Roma'nın yeniden doğuşu (XV.-XVIII. yy).
Kent, papanın hıristiyan dünyanın bütün kiliselerinden aldığı vergiler sayesinde zenginleşti. Vatikan’da oturan papa, orada kendisi için şatafatlı bir saray yaptırdı. Nicolaus V, Vatikan kitaplığı bu sarayda kurdu; XV. yy sonunda Sixtus IV, ilk sanat yapıtları koleksiyonlarını bu sarayda topladı. Julius II Bramante, Michel- angelo ve Raffaello’yu oraya çağırdı ve XVI. yy. başında Roma'yı, Floransa'nın öncülük ettiği sanat Rönesansı'nın merkezi durumuna getirdi Papalık sekreterleri (Pogge), 1303'te kurulan üniversitesine rağmen henüz yemden bir düşünsel merkez durumuna gelememiş olan kentte bir hümanizm merkezi oluşturdular. Roma'nın Kari V birlikleri tarafından yağmalanmasından (1527) sonra papalar, baştan yaptırdıkları kente yeni bir görünüm kazandırdılar. Capitolium meydanı'nı yeniden düzenleyen Michelangelo, San Pietro bazilikası’da baştan yapmaya girişti. Kardinaller, saraylara saraylar kattılar (Farnese, Şansölyelik). Sixtus Öuintus'un (1585-1590) yeni anayollar açtırdığı ve çeşmeler yaptırttığı kent, dinin simgesi durumuna geldi. Gerçekten de, Trento konsilı’nden başlayarak Roma, kendini Protestan sapkınlığına karşı savaşımın merkezi olarak gösterdi Cizvitlere kucak açarak onları destekledi: Roma Engizisyonu ihdas edildi (1542), ignacio de Loyala öncülüğünde Collegıum Romanum kuruldu (1551), Karşı Reform kiliselerinin anaörneğı olan Gesü yapıldı. Bernini’nin mimarlı ğıyla barok sanat, parlak bir başarı kazandı.
Ancak Roma, papalık gelirleriyle ve ziyaretçilerinin katkılarıyla yaşayan bir saray ve yönetim kenti olarak kaldı. Sayıları özellikle kutsal yıllarda durmadan artan hacı lara (1600’de 210 000), yavaş yavaş avru palı sanatçılar da eklendi. AvrupalI sanatçılar için Roma gezisi, geleneksel bir eğitim öğesi durumuna geldi. AvrupalI uluslar Roma'da birbiri ardı sıra sanat akademileri kurdular. XVIII. yy. sonunda, nüfusu 150 000'i aşan kent, uluslararası bir merkez konumu kazandı.
Fransız işgali
Papalık restorasyonu ve Roma sorunu (1797-1870).
Fransız birliklerinin İtalya’ya girişi Roma’da bir devrime ve I Roma Cumhuriyeti’nin (1798-99) kurulmasına yol açtı. Napoleon I kenti işgal etti, papa Pius Vll'yi (1800-1823) mahpus tuttu ve Roma’ya özel bir statü verdi (Viyana senatus consultumu, 1809); özgür bir kent ve bir imparatorluk kenti olan Roma, böylece Fransız imparatorluğu’nun ikinci başkenti durumuna geldi. Bunun üzerine vali Tournon ve mimar Valadier, geniş bir şehircilik projesi tasarladılarsa da bu projenin ancak çok küçük bir bölümü gerçekleşti (Pincio, pıazza del Popolo).
