Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Aralık 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

I. Dünya Savaşı

Ad:  bds1.jpg
Gösterim: 16653
Boyut:  28.9 KB

CÎHAN HARBÎ ya da HARBİ UMUMÎ olarak da bilinir,
1914-18 arasında Avrupa, Rusya, Ortadoğu, ABD ve başka bazı bölgeleri kapsayan uluslararası savaş.

Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan ve Ösmanlı Devleti’ııin oluşturduğu İttifak Devletleri ile Fransa, İngiltere, Rusya, İtalya, Japonya ve ABD’nin (1917) oluşturduğu İtilaf Devletleri’ni karşı karşıya getiren bu savaş, İttifak Devletleri’nin yenilgisiyle sona erdi.

SAVAŞI HAZIRLAYAN NEDENLER.
Sanayi Devrimi’ni geçirmiş ilk ülke olarak dünyanın bir numaralı ticari devleti olan ve en uzak yerlere kadar yayılmış bir imparatorluk kuran İngiltere, 1870’ten sonra bu üstünlüğünü sürdürmekle birlikte, giderek yükselen genç devletlerin tehdidiyle karşı karşıya geldi. Bu devletlerin başında hızla büyüyen ekonomisine yeni pazarlar arayan ve dünyadaki yerini almak için uluslararası sulara çıkmak isteyen Almanya yer alıyordu. 19. yüzyılın son çeyreğinde büyük devletlerin dünyanın çeşitli yerlerindeki çıkar çatışmaları da alevlenmeye hazır bir dizi sıcak bölge yaratmış bulunuyordu. Avusturya-Macaristan ile Rusya’nın Balkanlarda egemenlik kurma çabaları Avrupa’da uzun yıllar süren uyumu bozan ilk etken oldu. Bu arada Asya’nın güneyinde bir dizi sömürge edinerek Çin’e sızan Ingiltere ve Fransa ile Orta Asya’ya doğru yayılan Rusya birçok yerde karşı karşıya gelmeye başladı. Birçok devletin ilgisini çeken Afrika’yı paylaşma mücadelesi hızlı bir tırmanışa girdi. İngiltere’nin, Afrika’nın Kuzey ve güneyindeki sömürgelerini birleştirme tasarısı, Fransa’yı bu yolu kesmek üzere Batı’dan Doğu’ya doğru ilerlemeye yöneltti. Bütün bu gelişmeler Avrupa’daki ittifak sistemlerinde de çeşitli değişiklikler yarattı.

Bismarck sonrasında Weltpolitik (dünya politikası) izlemeye başlayan Almanya’nın Avusturya-Macaristan ile sıkı bir yakınlaşmaya girmesi, Rusya’nın borç para aldığı Fransa ile giderek askeri bir ittifak kurmasına yol açtı. Çıkarlarını korumak için Avrupa’nın bölünmüşlüğünü sürdürmeye yönelik bir denge politikası sürdüren İngiltere, bu gelişme üzerine rakiplerinden bazılarını tarafsızlaştırmaya ağırlık vermeye başladı. Bu doğrultuda Almanya ile sürdürdüğü görüşmeler sonuçsuz kaldı. Ama Güneydoğu Asya’da Fransa ile baş gösteren sürtüşmeleri dengelemek amacıyla, Asya’nın yeni bir emperyalist gücü olan Japonya ile anlaşmayı başardı (1902).

Uzun yıllardan beri Fransa ile ilişkileri bozuk olan İtalya, Doğu Afrika’daki girişimlerinde yenilgiye uğramasından sonra, bu ülkeye karşı yürüttüğü gümrük savaşma son verdi; Trablus üzerindeki emellerinin tanınması karşılığında Fransa’ya Afrika’da destek vermeye başladı. Bir süre sonra İngiltere-Fransa ilişkilerinde başlayan yumuşama, diplomatik dengeleri altüst etti. Fransa’nın geleneksel rekabete son verme önerisi, Almanya’da aradığını bulamayan İngiltere’den olumlu bir yanıt gördü. Uzun görüşmeler sonunda 1904’te imzalanan Entente Cordiale (1904) ile, iki ülke arasında karşılıklı ödünlere dayalı bir uzlaşma havası doğdu.

Tam bu sırada patlak veren Rus-Japon Savaşı, bu ülkelerle karşıt ittifak ilişkileri içinde bulunan Fransa ve Ingiltere’nin ortak bir tarafsızlık politikası gütmesi nedeniyle, yerel düzeyde kaldı. Buna karşılık Fas konusunda Fransa ile Almanya arasında baş gösteren bunalımda, İngiltere müttefiki Fransa’yı kararlı bir biçimde destekledi. Almanya’nın giderek güçlenen donanmasından ürken Ingiltere, Japonya karşısındaki yenilgiyle güç duruma giren Rusya ile Asya’daki rekabete son veren bir anlaşma yapma planağım buldu (1907). Böylece Fransa, İngiltere ve Rusya arasındaki Üçlü İttifak kurulmuş oldu.

