Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
13:58, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Cumartesi, 06 Aralık 2025 - 13:59
Arama
MaviKaranlık Forum
Lev Nikolayeviç Tolstoy
-
Tek Mesaj #3
Misafir
Ziyaretçi
18 Şubat 2007
Mesaj
#3
Ziyaretçi
LEV NIKOLAYEVIC TOLSTOY
1828 - 1910
Kont Lev Nikolayevic Tolstoy 28 ağustos 1828'de Tulainde Yasnaya Polyana'da doğdu. Annesini küçük yaşta kaybetti. Babası ve kardeşleriyle yaşadığı aile topraklarında Rus kırsal yaşamını erkenden tanımış oldu. On beş yaşında Voltaire'i ve üstünde kalıcı bir etki bırakacak olan Rousseau'yu okudu. 1847'de üniversiteden ayrılarak köylülerine yararlı olmak amacıyla dönüp, Yasnaya Polayana'ya yerleşti.
Genç Tolstoy, dört yıl süren acılardan ve yaşamın anlamını sorgulamalardan sonra 1851'de yaşadıklarından tatmin olmayarak Kafkasya'ya gidip topçu teğmeni oldu. Edebiyat çalışmalarına da gerçek anlamda burada başladı. O dönemde Kafkasya bir eğitim ocağı ve aralarında Lermontov'un da bulunduğu pek çok Rus yazarı için esin kaynağıydı. Zaten Tolstoy'un gençlik hikayeliyle (özellikle savaş sahneleri) lermontov'un üslubu arasında bir yakınlık sezilebilir. Dağıştan ve Çeçenistan'ın Ru Çarlığı'na bağlanması üzerine yerli halkın gösterdiği tepkileri, Tolstoy "Kazaklar" adlı hikayesinde anlatır. Kırım Savaşı sırasında Sivastopol'da bölük komutanı olarak, kuşatılmış şehrin en tehlikeli kesiminde bulundu ve yaşadıklarını "Sivastopol" adlı eserinde anlattı. Tolstoy bu eserinde yeniden savaş temasını ele alır. Onun savaş sahnelerini, roman kişilerinin algılarına dayanarak anlatması ve bütün bir savaş mekanizmasını ahlakın prizmasından geçirmesi büyük bir yeniliktir.
Tolstoy'un yayımlanan ilk kitabı "Çocukluk"un ne Kafkasya'yla ne de Kırım'la ilgisi vardır. Tolstoy bu kitapta çocukluk anılarına geri döner, Yasnaya Polyana'daki yaşamdan sahneler canlandırır. Bu hikayeyi gönderdiği Sovremennik dergisinin yönetmeni şair Nekrasov, derhal yayımlamaya karar verir. Böylece ilk hikayesinin yayımlanmasından sonra, peş peşe çıkan "İlk Gençlik" (1854) ve "Gençlik" (1857) ile Tolstoy, dönemin en tanınmış yazarları arasında yer alır. Nekrasov, Turgenyev'e şöyle der; "işte yeni bir yetenek, hem de kesin görünen bir yetenek."
Bu üçleme içinde geçmiş yıllara duyulan özlemden, çocukluğun masumiyetinden, dünyayı keşfedişteki tazelikten çok daha fazlasını barındırır. Tolstoy'un gelecekteki eserlerinin taşıyacağı bütün özgünlüğü, özellikle de özeleştiriye olan eğilimini tohum halinde içerir. Delikanlılığında daima doğru hareket etmek amacıyla entelektüel ve moral yeteneklerinin gelişmesi için bir program hazırlamayı tasarlar. On dokuz yaşından başlayarak en küçük eylem ve düşüncelerini didik didik edip eleştirdiği bir günlük (tüm yaşamı boyunca sürecek ve binlerce sayfa olacak) tutar. Tolstoy'un gelişim çizgisini defalarca saptıracak derin krizlere karşın, onun kişisel ütopyası çok erken oluşur. Bu sayede bireyin manevi mükemmelliğinin kötülük ve yalanla daha iyi baş edebileceği, çünkü bu konuda toplumsal reformların bile yetersiz kalacağı, toplumun insanı yozlaştırdığı şeklindedir. 1856'da bu aykırı düşünceyi sonuna kadar götürerek, "sanat sanat içindir" görüşünü savunan bir grup kuramcıyla yakınlık kurdu. Ertesi yıl, İsviçre'yi, Fransa'yı, Almanya'yı dolaştı ve bu arada "İki Süvari Subayı" ve "Üç Ölüm"ü yazdı. Rusya ile karşılaştırıldığında Batı Avrupa'da egemen olan toplumsal özgürlük onu adeta çarptı, ama çok geçmeden madalyonun öteki yüzünü, ilerlemenin olumsuz yanlarını da fark etti. Yasnaya Polyana'ya dönüşü, kölelerin özgürleştirilmelerinden hemen önceye rastlar.
Tolstoy, "Toprak Ağasının Sabahı" (1856) adlı hikayesinde genç prens Nehliyudov'un kişiliğine kendi yaşamından pek çok ayrıntı yükler. Tıpkı yazar gibi, genç prens de üniversiteyi terk eder. Yaz tatilini geçirmeye gittiği kırdaki malikânesinde, oraya yerleşip, köylülerin yaşamını değiştirmeye karar verir. Ama iyi bir toprak sahibiyle köylüler arasında uçurum vardır. Tolstoy burada kır hakkındaki derin bilgisini gösterir.
1853'ten 1863'e kadar, on yıl boyunca şiirsel eserlerinden biri olan "Kazaklar" üzerinde çalıştı. Olenin adında soylu bir delikanlı, sürdüğü yaşamdan son derece bezmiş olarak, 1851 ilkbaharında Kafkasya'ya gider. Tolstoy burada Doğu'yu konu alan edebiyatın büyük çoğunlukla bulandığı egzotizmin tersine, neredeyse etnografik bir ayrıntı zenginliğiyle bir Kazak köyündeki yaşamı aktarır. Yazara çok benzeyen, kendisini büyüleyen bu dünyaya karışmayı başaramayan ve ayrılık zamanının gelip çattığını hisseden Olenin'le Tolstoy bir huzursuz kişilikler topluluğunun ilk halkasını oluşturur.
Tolstoy, 1859'da bir bunalımın eşiğindedir. İyilik yapabilme olanağına kavuşacağına inandığı huzurlu kır yaşamına olan özlemini dile getirmeye çalıştığı, alaycı başlığıyla "Aile Mutluluğu"nun yayımlanması, aslında cesaretini kırmıştır. 9 ekim tarihli yazısında şunları itiraf eder: "Artık bir yazar olarak hiçbir değerim yok. Yazmıyorum, "Aile Mutluluğu"ndan beri hiçbir şey yazmadım ve sanırım yazamayacağım da."
Böylece, 1859'dan 1862'ye kadar tüm zamanını Yasnaya Polyana'lı köy çocukları için okul kurmakla geçirdi. Bu arada Yasnaya Polyana adlı pedagojik bir dergi çıkartmaya başladı. Tolstoy, köylü reformları yılları süresince sulh yargıçlığı yaptı ve pek çok anlaşmazlıkta köylülerle soylular arasında arabuluculuk görevini üstlendi.
