Arama

Kim Bassinger

Güncelleme: 8 Aralık 2011 Gösterim: 9.748 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Aralık 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kim Bassinger
Ad:  wbkimbassinger.jpg
Gösterim: 737
Boyut:  32.7 KB
“ Oyunculuk hakkında ne biliyorsam aslında Stanislavsky’e borçluyum. Ama ben olabildiğince ismini anmaktan kaçınırım. Çünkü buna cesaret edemem. ”
Belki onun hikayesi Hollywood’un klasik aktris hikayelerine benziyor olabilir, diğer utangaç ve biraz da aptal olan sarışın güzeller gibi modellikten gelmiş de olabilir.. Ama şurası bir gerçek ki o sansasyonel hayatına rağmen bir dönemin en gözde oyuncularından biriydi.
Kimileri bu başarısını vücudunu cömertçe sergilemesine bağladı, ama o bu tür eleştirilere hiç kulak asmadı.. Ve sonunda yeteneğinin herkes tarafından kabul edileceği filmine kavuştu: “ L.A.Confidential ” (Los Angeles Sırları). Bu filmdeki rolüyle Altın Küre ve En İyi Yardımcı Kadın Oscarını kazanan Basinger, şu sıralar mesleğinde ikinci baharını yaşıyor. Bir zamanlar magazin dergilerine verdiği cesur pozlarla günde yaklaşık olarak 1000 dolar kazanan ve 47 yaşına girmesine rağmen güzelliğinden hiçbir şey kaybetmeyen aktris, şimdilerde film başına 7 milyon dolardan aşağıya imza atmıyor.
Sponsorlu Bağlantılar
1953 yılında Yunanistan’ın Atina şehrinde dünyaya gelen Kim Basinger, o zamanlar gelecekteki hayatının, modellikten müzisyenliğe, oradan da oyunculuğa akan hızlı bir tempoda geçeceğini sezinleyebiliyordu. Chicago Konservatuarı’nda müzik eğitimi gördükten sonra caz yapan çılgın müzisyen bir baba ile uzun süre modellik yapan ve bir de yüzme şampiyonluğu bulunan bir annenin beş çocuğundan ortancası olan Basinger, doğduğu andan itibaren kendini çok hızlı bir hayatın içerisinde buldu.
Her ne kadar çocukluğunda çok utangaç bir kız olsa da, daha o zamanlarda bile babasına ileride çok büyük bir oyuncu olacağını söylermiş. Babasına nazaran daha çok annesinin izinden giden Basinger, lisedeyken ilk önceleri dalgıçlığa, daha sonrasında dansa ve en sonunda da jimnastiğe ilgi duymuş. 16 yaşına geldiğinde okulun korosunda şarkı söylemeye başlayan küçük yetenek, doğduğu yerin Bayan Georgia’sı seçilmiş.
O zamanlarda en sevdiği şarkının My Fair Lady olduğunu söyleyen Kim Basinger, unvanını ulusal platforma taşımak için New York’ta düzenlenen güzellik yarışmasına katılmış. New York’tayken o dönemin ünlü model menajerlerinden biri olan Eileen Ford ile tanışmış. Böylelikle yaşamında yeni bir sayfa açılan Basinger, Ford Modellik Ajansı’nda mankenlik yapmaya başlamış. Ve kısa bir süre sonra dergilerde, ki bunlara Playboy da dahil, boy boy fotoğrafları yer alan gözde bir model olmuş.
Rastlantılar sonucunda bir anda kendini Amerika rüyasının içerisinde bulan Kim Basinger, modellik hayatının pek de göründüğü gibi rahat geçmediğini ve aslında Amerika’nın gerçek yüzünü en belirgin şekilde ilk olarak bu sıralarda gördüğünü vurguluyor:
“ Bulunduğum çevreye hiçbir zaman ısınamamıştım. Oradaki insanlardan hiç hoşlanmamıştım. Sonra kendime burası bana göre değil dedim ve oradan kurtulmanın yollarını aramaya başladım. Tabii dışarıdaki insanlar hiçbir zaman Kim Basinger’ın gerçek yüzünü görmediler.. Görmek de istemediler. ”