Rusya’nın 1905 yenilgisini ve Osmanlı Devleti’nde II. Meşrutiyet’in ilanının (1908) yarattığı iktidar boşluğunu fırsat bilen Avusturya-Macaristan, çatışmanın “dondurulmuş” olduğu Balkanlar’da harekete geçti. Almanya’nın bu ülkeye verdiği destek karşısında gerilemek zorunda kalan Rusya, 1912’de Balkan ülkelerinin birleşerek OsmanlI Devleti’ne savaş açmasını sağladı ve böylece bölgede yeniden inisiyatifi ele geçirdi. OsmanlIların ağır yenilgisinin ardından Balkan ülkelerinin birbirleriyle savaşa tutuşması, Avrupa’nın büyük devletlerini duruma el koymaya yöneltti. Gerçekleştirilen bir dizi antlaşma görünüşte bir barış havası yaratır gibi olduysa da, Güney Slav milliyetçiliğinin odağı haline gelen Sırbistan ile Avusturya-Macaristan arasında keskin bir düşmanlığın tohumu da atılmış oldu. İmparatorluk içindeki öteki milliyetlerin ayaklanmasından çekinen Avusturya’nın Sırbistan’a ders vermeye çalışması, Avrupa’nın barut fıçısı olarak kabul edilen Balkanlar’da I. Dünya Savaşı’na yol açacak kıvılcımın parlamasına yol açtı.

SAVAŞIN PATLAK VERMESİ.
Gavrilo Princip adlı bir Sırp milliyetçisinin askeri manevraları denetlemek için Bosna’da bulunan Avusturya veliaht prensi Franz Ferdinand’la karısını 28 Haziran 1914’te öldürmesi, öteden beri Sırbistan’a gözdağı vermek isteyen Avusturya’ya gereken fırsatı yaratmış oldu. Almanya’nın Rus müdahalesini önleyeceğine güvenen Avusturya, 23 Temmuz’da Sırbistan’a ağır bir ültimatom verdi. Sırbistan’ın', içişlerine karışma niteliğini taşıyan ültimatom maddelerini reddetmesi üzerine de, diplomatik ilişkilerini keserek kısmi seferberlik ilan etti. 27 Temmuz’da Sırbistan’a resmen savaş açtı ve ertesi gün Belgrad’ı bombalamaya başladı.
Ad:  bds.JPG
Gösterim: 7450
Boyut:  91.1 KB

Rusya ve Avusturya arasındaki karşılıklı tehditler iki tarafın da genel seferberlik ilan etmesine yol açtı. Bunun üzerine Almanya, Rusya’ya seferberliği durdurması için 24 saatlik, Fransa’ya da tarafsız kalması için 18 saatlik iki ayrı ültimatom verdi (31 Temmuz). Ültimatomların reddedilmesine yanıt olarak Rusya’ya savaş açan Almanya, ertesi gün Lüksemburg’a girdi ve Belçika’dan birliklerine tarafsız topraklardan geçiş hakkı vermesini istedi. 3 Ağustos’ta Fransa’ya savaş açtıktan hemen sonra Belçika’yı işgal etti. Bu durum İngiltere’nin Almanya’ya savaş açmasına neden oldu. Sonraki birkaç hafta içinde ittifak ilişkileri doğrultusunda karşılıklı savaş ilanları birbirini izledi. Buna karşılık İttifak Devletleri ile gizli bir anlaşma yapmış olan Romanya ve saldırıya dönük bir savaşa katılmakla yükümlü olmadığını öne süren İtalya tarafsız kalma yolunu seçtiler. 5 Eylül’de Rusya, Fransa ve İngiltere, İttifak Devletleri ile ayrı bir barış antlaşması yapmamayı öngören Londra Antlaşması’m imzaladılar.

SAVAŞIN İLK EVRELERİ.


Schlieffen Planı.
Savaşın patlak vermesinden yıllar önce aynı anda iki ayrı cephede daha üstün kuvvetlerle çarpışma olasılığını göz önüne alan Alman genelkurmayı, buna uygun bir strateji geliştirmiş bulunuyordu. Önce batıda savunma konumunda kalarak doğuda Rus birliklerini etkisiz hale getirecek bir darbe indirmeye ve ardından Fransız birliklerine dönerek karşı saldırıya geçmeye dayanan bu strateji, 1891’de genelkurmay başkanı olan Alfred von Schlieffen tarafından tam tersine çevrildi. Buna göre Belçika üzerinden bir saldırıyla kestirmeden Fransa içlerine girilecek ve bu cephenin güvence altına alınmasından sonra Rusya’ya kesin bir darbe indirilecekti. Bu plan aynı zamanda Fransa’nın geri çekilme hattını kesecek bir çevirme harekâtını öngörüyordu. Batı Cephesindeki Alman kuvvetlerinin sekizde yedisini sağ kanada yığmayı gerektiren bu strateji daha sonraları sol kanattan gelebilecek bir saldırı olasılığı göz önüne alınarak bir ölçüde yumuşatıldı ve çevirme harekâtının yönü Paris’in batısı yerine kuzeye alındı. 1905’te genelkurmay başkanlığını üstlenen Helmuth von Moltke (Genç) bu planı temelde değiştirmeden benimsedi.