Napoleon l’in devrilmesinden sonra geri dönen papa, çağdışı bir mutlakıyet kurdu, ancak 1848 devrimi bu mutlakıyeti ortadan kaldırdı. Yeni bir Roma Cumhuriyeti ilan edildi ve Roma, Risorgımento italyası'na verildi. Bu durum, Papalık'ın merkezi olan Roma nın, birleşme yolunda ilerleyen ve Roma’yı kendi başkenti yapması gereken İtalya devleti içindeki yeri sorununa yol açtı. Papanın, daha 1849’da Fransa tarafından yeniden kurulan ve Napoleon lll’ün birlikleri tarafından yapmacık bir biçimde sürdürülen (1860-1870) cismani iktidarı, Fransızlar’ın gidişiyle birlikte çöktü. Bunun üzerine Roma. İtalya krallığı'nın başkenti ve Ouirinale şatosu kralların konutu durumuna geldi (1870-71).
İtalya’nın başkenti Roma
1871 ’den başlayarak İtalya kralı, bakanları ve parlamentosu, Roma’ya yerleştiler. Bu oldubittiyi ka bul etmeyen papa, Vatikan’a çekilerek Roma diocesısini ve hıristiyanlığı yönetmeyi sürdürdü Bu iki kesiminin birbirini tanımazlıktan geldikleri kent, hızlı bir dönüşüm gösterdi. Demıryoluyla tüm İtalya'ya yeniden bağlandı ve gelen birçok göçmen, nüfusunu artırdı (nüfusu 1870 te 210 000’den 1900’de 450 000’e yükseldi). Ancak limandan yoksun ve çöl ortasında bir kent olduğu İçin, başlıca sanayisini matbaacılığın simgelediği bir yönetim merkezi olarak kaldı.
Birinci Dünya savaşı nın ertesinde, Roma'ya yürüyüş'le (28 ekim 1922) faşist dönem başladı Mussolini Roma'yı dünyada eski büyüklüğünün onu zorladığı rolü oynayan gençleşmiş bir İtalya nin beyni durumuna getirmek istedi (Antıkçağ ın belli başlı anıtlarını ortaya çıkarttırıp eski durumlarına getirtti). Laterano antlaşmaları (1929) ile, "Roma sorunu" bir çözüme bağlandı. Bu antlaşmalarla Vatikan Sitesi (44 ha), papa tarafından yönetilen hü kümran bir devlet durumuna geliyor ve buna karşılık papa da Roma'yı İtalya’nın başkenti olarak kabul ediyordu. Yönetimi Roma’da merkezleştiren faşizm, kent nüfusunun artmasına yol açtı (1941’de 1 400 000) ve kent, Roma sınırının dışında kurulan yeni mahalleler ve halk banliyöleriyle (borgate) daha da büyüdü.
1943’te İtalya ya çıkarma yapan müttefik orduların stratejik hedefi olan ve Al manlar tarafından yeniden işgal edilerek Gestapo’ya teslim edilen kent (tösse Ardeatine katliamı, 24 mart 1944), 4 haziran 1944’te kurtuldu. (İTALYA SEFERİ.)
ARKEOLOJİ VE SANAT İÖ. VIII. - İ.S. IV. yy. arasında antik Roma.
Geleneğe göre Roma’daki ilk yerle şim İ.Ö VIII. yy.’da bir grup latin tarafından iskân edilen Palatium' da kuruldu. Buna karşılık, Esquilinus dağında sabinalı bir topluluğun yaşadığına artık inanılmamaktadır. Etrüsk etkisiyle, İ.Ö. VII. yy.'da, önceleri nekropolis olarak kullanılan Forum çukuru akaçlanarak burası taş kaplı bir alana dönüştürüldü. İ.Ö. VI. yy.'da, Forum'un çevresinde, Capitolium'da (buradaki iupiter, iuno ve Minerva tapınağı büyük bir olasılıkla İ .Ö. 509'da yapıldı) ve forum boarium'da (S. Omobono kilisesi’ nin altındaki Fortuna ve Mater Matufa tapınakları), pişmiş toprak mimari bezeme öğeleriyle donatılmış büyük yapılar inşa edildi, ilk sur duvarı da bu dönemden kalmadır. Forumdaki başlıca tapınakların, Aventinus'taki (Aventino) Ceres ve Diana tapınaklarının (bunların ilki yunanlı ressamlar tarafından süslenmiştir), Prata Flaminia’daki Apollon tapınağı'nın geleneksel olarak İ.Ö. V. yy.'da kuruldukları söylenir ki bu tarih doğru kabul edilebilir. Ünlü Capitolium dişi kurdu da yaklaşık 500’e tarihlendirilmelidir.
