Arama

Ne Nedir? - Tek Mesaj #2

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
21 Eylül 2018       Mesaj #2
Safi - avatarı
SMD MiSiM
NE
—Bilş. iki işlenenli lojik işleyen; iki işlenenin değeri 0 olduğunda 1 değerini alır. (Ne... ne... (A, B] = [A] değil ve [B] değil)

—Ed. Ne inim, ne cinim, senin gibi beni- âdemim, türk masallarında yinelenen kalıplaşmış söz. (Issız bir yerde, beklenmedik bir biçimde genç kızla karşılaşan delikanlının bu olaya şaşarak "in misin cin misin?” diye sorması üzerine, genç kız tarafından söylenir.)

—Oy. Ne evet, ne hayır, oyuncuların, içlerinden birinin sorduğu sorulara evet ve hayır kelimelerini kullanmadan yanıt vermek zorunda oldukları oyun.

soru sıf.


1. Hangi: Ne zaman geldi? Ne gün gidiyor? işler ne durumda?
2. Soruyla birlikte, kızgınlık, şaşkınlık belirtir; nasıl: Bu ne kıyafeti
3. Soruyla birlikte olumsuzluk ve karşı çıkış belirtir: Oraya gidemediysek ne gam? (gam değil). Ne çare (çaresiz) gitmek zorunda kaldık. Bunu ne hakla söylüyor?
4. Çokluk, abartma belirtir: Bu ne gürültü böyle?
5. Ne akla hizmet, bir kimsenin akılla bağdaşmayan işleri yapması karşısında söylenir. ll Ne âlemde, nasıl, ne yapıyor?: Ne âlemdesin? Babanlar ne âlemde? ll Ne biçim, nasıl?: Ne biçim bir iştir bu, anlayamadık gitti. ll Ne çare?, "elden ne gelir bir şey yapılamaz" anlamında söylenir: Neçare, ölenle ölünmez ki. ll Ne çiçektir biliriz, bir kimsenin iyi, güvenilir biri olmadığını belirtmek için kullanılır. ll Ne fayda, iş işten geçtikten, her şey olup bittikten sonra alınacak önlemlerin gereksizliğini belirtmek için kullanılır. ll Ne gözle bakmak, bir kimseye ya da şeye onunla ilgili kanısını belirtir biçimde bakmak: Bu, senin ona ne gözle baktığına bağlı. ll Ne güne duruyor?, bir şeyin ya da kimsenin var oluş nedenini, ondan yararlanma gerekliliğini vurgulamak için söylenir: Biz ne güne duruyoruz, elbette yardım ederiz. ll Ne günlere kaldık, içinde bulunulan günlerin kötü olaylarından yakınmak ve eski günlere duyulan özlemi belirtmek için söylenir. ll Ne haber, "bir kimse ya da bir şey hakkında bildiğiniz bir şey var mı” anlamında kullanılır: Köydekilerden ne haber? Senin yeni işten ne haber? tartışılan bir konuda haklı çıkanın, tartıştığı kişiye özel bir vurguyla söylediği söz. ll Ne hacet, istemez, gereksiz: Paraya ne hacet, parasız da veririz. ll Ne haddine, bir işin bir kimseye düşmediğini, onu yapmaktan kaçınması gerektiğini vurgulamak için kullanır işine karışmam, ne yaparsa yapsın" anlamında söylenir. ll Ne hikmetse, bir şeyin nedeninin bilinmemesi, anlaşılmaması durumunda söylenir: Ne hikmetse bu yörenin insanları hep çakır gözlü oluyor. ll Ne idüğü belirsiz, ne olduğu, soyu sopu, niteliği bilinmeyen kimse için kullanılır. ll Ne mal olduğunu biliriz, bir kimsenin kötü, aşağılık biri olduğunu belirtmek için söylenir. ll Ne karın ağrısıysa, sevilmeyen, insana sıkıntı veren kişi ya da şey için kullanılır. ll Ne mene, ne türlü. ll Ne mümkün, mümkün değil, olanaksız: Bu işi ona yaptırmak ne mümkün. ll Ne münasebet, “hiç öyle şey olur mu" anlamında karşı çıkış sözü olarak söylenir. ll Ne... ne..., çokluk, güzellik ve hayranlık bildirir: Ne ev ne ev, sanki saray. ll Ne pahasına olursa olsun, her şeyi göze alarak, her türlü özveriye katlanarak: Na pahasına olursa olsun seni buradan kurtaracağım. ll Ne sularda, ne durumda. ll Ne şeker çiğnedi, bir kimse için "ne saçma sapan laflar etti" anlamında alay yollu söylenir. ll Ne yüzle, bir kimseye karşı üzücü ve kırıcı bir davranışta bulunan birinin, sonradan aynı kimseyle ilişkisini sürdürmek istemesi durumunda “hiç utanmıyor mu?" anlamında söylenir: O olaydan sonra ne yüzle buraya gelmeye kalkıyor?

♦ be.


1. Bir sıfattan önce, sıfatı güçlendirir; pek çok: Ne güzel bir ev. Ne harika insan.
2. Bir eylemden önce, eyleme aşırılık katar; pek çok: Ne güldük o gece. Ne ağladı ne ağladı, sorma.
3. Soruyla birlikte, bir karşı çıkışı, kızgınlığı vurgular: O ne karışıyor? Sen ne söylüyorsun? Kapıyı vurmadan ne giriyorsun?
4. Soruyla birlikte, bir eylemin gereksizliğini vurgular: Ne düşünüyorsun, nasıl olsa bir çaresi bulunur. Ne konuşuyorsun, bak dinlemiyor bile.
5. Miktarı sorar: O gece ne ödedin? Ne ödediysen aramızda paylaşalım.
6. Niçin, niye: Ne zahmet ettiniz?
7. Ne âlâ, çok iyi, diyecek yok: Verirse ne âlâ, vermezse eldekiyle yetininiz. ll Ne âlâ memleket, haksız ve yersiz isteklerin hoşça karşılanıp kabul edildiği ortam için kullanılır. ll Ne âlem, hem yadırgatıcı davranışları olan hem de kızılamayacak kadar sevimli yönleri bulunan kimseleri için kullanılır: Ne âlem adamsın sen, dünya umurunda değil. ll Ne iyi, bir şeyi beğenme ve ondan duyulan hoşnutluk anlatır: Ne iyi ettiniz de geldiniz.