Doğu Cephesi stratejisi.
Çarlık Rusyası’nm en batıdaki toprağı olan Rusya Polonyası, Almanya ve Avusturya arasına sokulmuş geniş bir kama oluşturmaktaydı. Ulaşım yetersizliği nedeniyle Rusya’nın buraya kısa sürede asker sevk edemeyeceğini göz önüne alan Almanya, saldırıya açık bu bölgeye hemen girilmesinden yana değildi. Ama daha doğuda Rusya ile uzun bir sınırı bulunan ve İtalya ile Slav azınlıklarından çekinen Avusturya’nın baskısı üzerine Moltke, Batı Cephesi’ndeki harekât sırasında bu bölgede Rusya’yı oyalayabilecek bir saldırıyı kabul etti. Almanya’yı bir yana bırakarak bütün kuvvetlerini öncelikle Avusturya cephesine sürmeye eğilimli olan Rusyada, Fransa’nın önerileri doğrultusunda, aynı anda iki orduyla Doğu Prusya’ya ve dört orduyla Galiçya’ya saldırmaya dayanan bir strateji benimsedi.

Batılı İtilaf Devletleri nin stratejisi.
Fransa 1870 sonrasında olası bir Alman baskınını durdurmayı ve ardından karşı saldırıya geçmeyi öngören bir strateji çizmişti. Ama Rusya ve İngiltere ile kurulan ittifaklardan cesaret alarak, 1911’de doğrudan saldırıya dönük bir strateji değişikliği yaptı. Genelkurmay Başkanı J.J.C. Joffre’ın bu amaçla hazırladığı XVII. Plan, Alman saldırısının Ardennes üzerinden yapılacağı düşüncesiyle, Lorraine’den geçerek Saar’a saldırmayı ve kuzeyde ilerleyecek Alman kuvvetlerini vurmayı öngörüyordu. Bu arada İngiliz Sefer Birliği’nin de (BEF) bu cepheye destek vermesi bekleniyordu.
Ad:  bds1 (2).JPG
Gösterim: 6176
Boyut:  43.9 KB


1914’te Batı Cephesi.
Savaşın patlak vermesiyle birlikte Belçika’ya giren Alman ordularına yol açmak için saf dışı edilmesi gereken Liege, 5-7 Ağustos’ta düştü. Daha sert bir direniş gösteren öteki kaleler ancak ağır obüslerin yetişmesinden sonra alınabildi. Bu arada Gete Irmağı ile Brüksel arasında sıkışan Belçika ordusu Anvers’teki müstahkem mevzilere çekilmek zorunda kaldı. Alman 1. Ordusu 20 Ağustos’ta Brüksel’e girerken, 2. Ordu da Meuse yolu üzerindeki son engel olan Namur önlerine vardı.

14 Ağustos’ta başlatılan Lorraine’e yönelik Fransız saldırısı 20-22 Ağustos’ta durdurulunca, Joffre, Belçika’ya giren Alman ordularını Meuse-Ardennes bölgesinde kıskaca almaya çalıştı. Ama kıskacın sağ kolu püskürtülürken, sol kol da Alman orduları arasında sıkıştı. Mons’a kadar ilerlemiş olan BEF kuvvetleri, Namur’un düşmesinden sonra korumasız sol kanattan çevrilme korkusuyla geri çekildi. Bu gelişmeler üzerine Joffre, Fransız Cephesi’nin merkez ve sol kanadını Verdun’u eksen alan bir hatta kaydırarak Paris’in kuzeyine yeni bir ordu yerleştirdi. Bu sırada sağ kanadı zayıflayan ve çevirme harekâtının yönünü güneybatıya doğru değiştirmek zorunda kalan Almanya, Verdun’un batısına yönelerek Fransız sağ kanadını kuşatma yoluna gitti.

Joffre savunmasız kalan Alman sağ kanadına karşı 5 Eylül’de genel bir saldırı başlattı. Marne Vadisinde bulunan Alman ordularının savunma amacıyla ikiye ayrılması, Fransız ve İngiliz birliklerinin ilerleyebileceği bir boşluk doğurdu. Bu tehlike karşısında Alman komutanlar geri çekilme emri verdiler. Bu sırada Lorraine’de girişilen saldırı da başarısızlığa uğrayınca, Alman sağ kanadı daha kuzeyde Aşağı Aisne ve Chemin-des-Dames Sırtına doğru çekildi. Almanların İtilaf kuvvetlerinin ilerleyişini durdurmasıyla, eylül sonlarında bir siper sâvaşı başladı.

