Arama

Karaoğlan - Tek Mesaj #3

AlCoLiC - avatarı
AlCoLiC
Ziyaretçi
8 Şubat 2007       Mesaj #3
AlCoLiC - avatarı
Ziyaretçi
karaoglanboy1
Fazla konuşmayan, asık yüzlü Tarkan'ın aksine; Karaoğlan'ın gelişmiş bir espri anlayışı ve güleç bir yüzü vardır

2001 yılından bugüne Hollywood çizgiroman uygulamalarıyla çalkalanıp duruyor. 2001 yılında yayınlanan ilk film Spider Man, 1970’lerin sonunda yaşanan Superman çılgınlığından sonra çizgiroman karakterlerinin ulaştığı en büyük başarı oldu.

2005 Haziran ortası vizyona girecek olan yeni Batman filmini beklerden düşündüm de, Türk Sineması, çizgiromanların sinema uygulamalarını bundan 40 yıl önce hem de büyük başarıyla yapmıştı.

Kartal Tibet’in unutulmaz Karaoğlan filmleri, Cüneyt Arkın’ın Malkoçoğlu tiplemesi belki film bütçesi ve özel efektler olarak Hollywood’un çok gerisindedir ama dönemin çizgi karakterlerini beyaz perdeye aktarmak ve sinemalarda sevilerek izlenmek açısından son derece başarılı olmuştur.

Sevgili Alper Eğmir’in editörlüğünü yaptığı da yeralan çizgiroman antolojisinden Karaoğlan ile ilgili bölümü aşağıda yayınlıyorum. Karaoğlan Türk çizgiromanlarından ilk sinemaya aktarılandır ve Kartal Tibet’in sinema kariyerinin de başlangıcı olmuştur. Batman’i heyecanla bekleyen Türk gençleri, fırsat bulursanız Karaoğlan filmlerini de izleyin, içinde film hatalarından fazlasını bulacağınıza eminim.

***

Karaoğlan'ın öyküsü 1959'da Akşam gazetesinde başlar. Tarihsel romanlarıyla tanınan Abdullah Ziya Kozanoğlu'nun yazdığı öyküler Ratip Tahir Burak'ın çizgileriyle buluşur ve çizgi-romana dönüşür. Kısa sürede Burak'ın yerini genç çizer Suat Yalaz alır. Bu çizgi-romanlarda Kaan adlı bir kahraman ön plana çıkar. Kozanoğlu'nun 1962'de gazeteden ayrılmasından sonra Yalaz, bu tiplemeyi Karaoğlan adıyla kendisi yazıp çizmeye girişir.

İLK FİLM, CENGİZ HAN’IN HAZİNELERİ
Aynı yıl Atıf Yılmaz bu kahramanı, senaryosunu Yalaz'ın yazdığı "Cengiz Han'ın Hazineleri" ile beyazperdeye taşır. Ancak başrolde Orhan Günşıray'ın, onun sevgilisi Çavdar Tarlası rolünde Fatma Girik'in ve kötü adam rolünde Öztürk Serengil'in oynadığı, özgün müziklerini Ruhi Su'nun yaptığı bu filmin hemen ardından devam filmleri çevrilmedi.

1965'te ise bu kez Suat Yalaz kolları sıvayıp ve yapımcı-yönetmen-senarist olarak sinemaya geçti. Karaoğlan'ı canlandıracak oyuncu bulmak için Akşam'da büyük boy ilanlar yayınlandı. Başvuranlar adaylar arasında bir türlü uygun biri bulunamadı. Derken Ankara'dan konservatuar mezunu, genç tiyatro oyuncusu Kartal Tibet başvurdu.

KARTAL TİBET GERÇEK ADI
Suat Yalaz bundan sonrasını şöyle anlatıyor: "Kartal'ın ismi dikkatimi çekti benim. Hem Kartal, hem Tibet, sanki ben uydurmuşum gibi... Kartal'ı gördüğüm zaman baktım, 1.85 boy.. Boylu, poslu yüzü de fazla silik. Tamam, dedim. Ben buna peruk koyacağım, kaşlarını da boyarım... Yani çizdiğim Karaoğlan'ı olduğu gibi yüzüne koyarım." Karaoğlan filminin Temmuz, Ağustos sıcağında Anadolu bozkırında 45 günde gerçekleşen çekimlerinde kalabalık bir figüran kadrosu, hatta 60 civarında at kullanılmasından dönemin sinema basınında övgüyle söz edecektir.

Suat Yalaz ile Kartal Tibet arasındaki verimli işbirliği birkaç yıl sürdü. Bu zaman zarfında çok sayıda Karaoğlan filmi çekildi. Kartal Tibet'in sinema kariyeri de böylece başlamış oldu.

Karaoğlan filmlerinin gördüğü ilgi üzerine bir diğer çizgi-roman kahramanı, 1965'te Cumhuriyet gazetesinde Ayhan Başoğlu'nun yaratmış olduğu Malkoçoğlu 1966'da Süreyya Duru tarafından beyazperdeye uyarlandı. Malkoçoğlu'nu sinemaya jön olarak başlayıp "Horasan'ın Üç Atlısı" (1965) ile tarihsel filmlere geçen Cüneyt Arkın canlandırdı. Malkoçoğlu gösterime girmeden önce Ses dergisi şöyle soruyordu: "Bakalım Karaoğlan Kartal Tibet mi, yoksa Cüneyt Arkın Malkoçoğlu mu seyirciyi daha çok etkileyecek?"

Yani Karaoğlan'ın çizgi-roman olmaktan öte, Türk sinemasına katkısını bilmem anlatabiliyor muyum?

KARAOĞLAN ESPRİLİ UYGUR TÜRKÜ
Karaoğlan, 13. Yüzyıl'da yaşamış bir Uygur Türkü olup, Cengiz Han'ın hizmetinde bir silahşördür. Uzun siyah saçlı, delişmen bir oğlandır. Yakışıklı ve çapkındır. Bazen babası Baybora Alp ile, bazen kadim dostu Çalık ile, bazen de yalnız vaziyette Çin'den Hindistan'a, Bizans'tan Arabistan'a kadar uzanan bir alanda dolaşır durur. "Canını Albızlar alası Camoka"yı gördüğü anda eli kurt başlı kılıcına gider.

Fazla konuşmayan, asık yüzlü Tarkan'ın aksine; Karaoğlan'ın gelişmiş bir espri anlayışı ve güleç bir yüzü vardır. Yerine göre dövüşürken bile espri yapmaktan geri kalmaz. (Bir macerasında, kavga esnasında rakibine şöyle demişti: "Sen cümbüşü seven biri olmalısın, elindeki kılıcı zurna gibi tutuşundan belli..")

Bu tatlı dilli silahşörün kadınlarla da arası hep iyi olagelmiştir. Şimdi size saçma gelebilir ama, bir sevişme sonrası nehir kenarında gusül abdesti bile alır.. "Ne yapıyorsun öyle?" diye soran kıza da "Sen de seviştikten sonra bir su dökünsen, vücudun canlanır......
Son düzenleyen AlCoLiC; 8 Şubat 2007 12:39 Sebep: reklam varmıs görmediim :)