70’li yıllarla birlikte ünü giderek tüm Amerika’ya yayılan Basinger, özellikle bu yıllarda belirginleşen oyunculuk hayallerini gerçekleştirmenin yollarını aradı. Hatta bunun için prestijli okullardan biri olan Neighborhood Oyun Evi’nde oyunculuk eğitimi aldı. Geceleri de Greenwich Village’daki kulüplerdekendi başına gösteriler düzenledi. Zor koşullar altında çalışmasının oyunculuğuna çok büyük etkisi olduğunu düşünen Basinger, özellikle her kadının oynayamayacağı rolleri kolaylıkla çıkarmasında bunun önemli bir payı olduğunu belirtiyor.
1976 yılında Los Angeles’a taşınan aktris, bir yolunu bulup “ Chalie’s Angels ” ( Charlie’nin Melekleri ) ve “ The Six Million Dollar Man ” ( Altı Milyonluk Adam ) adlı dizilerde rol kaptı. Ertesi yıl bir polis dramı olan “ Cat and Dog ” adlı dizide ilk ciddi rolünü kazanan aktris, daha sonra NBC’nin “Katie: Portrait of a Centerfold” talihsiz bir güzellik kraliçesini canlandırdı. Ardından birkaç dizide daha görünen yıldız, Playboy’a sekiz sayfa poz vererek büyük sansasyon yarattı. Belki de bu sayede Hollywood yapımcılarına kendini kolay yollu kabul ettireceğini düşünen Basinger haksız da sayılmazdı. Bu olayın hemen ardından yığınla film teklifleri alan aktris, ilk sinema deneyimini Sean Connery’nin “ Never Say Never Again ” adlı Bond filminde bir Bond kızını canlandırdı. Ardından dünyaca ünlü yönetmen François Truffaut’nun “ The Man Who Loved Women ” adlı filminin Blake Edwards tarafından yapılan yeni versiyonunda Burt Reynolds ile birlikte rol aldı.
Dönemin bir diğer seks sembolü hiç şüphesiz Robert Redford’tu. Basinger ve Redford ikilisinin buluştuğu “ The Natural ” ( 1984 ) filmi de kaçınılmaz olarak oldukça sıcak bir film oldu. 1986 yılının box-office listelerinde uzun süre bir numarada kalan filmi “ Nine ½ Weeks ”, Basinger için bir dönüm noktası niteliği taşıyordu. Mickey Rourke ile birlikte bol ateşli pozlar içeren bu filmin ardından Hollywood simalarında mertebesini yükselten aktris, sinemaya üç yıl ara verdi. Verdiği cüretkar pozlarla zaten ihtiyacı olduğundan daha fazla kazanabilen Basinger, 1989 yılında “ Batman ” ile bomba gibi bir dönüş yaptı. Bu sıralarda ünlü rock yıldızı Prince ile birlikte olduğu yolunda dedikodular yükselen yıldız, Michael Keaton ve Jack Nicholson gibi aktörlerin de yer aldığı “ Batman ”in büyük başarısı sayesinde bu söylentileri unutturdu.
1989 yılında doğduğu yer olan Georgia’da 20 milyon dolara bir banka satın alan Basinger, bankanın iflas etmesiyle birlikte mal varlığının büyük bir kısmını kaybetti. Zorlu bir döneme giren aktris, bir yandan bellini doğrulturken bir yandan uzun süredir birlikte olduğu aktör Alec Baldwin ile sürpriz bir şekilde evlendi. 1991 yılına yeni bir Basinger olarak merhaba diyen aktris, aynı yıl “ The Marying Man ” adlı filmde rol aldı.
1995 yılında bir kız çocuğu dünyaya getiren Basinger, sinemaya uzun bir süre ara vererek kocası ve çocuğuyla mutlu bir aile hayatı yaşadı. Sinemaya 1997 yapımı “ L.A. Confidential ” ile yeniden dönen, arada geçen süre içerisinde o kadar çok büyülü ekrana hasret kalmış ki, gösterdiği üstün performans ile Altın Küre ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscarını kazandı. Bu filmle yeteneği herkes tarafından tescillenen Basinger, 3 yıllık bir süre için yeniden evine kapanmayı tercih etti. 2000 yılında başrolünü Vincent Perez ile birlikte paylaştığı “ I Dreamed of Africa ” ile yeniden aramıza dönen aktris, bu filmin hemen ardından “ Kutsanmış Çocuk ” adlı filmde boy gösterdi. Basinger son olarak " 8 Mile"da Eminem'in annesini oynadı.
Ad:  kim_basinger_002.jpg
Gösterim: 311
Boyut:  11.9 KB Ad:  kim_basinger_003.jpg
Gösterim: 337
Boyut:  9.0 KB