1862'de Sofya Andreyevna Bers'le evlendi ve üç çocuğu oldu. Düğününden önce, aşklarla dolu geçmişini bilmesi için geline günlüğü okutması bu evliliği tehlikeye soktu. Daha sonra Sofya Andreyevna'da Tolstoy'un önerisi üzerine, neredeyse sadece onunla ilişkilerine adanmış bir günlük tuttu. Eşler günlüklerini birbirlerine okuttular, hatta Tolstoy eşinin defterine notlar düştü. Sofya Andreyevna'nın, Tolstoy'un kitaplarının sansürce yasaklanması üzerine, bizzat Moskova'ya çarın huzuruna çıkacak kadar ailesine bağlılığını gösterdiği mutlu bir evliliğe karşın, Tolstoy kendi dünya görüşüyle çelişen aile yaşamından soğudu. 1863'te on yıl sürecek olan "Savaş ve Barış"ı yazmaya başladı. Bu anıt eser, yazarın Sivastopol Savaşı'nda Rus birliklerinin uğradığı bozguna, bu birliklerin aptalca yok oluşuna tanık olduğu bir dönemde tasarlanmıştı. Elbette bu dönemin seçilmesinde, tarihten öç alma, Rusya'ya bir bozgun yerine zafer sunma isteğinin yattığı gözden kaçmamaktadır. Tolstoy, Napolyon'a karşı yapılan savaşın, halk içinde bulduğu desteği göstermek isterken, bu savaş hakkında, zaman zaman tanıklıklarla bile çelişen yeni bir değerlendirmeyi kabul ettirmeyi başarır. Tolstoy bu kitabına başladığında, 1856'da geçen, Sibirya'ya sürülen Dekabristlerin dönüşünü konu alan bir hikaye yazmayı düşünüyordu. Ama başlangıçtaki tasarısından vazgeçerek sadece kahramanın yaşamında bir dönüm noktası olan olayı değil (1825 ayaklanması) 1812 anavatan savaşıyla aynı döneme rastlayan gençlik yıllarını da anlatmaya karar verir. Tolstoy hikayesine bir bozgunu anlatmakla başlamayı tercih etti; romandaki olaylar 1805'te başlıyordu.
"Savaş ve Barış" alışılmış sınırlandırmaların dışında kalan bir eserdir. Ne psikplojik, ne de tarihi bir romandır, ne sosyal bir kronik ne de üst sınıfların yaşamının sergilenmesidir; hepsinden bir şeyler vardır. Yayımlandığında çok çeşitli tepkilere neden oldu. Gerçekleri çarpıtmakla suçlandı, Çar Aleksander bile Tolstoy'un her şeyi birbirine karıştırdığını söyledi. Tolstoy'un vatanseverlik ve kahramanlık anlayışına tepki gösteren savaş gazileri romanı kınadılar. Tolstoy'un romanın biçimine hâkim olamadığını ileri sürdüler. Bu arada ilericiler, kadının bağımsızlığı yolundaki düşüncelere karşı çıkışı veya geçmişe olan bağlılığı yüzünden onu şiddetle eleştirdiler. Yazar, "Savaş ve Barış" ta halk fikrine, "Anna Karenina"da (1877) aile fikrine önem verdiğini söyler. Bu "Savaş ve Barış" ta aile fikrine yer verilmediği veya "Anna Karenina"nın sorunsalının sadece aile içinden kaynaklandığı anlamına gelmez. İki roman arasında on yıllık bir zaman farkı vardır; ne Tolstoy aynı Tolstoy'dur, ne de Rusya aynı Rusya'dır. Yazar romanda ilerledikçe, başlangıçtaki kendini mahva sürükleyen evli bir kadın fikri, genişleyip derinleşir. Burada Tolstoy' a en yakın kişilik Constantin Levin'dir. Tolstoy'da onun gibi köylüleriyle ekin biçecektir, üstelik Levin'in arazisi de Yasnaya Polayana'ya çok benzemektedir. İki kahraman (Anna ve Levin) neredeyse hiç karşılaşmazlar, birbirlerine paralel mekanlarda yaşarlar. Bu da eleştirmenlerin Tolstoy'u konuyu inşa etmede yetersizlikle suçlamasına yol açmıştır. Tolstoy bu eleştirileri şöyle yanıtlar: "Tam tersine eserimin mimarisinden gurur duyuyorum, tonozlar öylesine kavuşuyorlar ki, şatonun nerede olduğu bile görülemiyor."
Tolstoy, 1880'de yeniden büyük bir ruhsal bunalıma yakalandı ve bunu, "İtiraflarım" (1882) adlı hikâyesinde şöyle anlattı: "Çevremizdeki yaşamla ilişkimi tamamen kestim." Toprağı işlemeye başladı, malını mülkünü dağıttı, dünyanın değişmesinin bireysel kol emeğiyle gerçekleşebileceğine inandı, şiddete karşı çıkıp, barışı savundu, ve Yasnaya Polyana'dan hiç ayrılmadı. Bu dönemde yazdıklarında gerçeği arayış en ön plandadır: "Efendi ile Uşak", "Karanlığın Kudreti", "Sanat Nedir?", pek çok halk masalı, felsefi ve ahlaki eserler, "Neye İnanıyorum", "Dogmatik İlahiyatın İncelenmesi", "Kilise ve Devlet", "Tanrının Ülkesi Senin İçindedir", "İvan İlyiç'in Ölümü" ' Bu dizinin en başarılı hikayesi kuşkusuz "İvan İlyiç'in Ölümü"dür. Kahraman bir memurdur, hep herkes gibi yaşamayı isteyen bir adamdır. Ancak ölüm döşeğinde hayatının ne kadar boş geçtiğini anlar. Tolstoy büyün hayatının, işinin, ailesinin bir aldatmacadan başka bir şey olmadığını gören bir insanın manevi acılarını sergiler.
Tolstoy, "Kröyçer Sonat" ta (1889) evliliğin gerçek duyguların taklidinden başka bir şey olmadığı sıradan bir ailenin dramını ele alır. Pozdnyçev'le karısın arasında körü körüne bir cinsellikten başak hiçbir bağ yoktur. Pozdnyçev'in kıskançlığı onu cinayete sürükler; karısını öldürür. Tolstoy'un o dönemde geliştirdiği ve dünyadan el etek çekmeyi, bedeni reddi hatta bedenden nefreti savunan cinsellikle ilgili kuramların, çelişki ve sınırlarını görüyoruz. "Şeytan ve Serge Baba" adlı hikayelerde de aynı tema sürer.
Tolstoy, 1890'ların başında dünyaya yeni bakışını dile getirme ihtiyacını duydu ve uzun yıllar "Diriliş" adlı eseri üstünde çalıştı. Kitap dokuz yıl sonra, 1899'da yayımlandı. Burada ana konu, soylu sınıftan Nehliyudov tarafından baştan çıkarılıp terk edilen Katyuşa Moslova adlı yoksul bir genç kızın yaşadıklarıdır. Katyuşa'ya mahkemede rastlayan (kız hırsızlık ve cinayetle suçlanmaktadır) Nehliyudov hayatını alt üst edecek bir sarsıntı geçirir. Romanın ilk sürümünde Nehliyudov, Katyuşa'yla evlenir. Son ve yayımlanan biçimindeyse, her iki kahramanda kendi kurtuluşlarının arayışı içindedirler; Katyuşa sürgündeki bir devrimci ile yakınlık kurarken, Nehliyudov kendini İncil okumaya verir. Buna rağmen, 24 şubat 1901'de Yüksek Kilise Meclisi Tolstoy'u sapkınlık ve ateizmle suçlayarak aforoz etmiştir.
