Arama

Bilmece Nedir? - Tek Mesaj #4

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
8 Aralık 2018       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
bilmece
bilerek karışık hale getirilmiş ya da çift anlamlı olarak sorulmuş, dikkatli ve çoğu zaman da zekice bir yanıt gerektiren soru; eskiden beri pek çok uygarlıkta folklorun bir parçası olan tahmin oyunu.

Batılı bilginler genel olarak bilmecenin iki türünü tanırlar: Betimlemeli bilmece ve kurnazca ya da zekice soru.
Betimlemeli bilmece genellikle bir hayvanı, insanı, bitkiyi ya da bir nesneyi, bilerek karışık hale getirilmiş bir biçimde anlatır, böylece onu asıl yanıttan farklı bir şeymiş gibi sunmuş olur. “Bütün gün koşan ve gece yatağın altında yatan şey nedir?” bilmecesi ilk anda “köpek” yanıtını akla getirir, oysa asıl yanıt “ayakkabı”dır.

Betimlemede çoğu zaman bir genel, bir de özel bölüm bulunur; betimlemenin ilk parçasını oluşturan genel bölüm eğretileme olarak anlaşılacaktır. Örneğin,
Hoca çıkar handan
Sarığı kandan
Her sabah ezan verir

Bilmez kıble ne yandan bilmecesinde bir hoca betimlenir gibidir. Sözcük anlamıyla alındığında ikinci bölüm birinciye karşıt görünür. Ama buradaki “hoca”, kıblenin ne yanda olduğunu bilmez çünkü o bir horozdur. Daha sonra ortaya çıkmış olduğu anlaşılan bir bilmece biçimi de sözcük oyunlarıdır; örneğin “Kandilde var mumda yok, Mendilde var çulda yok: Dil.”

İngilizce’de kurnazca ya da zekice soruların genel bir adı olmadığından, bunlar bilmece sınıfına katılır. Çok eski kaynaklı olan bu soruların birçok dile çevrilmiş bir klasik Yunan örneği şöyledir: “En güçlü şey nedir?” “Aşk”tır; “demir güçlüdür, ama demirci daha güçlüdür ve aşk da demirciye boyun eğdirir”. Kurnazca sorular, konularına ve biçimlerine göre sınıflanabilir. Ayrı bir yorum gerektiren bu sorular harflere, sözcüklere ve simgelere dayalı olabilir; örneğin “Paris’in ortasında ne var?” - “R”. Böyle bilmecelerin ortaya çıkmasında okul ortamının etkisi açıktır.

“... ile ... arasında ne fark vardır?” ya da “Niçin ..., ...’a benzer?” gibi sorular, çoğunlukla sözcük oyunlarını içerir. Çağdaş bilmeceler sayılabilecek bu tür yanıltmacalı sorular Avrupa kültüründe bilinmektedir.

Bilinen en eski Türk bilmeceleri Kuman metinleri olarak anılan Codex Cumanicus’ta kayıtlıdır. Anadolu’da, Doğu ve Kuzey Türklerinde tanıtmaca, atlı mesel, bilmeli matal, mesel, masal, metel, bulmaca, söz, dele, tanımaca, tapmaca, tapkış, tabışkak gibi adlar altında toplanan bilmeceler, görünüşte eğlence araçlarıdır. Ama tarih boyunca evlerde, özellikle uzun kış geceleri toplantılarında ya da ev imecesi yöntemiyle yapılan işler arasında, zamanı değerlendirmek için de kullanılmışlardır. Düşündürücü, çocuklar açısından geliştirici, eşyanın keskin bir gözle algılanmasını sağlayıcı özellikleri' olan bilmecelerin özgün bir söylenme geleneği vardı. Buna göre topluluk önce iki gruba ayrılır ya da bilmece sormada uzmanlaşmış iki kişinin yanında kümeleşirdi.

Bilmece sorma ve yanıtlamada herkes söz sahibi olabilirdi. Çözümde güçlük çeken taraf bazı ipuçları elde etmek için karşı tarafa “Yenir mi, içilir mi?”, “Üçar mı, kaçar mı?”, “Canlı mı, cansız mı?” gibi sorular sorar ve alman yanıtlara göre bilmeceyi çözmeye çalışırdı. Gene çözülemediyse bilmeceyi yönelten kişi yanıtı söylemekte nazlanır, karşı taraftan, bulundukları bölgenin köy, kasaba ve kentlerini isterdi. Bazen bununla da yetinmez Bursa, Konya, İstanbul, Edirne vb büyük kentleri ya da Mekke, Medine gibi kutsal yerleri isteyebilirdi. Çözemeyen taraf ise pazarlık yapar, bilmecenin güçlüğüne göre soran tarafa bazı yerler bağışlardı. Verilen yer, bir tekerleme söylenerek kabul edilirdi.

Alman yerler bir üstünlük göstergesiydi ve kazanan taraf oyunun sonunda bunlarla övünebilirdi. Türkçede bilmeceler biçimsel bakımdan iki ve daha çok dizeden oluşabilir. Beyit ve kıta geleneğine bağlı olarak çok sayıda iki ve dört dizelik bilmecelere rastlanır. Dize sayısı dörtten çok olan bilmecelere az rastlanırsa da bu bilmeceler lugaz ve muamma geleneğini yaşatıyor oluşları ve sağlam yapılarıyla dikkat çeker. Bunlar daha çok mesnevi düzenindedir. Ezberleme kolaylığı nedeniyle manzum sorulan bilmecelerin bazen yanıtının da manzum olarak verijdiği olur, tşlev, üslup, yapı ve yayılma özellikleri bakımından birbirlerinden kesin çizgilerle ayrılamayan bilmecelerde daha çok 4-8 heceli dizelere yer verilir. Özellikle dört dizeli ve yedi heceli bilmecelerde görülen yoğunluk ise mani nazım biçiminin etkisiyle açıklanabilir. Uyak düzeni de (genellikle tam uyaklı ya da redifli) bilmecelerin biçimlerinin uzun süre bozulmadan korunmasını sağlamıştır.

Türk bilmeceleri söyleniş özelliklerine göre başlangıç ve bitişleri kalıplı olanlar, ses taklitlerine dayananlar, harf, hece ve sözcük oyunları ile kurulanlar, şaşırtmacalı sözlerden oluşanlar, aynı kavramı iki karşıt özellikle betimleyenler gibi öbeklere ayrılır. Yaşam biçiminin hızla değişmesi, eğlence araçlarının çoğalması, bu zengin folklor ürünlerini tarihe mal etmiş gibi görünmektedir. Bununla birlikte son yıllarda bilmecelerden ilkokul çağındaki çocuklar için öğretim aracı olarak yararlanılmaya başlanmıştır.

Türk halk bilmeceleri zaman içinde yapılan derlemelerle büyük sayılara ulaşmış ve bu derlemeler Naki Tezel (Türk Halk Bilmeceleri, 1969), Şükrü Elçin (Türk Bilmeceleri, 1970), İlhan Başgöz-Andreas Tietze (Bilmece: A Corpus of Turkish Riddles; Bilmece: Türk Bilmeceleri Külliyatı, 1973), Amil Çelebioğlu-Yusuf Ziya Öksüz (Türk Bilmeceler Hâzinesi, 1979) gibi yazarlar tarafından toplanmıştır.
kaynak: Ana Britannica
SİLENTİUM EST AURUM