Biyografi Konusu: Kim Bassinger nereli hayatı kimdir.
KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
3 Ocak 2007       Mesaj #2
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!
HAFTANIN RÖPORTAJI
Kim Basinger

Sponsorlu Bağlantılar


Vahşi filler, kükreyen aslanlar, yoluna çıkan her şeyi yok eden fırtınalar ve avcıların acımasızca öldürdüğü soyu tükenmekte olan hayvanlar... “ Rüyamdaki Afrika ” ( I Dreamed of Africa )da Afrika’nın vahşi doğasıyla mücadele eden Kuki Gallmann karakterini canlandıran Kim Basinger, 47 yaşında olmasına rağmen cazibesinden ve cesaretinden hiç bir şey yitirmemiş. Şu sıralar Alec Baldwin ile ikinci baharını yaşayan tecrübeli aktris, Playboy’a verdiği cüretkar pozlar ve ardından “ 9 ½ Weeks ”, “ The Natural ”, “ Batman ” ve “ L.A. Confidential ” gibi filmlerle adından sıkça söz ettirmişti. Mesleğinin doruğunda olan Basinger ile Afrika deneyimi hakkında kısa bir söyleşi...


Amacımız uygarlıktan ve kent yaşamından uzaklaşmaktı.
Sanatınıza olan bağlılığınız gerçekten de takdir edilecek türden. “ Rüyamdaki Africa ” için Afrika’nın vahşi bölgelerinde çekim yapmayı göze aldınız. Buna nasıl cesaret ettiniz ?

Aslında böyle bir fikir daha önceden de kafamızın bir köşesinde yer alıyordu. Fakat uygun projenin gelmesi için biraz beklemek zorunda kaldık. Kocamla ( Alec Baldwin ) birlikte uzun süre düşündükten sonra, sağduyuyu da bir kenara itmeden, hayatımıza dair bir takım ciddi kararlar almaya karar verdik. Amacımız bir süre için uygarlıktan ve kent yaşamından uzaklaşmaktı. Bu film sayesinde altı ay süreyle bu hayalimizi gerçekleştirebilecektik. Biz de hemen tasımızı tarağımızı toplayıp Afrika’ya gittik.


Bu filmi gerçekleştirirken kafanızdan neler geçti ?

Aslına bakılırsa bu filmi yapmak konusunda endişelerim yok değildi. Fakat bir seçim yapmak zorundaydım. Ya Afrika’ya gidecek ve işimi en iyi şekilde yapacaktım ya da ödlek bir tavuk gibi yerimde oturacaktım. Tabii ki ikincisini tercih edemezdim.bu en başta, sonra da kocamla birlikte aldığımız karara, saygısızlık olurdu. Afrika yolculuğu benim için büyük bir deneyim oldu. En azından Afrika’nın bir cennet olmadığını biliyorum. Afrika çok güvenilir bir yer değil. Hatta onu hilekar olarak görüyorum. Ondaki her şeyin, sizi yemeği bekleyen dişleri var.


Bu anlamda canlandırdığınız Kuki Gallmann ile benzer bir deneyim yaşadığınızı iddia edebilir miyiz ?

Kesinlikle. Bir kere kent yaşamının konforlu ve aynı zamanda öldürücü, pasivize edici ve kayıtsızlaştırıcı yaşantısından uzaklaşıyorsunuz. Gallmann’ın da benzer düşüncelere sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Vahşi doğayla yaşamak bence bir anlamda kendinle yaşamak demektir.
Çekimler sırasında nasıl bir çalışma düzeni oluşturdunuz ?

Bir kere haftanın yedi günü çalıştığımızı söyleyebilirim. Haftanın altı günü çekimlerle geçiyordu. Geriye kalan bir günde de oradaki yerlileri ve onların kültürlerini daha iyi tanımak için gezintiler yapıyordum. Haa...tabii bir de cip kullanmayı öğreniyordum. Aslında öğreniyordum diyemem çünkü hiçbir şekilde o aleti doğru düzgün kullanamadım. Özellikle hava koşulları ve garip, kocaman böcekler beni hayatımdan bezdirdi. Hatta kimi zaman her şeyi bırakıp orayı terk etmeyi bile düşündüm. Ama sonra aslında istediğimin bu olmadığına karar verdim. Vahşi doğayla yaşamak bence bir anlamda kendinle yaşamak demektir. Ve ben kendimle yaşamayı, kendimi tanımayı öğrenmek istiyordum. Bu yüzden kendime sürekli telkinler verdim. Çoğu zaman kocam ve rol arkadaşım Vincent Perez ile birlikte Kenya’yı dolaştık. Tabii gidebileceğimiz yerlere...Böylelikle Gallmann’ın neler yaşadığını daha iyi anlamaya başladım. Ve şunu çok iyi biliyorum ki Gallmann ile benim aramda çok yakın benzerlikler var.


