Arama


rEaLoNe - avatarı
rEaLoNe
Ziyaretçi
27 Ocak 2007       Mesaj #2
rEaLoNe - avatarı
Ziyaretçi
esselamüaleyküm

bismillah.

istimdâd; yani himmet istemenin dindeki yeri:İstimdâd; yardım, meded ve himmet istemek demektir. Önce şunu peşin olarak belirtleiyiz: Her türlü yardımın kaynağı ve başvurulacak mercii Allah Teâlâ hazretleridir. Allah’tan başkasından doğrudan yardım dilemek sözkonusu olamaz. Tasavvufta Hz. Peygamber, tarikat pîri veya şeyh gibi maneviyât büyüklerinden istimdad, doğrudan onların şahıslarından yapılan bir taleb olarak değerlendirilmemelidir. Böyle bir istimdâd onların ind-i ilâhîdeki derece ve değerlerinden yararlanmak için bir tevessüldür. Bu şahıslar hakkındaki manevi sevgi ve hüsn-i zannın bir ifâdesidir. İnsan, beşer olmanın gereği sığınma duygusu taşır. İstimdâd sığınma duygusunun bir tezâhürüdür. Çocuk anne-babasına, talebe hocasına, mürid şeyhine sığınmak ve yakın olmak ister. Nasıl küçük bir çocuk anne-babasının yanında daha güvende olduğunu sanır ve onlardan uzakta iken: "Anne!.. Baba!.." diyerek ebeveyninden meded umarsa mürid de öyledir. O da kendisini mürşid ve manevî büyüklerin yanında daha bir güvende hisseder. Onlardan uzak olduğu zaman ise annesine seslenen yavru gibi seslenerek onlara sığınır. Ancak mürid, sülûkünde ilerleyip fenâ fillâh’a erdikçe bu sığınmanın doğrudan Allah’a olması gerektiğini; şeyhine yaptığı istimdâdın da aslında Allah’dan onun adına bir meded talebi olduğunu anlayıp Allah’a ilticâ eder. Tasavvuftaki vahdet-i vücûd anlayışındaki "insân-ı kâmil" telâkkîsi, Allah ve Rasûlü’nün ahlâkıyla ahlâklanmış, kemâl sıfatlarıyla muttasıf ve Hakk’ın mazharı demektir. Bu yüzden de rûhânî bir tasarrufa mazhar kabûl edilir. "Mazhar kabûl edilir." diyoruz, çünkü gerçek tasarruf Allah’ındır. Kul veya kişi, bu tasarrufun görüntüsüdür. Vahdet-i vücûd telâkkîsinde bütün fiiller Allah’ındır. Kudret ve kuvvet sadece O’na âiddir. Meded ve himmet istenen kişinin bizzat kendisinde bir varlık görüp taleb ondan beklenecek olursa elbette câiz olmaz. Sâhibini şirke düşürür. Ama "yâ Rabbi, benim sana şahsım adına elimi açmaya yüzüm yok, nezdinde sevgili kulun olduğuna hüsn-i zann ettiğim falan kulun hürmetine bana meded eyle!" anlamında bir istimdad insanın benlik duygularını da siler. Böyle bir himmet ve meded talebinin gıyâbda olması ile, huzurda olmasının bir farkı yoktur."İnşaallah bu yazdığım himmet hakkındaki şüpheleri ve yanlış bakışları düzeltir."
İstimdad; meded ve himmet beklemenin ne olduğunu üstteki yazıda açıklamay çalıştık inş. açıklamaya çalıştık. Böyle bir sığınmanın aslında doğrudan Allah’a olması gerektiğini, bu lâfızlarla istimdadda bulunmanın mübtedîlerin işi olduğunu belirttik.Burada sığınma eğer insanlara yapılan bir sığınma olarak değerlendirilse elbette Hz. Peygamber buna daha lâyıktır. Ancak buradaki sığınmayı beşere yapılan sığınma gibi görmemek gerekir. Sûfîler istimdâd ve istiâne için Şeyhu’l-islâm Kemalpaşazade’nin de Şerh Hadîs-i Erbaîn’inde naklettiği "İşlerinizde şaşkınlığa düşünce ehl-i kubûrdan yardım (istiâne) isteyiniz." (bk. Keşfu’l-hafâ, I, 85, hadis: 213) hadisini delil sayarlar. Ehl-i kubûr, ölüler veya ölümü düşünerek kendilerini ölüm sonrasına hazırlayanlardır. İnsan dünya işine dalmaktan şaşkına dönünce, kabir ehlinin hâlini, ölümü ve ölüm ötesini düşünerek kendini toparlamak ve onların hâlinden kendi hâline bir ibret yardımı alıp gönlünü Allah’a rabtetmek durumundadır. Ölüm râbıtası veya tefekkür-i mevt, insanı dünya lezzetlerine dalmaktan belli ölçüde okrur. Çünkü hadis-i şerifte: "Dünya lezzetlerini unutturan ölümü çokça düşünün." (Tirmizî, Kıyâme, 26; Neseî, Zühd, 31; İbn Hanbel, II,293) buyurulmuştur. Şu halde istiâne ve istimdad kulluğa rûhî bir hazırlıktır. Allah’dan başkasından meded umma değildir.

he camilerin ve mescidlerin süslenmesi konusunda vehhabilerin söylediği süslenmez sözüdür.


ama resulullah namaz kıldığınız yeri süsleyin ve güzel kokular sürün buurmuştur.

ibn Abdulvehhab zahir ulema alimidir yane sadece fıkıh bilir ve fıkıhda alim idi.fıkıhda herşeye akıl yönüyle bakıldığı için kuranda ki batın ilmine akıl yönüylr bakan zahir alimler anlayamıyorlar kafalarına girmiyor...çünki kalb le bakılacak yere akılla bakıyorlar...

ayrıca resulullah zorlaştırmayınız kolaylaştırınız buyuruyor..vehhabiler işi çok zorlaştırmış ve aslın insanları şirkle şuçlarken çoğu konuda kendileri şirke girmiştir.
Son düzenleyen rEaLoNe; 27 Ocak 2007 00:50 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi