Arama

Mısır Sanatı - Tek Mesaj #6

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
20 Temmuz 2017       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Kabartma ve resim

Ad:  7.JPG
Gösterim: 794
Boyut:  25.1 KB

Mısır’da mezar ya da tapmak duvarlarının resimlerle, kabartmalarla bezenmesi törelerin ve dinsel törenlerin sonsuza değin yaşaması amacıyla yapılan bir uygulamadır. Sülaleler döneminden en eski örnekler 3. sülaleye değin iner. Sakkara’daki Hesire mezarında duvar resimleri ile ahşap üstüne yapılmış alçak kabartmalar (Mısır Müzesi) bulunmuştur. Bu tür süslemeler, kerpiç ya da niteliksiz bir taştan yapılmış duvarlarda resim, nitelikli taştan yapılmış duvarlarda kabartma olarak işlenirdi. Kabartmalar önce çizilir, sonra boyanır, ondan sonra da alçak ya da yüksek kabartma biçimine getirilirdi. Mezarlarda bu tür işlerin bitirilmediği de olurdu. Böyle yarım kalmış çalışmalar yöntem konusunda bilgi verir. Bu tür çalışmalardan, önce duvarın üstüne kırmızı kılavuz çizgileri çekildiği, önemli kişileri anlatacak figürler için kareler hazırlandığı, resimlere dış çizgilerden başlanıp düzeltmelerin de boyama sırasında yapıldığı öğrenilmiştir. Genellikle toprak boyalar suda eritilerek kullanılmıştır.

Eski Krallık döneminin en iyi resimleri 4. sülale zamanından kalan ve Meydum’da, Nefermaat ile Atet’in mezarında bulunan Kazlı sahnedir. 5. ve 6. sülale dönemlerinden de çok başarılı alçak kabartmalar kalmıştır. Ebu Cirab’da Firavun Neuserre’nin yaptırdığı Güneş Tapınağındaki kabartmalar ile (Mısır Müzesi, Doğu ve Batı Berlin) Sakkara’da Ptahhotep ve Ti’nin mezarlarında günlük yaşamı konu alan kabartmalar en iyi örnekler arasındadır. Orta Krallık döneminde de iyi resim yapma geleneği sürmüştür. Beni Haşan mezar odalarında pek çok duvar resmi bulunmuştur. Teb’de Deyrü’l-Bahri’deki II. Mentuhotep mezarında, Karnak’ta I. Sesostris’in yaptırdığı sunakta yüksek düzeyli kabartmalar vardır.

18. sülale döneminde Teb’de yeniden canlanan kabartma geleneğinin en iyi örnekleri Deyrü’l-Bahri’deki Hatşepsut Tapınağı’nda görülür. Bu dönemde Mısır resim sanatı da doruğuna ulaşmıştır. Menna ile Naht’ınkilerde olduğu gibi bunlara daha çok soylu mezarlarının duvarlarında rastlanır. Teb ve Tel el-Amarna saray ve konaklarında döşemeler üstünde resim kalıntıları bulunmuştur. Daha ileriki dönemlerden kalan resim ve kabartmaların Teb ve Abu Simbel’de olanları II. Ramses’in Kadeş’te kazandığı söylenen zaferi, Medinet Habu’da bulunanları da III. Ramses’in LibyalIlara ve Deniz Halklarına karşı yaptığı savaşları işlemektedir. Mısırlıların, dinsel törenlere ve günlük yaşama ilişin olarak papirüs yaprakları üstüne yazdıkları metinleri resimle süsleme geleneği de 18. sülale zamanında başlamış, IÖ 1300 dolaylarında doruğa ulaşmıştır. Bunun günümüze kalan en iyi örneklerinden biri Ani adlı bir kâtibin hazırladığı Ölüler Kitabı’dır (British Museum). 25. ve 26. sülaleler döneminde güzel sanatlarda yaşanan yeniden doğuştan resim ve kabartmanın heykel kadar etkilenmediği anlaşılmaktadır.

