Arama

Medya Haber - Tek Mesaj #446

lionhead - avatarı
lionhead
Kayıtlı Üye
26 Aralık 2006       Mesaj #446
lionhead - avatarı
Kayıtlı Üye
Öcalanın yakalanmasıyla ilgili şok Mossad bilgileri (1)
Bölücü terör örgütü PKK'nın elebaşısı Abdullah Öcalan'ın yakalanmasına ilişkin bugüne kadar çok şey yazıldı, çizildi, ancak operasyonla ilgili birçok konu karanlıkta kaldı. JÖNTÜRK, büyük bir gazetecilik başarısına imza atarak bu konuları gün ışığına çıkaran "çok gizli" Mossad bilgilerine ulaştı. İşte bir döneme ışık tutacak ve Türkiye'de olay yaratacak şok bilgilerin ilk bölümü:
(NOT: Sözkonusu bilgiler, Mossad'ın 2001 yılında hazırlanan "çok gizli" kayıtlı bir belgesinden alınarak, aynen tercüme edilmiştir. Arada parantezlerle verilen notlar, JÖNTÜRK'ün hatırlatmalarıdır. )
"Öcalan, 12 yıldan fazla bir süredir Türkiye'de eğitim ve yayın hakları bile verilmeyen (İsrail'in her zamanki görüşü) 12 milyon Kürde, otonomi verilmesi için gerilla savaşı başlatmıştı ve Türkiye tarafından 30 bin kişinin katili olarak aranıyordu.
İsrail'in bölgedeki çıkarlarının Türkiye ile iyi ilişkiler kurulmasına dayalı olduğu görüşünden yola çıkılarak, Öcalan'ın yakalanmasına yardım konusunda yönetimde tam bir görüşbirliği mevcuttu.
Kasım 1998'de (Öcalan, bir ay önce Suriye'den çıktıktan sonra Yunanistan ve Moskova üzerinden İtalya'ya gitmişti) Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit, İsrailli meslekdaşı Benjamin Netanyahu'yu arayarak, İtalya'da olan Öcalan'ın Türkiye'ye getirilmesi konusunda Mossad'ın yardımcı olup olmayacağını sordu.
Bu görüşmenin ardından Netanyahu, Mossad'ın Başkanı Efraim Halevy'ye (1998 Mart ayında göreve gelmişti) gerekenin yapılması talimatını verdi.
Halevy için zor bir karar anıydı. Çünkü, Mossad'ın çok sayıda ajanı, Kuzey Irak'ta Kürtlerle birlikte Saddam'ın devrilmesine yönelik çalışıyordu ve Mossad'ın yeni patronu, Öcalan olayının Kuzey Iraklı Kürtler'le ilişkileri etkilemesinden çekiniyordu.
İşte bu arada Mossad Başkanı'nın CIA ile çok yakın ilişkileri olan yardımcısı Amiram Levine (Emekli general) devreye girdi ve Halevy'e, ABD'nin Öcalan'ı "terörist" olarak gördüğünü ve kısa sürede yakalanmasını istediğini anlattı ve bu işlemin çabuklaştırılması konusunda onu ikna etmeyi başardı.
Fakat, Mossad'ın çiçeği burnunda Başkanı'nın bir çekincesi daha vardı. Mossad, bugüne kadar bu tür olayları "kara operasyon" adı verilen bir yöntemle çözmeye çalışıyordu. Bu yöntemde, İsrail'in hiç bir biçimde (operasyonun olumlu ya da olumsuz sonuçlanması durumlarında) adının geçmeyeceği taktikler uygulanıyordu.
Halevy, Öcalan'ın İtalya'da "paketlenmesi" ve Türkiye'ye verilmesiyle ilgili uygulanacak "kara operasyon" yönteminin başarılı olması durumunda işin kaymağını işbirliği yapacakları Türk istihbarat birimlerinin yemesinden çekiniyordu (İsrail'in adı geçmeyecek ya).
Mossad Başkanı kısa süre içinde kararını verdi ve Aralık 1998'de iki haberlşme uzmanı ve bir kadın ajanın da aralarında bulunduğu 6 kişilik Mossad ekibini İtalya'ya gönderdi...
Operasyona "Watchful" (Tetikte) adı verildi ve Öcalan'ın yakalanması için düğmeye basıldı

Türkmenbaşı’nın Oğuzhan yemini!Türkmenistan Devlet Başkanı Saparmurat Türkmenbaşı vefat etti. Allah rahmet eylesin; Türkmen halkının başı sağolsun.
Türkmenistan’a ilk defa 1992 yılında gitmiştim. Başkent Aşkabat, üzerine kül dökülmüş bir şehir gibiydi! Birkaç yıl sonra yeniden gittiğimde ise şehrin çehresinin sihirli bir el değmişçesine değiştiğini gördüm. Son gidişimde ise Aşkabat’ın dünyanın en güzel şehirlerinden biri haline geldiğine tanık oldum.