İ.Ö. V. yy.’ın sonu ile IV. yy.'ın başında, 390'daki galya istilasıyla bir gerileme dönemi başladı (halbuki bu istila onarılamaz yıkımlara yol açmamıştı). İ.Ö. IV. yy.'da sur duvarı yeniden yapıldı. Roma’nın Samnitler'i yendiği, Campania ve Güney İtalya’ya egemen olduğu İ.Ö. IV. yy. sonlarında, zafer mimarlığı olarak adlandırılabilecek bir mimarlık tarzı ortaya çıktı. Muzaffer imparatorlarca, öncelikle Campo Marzio'nun güney kesiminde (Largo Argentina kutsal alanı) yaptırılan tapınakların sayısı arttı. İ.Ö. III. yy.'ın başından itibaren, yunanlı sanatçılar Etrüskler'i devre dışı bıraktı; yenilen kentlerden (272'de Taranto, 212'de Siracusa) getirilen sanat yapıtları Roma’daki tapınakları doldurmaya başladı; Fabius Pictor (İ.Ö. III. yy.'ın son yılları) gibi soylu kişiler, resimlerini yaptırmaktan çekinmediler.
Pön savaşları ve Doğu'nun fethinden sonra Roma, olağanüstü bir ekonomik güç haline geldi. Köle akını, mimarlık alanında, taş dolgunun bağlayıcı bir madde ile birlikte kullanımına dayanan bir devrime yol açtı; bu yöntem, İ.Ö. II. yy.’da, porticus Aemilia (Roma'nın Tevere üzerindeki liman tesislerinin ambar binaları) gibi devasa yapılar gerçekleştirmeye olanak sağladı. Buna karşılık kent, hiçbir genel plan olmaksızın gelişmesini sürdürdü.
Gerçek anlamdaki ilk şehircilik denemeleri İ.Ö. I. yy. imparator'ları tarafından yapıldı. Sulla'nın ortağı Caecilius Metellus, Capitolium’u yeniden inşa etti ve Tabularium'u yaptırarak Forum'un batı kesimini düzenledi. Pompeius, Campo Marzio'da Venüs Victrix tapınağı’nı, kendi tiyatrosunu ve bahçeleri çevreleyen revakları yaptırarak, dinlenmeye ayrılmış alanların ilk tutarlı düzenlenmesini gerçekleştirdi. Sezar. Tevere'nin yatağını değiştirerek, kente tümüyle yem bir biçim kazandırmak istiyordu; ne var ki, ancak eski ComitiurrT’un yerine, Venüs Genitrix tapınağı'nın yer aldığı kendi forumunu yaptırmaya zaman bulabildi.
Augustus yenilikçi şehircilik uygulamalarından vazgeçtiyse de çeşitli onarımlar yaptırdı ve çalışmaları belli bir düzen içinde sürdürdü; önce, Forum romanum’un kuzeyine kendi forumunu ekledi; Prata Flaminia bölgesinde Apollon tapınağı'nı yeniden yaptırdı ve Marcellus tiyatrosu'nu inşa ettirdi; Campo Marzio’nun kuzey kesiminde anıtmezarını ve Ara’ Patis) (yine aynı kesimde Agrippa, havuzlu geniş bir park, bir hamam ve ilk Pantheon'u [rotondasız] inşa etti), Palatium'da ise, kendi evini ve Apollon Actıanus tapınağı’nı yaptırdı. Tiberıus ve Claudius'nun zamanında inşaat faaliyetinde bir yavaşlama gö- rüldüyse de Neron, çalışmalara hız kazandırarak yeni bir kent kurmak istedi. Kentin merkezinde kendi sarayı (Domus aurea)
(Bakınız Neron) yer alıyordu, ciddi görünümlü saray yapıları, ortasında bir göl bulunan (Colosseum’un bugün bulunduğu yerde) parkla karşıtlık içindeydi. 64’teki yangında zarar gören mahalleler, güvenlik ve sağlık normları göz önünde tutularak yeniden yapılmıştı.