1912'de ölümünden sonra yayımlanan ve son eserlerinden biri olan "Hacı Murat"ta, Tolstoy, Kafkasya anılarına geri döner.
Gerçeği arayışı, yaşamının sonunda onu evinden ve karısından kaçmaya ve Kafkasya'ya gitme niyetiyle trene atlama niyetine sürükledi. Ama çok hastalandı ve kırsal kesimde bir tren istasyonunda, Astapovo'da 7 kasım 1910'da öldü. Cenaze töreni, ülkenin dört bir yanından gelen on binlerce insanın bir araya geldiği ulusal bir gösteriye dönüştü.
Tolstoy sadece yazar olarak değil, düşünür olarak da insanları derinden etkilemiştir. Onun ilkesine göre yaşamak için Tolstoy'cu topluluklar oluştu, ne var ki bunlar devrimden sonra zulme uğradı.
"Hikayelerimin kahramanı, yüreğimin bütün gücüyle sevdiğim, bütün güzellikleri içinde anlatmaya çalıştığım ve hep güzel olan, güzel kalan ve hep güzel kalacak olan gerçektir" Lev Nikolayeviç Tolstoy, ülkesinde köylüler yararına yaptığı sosyal ve pedagojik çalışmalarına hiç ara vermeden, Rus edebiyatına "Savaş ve Barış", "Anna Karenina" gibi iki en güzel şaheser kazandıran zengin edebi yaratılarında, ahlaki mükemmellik idealini bu sözlerle dile getirmeye çalışıyordu'
AĞDAKİ KUŞLAR
Satışı yok'
AİLE MUTLULUĞU
Kış başlarından beri köyde Katya ve Sonya ile yalnız başımıza oturuyor, sonbaharda yitirdiğimiz annemin yasını tutuyordu.
Katya bizleri büyütmüş olan, kendimi bildim bileli anımsayıp sevdiğim dadımız, aynı zamanda eski bir aile dostumuzdu. Sonya ise küçük kız kardeşimdi. Yağışlı, hüzünlü, kışı, Pokrovsk'taki eski evimizde geçiriyorduk. Hava soğuk ve esintiliydi; durmadan yağan bir pencerelere kadar çıkıyor, camlar hemen hemen sürekli buz tutuyordu. Neredeyse bütün kış köyden çıkıp bir yerlerde gezememiştik. Evimize arada bir gelenler de acılı yüzleri, evde uyuyan birileri varmışçasına usul usul konuşmaları, içi çekip somurtmaları, bana özellikle kara giysini Sonya'ya bakarken ağlamaklı duruşlarıyla bizlere ne ve sevinç getirmekten çok uzaktılar. Ölüm, varlığını evde her an duyuruyor; acılığı ve korkunçluğu ile evin havasına yansıyordu. Annemin odası kapalıydı, yatmaya giderken önünden her geçişte bir şey beni bu soğuk ve yarı karanlık odaya bakmam için dürtüyor, korkudan ürperiyordum.
Çeviri: Mehmet Özgül
İş Bankası Kültür Yayınları
ANNA KARENİNA (3 CİLT)
Bedensel rahatsızlıklar, aile içi skandallar, ideolojik, politik buhranlar. Tanrı inancına duyulan kuşkular biçiminde görünürleşen sayısız fiziksel ve ruhsal krizden ve Ortodoks Kilisesi'nden çıkartılışından bir yıl sonra (1902), yaşlı Tolstoy, Anna Karenina'yı yazdığı orta yaş yıllarını hüzün ve iç sızısıyla hatırlar.
Sanatının doruğundaki en iyi yıllarının ürünü olan bu roman, yazara göre temel bir "fikri" soyut formülasyonlara başvurmadan açıklayan sanatta "biçimi" bağımsızlaştırmayıp içerik ile, fikir ile bütünleştiren bir yapıyı temsil eder. İçerik ile, sanatsal biçimin bu uyumunun sentezinde yazarın sözünü ettiği o dışa vuran fikir ya da düşünce nedir? Yaşlı bir erkekle evlendirilmiş genç kadın (Anna Karenina) genç subay Vronski ile içine sürüklendiği ilişkiyi niçin evlilikle sonuçlandıramaz? Sosyetedeki statüsünü gözden çıkartamadığı için mi? Yoksa Tolstoy'unu aristokrasi temelinde kurulu ideal "aile mitosunda", bireyin bütünlüğünü koruyan o büyük "organizasyonda", kadının doğal, cinsel dürtülerini yıkıcı bir tehdit gibi gören ve ona ev hanımı-anne rolünün ötesinde bir sosyal varoluş alanı tanımayan muhafazakâr anlayışla mı karşı karşıyayız?
Anna Karenina: Sosyal statüye feda edilen aşk.
Çeviri: Saniye Güven
Bordo Siyah Yayınları
ATEŞİ KIVILCIMKEN SÖNDÜRMELİ
"Yaşarsınız oğlum, yaşarsınız" dedi. "Eğer Allah'ın emirlerine uyarsanız her şeyin üstesinden geleceksiniz." Biraz sustuktan sonra gülümseyerek ekledi: "Sakın ha İvan! Yangını kimin çıkardığını söyleme! Sen, herhangi bir insanın kabahatini örtersen Allah da senin iki kabahatini affeder!"
Çeviri: Serhan Nuriyev
Nehir Yayınları
BASKIN
Bir atı, kamçıdan korktuğu için bir uçurumdan kendini savurmaya iten şey cesaret midir? Bir çocuğun cezalandırılacağı korkusuyla ormana kaçması ve kaybolması cesaret midir? Bir kadının rezalet korkusuyla yeni doğmuş çocuğunu öldürmesi ve takibata alınma riskini göze alması cesareti simgeleyen bir hareket midir? Yoksa bir adamın, kendini beğenmişlikle bir insanı öldürmeye kalkması ve bu yüzden kendi hayatını tehlikeye atması mıdır cesareti gösteren?
Tehlike her zaman bir seçim şansını da içerir. O takdirde bu seçimi ne belirlemektedir? Asil bir duygu mu yoksa aşağılık olanı mı? Aslında bu duygulara binaen yapılanı cesaret yahut korkaklık olarak adlandırılmalı değil mi?
Çeviri: Ahmet Delidağ - Firuze Şebnem Aslıtürk
Metropol Yayınları
BİR EVLİLİĞİN ROMANI
Usta yazar Tolstoy, Bir Evliliğin Romanı'nda genç bir kız ile orta yaşlı bir adamın evliliğini sade fakat bir o kadar incelikli kalemiyle resmediyor. Roman doğal ve sade bir yaşamın, aile saadetinin devamı için ne kadar gerekli olduğunu, kendini sosyete eğlencelerine kaptırarak mutluluğunu kaybeden bir hanımın diliyle anlatıyor.