♦ ünl.


1. Vurgulamaya göre hayret, kızgınlık vb. bir duyguyu bildirir: Ne, daha eline geçmemiş mi!
2. Nel, ne var, ne istiyorsun.
3. Ne mutlu!, yerinme, özlem ve istek belirtir: Ne mutlu böyle çocukları olanlara.

♦ bağ. Ne... ne...


1. Aynı görevdeki öğeleri olumsuzluk ilişkisiyle birbirine bağlar: Yıllarca onu ne aradı ne sordu. Ne evi var ne barkı. Ne kar, ne tipi onu durduramazdı.
2. Karşıt anlamlı sözcüklerin başında kullanıldığında anlamca ikisinin ortasını belirtir: Hava ne sıcak ne soğuk. Ne sert ne yumuşak. Ne uzun ne kısa.
3. Yinelenerek kullanıldığında sıralananların hiçbiri: Yokuşu tırmandıktan sonra ne bir ev, ne bir tarla, ne bir bağ, ne bir ağaç vardı. Canı ne okumak, ne yazmak, ne konuşmak, ne gezmek istiyordu.
4. Ne... ne de..., 'üstelik' anlamı verir: Ne gördüm, ne de böyle bir şey olduğunu duydum. Onları ne evde ne de komşularında bulabildik.
5. Ne alandan, ne satandan, ne bir akça katandan olmamak, yansız olmak, hiçbir tarafla ilgisi bulunmamak. ll Ne altını bırakmak, ne üstünü, bir yerin ya da bir şeyin bakmadık, dolaşmadık bir yanını koymamak. ll Ne balını isterim ne belasını, kavuşulması ya da erişilmesi istenen iyi bir durumun, birtakım üzüntüleri de birlikte getirme olasılığı karşısında söylenir. ll Ne benden sana bazlama, ne senden bana gözleme, "ilişkile- mızaen Dır şey DeKiemeyemıı aman mı da söylenir. ll Ne bilirim, ne gördüm (deveyi yeden ölsün), bir konuda tanıklığa yanaşılmayacağım belirtmek için söylenir. ll Ne çaldın yüzüme, ne çalayım yüzüne, “bana bir şey yapmadın ki benden bir karşılık bekliyorsun” anlamında söylenir ll Ne dağda bağım var, ne çakaldan davam, bir sorun ya da konuyla hiçbir ilgisi olmama, tümüyle dışında bulunma durumunda söylenir. ll Ne kızı veriyor, ne dünürü küstürüyor, bir kimsenin isteğini yerine getirmeyen, hem de onu kırmaktan kaçınan kişinin tutumu için söylenir. ll Ne kokar, ne bulaşır, kimseye iyiliği de kötülüğü de dokunmayan, iyilik yapma olanağı varken bile bundan kaçınan kişiler için söylenir: Ondan yardım isteme, o ne kokar, ne bulaşır. ll Ne od var ne ocak, yokluk ve yoksulluk içinde. ll Ne olur ne olmaz, her türlü olasılığa karşı. ll Ne sakala minnet, ne bıyığa, insanın en yakınlarından bile yardım istemeden kendi olanaklarıyla iş yapar durumunu anlatmak için söylenir. ll Ne selam, ne sabah, iki kişi arasındaki konuşma bağının kopması, ilişkinin kesilmesi. ll Ne sihirdir, ne keramet, el çabukluğu marifet, gözbağcılara özgü bir tutumla yapılan iş için söylenir. ll Ne Şam'ın şekeri, ne Arabın yüzü, yararlı da olsa kendisiyle görüşülmek, karşılaşılmak istenmeyen kimseler için söylenir. ll Ne şap oldu, ne şeker, olumlu ya da olumsuz bir sonuca bağlanmayan, ortada kalan işler için kullanılır. ll Ne şiş yansın, ne kebap, "iki tarafı da zarara uğratmayacak ortalama bir yol bulunsun" anlamında kullanılır. ll Ne tadı var, ne tuzu, beğenilmeyen yiyecekler için söylenir. ll Ne üstte var, ne başta, ihtiyaç içinde bulunulduğunu belirtir. ll Ne var, ne yok, "ne gibi havadis var? işler nasıl gidiyor?” anlamında kullanılır; olanların tümü: Evde ne var ne yok toplayıp gitmiş. ll Ne yârdan geçer, ne serden, özveri gösterilmesi gereken bir işte özveriye yanaşılmadığını, işten de vazgeçilmediğini anlatır.

—ANSİKL. Soru adılı ne, iyelik eklerini iki biçimde alır: doğrudan (nem, nen, nesi, nemiz, neniz, neleri) ya da -y- kaynaştırma harfiyle birlikte (neyim, neyin, neyi, neyimiz, neyiniz, neleri). Bu durum tamlayan ekiyle bulunma ve çıkma durumu eklerinin birleşmesi sırasında da görülür (ne- nin/neyin, nede/neyde, neden/neyden).
Kaynak: Büyük Larousse
SİLENTİUM EST AURUM