Böylece her iki taraf da umutlarını birbirlerinin batı kanatlarını kuşatmaya bağladı.
Belçika ordusunun yarma harekâtları ve İngilizlerin Belçika kıyılarına çıkarma yapma tehlikesi karşısında, Almanlar 28 Eylül’ de Anvers’i ağır top ateşi altına aldılar. Anvers’in 11 Ekim’de düşmesine karşın, İngilizlerin gönderdiği deniz ve kara birlikleri Belçika ordusunun Flandre kıyıları boyunca çekilerek yenilgiden kurtulmasını sağladı. Alman sağ kanadını arkadan çevirmeye yönelik iki girişimleri sonuçsuz kalan Fransızlar, daha kuzeyde BEF ile birlikte yeni bir girişim için hazırlıklara başladılar. 14 Eylül’de Moltke’nin yerine geçen Erich von Falkenhayn, bu gelişmeyi görerek savunmayı pekiştirmek üzere Lorraine’deki bir orduyu kuzeye kaydırdı. Ayrıca kıyı kesimini temizleyerek İtilaf kuvvetlerinin batı kanadını çökertecek bir saldırı planı yaptı. İngiliz birliklerinin 19 Ekim’de Ypres’ten (Ieper) başlattığı saldırının ertesi günü Alman ileri harekâtı da başladı. Belçika birliklerinin mevzilerinden çekilmesiyle Almanlar kıyıya doğru yöneldiler. İtilaf kuvvetlerinin aleyhine gelişen Ypres Çarpışması, Fransız birliklerinin 22 Kasım’da İngilizlerin direnişini takviye etmesinden sonra yavaşlayarak siper savaşına dönüştü.

1914’te Doğu Cephesi.
Rus başkomutanı Grandük Nikolay Nikolayeviç’in yeterli hazırlık yapmadan Doğu Prusya’ya karşı giriştiği kıskaç harekâtı, 19-20 Ağustos’ta Gum- binnen’de kazanılan çarpışmanın ardından yavaş bir ilerleme gösterdi. Bundan yararlanan Almanlar kuvvetlerini toparlayıp Rus 2. Ordusu’nu iki yandan kuşatarak yarı yarıya yok ettiler. Eylül ortalarında Rus birliklerini Doğu Prusya’dan çıkardıktan sonra, asıl kuvvetlerini Avusturya saldırısının durakladığı Polonya’nın güneybatısındaki Czçstochowa-Kraköw Cephesi’ne kaydırdılar. Almanların Varşova’ya, AvusturyalIların Przemysl’e karşı aynı anda başlattığı saldırılar, Rusların cepheye asker sevkiyatını tamamlamasıyla ekim sonlarında çıkmaza girdi. Almanlar Silezya’ya doğru ilerleyen üstün Rus birliklerini ikiye ayırarak bu geniş çaplı harekâtı bozmayı başardılar. Aralık ortalarında bu cephede Varşova önlerindeki Bzura-Rawka hattına çekilmek zorunda kalan Ruslar, Galiçya’da da eski siperlerine döndüler.

1914 Sırp seferi.
Avusturya’nın bu cephede az bir kuvvetle başlattığı ilk saldırıyı Sırplar kolayca durdurdu. Eylül başlarında Sırpların Sava Irmağı üzerinde giriştiği karşı saldırı, Avusturya’nın batıda Bosna’dan yeni bir harekât başlatmasıyla kırıldı. Avusturya, çıkmaza giren savaşı üçüncü bir saldırıyla lehine çevirerek 30 Kasım’da Belgrad’a girdiyse de, toparlanan Sırp kuvvetleri 15 Aralık’ta kenti geri aldı ve Avusturya ordusunu bozguna uğrattı.

Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi.

Özellikle Rusya’nın Boğazlar üzerindeki tehdidi karşısında Almanya ile ittifakı çıkar yol gören Osmanlı yönetimi, 2 Ağustos’ta, Rusya’ya karşı Almanya’nın yanında yer almayı öngören gizli bir antlaşma imzalamış bulunuyordu. İngiltere’nin savaşa katılması, bazı Osmanlı yöneticilerinin Rusya ile uzlaşma yolları aramasına yol açtı. Ama Rusya ittifak önerisini geri çevirdi.

Alman muhripleri “Goeben” ve “Breslau”nun Çanakkale Boğazını geçerek 10 Ağustos’ta Marmara’ya girmesi, İstanbul’daki havayı Alman yanlısı Enver Paşa’mn lehine çevirdi. İtilaf Devletleri’nin protestosu üzerine, bu Alman muhripleri Osmanlı Devleti’ne satılmış gibi gösterildi ve “Goeben”e “Yavuz”, “Breslau”ya ise “Midilli” adı verildi. “Yavuz”un Karadeniz’e geçerek 29-30 Ekim’de Odessa ve öteki Rus limanlarını bombalaması üzerine, 1 Kasım’da Rusya, 5 Kasım’da da İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti’ne savaş açtılar. Hindistan’dan gelen bir İngiliz birliği 21 Kasım’da Basra’yı işgal etti. Osmanlılarm 1914-15 kışında Kafkasya’da ve Sina Çölünde başlattığı saldırılar sonuçsuz kalmakla birlikte, bazı Rus ve İngiliz birliklerini bu uzak bölgelere bağlayarak Alman stratejisine önemli katkıda bulundu.