Ahlaki yozlaşmanın aşkı ve aile saadetini bozacak kadar zararlı olduğunu anlatan olay örgüsü içinde, eşlerin birbirlerinin hayatlarına ne dereceye kadar müdahale edebileceğini de tartışan roman, bu özelliğiyle daha uzun yıllar güncelliğini koruyacak gibi görünüyor.
Çeviri: Serhan Nuriyev
Timaş Yayınları
BİR GENCİN DRAMI - ÖYKÜLER -
Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden bir yazar, sabaha karşı dans eder gibi hareketler yapan birini görür. Biraz yaklaşınca bir gencin, sahile vuran deniz yıldızlarını birer birer alıp okyanusa fırlattığını fark eder. Genç adama yaklaşır ve sorar;
-Neden bu deniz yıldızlarını okyanusa atıyorsun?
Genç adam şöyle cevap verir:
-Birazdan güneş yükselip sular çekilecek. Onları suya atmazsam Ölecekler.
Bunun üzerine yazar:
-Kilometrelerce sahil, binlerce deniz yıldızı var. Bunların hepsini nasıl kurtaracaksın? Ne fark eder ki der'
Genç adam eğilip yerden bir denizyıldızı daha alır, okyanusa fırlatır.
-Onun için fark etti ama...
Çeviri: Ersin Yıldırım
Arkhe Yayınları
CANLI CESET
Başlangıçta iyi bir insanken zamanla içki ve safahat alemlerine dalan Fedya, sevdiği ama ona layık olamadığını düşündüğü eşiyle, en yakın arkadaşı arasındaki masum duygusal yakınlığı hissedince, onların saadetine engel olmamak için aradan çekilmeye karar verir. Ne var ki, kanun önünde, ayrılığı istediğine dair yalan söyleyecek gücü asla kendinde bulamaz...
Tolstoy, Canlı Ceset'te kalbine hükmedemeyen insanın çektiği sıkıntıları, ıstırapları, aşk acısını ve kadere karşı gelemeyişini tarafsız bir üslupla dile getiriyor.
Çeviri: Serhan Nuriyev
Timaş Yayınları
ÇOCUKLUK YILLARI
Shakespeare'den sonra dünya dillerine en çok çevrilen yazar Tolstoy'un ölümüne kadar süren kendini arayış serüveninden önemli bir kesit sunar "Çocukluk Yılları" çağını çok iyi gözlemleyen Tolstoy, kahramanlarını kendi hayatının gerçek kişilerinden seçtiği kitabında yaşamına ilişkin ilk bilinçli izlenimlerini yansıtmaktadır. Tolstoy'un toplumsal ve felsefi görüşünün ilk meyvesi olan bu eser "pişman olmuş" bir soylunun erdem arayışlarının öyküsüdür.
Çeviri: Derya Sungur
Şule Yayınları
ÇÖMLEK ALYOŞA
Bir klasik roman yazarı olan Tolstoy'un öyküleri de aynı kuvvette kaleme alınmış metinlerdir. Bu kitapta yer alan "Çömlek Alyoşa", "Allah Gerçeği Görür Fakat Bekler", "İnsan Ne İle Yaşar", "Balodan Sonra", "Sevginin Bedeli" ve "İvan İlyiç"in Ölümü" başlıklı öyküler, onun ne kadar kuvvetli ve kudretli bir gözlemci olduğunun ispatıdır. Döneminin Rusyası'nda yaşanan trajedileri yokluk-varlık, zenginlik-yoksulluk, sevgi-sevgisizlik, bağlamında ele alan yazar, görkemli bir edebiyat çatısı kuruyor öyküleriyle. Her biri bağımsız bir hayatı anlatan bu öyküler, kendine yeni tatlar, yeni okuma heyecanları arayanlar için bulunmaz bir hazine...
Çeviri: Derya Sungur
Mavi Yelken Yayıncılık
DAVULUN SESİ
Davulun sesi uzaktan hoş gelirmiş derler... Ama bu kitap - Davulun Sesi - hiç kuşkumuz yok ki, yakındanda hoş gelecek size. Çünkü birbirinden güzel masallar bulacaksınız içinde. Dünya edebiyatının en büyük yazarlarından olan Tolstoy, halk dilinin zenginliğini görmüş, önemini kavramış ve oturup bu masalları yazmış. Davulun Sesi işte bu masalların en güzelini içeriyor.
Çeviri: Dilek Sökmen
Oda Yayınları
DELİKANLILIK
Açıklamaya gerek yok: Nekludov'un etkisiyle, istencim dışında ona benzer davranıyorum. Onun hayat görüşlerini benimsiyordum. Nekludov'un hayat görüşüne göre, insanın katışıksız bir erdeme erişebilmesi için büyük çaba göstermesi gerekirdi. İnsan hayatının amacı, hatalardan arınıp kusursuzluğa ulaşmak olmalıydı. O günlerde insanın arınması, tüm kötülüklerin ve ahlaksızlıkların ortadan kaldırılması bana mümkün geliyordu. İnsanın kendisini düzeltmesinin, erdemli ve mutlu olmayı başarmasının çok kolay olduğunu düşünüyorum.
Sonuç olarak, gençliğimizdeki bu büyük isteklerle umutların gerçekte gülünç olup olmadığını ve bu isteklerin gerçekleşmemesinden kimin sorumlu olduğunu, yalnızca Tanrı bilir.
Çeviren: Ahmet Özpınar
Aden Yayınları
DİN NEDİR?
Tolstoy'un kendisini ve Allah'ı arayış macerası bütün ömrünü kaplamaktadır. Ömrü boyunca anlaşılamadı. Sürdürdüğü burjuva hayatını terk etti. Etrafındaki hiç kimse; karısı bile onu anlayamadı. Seksen iki yaşındayken bir gece evden kaçtı ve İstanbul'a hareket etmek üzereyken bir tren istasyonunda hayata gözlerini yumdu. Bazı çevrelere göre bütün hayatı boyunca sürdürdüğü hakikat arayışlarının sona erdiği ve gerçek hakikati İslam'da bularak bu dini öğrenmek için İstanbul'a yöneldiği iddia edilir.
Tolstoy "Din Nedir?"de hiçbir canlının dinsiz yaşayamayacağını; dinin, sanatla, hayatla, felsefeyle nasıl ayrılmaz bir bütün olduğunu ortaya koyar.
Çeviri : Murat Çiftkaya
Akvaryum Yayınevi
DİRİLİŞ
Lev Tolstoy'un yıllar süren buhranlı bir dönemden sonra tamamladığı bir yapıt Diriliş. Prens Nehludov, askere gitmeden önce, halalarının evindeki güzel ve zeki evlatlık Katya'yı baştan çıkarır. O günden sonra da kızı bir daha arayıp sormaz. Katya, bu buluşmadan gebe kalır; ancak çocuğunu doğurduktan sonra kapı dışarı edilir. Güzel Katya'nın bundan sonraki hayatı, genelevden zindana uzanan bir düşüşün hikayesidir. Yıllar sonra Prens ile Katya, beklenmedik bir biçimde karşılaşırlar: Prens, jürisinde görev aldığı bir mahkemede, birini zehirleme suçuyla yargılanan Katya'yı karşısında görünce derinden sarsılır. Bu sarsıntı, kendi içinde büyük bir değişimin de başlangıcı olur. Büyük günahını bağışlatmak için hayatını baştanbaşa değiştirmeye koyulur. Yaşadığı şatafatlı hayatın bütün zincirlerini kırar.
