Arama

Dünya Kentleri: Roma - Tek Mesaj #6

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
21 Nisan 2017       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM
ROMA
İtalya'nın başkenti, Lazio böl gesınin merkezi, 2 803 901 nüf. (1990)
Roma ılı (geniş bir şekilde kırsal alana taşar), 5 352 km, 3 777 996 nüf (1989)

COĞRAFYA

Aşıboyası renginde evleri, yeşil çamları, mavi göğü, uzun tarihinin bıraktığı izleri, canlılığı ve belli bir modernliğiyle renk cümbüşü içindeki Roma, dünyanın en güzel kentlerinden biridir Tevere kıyısında kurulan ünlü yedi tepeli alanı (Capitolium, Palatium, Aventino, ûuirinale, Viminale, Esquilino, Caşlius) kaplayan eski Roma, kendi alüvyon vadisi içinde (Campo Marzio) yayıldı ve papalık egemenliğinin sürdüğü yüzyıllarda bu vadiyle sınırlı kaldı. 1870'te genç İtalya’nın başkenti olunca hızlı bir gelişme içine girdi. Doğu yönünde, Albani dağlarından gelen bazalt akışlarının bitiş noktası olan Roma platosuna, batı yönünde ise ırmağın sağ kıyısındaki killi tepelere (monte Marıo, Primavalle) doğru yayıldı.

Yarımadada Kuzey ile Güney (Mezzogiorno) arasında sınır kenti olan Roma, Italyan bölgeleri üstünde, nüfus açısından büyümesini sağlayan belirli bir çekim kuvveti yarattı. 1940’a kadar nüfus artışının dörtte üçünden, 1940-1970 arasında ise yarıdan fazlası göç olayından kaynaklandı (yıllık artış oranı % 3); Güney’in Roma nüfusuna katkısı Kuzey’e göre giderek fazlalaştı. 1971'den beri, yalnızca doğumdan kaynaklanan artış hızı belirgin biçimde yavaşladı (yılda % 0,5); ters yönde gelişmeye başlayan göç hareketi nüfusu yirmi kadar komşu kent lere (Frascati, Tivoli, Aprilia vb.) akıttı, bu yerlerin nüfusu yirmi yılda iki kattan faz la arttı.

Roma’nın iktisadi hayatında sanayi kesiminin payı (istihdamın % 23'ü) azdır. Tülketim maddeleri üretime dayanan sanay i (un fabrikası, bira fabrikası, yapı gereçleri, elektrikli aygıtlar, hazırgiyim, matbaa, sinema) kentin doğusunda via Nomentanı ile via Latina arasında toplanmıştır Roma geleneksel olarak hizmet kesiminin ağırlıkta olduğu bir kenttir Siyası, adlı, ıktısadı iktidar organları kenti, ulusal düzeyde merkezi karar yeri (ûuirinale) haline getirildi. Bir üniversite kenti olan Roma edebiyat, tiyatro ve sinema merkezi; her yıl m ilyonlarca turisti çeken 2 000 yıllık tarihinin bıraktığı anıtsal zenginlikleriyle bir sinat başkentidir. Katolik hıristiyanlığın dünya çapındaki merkezi (Vatikan, Papalı devleti, ikili diplomatik temsil) olan yabancı akademileri (Villa Medici) ve ç eşitli uzmanlık dallarında uluslararası kuruluşları (FAO) barındırır. Leonardo da Vinçi havaalanından her yıl 12 milyon yolcu karşılaştırır.