1914-15’te deniz savaşları.
Savaş patlak verdiğinde en büyük deniz devleti İngiltere’ nin, 13’ü yapım halinde 42, başlıca rakibi Almanya’nın ise 9’u yapım halinde 27 büyük savaş gemisi vardı. Savaşın başlarında İngiltere ticaret yollarını korumaya ağırlık verirken, Almanya da sayısal dengeyi sağlamak için denizaltı ve vurkaç saldırılarını esas aldı.

Almanların Doğu Asya filosuna bağlı “Emden” kruvazörü Hint Okyanusunda İtilaf limanlarına ve gemilerine birçok saldırı düzenledikten sonra 9 Kasım’da batırıldı. Bu arada ana filo da, peşine düşen İngiliz gemilerini Şili açıklarında büyük bir yenilgiye uğrattı. Ama 8 Aralık’ta İngilizlerin büyük bir deniz kuvveti yığdığı Falkland Adalarına karşı girişilen saldırı bozguna dönüştü. Alman kruvazörü “Dresden”in Juan Fernandez Adaları açıklarında batırılmasıyla (14 Mart 1915), Almanların açık deniz harekâtı noktalandı.

Dover Boğazını mayınlayan ve İskoçya ile Norveç arasındaki suları devriye gemileriyle denetleyen İngilizlerin deniz ablukası karşısında, Almanlar da Atlas Okyanusunda İngiltere ve Fransa’ya ikmal malzemesi taşıyan gemilere yönelik bir denizaltı savaşı başlattılar. Bu arada sivil yolcuların bulunduğu gemilerin de batırılması, ABD’nin yoğun protestolarına yol açtı. ABD’yi daha fazla kışkırtmaktan çekinen Alman yöneticilerinin deniz kuvvetleri komutanlığına ağır basmasıyla, “sınırsız” denizaltı savaşma ara verildi.

Almanların sömürgelerini yitirmesi.
Avrupa’dan takviye alamayan Alman denizaşırı sömürgeleri, savaş boyunca İtilaf saldırılarına kendi güçleriyle karşı koymaya çalıştılar. Togo savaşın ilk ayında İngiliz ve Fransız kuvvetlerinin eline geçti. Denizden ve karadan kuşatılan Kamerun uzun bir direnişin ardından 18 Şubat 1916’da düştü. Güney Afrika’nın üstün kuvvetlerle Alman Güneybatı Afrikası’na (Namibia) karşı giriştiği saldırı, ordu içindeki Alman subayların ayaklanması yüzünden ancak bir yıl sonra başarıya ulaşabildi. Çin kıyısındaki küçük Alman sömürgesi Kiaotsçhou’daki (Jiaozhou) Oingdao limanını İtilaf gemilerinin yardımıyla işgal eden Japonlar, bu arada savunmasız kalan Mariana, Caroline ve Marshall adalarını da aldılar. Yeni Zelanda, Batı Samoa’ya çarpışmasız girerken, Avustralya da Yeni Gine’yi işgal etti.

Alman Doğu Afrikası, as kari denen, Almanların eğittiği yerli askerlerin savaşçılığı sayesinde savaşın sonuna değin direndi. Alman komutanı Paul von Lettow-Vorbeck, Kasım 1914’teki İngiliz çıkarmasını püskürttükten sonra. Şubat 1916’da kuzeyden ve güneyden girişilen geniş çaplı bir ortak saldın sonunda Dar es-Salaam ve Tabora’yı yitirmekle birlikte, küçük birliğini yenilgiden kurtardı. Kasım 1917’de Portekiz Doğu Afrikası’na yapağı başarılı bir baskının ardından, Eylül ı918’de Kuzey Rodezya’ya saldırdı. Almanya’nın ateşkes imzalaması üzerine, savaş boyunca 12 bin kişilik birliğiyle 130 bin kişilik itilaf kuvvetlerini bu bölgede oyalamayı başaran Lettow-Vorbeck 25 Kasım’da teslim oldu.

SAVAŞIN KİLİTLENMESİ.


Yeni stratejiler ve Çanakkale seferi. Savaşın uzun süreli ve yıpratıcı bir nitelik kazandığını gören Alman genelkurmayı, 1914 sonlarında Doğu Cephesi’ne ağırlık veren bir stratejiye yöneldi. İngilizlerin Baltık kıyılarına ya da Balkanlar’a çıkarma yaparak İttifak Devlet- leri’ni başka bir cepheden zorlama önerisini benimsemeyen Fransızlar, Alman siperlerine yönelik saldırıları sürdürme stratejisini kabul ettirdiler. Bu arada Rusya, İngiltere’ ye başvurarak Kafkas Cephesi’nin yükünü hafifletmek amacıyla Osmanlı Devleti’ne karşı yeni bir cephe açılmasını istedi. İngiliz yönetimi içindeki sert tartışmalardan sonra, deniz kuvvetlerinin Gelibolu Yarımadasına çıkarma yapması kararlaştırıldı.