Çeviri: Nihal Yalaza Taluy
Can Yayınları
EFENDİ İLE UŞAK
"Efendi ile Uşak", tümü coşkuyla kaleme alınmış, insani değerlerle dini değerleri aynı platformda ele alan hikmet dolu öykülerden oluşuyor. Öğüt veren, yol gösteren, iyilik ve doğruluğa yönelten, sevgi ve şefkati insanlık için bir kurtuluş yolu olarak sunan öyküler bunlar.
"Efendi ile Uşak", Tolstoy'un insana bakışındaki inceliği, varlığı algılayışındaki bilgeliği ve açık bir şekilde ortaya koyduğu inancındaki derinliği fark edecek. Çağın, varlık dengeleriyle çelişen felsefelerine karşı onun duru ve net bakış açısına hayran kalacaksınız.
Çeviri: Hamit Kaplan
Timaş Yayınları
ERİK ÇEKİRDEĞİ
Lev Tolstoy'u hepimiz daha çok büyükler için yazdığı unutulmaz yapıtlarıyla tanıyoruz. Tolstoy, aynı zamanda yarının büyükleri için de birbirinden güzel masallar, öyküler yazmıştır. "Erik Çekirdeği"nde yer alan öyküler, özellikle ilkokul yaşlarındaki çocuklar içindir. Alışılmış öykü kalıplarının dışında, yalın, gerçekçi bir anlatımla sunulan bu öykülerin kahramanlarının çoğu, hayvanlar aleminin sevimli üyeleri. Hem öğretici, hem düşündürücü olan bu güzel öykülerin zevkle okunacağına eminiz.
Çeviri: Kezban Akçalı
Can Yayınları
FİL İLE TİLKİLER
Çocuk kitabı'
- Ağdaki Kuşlar - Kurt ile Yaşlı Kadın - Kurt ile Köpek - Horoz ile Tilki - Tilki ile Leylek
- Pire ile Öküz - Karga ile Tilki - Zengin ile Yoksul - Fil ile Tilkiler - Ağustos Böceği ile Karınca
Çeviri : Zafer Yurt
Nurdan Yayınları
GENÇLİK YILLARI
İsmi edebiyat çevrelerinde duyulmadığı için yirmi dört yaşında "L. N." imzasıyla yayınladığı "Gençlik Yılları"nda Tolstoy, insanların bencilliklerini, şöhret peşinde koşmalarını ve toplumdaki eşitsizlikleri işlemiştir.
Büyük ölçüde Tolstoy'un kendi hayat öyküsünden yararlanarak yazdığı bu eser, başta Turgenyev olmak üzere dönemin Rus edebiyatçılarının dikkatlerini üzerine çekmiş; Dünya edebiyatına yeni bir ustanın gelmekte olduğunu gösteren bir işaret olarak kabul edilmiştir.
Şule Yayınları
GÜNLÜKLER
Tolstoy, yaşamının sonuna doğru, 50 yıl boyunca aralıklarla tuttuğu günlükleri için "Günlükler benim" diyordu. Günlükler, 1847 yılında Tolstoy'un bir belsoğukluğu nöbetinden iyileşmesi ve kendisinin eksiksiz ve yumuşatılmamış bir portresini çizmesiyle başlıyor. Bu günlüklerde onun bütün siyasal, ahlâkî ve edebî kanaatleri önümüze tüm canlılığı, sarsıcı ihtişamı ve benzersizliğiyle serilmektedir. Bu kayıtlar Tolstoy'un roman ve siyasal eserlerini şekillendirdiği ham materyalleri içermektedir. Yepyeni fikirlerle dolu bu günlükler açık sözlülükleriyle, samimiyetleri ve acımasızca öz eleştiri niteliğinde olmalarıyla okuyanları çarpacaktır. Anarşist, vejetaryen, ahlâksız, aforoz edilmiş, eğitimci, asker, kendi kendini yetiştirmiş ayakkabı imalâtçısı, dilekçeci, zor bir eş, iyi bir baba ve Rusya'nın muhteşem yaşlı adamı. Tolstoy mükemmel derecede karmaşık ve hatta çelişkili bir şahsiyettir. Bu büyüleyici, ama zaman zaman üzücü günlük, onun yalnızca eşsiz bir yazar olmadığını; aynı zamanda muhteşem bir fazîlet kahramanı olduğunu kanıtlamaktadır.
Çeviri: İbrahim Kapaklıkaya
Anka Yayınları
HACI MURAT
1896-1904 yılları arasında yazılan Hacı Murat, büyük Rus yazarı Tolstoy' un olgunluk dönemi romanları arasında yer alıyor. Hacı Murat, on dokuzuncu yüzyıl Kafkas halkları arasında efsaneleşen, Şeyh Şamil' le davalıdır. Yurt edinme, hayata tutunma, bağımsızlık, tutsaklık, ihanet ve iktidar sarmalında biçimlenen bir davanın kahramanıdır. Zayıflıklarının ve gücünün farkında bir kahraman. Acımasız bir coğrafyanın geniş yürekli insanları arasındaki iktidar mücadelesinde taraf olmak zorunda kalmıştır; Rusları da sevmez, Şeyh Şamil' i de.
Seçeneksiz kalmak, bütün duygulardan arınmanın başlangıcı ve sonucu belki de. Savaş bazı insanların kaderidir. Tıpkı inanmasa da taraf olmak zorunda kalmak gibi. Aslolansa direnmek. Her koşulda direnmek ve ayakta kalmak. Tolstoy, ölümüne direnen bir kahramanı yazarak sonsuza taşıyor.
Çeviri: Nihal Yalaza Taluy
Can Yayınları
HAYAT ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Tolstoy'un kendisini ve Allah'ı arayış macerası bütün ömrünü kaplamaktadır. Ömrü boyunca anlaşılamadı. Sürdürdüğü burjuva hayatını terk etti. Etrafındaki hiç kimse; karısı bile onu anlayamadı. Seksen iki yaşındayken bir gece evden kaçtı ve İstanbul'a hareket etmek üzereyken bir tren istasyonunda hayata gözlerini yumdu. Bazı çevrelere göre bütün hayatı boyunca sürdürdüğü hakikat arayışlarının sona erdiği ve gerçek hakikati İslam'da bularak bu dini öğrenmek için İstanbul'a yöneldiği iddia edilir.
Tolstoy 1870'li yılların sonundaki ruhsal bunalımını takip eden dönemde dinsel ve teorik görüşleri açıklayan kitaplar yazmaya ağırlık vermiştir. Tolstoy rasyonel düşünceyi tamamen reddeden bir düşünür değildi. "Hayat Üzerine Düşünceler" adlı bu kitapta akılla inanç arasında bir denge kurmaya çalışmıştır.