Bütünüyle Aurelianus surlarıyla çevrili olan tarihi kent merkezinde (rioni) kentin görünümü geniş bir yelpaze içinde yer alır: bugüne kadar korunmuş birer arkeoloji köşesi olan antik forumlar, dar ortaçağ yolları ve çoğunlukla yayalara ayrılmış Rönesans döneminden kalma gösterişli meydanlarıyla Tevere kıvrımı ve Trastevere. XIX yy sonundan kalma Umbria mahalleleri. yemyeşil alanlar (Villa Borghese, Janıculum). Tevere’den kuzey-doğu'ya doğru surların öte tarafına kadar, Corso ve Tritone boyunca ve Capitolium ile porta Pia arasında önemli hizmet etkinlikleri (bakan lıklar, belediye, bankalar, şirket merkezleri, oteller, büyük mağazalar, ticaret merkezleri) sıralanır. Belirli bir yayılma sonucu 1960’lı yıllarda bakanlıklar ve resmi daireler kentin güney kesimindeki yeril EUR mahallesine doğru taşındı. Merkezin çevresinde yer alan modern mahalleler, iç içe halkalar şeklinde dizilmiştir. Monte Mario'nun eteği, Anıene ve bir demiryolu kavisiyle sınırlı olan ve bugün tenhalaşma yoluna giren iç halka, genellikle kuzeyde varlıklı Parioli'den, batıda değişik öğeler den oluşan Aurelıo'ya ve doğuda işçi semti Tiburtino'ya kadar genellikle ticaret ve çeşitli meslek grupları merkezlerinin çevrelediği bir dizi mahalle içerir. Sürekli büyüme içinde olan ve raccordo anulare otoyoluna kadar ilerleyen bir dış halka ise, hem quadraro ve Pietralata’da halka dönük inşaatlarla hem de özel spekülatif yol tarla (monte Mario, via Cassia), 1960’lı yıl larda kentte meydana gelen çok hızlı genişlemenin sonucudur; kuzeyin (Tordi Ouinto) ve güneyin (EUR) zengin mahalleleriyle, doğunun (San Basilıo, Alessandrıno) ve batının (Primavalle) halk mahalleleri arasındaki karşıtlık çarpıcıdır. 151 000 hektarlık belediye arazisinin 126 000 hektarını Roma’ya ayıran Campagna Romana çevre alanında eski çekirdekler gelişmiş (Ostia plajı, Fiumicino), yakın bir tada iş kaybına yol açmaktadır (150 000 işsiz).

TARİH

Roma'nın büyümesi (İ.Ö. Vlll.-ll. yy.)


Kıyıdan yaklaşık 30 km uzaklıkta kurulan Roma, birçok önari (Sabinler), hint avrupa (Latinler) ve etrüsk yerleşiminin birlemesinden (synoikismos) doğdu. Bu yerleşmeler, Etruria'yı Campania'ya (gemiciliğe daha yeni başlanan Tiber üzerindeki Sbulicius köprüsü) ve Orta Apennin'i kıyıya (tuz yolu) bağlayan iki büyük yolun kavşak noktasına egemen tepeler (Eskiler'e göre sol kıyıdaki yedi tepe [quirinale, Viminale Esquilinus, Caelius, Aventino, Capitolium, Palatium] ve bunlara eklemek gereken sağ kıyıdaki Janiculum, monte Mario vb.) üzerinde yer alıyordu. Efsaneye göre sınırları Romulus’un sapanıyla çizilen Roma quadrata, İ.Û. 753'te ırmağa egemen sarp Palatium tepesinde doğdu. Çok kalabalıklaşan nüfusu, kısa zamanda komşu tepeleri de yerleşime açtı (en yüksekleri olan Capitolium, lupiter'e adanan en önemli tapınma yeri durumuna geldi). Bu tepeler, sonradan akaçlanacak (Cloaca maxima) ve pazar yeri (Forum") durumuna gelecek bataklık ovacıklarla ayrılıyorlardı.

İ.Ö. VII. yy.'ın ikinci yarısından İ.Ö. 509'a kadar kente egemen olan Etrüskler'in, kentin ilk örgütlenişinde herhalde büyük bir rolleri vardı. Uzun bir surla korunan ve sırtını, iyi tahkim edilmiş bir kale olan Capitolium'a dayayan Roma, daha sonra etrüsk krallarını kovdu (509’a doğr.), Latium halklarına gücünü kabul ettirdi, ardından Galyalılar’ın saldırısına karşı koydu (İ.Ö. 390).

Ancak daha uzun bir süre iç bağlantıdan yoksun kaldı: yarattığı cumhuriyet kurumlan, kente ilk yerleşen ailelerden oluşan patriciusların elindeydi; sonradan gelen aileler plebi oluşturuyordu; bunlar eşit haklar elde etmek için iki yüzyıldan daha uzun bir süre savaşım verdiler (lex Hortensia, İ.Ö. 287).
Bunun üzerine, Roma Orta İtalya'nın en güçlü kenti durumuna geldi. Orta İtalya’nın büyük bir bölümünü ittifaklarla (foeı'Jus) kendine bağladıktan sonra Kartaca’yı yendi (Pön savaşları, İ.Ö. 264-146). Bir alsiniz devleti ve bir imparatorluk durumunu geldi, daha sonra tüm Akdeniz havzasını fethetti.

