"Dünyanın her tarafında öğretmenler, toplumun en özverili ve saygıdeğer insanlarıdır"
"Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir"
"Türk öğretmenlerine ulusal hükümetimizce, candan ve gönülden istendiği kadar iyi ve rahat yaşama koşullarının sağlanamamış olduğunu bilirim. Ama ulusumuzu yetiştirmek gibi kutsal bir ödevi benimsemiş olan yüce topluluğunuzun bu günkü şartları göz önünde bulundurarak, her türlü güçlüğü göze alarak bu yolda sarsılmadan yürüyeceğine de güvenim vardır. Ödeviniz pek önemlidir, ulusun yaşamasıyla ilişkilidir. Bunda başarılı olmanızı Tanrı'dan dilerim" (Atatürk'ün Söylevleri: 1968, s.77).
"Okul'un verdiği bilgi ile Türk ulusu, Türk sanatı, Türk ekonomisi, Türk şiir ve edebiyatı, bütün ince güzellikleriyle belirip gelişecektir... en önemli ve verimli ödevlerimiz öğretim ve eğitim işleridir. Bir ulusun gerçek kurtuluşu ancak bu yoldadır... bu programdan istenen ve beklenen iki şey vardır: 1. Toplum yaşayışımızın ihtiyaçlarına uygun düşmesi, 2. Çağımızın getirdiği ve gerektirdiği gerçeklere uygun düşmesi... ileri ve uygar bir ulus olarak çağdaş uygarlık alanı ortasında yaşayacağız. Bu yaşama da ancak bilgi ile, teknikle olur. Bilgi ve teknik nerede ise oradan alacağız ve ulusun her bir insanın kafasına koyacağız... Akla uygun hiç bir nedene dayanmayan bir takım geleneklerin, inanışların korunmasında direnip duran ulusların ilerlemesi güç olur, belki hiç olmaz. İlerlemek yolunda bağları ve koşulları aşamayan uluslar çağa uygun bir yaşama içinde olamazlar; genel yaşamda görüşü geniş olan ulusların ellerine düşüp onlara tutsak olmaktan kurtulamazlar."
"Onları, 1. Ulusuna, 2. Türkiye devletine, 3. Türkiye Büyük Millet Meclisine düşman olanlarla savaşabilecek bilgiler ve araçlarla silahlandıracağız."
"... Özgürlüğünü ve bağımsızlığını korumak yolunda savaş vermeyi bilmeyen uluslar için yaşama hakkı yoktur... aşağılık çıkarları için, kendi kişiliklerini korumak için ülkenin bağımsızlığını ve ulusun özgürlüğünü düşmana peşkeş çekmekte sakınca görmeyen, bağımsızlığı yok edecek hükümlerle dolu Sevr anlaşmasını kabulden çekinmeyen Sultanların bu davranışlarını Türk ulusu artık bir daha görmeyecek, ancak tarihte okuyup ibret alacaktır... ordularımızın kazandığı zafer, sizin eğitim ordularınızın zaferi için yer açtı, yol hazırladı, gerçek zaferi siz kazanacak, siz koruyup sürdüreceksiniz" (Atatürk'ün Söylevleri: 1968, s.89).
"Ulusal yetiştirme programından söz açarken, eski çağlardaki asılsız uydurmalardan, yaradılışımıza hiç de uymayan yabancı düşüncelerden, Doğudan ve Batıdan aşırma bütün etkilerden büsbütün uzak, ulusal ve tarihsel doğamıza uygun bir kültürü öne sürmüş oluyorum. Çünkü, Türk idaresinin gerçek gelişmesi ancak böyle bir kültürle sağlanabilecektir. Rastgele bir yabancı kültürü kabullenmek, şimdiye kadar uygulanıp duran yabancı kültürlerin yıkıcı sonuçlarını tekrar etmekten başka işe yaramaz, kültürün bu düşünce ekininin verimi, ekildiği yerin elverişliliği ile orantılıdır. Bu yer de: milletin karakteridir. Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken, onlara, varlıkları, hakları, birlikleri ile zıtlaşan bütün yabancı unsurlarla savaşma gerekliliği ve ulusal inançları bütün coşkunluğu ile her zıt düşünceye karşı şiddetle savunma zorunluluğu aşılanmış olmalıdır... Yeni kuşağı silahlandırıp değerlendirecek özellikler arasında güçlü bir erdemlilik tutkusundan, güçlü bir düzen ve disiplin sevgisinden söz açmak zorunluluğu duyuyorum... ortaya koyduğum koşullar çerçevesinde yeni bir sanat ve bilim yolu bulup ulusa göstermek ve yeni kuşağı o yolda yürütmek için önder olmak gibi kutsal bir yararlık bekliyoruz" (Atatürk'ün Söylevleri: 1968, s.76).
"Eğitimdir ki ulusu ya özgür, bağımsız, ünlü ve yüce bir toplum halinde yaşatır, ya da onu tutsaklığa ve yoksulluğa sürükler... dinsel eğitim, ulusal eğitim, uluslararası eğitim vardır. Bütün bu eğitimlerin erekleri, amaçları da başka başkadır. Ben burada yalnız Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni kuşaklara vereceği eğitimin, ulusal eğitim olduğunu bütün kesinliği ile belirttikten sonra ötekileri üzerinde durmayacağım bile" (Atatürk'ün Söylevleri: 1968, s.144)
"... Ulusal eğitimin ne demek olduğunu kavramakta hiç bir karanlık yön kalmamalıdır. Bir kere ulusal eğitim ilke olarak alındıktan sonra da onun dilini, yönetimini, araçlarını da ulusal hale sokmanın gerekliliği tartışılmaz olur" (Atatürk'ün Söylevleri: 1968, s.145).
"Bir milleti yaşatmak için birtakım temeller lâzımdır ve bilirsiniz ki, bu temellerin en önemlilerinden biri sanattır. Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve âlil bir kimse gibidir." "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, C.III: 1959, s.25; Gülcan Başar Akkaya: 2003). "Bir millet sanata önem vermedikçe büyük bir felâkete mâhkumdur" (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, C.II: 1959, s.125-126), "Sanatkâr, cemiyette uzun ceht (aşırı çalışma) ve gayretlerden sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır" (M. Özgü: 1964, s.41). "Efendiler... Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta reisicumhur olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız" (M. Özgü: 1964, s.54).
"Bu taşları inceleyeceksiniz de ne olacak?". İngiliz, yazdığı kitabında bunu alay konusu yaparak: "Yine o aptal soruyla karşılaştım" diye bir ifade kullanmıştır. (M.Gough:1954)
"... Artık durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler ortaya çıktı. Oysa hangi istiklâl vardır ki yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir; tarihte böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır" (A. İlhan: 2004, s.12).