Flaviuslar geleneklere döndüler. Neron'un gölünün yerini Colosseum aldı; yeni yapılan bir sarayla Palatium tümüyle hükümdara ayrıldı; forum romanum ile Augustus forumu arasına iki yeni forum yapıldı (forum transitorıum ve Barış forumu).
Son büyük şehircilik çalışmaları Traianus ve Hadrianus dönemlerinde gerçekleştirildi; dev boyutlardaki Traianus forumu, Capitolium ile Ouırinale'yi birbirinden ayırarak, bu tepenin yamaçlarında büyük pazar yapılarıyla devam eder. Hadrianus tarafından Colosseum'un önüne yaptırılan, Venüs ve Roma’ya adanmış çifte tapınak, yunan dış görünümü ardında, tümüyle roma mimarlığına özgü tonoz ve absidaları bulunan bir tuğla mimarisi gizler. Daha sonra gelen imparatorların yaptırdıkları anıtlar arasında, yalnızca Caracalla ve Diocletlanus hamamları ile forum romanum'daki Maxentius bazilikası görkemli bir anıtsallığa ulaşmışlardır.
IV.-XIV. yy.'larda hıristiyan Roma
Constantinus'un yeni bir dini kabul etmesi, Roma'yı hıristiyanlaştırma isteğinin doğmasına yol açtı; bu istek, mimarlık alanında, kentteki ve dünyadaki kiliselere örnek oluşturan katedral S. Giovanni in Laterano (LATERANO MEYDANI) ve havarinin gömüldüğü yerde yükselen San Pietro gibi birkaç büyük bazilikanın yanı sıra, Constantinus'un kızının mezarı (S. Costanza) gibi merkezi planlı anıtmezarların yapılmasıyla kendini gösterdi, inşaat çalışmaları Büyük Theodosius ve oğulları zamanında (S. Paolo fuori le Mura, yaklş 385-400), hatta V. yy.'da, Vizigotlar kenti yağmalamalarından sonra da sürdü. Sıxtus III (432-440), Laterano'nun vaftizhanesinı genişletti ve S. Marıa Maggiore yı yaptırdı; böylece ilk kez bir Roma kilisesi Meryem Ana’ya adanmış oluyordu Sımplicius (468-483), S. Stefano Rotondo’yu yaptırdı. Mimarlık çalışmalarının yanı sıra mozaik sanatında da büyük bir gelişme görüldü; bu teknikle süslenmiş en eski absidalardan biri S. Pudenziana'dadır (395'e doğr.).