Öteki sanatlar


Mısır çanak çömlekleri arasında sanat değeri yüksek olanlar azdır. Tutankamon’un mezarında bulunanların çoğu yalın şarap testileridir. Buna karşılık 18. ve 19. sülaleler döneminde daha ince işlerin yapıldığı, çanak çömleklerin parlak bitkisel örgelerle süslendiği bilinmektedir. İçlerinde hayvan ya da insan biçiminde olanlara da rastlanır, ama bunların sayısı azdır. Bunlardan 18. sülale döneminden kalma kadın biçiminde, kırmızı cilalı vazolar ayrı bir küme oluşturur.

Çanak çömleklerde görülmeyen figürlü biçimlendirmeye fayanslarda rastlanır. Kil hamuruna toz kuvarz katılarak oluşturulan bu malzemeyle yeşil ya da mavi renkli insan ve hayvan figürcükleri yapılmıştır. Bunların en ilginçleri Orta Krallık döneminden kalma suaygırı figürleridir. Daha sonraki dönemlerde mezarlara yerleştirilen uşabti (hizmetkâr heykelciği) figürleri de bu malzemedendir. Fayanstan, boncuk yapımında da yararlanılmıştır. Ayrıca daha büyük ve düz parçalar birleştirilerek duvar süslemelerinde kullanılmıştır. Basamaklı piramidin yeraltında kalan bölümünün duvarlarında bu tür süslemelere rastlanır. III. Amenofis’ in sarayında bitkisel örgeli fayans süslemeler bulunmuştur. 19. ve 20. sülaleler döneminden Per Ramessu (bugün Kantir), Tel el-Yahudiye ve Medinet Habu gibi yerlerde üstü resimli fayans süslemeler kalmıştır.
Cam, Mısır’da çok eski çağlardan beri bilinmekteyse de, 18. sülale dönemine değin bağımsız bir malzeme olarak kullanılmamıştır. Cama daha çok takı, nazarlık, boncuk, biblo, içine değerli sıvıların konduğu küçük şişe gibi eşyada rastlanır. Camda, başka renkler elde edilmişse de daha çok mavi kullanılmıştır. Cam, kakmacılıkta da işlenmiştir. Firavun Tutanhamon’un altından ölü maskesi (Mısır Müzesi) lapis lazuli (laciverttaşı) ve renkli cam kakmalarla bezelidir.
Ad:  6.JPG
Gösterim: 799
Boyut:  49.7 KB

Mısır kuyumculuğunda en çok rastlanan malzeme altındır. Değerli taşların az kullanılmasına karşın ametist, turkuvaz, akik, lapis lazuli gibi yarı değerli taşlar çok işlenmiştir. Bunlara ek olarak renkli cam ve fayanstan da yararlanılmıştır. Mısırlı kuyumcuların çok gelişmiş biçim ve renk duygulan olduğu görülmektedir. Bütün dönemlerden kolye, bilezik, zincir, boncuk gibi çok güzel işlenmiş takılar kalmıştır. Özellikle 18. sülale dönemi yapıdan çok başarılıdır. Ama Firavun Tutanhamon’un mezanndan çıkarılanlar (Mısır Müzesi) hem nicelik, hem de nitelik açısından hepsinden üstündür.

Mısır’da altın, gümüşten çok olması, daha kolay işlenmesi ve çevre koşullarından etkilenmemesi gibi nitelikleriyle kuyumculuktan başka yerlerde de kullanılmıştır. Yaprak ve levha biçimindeki altın kap kacak, mezar ve günlük eşya yapımında ya da kaplanmasında kullanılmıştır. 4. sülale kraliçelerinden Hetepheres’in altın kakmalı mobilyaları bu altın işleme geleneğinin ne kadar eskiye dayandığını gösterir. Küçük boyutlu altın heykel örnekleri az olmakla birlikte, 6. sülale döneminden kalma bir şahin başı ile 22. sülale döneminden kalma bir Osiris-İsis-Horus üçlüsü (Louvre Müzesi) erken ve geç dönemlerin başarılı yapıtlarına örnektir. Altının biçimlendirilişine ve kullanılışına en iyi örnekler gene Tutanhamon’un mezarındaki buluntulardır. Mezar buluntuları Mısırlıların gümüş, fildişi, kemik gibi başka malzemeleri de büyük bir beceriyle işleyebildiklerini gösterir. Bunlardan daha çok küçük takılar ile mezarlara konan türden eşya yapılmıştır.

