu aşar.

Türkiye’nin yeraltı kaynaklarından bir bölümünü oluşturan sanayi hammaddeleri alünit, asbest, barit, bentonit, bor mineralleri, çimento hammaddeleri, dişten, diatomit, dolomit, feldispat, flüorit, fosfat, grafit, jips, kaolin, kayatuzu, kil, kireçtaşı, kum, kuvarsit, kükürt, magnezit, mermer, mika, perlit, pirofillit, süngertaşı, sepiolit, talk, traverten, tuğla-kiremit hammaddesi, vermikülit ve zımparataşı cevherleridir. Bunlar arasında ülkenin dış ticareti açısından büyük ölçüde değer taşıyan başlıcalan bentonit, bor mineralleri, kaolin, magnezit, mermer, süngertaşı ve zımparataşıdır. Bentonit cevherlerine (rezerv toplamı 337 milyon ton) daha çok Ankara, Edime ve Tokat illerinde rastlanır. Yüksek tenörlü bor mineralleri yataklanndan (görünür rezerv toplamı 93 milyon ton) başlıcalan Bahkesir, Bursa, Eskişehir ve Kütahya illerindedir. En önemli kaolin yataklannın (rezerv toplamı yaklaşık 51 milyon ton) bulunduğu iller Bilecik, Bolu, Eskişehir, İstanbul, Kastamonu, Kütahya ve Konya’dır. Bilecik, Çankırı, Erzincan, Eskişehir, Konya, Kütahya, Muğla ve Sivas, ülkedeki önemli magnezit yataklannın (rezerv toplamı yaklaşık 113 milyon ton) yer aldığı illerdir. Rezerv toplamı 2 milyar m3 dolayında hesaplanan mermer yataklanndan başlıcalan Afyonkarahisar, Balıkesir, Bursa, Denizli, Giresun, İzmir, Kırklareli, Kırşehir, Kütahya, Muğla, Sivas, Tokat ve Yozgat illerindedir. Sünger- taşı yataklannın (rezerv toplamı yaklaşık 16 milyar m3) en kalitelilerinin bulunduğu iller Ağn, Ankara, Bitlis, Kayseri ve Van’dır. Türkiye’deki başlıca zımparataşı yataklan (rezerv toplamı yaklaşık 72 milyon ton) Aydın, Denizli ve Muğla’dadır.

MTA verilerine göre Türkiye’deki başlıca enerji hammaddeleri linyit, taşkömürü, bitümlü şist, toryum, uranyum ve petrol ile jeotermal kaynaklardır. Aynı kurum Türkiye’deki bu kaynakların rezerv toplamlarını linyit için yaklaşık 8 milyar ton, bitümlü şist için 2,2 milyon ton, toryum için 380 bin ton, uranyum için 4.600 ton, petrol için ise 57 milyon ton olarak belirtmektedir. Aynı verilere göre tümüne yakını Ereğli-Zonguldak Kömür Havzası’nda bulunan taşkömürü yataklarının toplam görünür rezervi 195,7 milyon tondur. MTA kaynaklanna göre daha çok Ege, Marmara ve İç Anadolu bölgelerinde yoğunlaşan jeotermal enerji potansiyelinin olası elektriksel kapasitesi 4.500 MW, olası termik kapasitesi ise 31.100 MW düzeyindedir.

MsXLabs.org & Ana Britannica
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.