HAFTANIN RÖPORTAJI
Kim Basinger
Vahşi filler, kükreyen aslanlar, yoluna çıkan her şeyi yok eden fırtınalar ve avcıların acımasızca öldürdüğü soyu tükenmekte olan hayvanlar... “ Rüyamdaki Afrika ” ( I Dreamed of Africa )da Afrika’nın vahşi doğasıyla mücadele eden Kuki Gallmann karakterini canlandıran Kim Basinger, 47 yaşında olmasına rağmen cazibesinden ve cesaretinden hiç bir şey yitirmemiş. Şu sıralar Alec Baldwin ile ikinci baharını yaşayan tecrübeli aktris, Playboy’a verdiği cüretkar pozlar ve ardından “ 9 ½ Weeks ”, “ The Natural ”, “ Batman ” ve “ L.A. Confidential ” gibi filmlerle adından sıkça söz ettirmişti. Mesleğinin doruğunda olan Basinger ile Afrika deneyimi hakkında kısa bir söyleşi...
Amacımız uygarlıktan ve kent yaşamından uzaklaşmaktı. Sanatınıza olan bağlılığınız gerçekten de takdir edilecek türden. “ Rüyamdaki Africa ” için Afrika’nın vahşi bölgelerinde çekim yapmayı göze aldınız. Buna nasıl cesaret ettiniz ? Aslında böyle bir fikir daha önceden de kafamızın bir köşesinde yer alıyordu. Fakat uygun projenin gelmesi için biraz beklemek zorunda kaldık. Kocamla ( Alec Baldwin ) birlikte uzun süre düşündükten sonra, sağduyuyu da bir kenara itmeden, hayatımıza dair bir takım ciddi kararlar almaya karar verdik. Amacımız bir süre için uygarlıktan ve kent yaşamından uzaklaşmaktı. Bu film sayesinde altı ay süreyle bu hayalimizi gerçekleştirebilecektik. Biz de hemen tasımızı tarağımızı toplayıp Afrika’ya gittik. Bu filmi gerçekleştirirken kafanızdan neler geçti ? Aslına bakılırsa bu filmi yapmak konusunda endişelerim yok değildi. Fakat bir seçim yapmak zorundaydım. Ya Afrika’ya gidecek ve işimi en iyi şekilde yapacaktım ya da ödlek bir tavuk gibi yerimde oturacaktım. Tabii ki ikincisini tercih edemezdim.bu en başta, sonra da kocamla birlikte aldığımız karara, saygısızlık olurdu. Afrika yolculuğu benim için büyük bir deneyim oldu. En azından Afrika’nın bir cennet olmadığını biliyorum. Afrika çok güvenilir bir yer değil. Hatta onu hilekar olarak görüyorum. Ondaki her şeyin, sizi yemeği bekleyen dişleri var. Bu anlamda canlandırdığınız Kuki Gallmann ile benzer bir deneyim yaşadığınızı iddia edebilir miyiz ? Kesinlikle. Bir kere kent yaşamının konforlu ve aynı zamanda öldürücü, pasivize edici ve kayıtsızlaştırıcı yaşantısından uzaklaşıyorsunuz. Gallmann’ın da benzer düşüncelere sahip olduğunu söyleyebiliriz. Vahşi doğayla yaşamak bence bir anlamda kendinle yaşamak demektir. Çekimler sırasında nasıl bir çalışma düzeni oluşturdunuz ? Bir kere haftanın yedi günü çalıştığımızı söyleyebilirim. Haftanın altı günü çekimlerle geçiyordu. Geriye kalan bir günde de oradaki yerlileri ve onların kültürlerini daha iyi tanımak için gezintiler yapıyordum. Haa...tabii bir de cip kullanmayı öğreniyordum. Aslında öğreniyordum diyemem çünkü hiçbir şekilde o aleti doğru düzgün kullanamadım. Özellikle hava koşulları ve garip, kocaman böcekler beni hayatımdan bezdirdi. Hatta kimi zaman her şeyi bırakıp orayı terk etmeyi bile düşündüm. Ama sonra aslında istediğimin bu olmadığına karar verdim. Vahşi doğayla yaşamak bence bir anlamda kendinle