Bir İngiliz filosunun, kara birliklerinin gelmesini beklemeden 19 Şubat’ta başlattığı saldırının ilk ayında, Çanakkale Boğazındaki dış savunma hatlarını yıkmanın ötesinde bir başarı elde edilemedi. 18 Mart’taki boğazı geçme girişiminde iki İngiliz ve bir Fransız savaş gemisi battı. Mısır’dan gelen birliklerin 25 Nisan’da kıyıya yaptığı çıkarma, Liman von Sanders ve Mustafa Kemal komutasındaki Osmanlı kuvvetlerinin kararlı direnişiyle karşılaştı. Avustralya ve Yeni Zelanda askerlerinin Anbumu’nda bir köprübaşı tutmasından sonra, karaya iki gün içinde 20 bin kişilik bir kuvvet çıkarıldı. Beş noktada çıkarma harekâtına girişen İngilizler, bunların yalnız üçünde karaya ayak basabildiler. Yeterli destek alamadıklarından, bu noktalardaki birlikler yerlerine çakıldı. Bu sırada harekâtın çıkmaza girmesi Londra’da bir hükümet bunalımına yol açtı. Liberal hükümet yerini bir koalisyon hükümetine bıraktı.

İngiliz genelkurmayı Osmanlı kuvvetlerinin kuzey-güney ikmal hattını kesmek amacıyla Sarıbayır Tepelerini ele geçirmeye yönelik yeni bir plan hazırladı. 6-7 Ağustos gecesi Anbumu’ndaki köprübaşı güçlendiri- hrken, Anafarta limanına da yeni birlikler çıkarıldı. Bunu izleyen saldırıların da sonuçsuz kalması üzerine harekâttan vazgeçildi. Aralık 1915-Ocak 1916 arasında bütün İtilaf birlikleri geri çekildi. Büyük umutlarla girişilen bu harekât İtilaf Devletleri’ne 214 bin kayba mal oldu.

1915’te Batı Cephesi.
Fransız ve Ingiliz kuvvetleri şubat ve mart aylarında Alman siperlerine karşı giriştikleri saldırılarda ağır kayıplara karşılık yalnızca birkaç yüz metrelik ilerleme sağlayabildiler. Genellikle savunmada kalan Almanlar, İtilaf kuvvetlerinin Ypres’teki ileri mevzilerine karşı bir saldın başlattılar. Bu cephede ilk kez kullanılan zehirli gaz İtilaf askerleri arasında büyük bir panik yarattı. Daha önce Polonya’da ters hava koşullarında kötü sonuç verdiği için zehirli gaz bombası üretiminden vazgeçilmiş olması, Almanların bu silahtan yararlanma şansını kısıtladı. Bir ay süren çarpışmalar sonunda cephe hattı pek az değişikliğe uğradı.
İtilaf kuvvetlerinin eylül sonunda Lens çevresinde üç cepheden büyük kuvvetler ve makineli tüfeklerle giriştiği ortak saldırı, başlangıçta elde edilen başarılara karşın, ikmal desteğinin gecikmesi nedeniyle büyük kayıplarla noktalandı. Aralıkta İngiliz başkomutanlığına Sir Douglas Haig getirildi.
Ad:  bds2.JPG
Gösterim: 5044
Boyut:  41.5 KB

1915’te Doğu Cephesi.
Silezya’ya yönelik bir ileri harekât öncesinde kanatları pekiştirmeyi amaçlayan Ruslar, 1915 başlarında Doğu Prusya’nın güney sınırına saldırı hazırlıklarını yoğunlaştırdılar. Ama Alman komutanı Ludendorff daha erken davranarak dört Rus tümenini kuşattı ve bu tasarıyı önledi. Galiçya’daki çarpışmalar ise Rusya’nın lehine gelişmeye başladı. Bunun üzerine İttifak Devletleri Rusya’nın Dunajec Irmağı yöresindeki cephe merkezini dağıtmaya yönelik bir saldırıya geçmeye karar verdiler. 2 Mayıs’ta başlayan saldırıyla bozguna uğrayan Rus kuvvetleri sürekli gerilemek zorunda kaldı. Böylece Rus Cephesi ikiye bölünmüş oldu. Bu gelişmeyi beklemedikleri için gerekli hazırlıklardan yoksun olan İttifak komutanları kesin darbe indirme şansını yitirdiler.

Avusturya’yı yeni saldırılardan korumak isteyen Alman genelkurmay başkanı Falkenhayn, saldırının yönünü kuzeye çevirerek Doğu Prusya’dan ilerleyecek Alman birlikleriyle Rus ordularını sıkıştırma yoluna gitti. Ama Ruslar Narew Irmağı kıyısında saldırıyı durdurarak ana kuvvetlerini doğuya çekmeyi başardılar. Bunun üzerine, Ludendorff’un öteden beri savunduğu Kaunas (Kovno)-Daugavpils(Dvinsk)-Vilnius (Wilno) üçgeni üzerinde geniş bir kuşatma harekâtına girişme planı uygulandıysa da, geç başlayan bu harekât güçlü Rus direnişi karşısında sonuç vermedi. Böylece 1915 sonbaharında Doğu Cephesi’nde de, Baltık Denizi kıyısındaki Riga’nın batısından güneye doğru inerek Romanya sınırındaki Czçrnovvitz’e (Çernovitsi, bugün Çernovtsi) kadar uzanan sabit bir savaş hattı oluştu.