Çeviri : Turan Dikmetaş
Akvaryum Yayınevi
HAYATI SORGULAMAK
Tolstoy'un Prens Nehlyudov'un Günlüğü ve Albert'le birinci sınıf Tolstoy klasikleri sayılan Efendi ile Uşak ve Balodan Sonra'nın yeni tercümeleri'
Efendi ile Uşak'ta insanoğlunun birbirine zıt iki uç noktasındaki iki adam, küçük bir at, bir kızak ve insanın dizginlenemeyen hırsı, doğanın muazzam kudretiyle bütünleşiyor.
Balodan Sonra, genç bir erkeğin aynı anda cinsellik ve asker dünyasıyla ilk kez karşılaşırken kendi dip kompleksiyle yüzleşmesinin öyküsünü anlatıyor: kahramanın bir kadına ulaşabilmesinin mutluluğunun ardından, işkence gören bir erkek vücudu karşısında düştüğü dehşet... Tolstoy, Prens D. Nehlyudov'un Günlüğü'nde burjuva mantalitesinin karşısına yerleştirdiği sanatın büyüsünü, Albert'te bütün canlılığıyla ortaya koyduğu sanatçı kişiliği ve "öteki"ni anlama sınavıyla ilişkilendirerek, bir kez daha insan ruhuna daha derinden nüfuz etmemizi sağlıyor.
Çeviri: Serhan Nuriyev
Kaknüs Yayınları
HAZİN BİR EVLİLİĞİN ROMANI
Rivayet olunur ki Nessos, birgün Herakles'in karısı Deianeira'yı kaçırıp ona tecavüze yeltendiğinde Herakles'in zehirli okuna hedef olur. Nessos ölürken Herakles'ten öcünü alabilmek için kanlı gömleğini Deianeira'ya verir. Bu gömleği kocasına giydirdiği takdirde onun aşkını sonsuzcasına kazanacağını söyler. Bir tören esnasında Nessos'un kanlı gömleğini giyen Herakles acıdan kıvranmaya başlar. Bedenine yapışmış olan bu gömleği derisi soyulmak pahasına çıkarmaya çalışsa da bunu başaramaz. Sonunda, dağlardan kökleriyle söküp çıkardığı devasa çamları meydana yığar ve büyük bir ateş yakar. Ve kendini alevler içine atarak hayatına son verir.Tolstoy için olduğu gibi birçoklarımız için de evlilik, Nessos'un kanlı gömleği... Kandırmacayla üzerimize giydirilen ve ancak yalazlarla çıkarılabilen bir gömlek..
Çeviri: Raif Necdet
Kaknüs Yayınları
HER ŞEYE RAĞMEN SEVGİ ÖYKÜLERİ
Bir gün ermişlerden birine sormuşlar: "Sevginin sözünü edenler ile sevgiyi gerçekten yaşayanlar arasında ne fark vardır?" "Bakın göstereyim" demiş, ermiş.
Bir sofra hazırlamış. Bu sofraya sevgiyi dilinden düşürmeyen ama dilden gönüle indirmeyen kişileri çağırmışlar. Hepsi yerlerine oturmuşlar. derken, sıcak çorbalar ve arkasından da "derviş kaşığı" denilen bir metre boyunda kaşıklar gelmiş.
Ermiş: "Bu kaşıkların sapının ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir şart koşmuş. "Öyle kaşıkların sapının ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir şart koşmuş. "Öyle kaşığın çukur kısmına yakın yerden tutmak yok." "peki" demişler ve çorbayı içmeye başlamışlar. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden, sofradaki hiç kimse, çorbayı döküp saçmadan bir türlü ağzına götüremiyormuş. En sonunda, bakmışlar bu iş olmuyor, çorbadan vazgeçmişler. Öylece, aç aç kalkmışlar sofradan. Onlar sofradan kalktıktan sonra, ermiş: "Şimdi de sevgiyi gerçekten bilip yaşayanları çağıralım sofraya" demiş.
Yüzleri aydınlık, gözleri sevgiyle gülümseyen insanlar oturmuş sofraya. Ermiş: "Buyurun bakalım" deyince de, her biri uzun saplı kaşığını çorbaya daldırıp karşısındaki kardeşine uzatıp içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş olarak, şükür içinde sofradan kalkmışlar.
"İşte" demiş ermiş. "Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim ki, kardeşini düşünür ve doyurursa, o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz. Şunu da unutmayın ki, hayat pazarındaki alan değil, her zaman veren kazançlıdır."
Çeviri: Ersin Yıldırım
Arkhe Yayınları
HZ. MUHAMMED GİZLENEN KİTAP
* Yayıncının notu : İslam Peygamberi ile ilgili yayımlanmayan risalesi
".... Bunu söylemek ne kadar tuhaf olsa da benim için Muhammedilik, Haça tapmaktan (Hıristiyanlık'tan) mukayese edilemeyecek kadar yükseklikte duruyor. Eğer insan, seçme hakkına sahip olsaydı, aklı başında olan her bir insan, şüphe ve tereddüt etmeden Muhammediliği; tek Allah'ın ve onun Peygamberini kabul ederdi... - Tolstoy 1828-1910 -
Ünlü Rus yazarı L.N.Tolstoy 1908 yılında Abdullah El-Sühreverdi'nin Hindistan'da basılmış "Hz.Muhammed'in Hadisleri" kitabını okumuştur. Okuduğu hadislerden bir risale (kitapçık) tertip etmiş,bunu Rusya'nın posrednik' adlı yayınevinde bastırmıştır.
Rus halkı ve özellikle Rus aydınları, L. N. Tolstoy'u ilahi bir kuvvete sahip gibi seviyorlardı ve onun İslamiyeti kabul etmesinin duyulmasının Rus toplumu içinde İslam'a güçlü bir akım başlatabileceğini biliyorlardı. Bu yüzden de Tolstoy'un Hz.Muhammed'in hadislerinden derlediği kitapçığını KGB gibi Rus istihbarat birimleri gizli tutmaya, unutturmaya ve basılmasını engellemeye çalışıyorlardı. Tolstoy, bu risale (kitapçık) ile Rus okurlarını, Hz. Muhammed'in hadisleriyle tanıştırmıştır. Hadislerden seçtiği konularda 'fakirlik' ve 'eşitlik' gibi kavramları esas almış, Rus halkına ve onları aldatanlara bir ders verir nitelikte olmasına özen göstermiştir.
Tolstoy, seçip kitapçık haline getirdiği bu hadislerle, gerçek adalet ve eşitliğin, gerçek kardeşlik ve fedakârlığın yerinin İslam olduğu, hatta insana saygı ve sevginin ve daha ötesinin de yerinin yine İslam olduğunu vurgulamak istemiştir.
Prof. Dr. Telman Hurşidoğlu ALİYEV
Karakutu Yayınları
İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN
"Bir zamanlar bir iyi, bir de kötü büyücü varmış. İyi büyücü, bir insanı, kötü büyücünün şerrinden kurtarmak için, onu buğday tanesine çevirmiş. Kötü büyücü birden bir horoz olup, tam taneyi yutacakmış ki, iyi büyücü tanenin üzerine bir şinik buğday dökmüş. Böylece kötü büyücü aradığı taneyi bulamamış." İşte Hıristiyanlar da Allah'ın kitabı olan İncili bu hale getirdiler. Allah'ın kitabının yanı sıra 49 kitabı kutsal tanıyarak hak ve batılı birbirine karıştırdılar.