Antik dünyanın başkenti olarak Roma (İ.Ö. I. yy. - İ S. IV. yy).


Bu fetihler Roma'yı dönüşüme uğrattı, ilk köylü-asker nüfus tül endi; geçimlerinin sağlanması gereken bir çok yabancı geldi; yeni bir iş adamları sınıfı olan şövalyeler gelişti; hellen ve hellen istik uygarlıkların etkisi gitgide arttı. Romalılar dünyayı, Roma nın çevresinde döner ı ve yavaş yavaş Roma sitesinin tüm hak farına kavuşan değişik statülerdeki sitelerin bir federasyonu biçiminde örgütlediler.
Buna karşılık Roma dünyasının İ.S. II. yy.’a kadar gösterdiği sürekli büyüme, Roma halkının kendi egemen iktidarını bir imparatorun eline teslim etmesine yol aç tı (I. yy.'ın başı). Artık Roma devleti olmaktan çıkan Roma, gerçekte bir devletin başkentinden başka bir şey değildi. En parlak çağını yaşadığı Antoninuslar döneminde (İ.S. II. yy.) Roma, bazılarının nüfusunu 1 milyon olarak tahmin ettikleri çok büyük bir kent durumuna geldi. Yoksulların çokkatlı binalarda (insulae) üst üste yığıldıkları bu kentte, zenginler bahçelerle çevrili ve gerçek saraylar olan evlerde yaşıyorlardı. imparatorlar Palatium'da oturuyorlardı. Yoğun bir yol şebekesi, kenti imparatorluk eyaletlerine bağlıyordu. Deniz bağlantıları ve iaşe, Tevere ağzındaki Ostia limanından sağlanıyordu. Su, Apennin'den sukemerleriyie geliyordu.

Gereksinimleriyle özel magistratusların, kent ve annona praefectuslarının, vigillerin uğraştıkları kenti, Esquilinus üzerindeki kışlada oturan praetorlar gözetiyorlardı. Romalılar, her büyük imparatorun eski Cumhuriyet forumu yakınında diktirdiği anıtlar ve heykellerle süslenmiş çeşitli forumlarda bir araya geliyor, sık sık da ılıcalara gidiyorlardı. Seçkin tabaka, yargılamaların yapıl dığı bazilikalarda avukatların söylevlerini, recitationes salonlarında filozofların konferanslarını dinliyordu. Bu tabaka tiyatroda, sirkte, amfitiyatro dövüşlerinde (Flavianuslar'ın Colosseum'unda) ve büyük zafer geçit törenlerinde, geniş topluluklarla bir araya geliyordu. Sözkonusu geçit törenlerinde her imparator, askerlerinin, elde edilen tutsakların ve ganimetin başında bir zafer takının altından geçiyor ve Kutsal yol'dan Capitolium’a çıkarak jupiter’e şükranlarını sunuyordu. Dünyayı egemenliği altına alan Urbs (en üstün "Kent"), Doğu'nun ve Batı'nın insanlarını ve ürünlerini bir araya getirerek ve onların tanrılarına kucak açarak dünyanın birlik ve kaynaşmasını sağlamaya çalışıyor, Dea Roma adıyla kutsallaştırılan kent, bu birliği kendi öz tapması olan Roma ve Augustus tapması üzerinde kurmak istiyordu.

Ancak fetihlerin durması (i.S. II. yy.) ve Germenler ile Parthlar’ın sınırlar üzerindeki baskıları karşısında kent, Aurelianus surunun içine kapandı (çevresinin 18 837 m olan uzunluğu, bu surun engin büyüklüğünü göstermektedir); çok geçmeden, III. yy.’ın ikinci yarısında imparator, sınırlara yakın olmak için orada oturmaktan vazgeçmek zorunda kaldı. Constantinus 324’te İstanbul’u kurup oraya yerleşerek Roma’ya korkunç bir darbe indirdi.
Ad:  9.jpg
Gösterim: 375
Boyut:  197.1 KB
imparatorun varlığından yoksun kalan Roma, bunun üzerine Batı imparatorluğu (395-476) çerçevesi içinde çökmeye başladı ve bu çöküş Alarik önderliğindeki Vizigotlar (410), Geiserich önderliğindeki Vandallar (455) ve Ricimer önderliğindeki Süevler (472) tarafından yağmalanana kadar sürdü. Germenlerin kurbanı olan ve ostrogot kralı Totila ile iustinianos’un generali Belisarios arasındaki savaşın ödülü durumuna gelen Roma, bir ayı aşkın bir süreyle boşaltıldı (547).