Kentin iustlnianos tarafından geri alınmasıyla (536) doğu etkileri ağır bastı. Doğu ile Batı arasındaki uyuşmazlık özellikle duvar süsleme sanatında ortaya çıkar Santi Coşmas Damlano'nun absidasındakl mozaiklerin (526-530) esas olarak hâlâ Roma özelliği taşımalarına karşın, S, Maria Antica'dakl freskler yer yer antlkçağ geleneğine, yer yer de blzans sanatına bağlanır Karolenjler dönemi, Satı'nın geri kalan bölümünde olduğu gibi Roma'da da bir "rönesans" özelliği taşıdı: papa Leo lll'ün Laterano'daki triolinlumu. görkemli mozaik dekorlarıyla S, Prassede, S, Ceciha ve S, Marla in Domnica kiliseleri, Bununla birlikte, siyasal ve iktisadi bunalımlar, bir konut darlığına ve kentin Tevere kıvrımının içine çekilmesine yol açtı Ancak, XI. yy.'ın sonundan itibaren yeni bir gelişme dönemi başladı. Bu gelişmenin kökeninde, erken hıristiyanlık dönemi geleneğine büyük İlgi duyan, Kllise’de reform yandaşı din adamı ve sivillerden oluşan bir grup yer alıyordu. XII. yy. boyunca ve XIII, yy.'ın başına kadar kimilerinde çarı kuleleri de bulunan birçok yeni bazilika yapıldı: S, Clemente, S. Marla in Tras- tevere, Santi ûuattro Coronatl (1100-1130) S Marla İn Cosmedin (1123'ten başlayarak), S Lorenzo fuori le Mura (1200'e doğr,), Aynı dönemde bir dizi manastır avlusu da ortaya çıktı (Santi Ouattro Coronati, S. Lorenzo fuori le Mura [1187-1191], S. Paolo fuori le Mura [1193-1228], S. Glovannl in Laterano [1220-1232]) Cosmatı ailesine bağlı sanatçılar plrçok mermer kakma süsleme gerçekleştirdi, özellikle de roma sanatı, absida mozaiği geleneğine gen döndü (S, Clemente, XII, yy., P Cavallinın yapıtı olan S, Marıa in Trastevere, XII, yy ve XIII yy, sonu), fresk sa nalındaysa, blzans örnekleri de göz önünde bulundurularak, sürekli bir çaba sonucunda Rönesans öncesi bir tarza ulaşıldı.
Rönesans döneminde Roma.
Roma'nın tek gotik kilisesi ulan S. Marıa sopra Minerva, 1280’e doğru domınlkenlerce yaptırıldı Roma'daki karışıklıklar, ardından papaların Avıgnon'a gitmeleri, kentin gelişiminde bir duraklamaya yol açtı. Nloolaus. V He (1447-1455) yeril bir dönem başladı Gerçekten de papa, harap bir durumda olan S. Pietro bazilikası'nı yeniden yaptır maya ve Vatikan'da Roma'dan bağımsız bir site oluşturmaya karar vermişti, Nicolaus V, mimarları Albertı ve B. Rossellino bu tasarıları gerçekleştiremeden öldüyse de, fikirleri Julius II (1503-1613) tarafından benimsendi. S. Pietro rönesans üslubu kilisenin modeli olacaktı; Bramante'nin başlattığı çalışmaları, Raffaello sürdürdü; ancak, İnşaatın uzun sürmesi sonucunda, bazilika, C. Maderno (cephe) ve Bernlni' nln katkılarıyla barok üslupta bir kiliseye dönüştü S. Pietro’nun en yetkin öğesi, Michelangelo'nun tasarladığı kubbedir Meydanı sınırlayan revakla Berninl, modern anlayıştaki İlk meydan düzenlemesini gerçekleştirecek ve Vatikan'a bir başkent görünümü kazandıracaktı. Küçük bir başyapıt olan San Pietro ın Montorio'daki Tempietto (1502), S. Maria della Pace manastır avlusu (1504), Belvedere'nin avlusu, S. Marla del Popolo'nun absidası ve Tribunali sarayı içinde yer alan S. Biagio della Pagnote de Bramante'nin ürünleridir. S. Eligio degli Orefici ve S. Maria del Popolo’daki Chigi capellası, Raffaello'nun planlarına göre yapıldı; capellanın tonoz mozaikleri, Raffaello'nun öğrencileri tarafından sanatçının desenlerine göre gerçekleştirildi.