yaşamak demektir. Ve ben kendimle yaşamayı, kendimi tanımayı öğrenmek istiyordum. Bu yüzden kendime sürekli telkinler verdim. Çoğu zaman kocam ve rol arkadaşım Vincent Perez ile birlikte Kenya’yı dolaştık. Tabii gidebileceğimiz yerlere...Böylelikle Gallmann’ın neler yaşadığını daha iyi anlamaya başladım. Ve şunu çok iyi biliyorum ki Gallmann ile benim aramda çok yakın benzerlikler var. Anlaşılan Afrika sizi oldukça değiştirmiş. Bu nasıl oldu ? Biraz bahseder misiniz ?. Zaten hiçbir zaman aynı kalmanız mümkün değildir. Elektriğin, suyun ve en önemlisi yapay zorunlulukların olmadığı bir dünyada tam altı ay geçirdim. Öncelikle kendinizi biraz yalnız hissediyorsunuz. Çünkü geceleri Afrika çok sessiz bir yer. Kendi sesinizden, nefesinizden başka bir sesin olmadığı zamanlarda, kendinizle yüzleşiyorsunuz. Korkularınızla yüzleşiyorsunuz. Hatta bazı geceler hıçkıra hıçkıra ağladığımı biliyorum. Ama Afrika’da daha gizemli olan bir şey var. O sizi dinliyor. Evet...belki size bu garip gelecek ama Afrika her zaman sizin yanınızda sizi dinlemeye hazır. İşte bu belki de en rahatsız edici şey. Çünkü bu kimi zamanda sonu gelmeyen bir uçurumun eşiğine getirebiliyor. Afrika kesinlikle aşık olunacak bir yer değil. Ama nefret de edemiyorsunuz. Çekimler tamamlandıktan sonra bir ay Londra’da kaldınız. Neden ? O sıralar eve dönmek istemiyordum. Dönemezdim de zaten. İnsanların Afrika hakkında soracakları soruları cevaplamak istemiyordum. Hatta gerekirse film hakkında da konuşmak istemiyordum. Bir yıl öne olsaydı belki çok şeyler söyleyebilirdim ama şimdi orada yaşadığım deneyimi tarif etmekte zorluk çekiyorum. Afrika’ya haksızlık yapmak istemiyorum. Ne insanların onun hakkındaki pembe hayallerini yıkmak ne de Afrika’yı kötülemek istiyordum. hayvanların kafeslere ait olmadığını düşünüyorum. Hayvanlar hakkındaki hislerinizde çok açık olduğunuzu biliyoruz. Onlardan hiç korkmadığınızı söylemiştiniz. Afrika’da onlarla nasıl anlaşmayı başardınız ? Her şeyden evvel hayvanların kafeslere ait olmadığını düşünüyorum. Onların yeri doğanın yanıdır. Onlarla anlaşmak için ansiklopedik bilgilere ihtiyacınız yok. Yalnızca doğal yaşamlarına saygı gösterin yeter. Onlar kesinlikle vahşi doğaya aitler. Oradan çıkarmak, ait oldukları yaşamdan onları koparmak bence yapılabilecek en büyük cinayetlerden biri. Daha önceleri özellikle kişisel problemleriniz hakkında çok şey yazılıp çizildi. Afrika macerası sırasında bu problemleri çözebildiniz mi ? Geçmişe baktığım zaman, kendimi kafasını toprağa gömen deve kuşlarına benzetiyorum. Korkularından kaçan, inançsız ve buna rağmen kocaman bir egosu olan, kibirli bir insandım. Zaten kişisel problemlerim de, olmak istediğim kişi ile kendim arasında çıkan çatışmalardan kaynaklanıyordu. Kısaca özetlemek gerekirse dibe vurmuştum. Ve en önemlisi dipte olduğumu kabul etmek istemiyordum. Bu anlamda Afrika, benim için kendimi tanımak anlamında büyük bir ders oldu. Şimdi kendimi daha güçlü hissediyorum. Ve gelecek için daha umutluyum, çünkü kendimi sevmeye başladım. Son düzenleyen Safi; 29 Ekim 2015 22:29
Gerçekçi ol imkansızı iste...