Bu gelişme, ülkenin doğalgaz servetinin akıllı kullanılması ile sağlanabildi. Türkmenbaşı, doğalgaz gelirlerini, atalarına yakışır şekilde Türkmen mimarisi ile Aşkabat’ı güzelleştirmek ve ülkesini kalkındırmak için harcadı. Anıtların ve turkuaz kubbeleriyle Türk çadırını hatırlatan modern binaların süslediği Aşkabat bir masal şehri oldu. Şehirde bütün binaların cephesi beyaz mermerle kaplandı.
Türkmenbaşı, elektriği, doğalgazı, suyu, şehir içi telefonu halka bedava sundu. Konut bedava denecek kadar ucuz. Süper benzinin 50 litresi 1 dolar. Türkmenbaşı, Allah’ın lütfu olan doğal zenginlikleri halkının kullanımına tahsis etti.
Türkmenbaşı, “Biz Sovyet zamanında Türkmenistan olarak yılda 20 milyar dolarlık doğalgaz ve petrol veriyor, karşılığında hiçbir şey alamıyorduk. 90 milyar metreküp doğalgazın karşılığı geri gelmiyordu. Yine kültürümüzü, tarihimizi, kimliğimizi çocuklarımıza öğretmemize izin vermiyorlardı. 1922’de buraya Türkiye’den öğretmen kardeşlerimiz gelmişti. ‘Milliyetçidir’diye onları da geri gönderdiler. Şimdi Türkler geliyor. Ahmet Çalık başta olmak üzere Türk işadamları burada başarılı işler yapıyor” diyordu.

***

Türkmenbaşı, soyadını “Atatürk modeli” nden esinlenerek almıştı. Asıl soyadı Niyazov idi. Fakat o, dünyadaki bütün Türkmenlerin bir araya gelmesini istiyor, buna yönelik çalışmalar yapıyordu. Tabii Türkiye halkının da çok büyük ölçüde aynı soydan geldiğini biliyordu.
Türkmenbaşı, Türkmenistan’da bir ulus ve vatandaşlık bilinci oluşturmak için Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken uyguladığı politikaları takip ediyor, yeni yaptırdığı parkları, meydanları, başta Oğuzhan, Korkut Ata ve Alparslan olmak üzere Türk büyüklerinin heykelleri ile donatıyor, üniversitelerin açılışında gençlere “Oğuzhan yemini” ettiriyordu! Yemin “Türkmenistan’a Oğuzhan ruhu ile hizmet edeceğime” diye başlıyordu.
Türkmenbaşı’nın 3 yıllık çalışmayla kaleme aldığı “Ruhname” isimli eseri, 2001’de yayımlandı. Kitap hakkında Türkiye’de bir sürü tezvirat yapıldı ama bu bir Türkmen tarihiydi ve halka milli ve dini bilinç vermek için yazılmıştı.

***

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından kısa bir zaman sonra Rusya Federasyonu, Slav Birliği kurmak istedi. Bunun üzerine Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in önerisiyle Aşkabat’ta Türk Cumhuriyetleri liderler zirvesi düzenlendi. Zirvede Türkmenbaşı, “Biz de Türk Birliği’ni kuralım” önerisinde bulundu. Ancak diğer liderler buna yanaşmayınca Türkmenbaşı, bir süre Türkiye’yi izledi.
“Türk Dili Konuşan Ülkeler 7. Devlet Başkanları Zirvesi” nde Türkmenbaşı, “Türk devletlerinin birliğini sağlamamız gerekiyor” dedi. Fakat bu yönde Türkiye’den de bir girişim göremeyince Birleşmiş Milletler’e başvurarak “tarafsız devlet” statüsünü aldı.
Türkmenbaşı’nın, “Türkmen doğalgazının Türkiye’ye doğrudan gelmemesi benim seçimim değil! Sizin bazı siyasilerinizin Avrupa’ya veya başka yere bakması yüzünden böyle oldu. Bunu hiç anlamış değilim” eleştirileri de Türk devlet ve toplulukları arasındaki ilişkilerin neden ilerlemediği konusunda yeteri kadar fikir vermektedir.
***
Türkmenbaşı’nın TBMM eski başkanı Ömer İzgi ile görüştüğü anda ben de oradaydım. Sesi hala kulaklarımda çınlıyor:
“Türkiye dünyanın merkezidir. Dünyanın yarısını 700 yıl idare eden Osmanlı hepimizin kültürüdür. Osmanlı dünya medeni değerlerine katkı yaptı. Belki Avrupa’da, şurada burada düşmanlıklar hâlâ vardır. Ama Türkler, Türkmenler kimseye zulmetmemiştir. Biz tarihi geçmişimizden utanmıyoruz, onunla övünüyoruz.”
yasamak kucuk bir umut we insana duyulan sewgiden ibarettir..