Barok Roma
Yeni kurulan İsa birliği tarafından yaptırılan Gesü kilisesi, yeni üslubun haoercisi oldu. Yapımına 1568'de Vignola'nın başladığı kilise, kubbe ve cepheyi gerçekleştiren G. Della Porta tarafından 1584'te tamamlandı. Trento konsili'nde yararlar uyarınca, kardinal Alessandro Farnese, vaazı kolaylaştırmak amacıyla yapının tonozla örtülü tek bir şahından oluşmasını istemişti; Baciccia’nın yaptığı Isa'nın adının zaferi adlı freskler (1672-1679), barok resim sanatındaki ışık-gölge oyunları, kısaltım ve sotto in su etkilerinin doruk noktasını temsil eder. Bu arada D. Fontana, papa Sixtus V için, kenti güzelleştirmeye yönelik büyük çaplı çalışmalara girişmişti. Vignola, Della Porta ve Fontana'dan sonra gelen sanatçılarla Roma tam anlamıyla barok bir kent görünümünü kazandı. Cizvit Orazio Grassi'nin tasarladığı S. ignazio (1625 -1685) üç sahınlı bir kilisedir; rahip Pozzo’nun yaptığı süslemelerinin zenginliği ve perspektif oyunlarıyla ünlü olan bu yapı, sıkça taklit edilen tipik bir genç dönem Cizvit kilisesidir. Ûte yandan, Borromini'nin tasarladığı S. Carlo aile Ûuattro Fontane ile S. ivo alla Sapienza, şaşırtıcı zariflikleriyle, germen ülkeleri mimarlarının çoğunu büyülemiştir. Borromini, C. Rainaldi ile birlikte, piazza Navona'daki S. Agnese'yi de gerçekleştirmiştir. Roma barok sanatının bir başka ustası olan Pietric da Cortona, Santi Luca e Martina kilisesi’ni ve Barberini sarayı fresklerini yaptı. S. Giovanni in Laterano gibi eski kiliselerin büyük bir bölümü, yeni zevke uygun bir biçimde değiştirilerek tanınmaz bir hale getirildi.
Saray, villa ve çeşmeler
XVII. ve XVIII. yy.'larda kenti gezenler, sarayların bolluğu ve zenginliği karşısında şaşkınlığa düşüyorlardı; bu durum, bugün için de geçerlidir. 1455’e doğru kardinal Pietro Barbo (gelecekteki papa Paulus II) için yapılan Venedik sarayı (palazzo Venezia, eski Venedik elçiliği), elde kesin kanıt olmaksızın Alberti ve Rossellino'ya mal edilmiştir. Palazzo della Cancellaria ise (1489-1511) belki de A. Bregno'nun yapıtıdır (iç avluyu Bramante'nin yaptığı söylenir). Yapımına 1625'te Maderno ile Borromini'nin başladığı Barberini sarayı (Ulusal galeri) 1633'e doğru Bernini tarafından tamamlandı. Chigi sarayı'nın (Dışişleri bakanlığı) yapımına Della Porta başladı. Conservatori sarayı (palazzo dei Conservatori) ile karşısındaki musei Capitoloni Michelangelo'nun planlarına göre gerçekleştirildi. Farnese" sarayı'na 1514'e doğru Genç Sangallo tarafından başlandı; Michelangelo ise ikinci katı ve ünlü kornişi gerçekleştirdi. Bernini ve C. Fontana'nın yaptıkları (1650-1694) Montecitorio sarayı (Meclis binası), E. Basile tarafından 1903-1925 arasında genişletildi (özellikle Parlamento meydanı'na bakan cephe); meydana, Augustus döneminde Heliopolis’ten Roma'ya getirilmiş olan Psamtik I dikilitaşı dikildi. Massimo aile Colonne sarayı, Peruzzi'nin son yapıtıdır (1532-1536). Cumhurbaşkanlığı konutu olarak kullanılan Ouirinale sarayı’nın yapımına 1574'te Ponzio tarafından başlanmıştır; sarayın ana girişi Bernini'nin eseridir.
Villalar saraylarla yarışırlar, ancak bahçelerle çevrilmişlerdir Bunların en ünlüsü, Peruzzi’nin 1508-1511 arasında banker Chigi için yaptığı Farnesina'dır. (Rafaello'nun, il Sodoma'nın vb. ünlü resimleri). Doria Pamphili villası (1644), Bernini’nin rakibi heykelci Algardi’nin yapıtıdır. 1552’ den itibaren papa Julius III için inşa edilen Villa Giulia, mimarlık tarihinde bir dönüm noktasıdır; Vignola ve Ammanati'den başlayarak tüm manierismocular burada çalışmışlardır. Bugün Fransız akademisi'ni barındıran Villa Medici", A. Lippi’nin yaptığı (1540’a doğr.) bahçeye açılan loggiasıyla ünlüdür. 1613-1615 arasında güzel bir parkın ortasına inşa edilen Villa Borghese”nin palazzina'sında bugün aynı adla anılan bir galeri yer alır.
Roma çeşmeleri, kentin güzelliğine güzellik katar: Montecavallo meydanı’ndaki Dioscuri çeşmesi (heykeller, Sixtus IV döneminde Diocletianus hamamı’nda bulunmuştur); piazza Barberini'de bernini tarafından 1640'a doğru yapılan Triton çeşmesi; aynı sanatçının piazza Navona’daki Ouattro Fiumi çeşmesi; piazza di Spagna'da, Bernini'nin babasınca tasarlanan Kayık çeşmesi; N. Salvi'nin Trevi çeşmesi (1732-1762).
Anıtlar arasında, sırtına İ.O. VI. yy.'dan kalma küçük bir dikilitaş yerleştirilmiş Fil (Bernini’nin düşüncesidir ve XVII. yy.'da Ferrata tarafından gerçekleştirilmiştir) dikkati çeker.
Roma’daki şehircilik düzenlemeleri XIX. ve XX. yy.'lar boyunca gelişimini sürdürdü. Gerçekleştirilen işler arasında, Vittorio Emanuele II anıtının (G. Sacconi'nin yapıtı, 1884-1912), Capitolium tepesine tartışma götürür biçimde dikilmesi, daha yakın bir tarihte de, 1937’de Mussolini'nin isteği üzerine Marcello Piacentini’nin tasarladığı mahallesinin, başkentin güneyine 1950’den başlayarak kurulması (yönetim ve iş merkezi; Nervi'nin spor sarayı; çeşitli müzeler), sayılabilir.
Resim
Canlı bir müze olan Roma'da çok az sayıda romalı sanatçının çıkmış olması, şaşırtıcı, ancak kentin çekiciliğini ortaya koyan bir olgudur. S. Maria in Trastevere ve S. Cecilia’daki yapıtları yeniden keşfedilen Cavallini, bir istisnadır. Buna karşılık, Giotto'dan G. Reni’ye kadar, sanatsever papalar tarafından çağrılmış olan tüm büyük sanatçılar Roma'da etkinlik gösterdiler. Botticelli, Signorelli ve il Perugino, Sistina capellası’nın duvarlarını süslediler; Michelangelo ise, tonozları ve dipteki duvarı (Son yargı) resimledi. Nicolaus V döneminde, Fra Angelico bu papanın capellasını süsledi; Melozzo da Forli, Sixtus IV ve yeğenlerinin portrelerini ve Santi Apostoli kilisesindeki bugüne ancak bazı parçaları ulaşan hayranlık verici freskleri gerçekleştirdi. il Pinturicchio, Borgia'nın özel dairesini, Raffaello ve yardımcıları da Vatikan'daki salonları ve Loggiaları süsledi. Gerçek anlamda bir okul sayılamayacak olan Roma okulu ise, Raffaello, Michelangelo ve venedik resminin renklerini getiren S. Del Piombo'nun etkisiyle oluştu. Bu okulun en ayırtedici sanatçıları, Raffaello’nun izleyicileri G. Romano, G. F. Penni, Giovanni da Udine'dir. Manierismocu dekor anlayışı İtalya ve tüm Avrupa'ya Roma okulu sanatçılarıyla yayılmıştır.