Çeviri : Sultan Neval Şimşek/ Serkan Özburun
Kaknüs Yayınları
İNSAN NE İLE YAŞAR
Allah vazifesi olmasına rağmen yeni doğum yapmış bir annenin ruhunu, merhametine yenik düştüğü için, alamadan dönen meleğini üç şey öğrenmesi için insan suretine büründürerek dünyaya gönderir: ''İnsanın içinde ne barındırdığını öğren'', ''İnsana neyin verilmediğini öğren'' ve ''İnsanın ne ile yaşadığını öğren''. Bu üç bilgiyi edindiğinde, yani insanı tanıdığında melek Rabb'inin sonsuz merhametini de kavradığı için tekrar semaya yükseltir.
İnsan Ne İle Yaşar, Tolstoy'un ahlaki ve dini değerleri ön plana çıkardığı heyecanlı, coşkulu ve hikmetli hikayelerden oluşuyor.
Çeviri: İhsan Özdemir
Timaş Yayınları
İTİRAFLARIM
Savaş ve Barış ile Anna Karenina'yı yazmasına rağmen Tolstoy, 51 yaşında geçmişe dönüp baktığında hayatını anlamsız, pişmanlık duyulan bir başarısızlık olarak değerlendirmiştir.
İtiraflarım, Tolstoy'un fikirlerini ve eylemlerini sonsuza dek değiştirdiği ve inanç felsefesini geliştirdiği o dönemdeki düşüncelerini derinden anlamamızı sağlayan gerçek bir Tolstoy klasiği.
Çeviri: İhsan Özdemir
Timaş Yayınları
İVAN İLYİÇ'İN ÖLÜMÜ
"Yalan, ölümün arifesinde çevresini kaplayan bu yalan; korkunç, muhteşem ölüm olayını ziyaretleriyle örtmeye çalışarak, yenmeye hazırlanan mersin balıkları düzeyine indirdikleri bu yalan, İvan İlyiç için son derece acı vericiydi. İşin tuhafı, çevresindekiler ona bu hokkabazlıkları yaparken kaç kez 'Bırakın şu yalanları! Ölmekte olduğumu siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum. Yalan söylemekten vazgeçin bari!' diye bağıracak gibi oluyordu. Ne var ki hiçbir zaman kendinde bunu yapacak gücü bulamıyordu."
Çeviri: Nihal Yalaza Taluy
Can Yayınları
KAFKAS ESİRİ
Jilin, Rus ordunda Kafkasya'da subay olarak görev yapmaktadır. Bir gün Annesinden mektup alır. Yaşlı annesi şöyle yazıyordu: "Artık kocadım, sevgili yavrum, seni dünya gözüyle bir kez daha görmek istiyorum. gel sana hakkımı helal edeyim, cenazemi kaldırır sonra inşallah görevinin başına gidersin. Hem sana bir kız buldum; uslu, akıllı iyi bir kız. Anlaşabilirseniz evlenir temelli burada kalırsın."
Gerçekten ihtiyar annesinin durumu kötüydü. Daha sonra göremeyebilirdi. Komutanlığa çıkıp izin alarak annesinin görmeye yollanır, fakat Kafkasya'da savaş vardır, Tatarlara esir düşer. Acı ve zorlu günler onu beklemektedir. Büyük yazar Tolstoy'un meraklı ve heyecan verici bu öyküsünden başka, kitapta yer alan diğer öykü ve masalları da büyük bir zevkle okuyacaksınız.
Çeviri: Oğuz Peltek
Yaba Yayınları
KARANLIĞIN GÜCÜ
Varlıklı ve yaşlı bir Rus köylüsünün evinde hizmetçilik yapan Nikita, önceleri annesinin ve ev sahibesi hanımın işbirliği yaparak kendisi için hazırladıkları çirkin istikbali keyifle seyretmektedir. Ne var ki, ikbal basamaklarını tırmanırken attığı her haksız ve ahlaksız adım onu bir başka zulüm ve günahın içine iteler...
Karanlığın Gücü, Tolstoy'un, her ayrıntıyı bir nakış gibi işleyerek Rus köylülerinin hayatına ayna tuttuğu bir oyunu...
Çeviri: Serhan Nuriyev
Timaş Yayınları
KAZAKLAR
Olenin, Moskova'nın kibar çevrelerindeki hayatından bıkmış bir delikanlıdır. Yeni dünyada mutluluğu bulacağına inanır ve bu düşünceyle Kafkasya'ya gidip Kazaklar arasında yaşamaya başlar. Aradığı para ve unvana bağlı olan değil, kendiliğinden var olan bir mutluluktur.
"Savaş ve Barış" ve "Diriliş"ten sonra Tolstoy'un üçüncü büyük romanı olarak kabul edilen "Kazaklar", yazarın sanat gücünü ve düşünce derinliğini en açık şekilde ortaya koyması bakımından mutlaka okunması gereken güçlü bir dünya klasiği...
Çeviri: Serhan Nuriyev
Timaş Yayınları
KORKUNÇ İVAN
Çar Feodor İvan Vasilyeviç, çevresindeki tüm soyluları çeşitli bahanelerle öldürtüp ya da çeşitli sebeplerle, uzaklaştırarak tamamen kendine bağlı bir yönetim düzeni kurmuştur. Sloba'daki görkemli şatoya yerleşmiş, burada bir tür tarikat kurarak kendini başrahip ilân etmiştir. Ne var ki en kanlı kararlar, burada yapılan ayinlerde alınmaktadır; Rus halkının gözünde Tanrı tarafından gönderilmiş olarak görülen Çar, öldürttüğü insanları rüyalarında gören, bunun şeytanın işi olduğunu düşünerek çareyi daha fazla can kıymakta bulan bir hastadır aslında.
Tolstoy, Korkunç İvan adlı romanında Çar, onun çevresindeki yardakçıları ve ona karşı çıkan soyluları soluk, cansız karakterler olarak ele almamıştır. Bilâkis yazar, dönemin ekonomik zorluklarını, bitmek bilmeyen savaşları, birtakım aşk hikâyelerini, hatta halkın batıl inançlarını da büyük bir canlılıkla ortaya koyarak, kişileri tarih içindeki yerlerine oturmuştur. Yazar Tolstoy böylece tarihin bir yaprağını edebiyata taşıyor.
Tolstoy 1917 Devrimi'nden sonra ülkesini terk etmiş, ancak daha sonra Sovyetler Birliği'ne geri dönerek, kaleme aldığı eserlerle Stalin Ödülü'ne lâyık görülmüştü.
Çeviren: Ertuğrul Kayihan
Beyaz Balina Yayınları
KRALIN HEDİYESİ
Çocuk kitabı'
Günün birinde bir köylü çok değerli bir pırlanta bulmuş.
"Ne yapayım ne edeyim?" diye düşünürken krala götürmeye karar vermiş.
