Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Ocak 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

gnostisizm

Ad:  gnostisizm.jpg
Gösterim: 1082
Boyut:  52.7 KB

(Yunanca gnostikos: “gizli bilgiye sahip olan”), İS 2. yüzyılda, Yunan ve Roma dünyasında geçerli olan felsefi ve dinsel bir akımın çağdaş adı.

Hıristiyanlığın gelişme döneminde kilise hukukunu, temel iman şartlarını ve piskoposluk kurumunu belirgin biçimde etkilemiştir.

Aziz Irenaeus (y. 185), Aziz Hippolytus (y. 230) ve Aziz Epiphanios (y. 375) gibi gnostisizme karşı çıkan Kilise Babaları’nın yazıları kadar gnostik metinler de gnostisizmin ilahiyat, etik ve dinsel ayin biçimi açısından katı sınıflandırmaya sığmayan özellikler taşıdığını gösterir. Gene de bütün gnostik mezheplerin öğrenme ya da deneysel gözlem yerine tanrısal vahiyle edinilen içrek bilginin kurtarıcı gücünü vurgulama konusunda birleştiği anlaşılmaktadır.

Tarihi.


Gnostik dünya görüşünün kökenlerini araştıran bilim adamları çalışmalarını İran dininin dualizmine, Platoncu ortaçağ filozoflarının alegorik idealizmine ve bazı Yahudi mistiklerinin vahiy öğretilerine dayandırmışlardır. Ayrıca Mısır ve Mezopotamya’ya özgü düşünce biçimleri ile de benzerlikler kurulmuştur. Ama gnostisizm asıl ifadesini yükselen Hıristiyanlığa karşı oluşan birlik içinde bulmuştur.

Hakkında güvenilir bilgi bulunan ilk gnostik, İS 1. yüzyılda resmî öğretiye karşı çıkan Yahudi sihirbaz Simun Magus’tur. Kötülüğün Tanrı’nın içindeki bir kopuştan kaynaklandığı biçimindeki temel gnostik anlayışı ilk kez ileri süren Simun’da gnosis (gizli ya da içrek bilgi) kavramı özünde Yahudi ve tek tanrılılık özellikleri taşıyordu. Yeni Ahit’in son bölümlerinde söz edilen gnostik çevreler de aynı yaklaşımı benimsemişti. Gnostisizmde dualist evreye, bu akımın Yunan-Roma dünyasına yayılmasından ve dünyanın yaratılışı konusunda Platoncu felsefenin benimsenmesinden sonra ulaşıldı. Bu öğretiye Yuhannanın İşleri Apokrifasında (2. yy başları) olduğu gibi 1940’larda Yukarı Mısır’da Nec Hemmadi yakınında ortaya çıkarılan başka gnostik belgelerde ve Pistis Sophia (İmanlı Bilgelik) adlı Kopt dilinde yazılmış 3. yüzyıl gnostik yapıtında da yer verildi. Valentinus ve Basilides ile onların kurdukları okullar da bu tür gnosis kavramını dayanak almış, ama artık bu kavram yer yer ortaçağ Platonculuğuna çok yaklaşan, bütünüyle Helenistik ve Hıristiyan bir kimlik kazanmıştır.

Doğu gnostisizmi biraz farklı bir yol izledi. Geleneksel İran dininin etkisiyle yarı-gnostik Manicilikte ruh ve madde ayrımına dayalı mutlak bir dualizm gelişti. Ayrıca bir yandan yaygın gnostisizmin temel öğretileri korunurken, bir yandan da Suriye çileciliğinden büyük ölçüde etkilenildi.

Ana çizgileri.


Gnostisizme göre, insanın bilinçsiz benliği Tanrı ile aynı tözden oluşmuştur. Ama acıklı bir biçimde Cennet’ten kovulması, insanın gerçek varlığına bütünüyle yabancı bir dünyaya fırlatılmasına yol açar, insan vahiy yoluyla kökeninin, özünün ve aşkın yazgısının bilincine varır. Gnostik vahiy, ussal güçlerin yardımıyla elde edilemediği için felsefi aydınlanmadan, kökleri tarihte olmadığı ve kutsal metinler aracılığıyla aktarılamadığı için de Hıristiyan vahyinden farklıdır. Gnostik vahiy benliğinin gizeminin, insanın içine doğmasıdır.

Kötü maddelerden yoğrulan ve kötü ruhların pençesinde bulunan dünya, iyi bir Tanrı’nın yaratısı olamaz. Dünya genellikle Yahudi Yaratıcı Yehova’nın egemen olduğu bir yanılsama ya da başarısızlık olarak kabul edilir. Dolayısıyla da gnostikler için herhangi bir ad ya da sıfatın ötesinde derinlik ve sessizlik anlamına gelen, ışık âlemini (pleroma) oluşturan iyi ruhların kaynağı, mutlak Tanrı’ya yabancıdır.

Bu görüşler çeşitli efsanelerde ifadesini bulmuş, bunlarda birçok geleneksel dinden öğelere yer verilmekle birlikte Kurtarıcı tarafından uyandırılana değin insanın içinde yatacak bilinçsiz benlik ya da ruhun keşfedilmesi gibi yeni bir deneyim dile getirilmiştir. 2. yüzyılın gnostik mezhepleri alegorik yöntemle Yahudi ve Hıristiyan metinlerinden gnostik anlamlar çıkarmışlardır.

Gnostiklerin çoğu, öğretinin aktarıldığı, yorumlandığı ve aralarında tutulduğu okullar biçiminde örgütlenmişti. Gruplar arasında, dinsel törenlerin önemine ilişkin büyük anlaşmazlıklar vardı. Bazı gruplar Hıristiyanlığı andıran Komünyon ayinleri ve vaftiz törenleri düzenlerken bazıları dua, oruç ve sadaka gibi bütün yerleşik ibadet biçimlerini reddediyordu. Etik anlayışları da benzer biçimde çok çeşitliydi.

Etkisi.


Hıristiyan öğretisi büyük ölçüde gnostisizme karşı tepki olarak gelişti. Temel iman şartlarının beyanı, Yeni Ahit metinlerinin kilise hukukuna katılması ve piskoposluk otoritesinin vurgulanması hep gnostisizm karşısında zorunlu hale geldi. Ayrıca, gnostikler bir anlamda ilk ilahiyatçılardı ve onların sistemleri ilk Hıristiyan düşüncesinin de sistemleştirilmesine yol açtı. Gnostikler Hıristiyan yazarlar arasında bir süre için göz ardı edilen özgürlük, kurtuluş ve kayra gibi önemli sorunları da canlı tuttular. Örneğin, Augustinus’un ilahiyat görüşleri Manicilik deneyimlerinden birçok öğe içeriyordu.

kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 15 Aralık 2016 08:09 Sebep: Mesaj içeriği değiştirildi.