Mısırlılar metal işlemesini büyük olasılıkla çok eski çağlarda Ortadoğu ülkelerinden öğrenmişlerdir. Önceleri yalnız bakır kullanmışlar, İÖ yaklaşık 3. binde buna kalay karıştırarak tunç elde etmişlerdir. Bu madenlerin işlenişindeki yüksek düzey, hemen her dönemden kalan kap kacaktan anlaşılır. Ayrıca tanrıların, fjravunlann küçük heykelleri de yapılmıştır. Kazan, tencere gibi daha büyük kaplar külçe bakırın örs üstünde ahşap çekiçle dövülmesiyle elde edilmiştir. Daha geç dönemlerde döküm de yapılmıştır. Kutsal sıvıları taşımak için törenlerde kullanılan büyük kazanların üstüne törene ilişkin resim ve yazılar işlenmiştir. En eski ve büyük maden heykel I. Pepi’ninkidir (Mısır Müzesi). Doğal büyüklükteki bu heykel ahşaptan bir altlığın, dövme bakır levhalarla kaplanmasıyla yapılmıştır. Geç dönem ürünü olan ve Gayer-Anderson Kedisi (British Museum) adıyla bilinen dökme tunç heykel ise hem yapım tekniği, hem de sanat gücü açısından kusursuzdur.
Eski Krallık döneminden kalma ahşap heykeller bu malzemenin de ne kadar iyi kullanıldığını gösterir. Ahşap yalnız heykel de değil, eşya yapımında da kullanılmıştır. Mısırlı marangozların hem güzel, hem de kullanışlı mobilyalar ürettiği görülür. Ayrıca kakma, kaplama, cilalama gibi tekniklerin de bilinip kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bir sandığın üstünde 33 bin tane fildişi ve abanoz kakma parçası sayılmıştır. Tutanka- mon’un mezarından çıkan sandalyeler, masalar, tabureler, yataklar, sandıklar Mısır mobilyalarının hem türü, hem de işlenişi konusunda bilgi verir.

YUNAN-ROMA DÖNEMİ


İskender’in (Büyük) Mısır’ı alması ile firavunların yönetimi sona ermiş, izleyen Ptolemaios yönetimi sırasında Mısır sanatları önemli değişikliğe uğrayarak önce Yunan, sonra da Roma sanatının etkisine girmiştir. Gene de İS yaklaşık 3. yüzyıla değin eski el işçiliği gelenekleri sürdürülebilmiştir. Bu tarihten sonra ülkede yayılan Hıristiyanlığın etkisiyle bunlar terk edilmeye ve yok olmaya başlamış, Mısır sanatı da başka esin kaynaklarına yönelmiştir.

Ptolemaioslar döneminde yapılan tapmak sayısında önemli bir artış gözlenir. Dendera, Esna, İdfu, Kavm Umbu ve Philai gibi yerlerdeki tapmaklar buna örnektir. Heykel ve kabartmalarda da Mısırlıların stilize insan figürlerinin yerini daha gerçekçi anlatımlar almaya başlamıştır. Özel kişileri canlandıran portre büstlerin Eski Mısır heykel geleneğinin bir devamı mı, yoksa Yunan-Roma etkisi altında bir gelişme mi olduğunu söylemek güçtür. Mısır’a özgü ölü gömme törenlerinin terk edilmesi, mezar sanatlarının yanı sıra mumyacılığm da tarihe karışmasına yol açmıştır.

kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 20 Temmuz 2017 20:17
SİLENTİUM EST AURUM