Papalık'ın kuruluşu (IV.-VII. yy.)


Küçük küçük topluluklar biçiminde, kendileri için artık çok büyük olan kente dönüp yerleşen Romalılar, Ravenna'da oturan Bizans eksarhının yardımından da yoksun kaldılar. Bütün Batı'da olduğu gibi kentin piskoposu, kent yönetimini kendi eline aldı, Kilise'sinin büyük toprak mülkleri sayesinde kentin iaşesini sağladı ve olası istilacılar karşısına kendi gücünü çıkardı.

Oysa Roma piskoposu. Havarilerin başı Petrus’un ardılıydı. İsa’nın ölümünden az sonra Petrus, Paulus ile birlikte, hıristiyanlığı sokmak için Roma dünyasının başkentine gelmiş ve Neron döneminde martyrliğe katlanmıştı. Yahudi ve doğulu göçmen çevrelerden başlayarak hıristiyanlık, kıyımlara rağmen kentte belli bir gelişme göstermişti. Hıristiyanların, aralarından bazılarının (tituli) evlerinde toplandıkları, katakomplara sığındıkları ve ölülerini katakomplara gömdükleri iki uzun yüzyıllık ve genellikle gizli bir yaşamdan sonra hıristiyanlık, Constantinus ile birlikte ve imparatorun İstanbul’a yerleştiği, Batı’daki bütün ardıllarının başkent Ravenna'yı seçtikleri bir sırada, devlet dini durumuna geldi.

"Papa” olarak adlandırılan Roma piskoposu, bundan ötürü kentin başta gelen kişisi durumundaydı. Kendi katedrali olan San Giovanni in Laterano katedrali’nde oturuyordu. Kilise’sini, maddi işleri yürüten diyakosların yardımıyla ve küçük komşu kentlerin piskoposlar konseyleriyle eski bir titulus üzerine dayanan belli başlı çevre kiliselerinin başında bulunan rahipleri etrafında toplayarak yönetiyordu. Bu piskoposlar, bu rahipler ve bu diyakoslar, Roma kilisesi'nin kardinalleriydiler. Onların çabasıyla, gizli Kilise'nin ibadet ettiği evlerin bulundukları yerlerde ve pagan tapınaklarında birçok kilise yapıldı. Duvarların dışındaki Vatikan'da, aziz Petrus'un cesedinin gömülü olduğu söylenen mezarlıkta yapılan bazilika, bu kiliselerin en ünlüsüydü. Ama papa, kentteki ve dünyadaki eşsiz gücünü ancak Khalkedon konsili'nde (451) tüm hıristiyan kilisenin beş patriğinin en büyüğü olarak kabul edildiği ve Büyük Leo I, Attila'yı İtalya’dan çekilmeye ikna ettiği (452) zaman kazanabildi.

Got savaşları ertesinde, yakılıp yıkılan kenti, ancak papanın yeniden canlandı rabilmesini de bu sağladı. Bu papalardan biri ve romalı büyük devlet adamlarının sonuncusu olan Büyük Gregorius (590 -604), pagan Roma’nın mirasçısı olan hı- ristiyan Roma’yı, latin dünyasının manevi merkezi durumuna getirdi.

Ortaçağ'da yetke çatışmaları (VIII.XIV. yy)


Lombardlar'ın tehdidi karşısında papa, Kısa Pepin’i (754 ve 756) ve Charlemagne'ın (774) desteklerini sağladı ve Roma’nın başkenti olduğu Kilise Devletleri’nin kurulmasında bu hükümdarlar, papaya yardımda bulundular. Hıristiyan dünyasını yönetebilmek için papa Leo III, 25 aralık 800’de San Pietro bazilikasında Charlemagne’a imparatorluk tacı giydirerek güçlü bir sivil iktidarla birleşti. Tüm Ortaçağ boyunca üç güç (papa; başkenti Roma olan ve kendisine orada taç giydir- ten imparator ve geçmişteki saygınlığına dayanarak komün özerkliğini yeniden elde etmeye girişen “roma halkı”), kent üzerindeki yetkenin sahipliğini tartışmaya koyuldu. Bu tartışmalara, büyük rakip ailelerin ihtirasları da eklendi.