1600 dolaylarında, İtalyan resim sanatı, dört büyük sanatçıyla (Caravaggio, Annibale Carracci, Rubens ve alman Elsheimer) Roma'da kendini yeniledi. 1610’a doğru, romalı sanatçılar Caravaggio'nun etkisi altına girdiler; ancak, aynı yıllarda, A. Carracci'nin birçok öğrencisi (Reni, il Dominichino, Lanfranco, il Guercino), resim sanatını caravaggioculuktan tümüyle farklı olan, klasik ya da klasiğe öykünen bir anlayışa yöneltti. Pietro da Cortona, ardından il Baciccia ve A. Pozzo gibi barok yandaşlarının karşı geldikleri bu eğilim, A. Sacchi, Poussin, Claude Lorrain tarafından savunulup geliştirildi. Kiliselerdeki tonozlar, saray galerilerindeki tavanlar, Roma'yı süsleme sanatçıları için ideal bir kent haline getirdi.
XVIII. yy.’da Roma, Maratta, Trevisani, Pannini ya da Batoni gibi ressamlarla hâlâ uluslararası bir düzeye sahipti. Piranesi'nin başını çektiği yeniklasikçilik, tam anlamıyla bu kentte ortaya çıkan son önemli sanat akımıdır. Bunda David'den Gâricault'ya, Mengs’ten Romney ve Füssli'ye (heykelde de Canova'dan Thorvaldsen'e) kadar, çeşitli uluslardan sanatçıların Roma'da bulunması büyük rol oynamıştır.
Roma müzeleri
Kentte yer alan ola ğanüstû zenginlikte antik Roma dönemi koleksiyonları, özellikle de taş yapıtlar, VATİKAN MÜZESİ (önemli bir resim bölümünü de içerir), ROMA ULUSAL MÜZESİ ya da TERME MÜZESİ, MUSEİ CAPİTOLİNİ' ve CONSERVATORİ MÜZESİ (burada bir resim bölümü vardır; il Guercino’nun Azize Petronila'nın gömülmesi) arasına dağılmıştır. VİLLA BORGHESE bir heykel müzesi ve bir resim galerisidir (Giovanni Bellini, Antonello da Messına, Lotto, Andrea Del Sarto, il Sodoma, Raffaello, Veronese, Tizıano, il Caravaggio vb.'nin önemli yapıtları). ESKİ SANAT ULUSAL GALERİSİ, birbirinden ayrı iki sarayda yer alır; Pietro da Cortona ve A, Sacchi'nin süslediği Barberini sarayı (Ortaçağdan XVIII. yy.’a resim sanatı, özellikle de İtalyan resmi; Fra Angelico'nun Son Yargı üçkanatlısı, Raffaello'nun Fornarina'sı, Lotto, Tiziano, el Greco'nun yapıtları, Holbeın ve Q. Metsys’in yaptığı portreler vb) ve Corsinı sarayı (il Caravaggıo [Narkissos) ve caravaggiocular [Valentin], Bologna ve Venedik okulları, Rubens, Vanvitelli’nin Roma görünümleri vb.). DORİA-PAMPHİLİ GALERİSI’nde, Velâzquez (innocentius Xün portresi), Annibale Carracci, il Caravaggio (Mısır'a kaçış sırasında mola), Claude Lorrain'in, flaman ve hollanda okulu ressamlarının tabloları, Bernini (innocentius X) ve Algardi’nin (Olimpia Maıdalchını Pamphili) yaptığı büstler yer alır. XVII yy'da kardinal Spada’nın kurduğu SPADA GALERİSİ’nde il Caravaggio, Bamboccio üslubunda yapıtlar, G. Reni, il Guercino vb’nin tabloları bulunur. MODERN SANAT ULUSAL GALERİSİ, XIX. yy, başından günümüze kadar İtalyan resim ve heykel sanatlarının geniş bir görünümünü sunar (yabancı okullara ayrılmış birkaç salonu da vardır).
Kaynak: Büyük Larousse