1914-16’da Kafkasya ve İran.

Rus ve Osmanlı ordularının karşı karşıya geldiği Kafkasya Cephesi’nin odak noktaları Doğu Anadolu ve Azerbaycan’dı. Bakû petrol yataklarını ele geçirmeyi ve Orta Asya ile Afganistan’a girerek Hindistan’ı baskı altına almayı amaçlayan Osmanlı Devleti’nin önündeki en önemli engeller, ulaşım güçlüğü ve yöredeki Ermenilerin düşmanlığıydı.

Kasım 1914’te Ruslar Sarıkamış üzerinden Erzurum’a yürümeye başlayınca, Enver Paşa komutasındaki Osmanlı 3. Ordusu da Kars ve Ardahan’ı hedef alan üç yönlü bir saldırıya girişti. Savaşın yanında, soğuk ve yorgunluk nedeniyle de 50 bin kişiye yakın kayıp veren Osmanlı kuvvetleri, Ocak 1915’te Sarıkamış ve Ardahan’daki çarpışmalarda tam bir yenilgiye uğradı. Bu arada Azerbaycan’ın tarafsız bölgesine giren ve Tebriz’i alan Osmanlı birlikleri de Ruslann karşı harekâtına direnemeyerek martta geri çekildi.

Rus orduları Ocak 1916’da Doğu Anadolu’ da geniş çaplı bir saldın başlattı. Erzurum, Trabzon ve Erzincan düştükten sonra Ruslar Van Gölünün doğusuna kadar ilerlediler. Ağustos 1916’da Muş ve Bitlis’i geri alan Osmanlı ordusunun giriştiği karşı saldın Oğnut’ta (Gönük) durduruldu. Bunu izleyen çarpışmalar bu cephedeki durumu pek etkilemedi.
Tarafsız kalmasına karşın savaşan tarafların mücadelesine sahne olmaktan kurtulamayan İran, kuzeybatıda Osmanlı ve Rus ordulannın işgaline uğradı. Alman ve İngiliz ajanlarının güneydeki kışkırtmaları yerel ayaklanmalara yol açtı.

1914-Nisan 1916 arasında Irak.
1914’te, İran’daki petrol kuyularını korumak için Basra’yı işgal eden İngilizler, Hindistan’a yönelebilecek bir saldırıyı önleme ve OsmanlI yönetimindeki Arapları yanlarına çekme düşüncesiyle, Irak içlerine ilerlemeye başladılar. Eylül 1915’te Kutü’l-Amare’ ye girerek Basra’daki üssünden 800 km kadar uzaklaşan İngiliz birliği, Bağdat’ı almaya yöneldi. Ama sonuçsuz bir çarpışmanın ardından geri çekildiği Kutü’l-Amare’de Osmanlı birliklerince kuşatıldı ve 29 Nisan 1916’da teslim olmak zorunda kaldı.

1915-Temmuz 1917 arasında Mısır cephesi.

OsmanlIların etkisiyle Kasım 1915’te Mısır’daki İngiliz kuvvetlerine saldırılar düzenlemeye başlayan Libya’daki Senusiler, birkaç ay süren çarpışmaların ardından püskürtüldü. İngiliz kuvvetleri bir yıl sonra Siva Vahasını işgal ederek Senusileri etkisiz hale getirdi. Bu arada Osmanlı ordusunun 1915 ve 1916’da iki kez ele geçirme girişiminde bulunduğu Süveyş Kanalını, Sina Çölü üzerinden gelebilecek tehditlere karşı koruma sorunu öne çıkmıştı. İngiliz casusu Lawrence’ın çabalarıyla Hicaz’da başlayan ayaklanmanın (bak. Hicaz Ayaklanması) Filistin ve Suriye’ye kadar yayılması, bu tehlikeyi ortadan kaldırdığı gibi, Osmanlılar için büyük önem taşıyan Hicaz demiryolunu da tehdit edecek bir düzeye çıktı. Bu durumdan yararlanmak isteyen İngiliz komutanı Archibald Murray, Aralık 1916’da geniş çaplı bir ileri harekât başlatarak Sina Çölündeki bazı Osmanlı ileri karakollarını ele geçirdi. Mart 1917’de Gazze’nin düşmek üzere olduğu bir sırada Murray, savaşın gidişinden çekinerek geri çekilme yoluna gitti. Ertesi ay bu yanlışı düzeltmek için yeniden saldırıya geçtiyse de, ağır kayıplar vererek püskürtüldü.