846’da Sicilya'dan gelen Sarazenler'in San Pietro ve Vatikan’ı yağmalamalarından sonra papa Leo IV, Tevere’den Trastevere'ye Sant'Angelo şatosu’na uzanan ve "Leo sltesi”nde Vatikan’ı kuşatan yeni bir sur yaptırdı. Bunun üzerine kent, bazı büyük ailelerin egemenliğine girdi (Theophylaktos ve Marozia; X. yy.'da Cresrnzi aileleri; XI. yy. başında Tusculum kontları) ve bu aileler kimi üyelerinin papalık makamına oturmasını zorla kabul ettirdiler.
imparator Otto I Roma üzerindeki imparatorluk vesayetini yeniden kurduysa da (962), eski anıtları kalelere dönüştüren ve Kilise'nin denetimi konusunda imparatorla çekişmeye girişen büyük aileleri etkisiz duruma getiremedi Ayrılık (1054) nede nıyle yetkisi yalnız latın dili konuşan hırıs tıyanlara indirgenen papa, Rahipleri ata ma kavgası sırasında imparatorluk ile anlaşmazlığa düştü. Bunun üzerine impa rator Heınrich IV Roma'yı ele geçirdi ve Gregorius Vll'yi Sant’Angelo şatosu'nda kuşattı. Kent, Roberto Guiscardo'nun yönettiği Normandlar tarafından geri alındı Bunlar papayı kurtardılarsa da Roma’yı yağmaladılar (1084) Lorraine ve Cluny manastırlarında başlayan reformcu harekete dayanan papa, Birinci haçlı seferi'nin başarısıyla yeni bir saygınlık kazandı ve bu saygınlık onu latin hıristiyanlığının manevi önderi durumuna getirerek imparatorun halk iddialarına karşı kent üzerindeki yetkisini koruyup sürdürmesini sağladı.

Beş kilise konsilinin toplantısına sahne olan (Laterano'da, 1123, 1139. 1179, 1215 ve 1512-1517) ve innocentius II döneminde Evrensel kilise’nin merkezi durumuna gelen Roma, aziz Petrus un ve aziz Paulus’un mezarları çev resine birçok hacı çekti ve onlar sayesinde önemini, ününü ve refahını yeniden kazandı, Ancak, bu refah yapay bir refahtı, çünkü malaryanın ıssızlaştırdığı bir kırın ortasında yer alan Romanin ne sanayisi, ne de ticareti vardı ve bankacıları ancak Papalık, sarayı ve hacılar sayesinde varlıklarını süpürebiliyorlardı Bundan ötürü 1143 te, Arnaldo da Brescıa’nın önderlik ettiği devrim sonucu bir Roma komününün kurulmasına rağmen (Frangipane, Pierleoni, Savelli, Conti, daha sonra Caetani, Orsini ve Colonna gibi büyük aileler bu komünün denetimim ele geçirmek için birbirlerine çekişiyorlardı) Roma halkının papalık vesayetinden kurtulmaya yönelik bazı girişimleri (Cola di Rienzo'nun yönettiği hareket, 1347), Roma nın papa karşısındaki iktisadı bağımlılığı nedeniyle ba şansızlığa uğradı 1300’de Bonifatius VIII’ in ihdas ettiği jübile, kentin iktisadi durumunu düzelttiyse de Papalık’ın Avignon’a taşınması (1309-1376), ardından Büyük ayrılık (1378 1417), Roma'yı zenginlik kaynaklarından yoksun bıraktı ve sürekli bir yıkıma uğrattı (nüfusu VI. yy.’daki düzeyine düştü) 1420’de Martinus V'in dönü şüyle birlikte Roma, yeniden Kilise nin başkenti durumuna geldi. Stefano Porcarı’nin yönettiği son halk hareketinin de Nicolaus V (1447-1455) tarafından ezilmesinden sonra, papanın yetkisine karşı çıkan kalmadı. Komünün başında gene seçilmiş bir senatör ve üç yönetici bulunmakla birlikte, gerçek iktidar Papalık vekil yardımcısı olan valinin elindeydi.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 2 Haziran 2017 22:49
SİLENTİUM EST AURUM