Saraya gidince uşağa kralın huzuruna nasıl çıkabileceğini sormuş. Uşak sormuş:
- Niçin kralla görüşmek istiyorsun?
Tomurcuk Yayınevi
İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN
"Bir zamanlar bir iyi, bir de kötü büyücü varmış. İyi büyücü, bir insanı, kötü büyücünün şerrinden kurtarmak için, onu buğday tanesine çevirmiş. Kötü büyücü birden bir horoz olup, tam taneyi yutacakmış ki, iyi büyücü tanenin üzerine bir şinik buğday dökmüş. Böylece kötü büyücü aradığı taneyi bulamamış." İşte Hıristiyanlar da Allah'ın kitabı olan İncili bu hale getirdiler. Allah'ın kitabının yanı sıra 49 kitabı kutsal tanıyarak hak ve batılı birbirine karıştırdılar.
Çeviri : Sultan Neval Şimşek/ Serkan Özburun
Kaknüs Yayınları
KROYÇER SONAT
Kroyçer Sonat, bir tren yolculuğu öyküsüyle başlıyor, insanoğlunun ruhunun derinliklerinde uyuyan şiddete, kıskançlığa, zavallılığa uzanıyor. Trende başlayan bir söyleşi sırasında yolcular arasında bulunan, kitabın baş kahramanı Pozdnişev, nasıl olup da böyle çöktüğünü, bezginleştiğini anlatır. Gençliğinde sefih bir hayat sürmüş, sonradan kendinden iğrenmeye başlamıştır. Terzilerin, güzellik uzmanlarının yardımıyla erkeklerin hayvansal içgüdülerini alevlendirdikleri için toplumun ve kadınların suçlu olduğu kanısına varmıştır. İçinde uyanan pişmanlık Pozdnişev'i değişime itmiş, o da bu doğrultuda evlenmiş, çocuk sahibi olmuştur. Ancak, kadınlarla erkekler arasındaki onulmaz farklar, bir yandan da Pozdnişev'in kıskançlığı nedeniyle bir süre sonra karısıyla birbirinden nefret etmeye başlamışlardır. Karısının onu bir müzisyenle aldattığından kuşkulanmasıyla birlikte Pozdnişev'in ruhunun derinlerinde yatan şiddet açığa çıkmış, geri dönüşsüz zararlara yol açmıştır. Pozdnişev'in öyküsü, Lev Tolstoy'un yaşadığı dönemin ahlâk anlayışının ve bazı değerlerin değişmesiyle yaşanan sancıların bir panoraması niteliğindedir. Kadın-erkek ilişkilerinde erdemin gerekliliğine inanan Tolstoy, kendi görüşü doğrultusunda erdemsizliğin insanoğlunu ne gibi çıkmazlara sürüklediğine işaret etmeye çalışıyor. Tabii, Beethoven'ın ünlü Kroyçer Sonat'ını dinleyip dinlememek, size kalmış.
Çeviri: Nihal Yalaza Taluy
Can Yayınları
KURT İLE YAŞLI KADIN
Çocuk kitabı' Satışı yok'
KÜÇÜK ŞEYTAN
Çocuk kitabı'
Büyük Rus yazarı Lev Tolstoy (1828-1910), dünyanın gelmiş geçmiş en büyük yazarlarından biri. Ölümsüz romanlar yazmış. Kitapları bugün de dünyanın dört bir yanında aralıksız okunuyor. Bu dev yazar, çocukları çok sevmiş. Onlar için de birbirinden güzel kitaplar yazmış. Kendisinin de pek çok çocuğu varmış. Soylu bir aileden gelen bu büyük yazarın yaşadığı dönemde Rusya'da çarlık yönetimi varmış. Tolstoy bu yönetime karşı büyük tiksinti duyarmış. Devletin başındaki çarlar da, doğal olarak onu sevmemişler. Ama Rus halkı bu dev yazarı çok sevmiş. Kendisi de varlıklı biri olduğu halde romanlarında büyük toprak sahiplerine karşı ezilen, sömürülen insanları savunmuş.
Küçük Şeytan da yine küçük çocuklar için masallardan ve öykülerden oluşuyor'
Çeviri: Füsun Tayanç
Can Yayınları
ÖLÜM MANİFESTOSU
Ve dedi: "En kof ceviz bile kırılmak ister. Olgun yemişler tutunamaz ağaca. Öyleyse kabuğum kırılacak diye hayıflanmamalıdır insan. Toprağa düşmemek için çırpınmamalıdır meyve. Düşün! Bir şeyin geldiği yere dönmesi kadar sevindirici ne olabilir? Tohumun ağaca, ağacın tohuma dönüşümünden başka birşey değildir hayat. Yani ölüm... Fakat insanlar öykü kefelenmişlerdir. Ve kefelenen her şey öldürücüdür. İnsana düşen, tüm libaslarından soyup öylece seyretmektir ölümü. Yani hayatı..
Çeviri: Sultan Neval Şimşek, Serkan Özburun
Kaknüs Yayınları
POLİKUŞKA
Tolstoy, aynı zamanda 19. yüzyıl Rusya'sının en etkili ahlâkçı düşünürüdür belki de. Birçok yazısında din, toplum, ahlâk ve sanat konularındaki görüşlerini açıklamış, Rus Ortodoks Kilisesinin bağnazlığını eleştirmiş, köylülerin yoksulluk ve eğitimsizliğine çözümler aramıştır. Tolstoy'un 1855-1863 yılları arasında yazdığı 'halk için öyküler' arasında yer alan Polikuşka'da, onun daha çok maddeci toplumun doğal insan üstündeki etkilerini konu edinen yapıtlarındandır. Genç Tolstoy'un, köylü yaşamı üstüne parlak bir öyküsüdür Polikuşka; ama en küçük bir romantizm içermez yazarın yaklaşımı; tam tersine, Çehov'un bu konudaki bazı öykülerinde rastlanan katı bir gerçekçilikle kaleme alınmıştır.
Çeviri: Mehmet Özgül
Can Yayınları
SAMİMİ SAADET
Tolstoy'un önemli eserleri arasında yer alan Samimi Saadet, sizi yeniden dirilişe davet ediyor. Yaşama, aşka ve geleceğe dair hayallerinizi bulabileceğiniz bu kitap, ideallerinizi de güncelleştiriyor. Bu eser, hayatınızda karşınıza çıkan kişilerle uzlaşmacı bir tavır sergilemenizde size yardımcı olacaktır.
Elinizde bulunan kıymetleri kaybetmeden yeniden kazanmanın hikâyesi belki de şimdi elinizin altında... Tükendiğini sandığınız sevgi ve aşk, zaman ve mekân değişince, farklı bir kılığa bürünüp yine karşınıza çıkıyor. Samimi Saadet; ümitsiz aşkınızı, yitirdiğini sandığınız sevginizi size geri veriyor. Ruhunuzu ayakta tuttuğunuz sürece gönlünüzdeki duygunun da diri kalacağını fısıldıyor sizlere... Sonsuza dek yaşamak adına, aşkı ve sevgiyi yarınlarda tüketmemek adına ve tüm yalanları örtmek adına saadetinizi geciktirmeyin.
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Cevapla
Kapat
Saat: 13:59
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...