1915-16’da İtalya cephesi.
İtilaf Devletleri, Avusturya-Macaristan ve Sırbistan’ın bazı topraklarında gözü olan İtalya ile 26 Nisan 1915’te gizli bir antlaşma imzalayarak bu ülkenin Avusturya’da savaş açmasını sağladılar. Avusturya’nın öteki cephelerden fazla güç kaydıramayacağım düşünen İtalyan başkomutanı Luigi Cadorna, cephe gerisini ve sol kanadını kuzeyden gelebilecek bir saldırıya açık bırakarak Isonzo Irmağı vadisi üzerinden doğuya yönelik bir harekât başlattı. Irmağın taşması sonucu ilerleyemeyince, bir siper savaşma tutuşmak zorunda kaldı. Bunu Avusturya siperlerini geçmeye yönelik Isonzo Çarpışmaları izledi. Ama 1915’te girişilen dört saldırı da büyük kayıplara karşın sonuç vermedi. Mart 1916’daki başansız saldırının ardından Avusturya birliklerinin kuzeyden Asiago bölgesine girmesiyle İtalyan cephesinin yönü değişti. Haziran ortalarında karşı saldırıya geçen İtalyanlar işgal edilen topraklarının ancak üçte birini geri alabildiler. Doğu cephesinde Gorizia’nin (Görz) alınmasından sonraki saldırılar boşa çıktı. Avusturya’nın iki katını bulan İtalyan kayıpları 1916 sonunda 500 bin kişiye ulaşmıştı.

1915-17’de Sırbistan cephesi.
Öteden beri Sırbistan’ın hesabını görmek isteyen İttifak Devletleri, Osmanlı Devleti’yle Balkanlar üzerinden güvenli bir demiryolu bağlantısı kurma konusu da gündeme gelince, 1915 yazında güney cephesine ağırlık vermeye başladılar. 6 Eylül’de Bulgaristan’la bir ittifak anlaşması imzalandıktan bir ay sonra, Avusturya ve Alman kuvvetleri Tuna’yı geçerek Sırbistan’a girdi. Bulgaristan da doğudan ve Makedonya üzerinden saldırıya geçti. Bunun üzerine Yunanistan’ın Selanik limanına çıkarma yapan İtilaf kuvvetleri kuzeye doğru ilerledi. Ama Bulgarlar önlerini keserek onları Yunanistan sınırına püskürttüler. Bu arada kuşatmadan kurtulmak isteyen Sırp ordusu da çetin kış koşullarında geri çekilerek Korfu Adasına sığındı.
1916 sonbaharında Selanik’e yeni İtilaf birlikleri çıkarılmasına karşın, ilerlemelerini sürdüren Bulgarlar, Sırbistan’la Yunanistan’ın bazı bölgelerini işgal ettiler. Bu cephede 500 bin kişiye ulaşan İtilaf ordusu hiçbir ilerleme sağlayamadan yerinde çakılıp kaldı.

1916’da Batı Cephesi.
Rusya’nın etkisiz hale geldiği kanısına varan Alman genelkurmay başkam Falkenhayn, saldırı için koşulların olgunlaştığını düşündüğü Batı Cephesi’nde, Verdun’u çökertmeyi hedef alan yıpratıcı bir savaş başlattı. 24 km’lik bir cephede yoğun bombardımanla birlikte girişilen ileri harekâtların bir savaş aldatmacası olmadığı anlaşılınca, Fransızlar General Petain komutasında savunmaya dönük düzenlemelere geçtiler. Bu arada Rusya ve İtalya da Batı Cephesi üzerindeki baskıyı hafifletmek için yeni saldırılara giriştiler. İngiltere’de zorunlu askerliğin kabul edilmesinden sonra yaz aylarında yapılması tasarlanan genel saldırının hazırlıkları hızlandırıldı.

Ağır, ama düzenli bir biçimde ilerleyen Alman birlikleri haziran sonlarında Verdun önündeki son mevzilere ulaştı. Petain’in Meuse (Maaş) Irmağının batı yakasını boşaltmaya hazırlandığı bir sırada, Somme İrmağı kıyısında başlayan İtilaf saldırısıyla Almanların ilerleyişi durdu.
İngiliz ve Fransız birlikleri 1 Temmuz’da iki ayrı cepheden yürüyüşe geçti. Topçu ateşinin temizlediği alanda ağır donatımlarıyla beklendiği kadar hızlı ilerleyemeyen İngiliz piyadeleri, Alman makineli tüfekleri karşısında büyük kayıplar verdiler. Üstün Fransız kuvvetlerinin görece başarısı, sonucu değiştirecek bir etki yapmadı. İngilizlerin bundan sonra izlediği adım adım ilerleme taktiği, Alman direnişini zorlamaya başladı. İngilizler 15 Eylül’de ilk kez savaş alanına az sayıda tank sürdüler. Dört ay süren Somme Çarpışması, Almanların Verdun’dan kuvvet çekmesi dışında bir sonuç getirmedi. Alman baskısının gevşemesinden yararlanarak karşı saldırılarla eski mevzilerini büyük ölçüde ele geçiren Fransızlar, İtilaf kuvvetlerinin saldın stratejisine katkıda bulunamayacak ölçüde güçten düştüler.

kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 2 Ocak 2018 02:05