Anlaşılan Afrika sizi oldukça değiştirmiş. Bu nasıl oldu ? Biraz bahseder misiniz ?.

Zaten hiçbir zaman aynı kalmanız mümkün değildir. Elektriğin, suyun ve en önemlisi yapay zorunlulukların olmadığı bir dünyada tam altı ay geçirdim. Öncelikle kendinizi biraz yalnız hissediyorsunuz. Çünkü geceleri Afrika çok sessiz bir yer. Kendi sesinizden, nefesinizden başka bir sesin olmadığı zamanlarda, kendinizle yüzleşiyorsunuz. Korkularınızla yüzleşiyorsunuz. Hatta bazı geceler hıçkıra hıçkıra ağladığımı biliyorum. Ama Afrika’da daha gizemli olan bir şey var. O sizi dinliyor. Evet...belki size bu garip gelecek ama Afrika her zaman sizin yanınızda sizi dinlemeye hazır. İşte bu belki de en rahatsız edici şey. Çünkü bu kimi zamanda sonu gelmeyen bir uçurumun eşiğine getirebiliyor. Afrika kesinlikle aşık olunacak bir yer değil. Ama nefret de edemiyorsunuz.

Çekimler tamamlandıktan sonra bir ay Londra’da kaldınız. Neden ?

O sıralar eve dönmek istemiyordum. Dönemezdim de zaten. İnsanların Afrika hakkında soracakları soruları cevaplamak istemiyordum. Hatta gerekirse film hakkında da konuşmak istemiyordum. Bir yıl öne olsaydı belki çok şeyler söyleyebilirdim ama şimdi orada yaşadığım deneyimi tarif etmekte zorluk çekiyorum. Afrika’ya haksızlık yapmak istemiyorum. Ne insanların onun hakkındaki pembe hayallerini yıkmak ne de Afrika’yı kötülemek istiyordum.

hayvanların kafeslere ait olmadığını düşünüyorum.
Hayvanlar hakkındaki hislerinizde çok açık olduğunuzu biliyoruz. Onlardan hiç korkmadığınızı söylemiştiniz. Afrika’da onlarla nasıl anlaşmayı başardınız ?

Her şeyden evvel hayvanların kafeslere ait olmadığını düşünüyorum. Onların yeri doğanın yanıdır. Onlarla anlaşmak için ansiklopedik bilgilere ihtiyacınız yok. Yalnızca doğal yaşamlarına saygı gösterin yeter. Onlar kesinlikle vahşi doğaya aitler. Oradan çıkarmak, ait oldukları yaşamdan onları koparmak bence yapılabilecek en büyük cinayetlerden biri.


Daha önceleri özellikle kişisel problemleriniz hakkında çok şey yazılıp çizildi. Afrika macerası sırasında bu problemleri çözebildiniz mi ?

Geçmişe baktığım zaman, kendimi kafasını toprağa gömen deve kuşlarına benzetiyorum. Korkularından kaçan, inançsız ve buna rağmen kocaman bir egosu olan, kibirli bir insandım. Zaten kişisel problemlerim de, olmak istediğim kişi ile kendim arasında çıkan çatışmalardan kaynaklanıyordu. Kısaca özetlemek gerekirse dibe vurmuştum. Ve en önemlisi dipte olduğumu kabul etmek istemiyordum. Bu anlamda Afrika, benim için kendimi tanımak anlamında büyük bir ders oldu. Şimdi kendimi daha güçlü hissediyorum. Ve gelecek için daha umutluyum, çünkü kendimi sevmeye başladım.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 29 Ekim 2015 22:29
Gerçekçi ol imkansızı iste...
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
7 Şubat 2011       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Ad:  394px-Kim_Basinger24.JPG
Gösterim: 237
Boyut:  47.1 KB

Ad:  Kim_Basinger_3.JPG
Gösterim: 416
Boyut:  28.9 KB
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
8 Aralık 2011       Mesaj #4
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
Kim Basinger

earlyyears00214
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
🌘 🚀

Benzer Konular

30 Ocak 2012 / KisukE UraharA Sinema ww
2 Haziran 2013 / B.L.A.C.K Genel Mesajlar
25 Ekim 2012 / Jumong Müzik ww
30 Ocak 2012 / Jumong Siyaset ww
16 Aralık 2015 / Mira Spor ww