Arama

Osmanlı Kültürü - Tek Mesaj #7

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Aralık 2005       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
OSMANLI DEVRİNDEKİ SU TESİSLERİ
İstanbul fethedilmeden önce de surların haricinde Türkler tarafından bazı çeşmelerin yapıldıjı vu bunlardan bir kısmının bu qüne kadar kaldığı bilinmektedir. Anadolu ve Rumeli Hisarlarının (Anadolu Hisarı, Rumeli Hisarı) civarında bulunan ve surların üzerlerindeki çeşmeler bunların delilidir. Osmanlı devrinde İstanbul denince, Haliç'in güneyinde surlar içerisindeki kısım anlaşılmaktadır. İstanbul'un Roma İmparatorluğu zamanında çok muntazam bir su şebekesine sahip olduğu bilinmektedir. Çeşitli akınlar ve kuşatmalar sonunda şehir dışındaki isale kanalları tahrip edilmiş, bir kısmı da zelzelelerle yıkılmış. Bizans'ın çökmeye başlaması ile iç şebeke de bakımsızlıktan kullanılamaz hale gelmiştir. Eski isalenin Vize-Pınarhisar tarafından bugün kemer kalıntıları bulunan mıntıkadan geldiği söylenmektedir.
Bizans devrinde 10.yüzyıldan sonra şehre su veren şebeke harabolmaya başlamış, 1204' dek i Latin istilâsından sonra ise tamamen harabolmuştur.. Bizanslılar,Roma devrinden kalan su isalelerine fazla bir şey ilâve etmemişler, şehre su getiren yolların çeşitli akımlar ve zamanın da etkisi ile harab-olmasından sonra şehrin su ihtiyacını surların haricinden bağımsız hale getirmek için değişik- hacıml ardaki çok sayıda açık ve kapalı sarnıçlar yapmışlardır. Forchheimer ( 2) 1893 tarihinde yazdığı kitapta,bu sarnıçlar hakkında ayrıntılı bilgiler vermektedir. Gecen yaklaşık 90 sene zarfında, Forchheimer'in kitabında verilenden çok daha fazla sarnıcın mevcut olduğu görülmüştür ve bunlara zamanla yenileri eklenmel tedir. 1893'de bilinen sarnıçların su hacımları 156 800 m3 tli
Bu değer geçen yüzyılın sonunda birçok Avrupa başkentlerinde mevcut su depolarının çok üzerindedir.
Fetihten sonra (1453) Fatih Sultan Mehmet sarnıçlara fazla rağbet etmemiş, şehre su getiren suyollarının acele tamirini emretmiştir. Tursun Bey tarihinde anlatıldığına göre : "İhtiyaç olan yiyecek sayısız gemilerle denizden ve arabalarla karadan geldi. Ama su sıkıntısının giderilmesinde inceden inceye araştırmalar yapılmasını buyurdu. Meğer ki İstanbul'a eski mamurluk devrinde altı yedi günlük yoldan su getirilmiş. Eski su yolları bulundu ki, dağların ciğerlerini delip geçirmişler, zemine muvazi derelerden taklar ve kemerler vasıtasıyla nehirler akıtmışlar. Fakat bütün bu eserler bakımsızlık ve tabiatın tesiri ile harabolmuş, Sultan bunların imarı için, bilgin, mühendis ve ustalar getirip göçmüş takların, kaybolmuş yollarını tamir ve yeniletti. Bu arada yollar üzerinde nice sular bulunup yola dökül dükçe, coşkun bir nehir halinde bütün yayla suları şehre getirildi. Getirilen su, saraylara, hamamlara ve mahallelere taksim edildi. Ayrıca müs ait yerde bir kemerde kırk çeşme yaptırdı."
Fatih'in ayrıca yeni sular çıkarttığı, bir kısmını tamir ettirdiği ve bazı ilâveler yaptırdığı anlaşılmaktadır. Fetihten sonra hizmete giren su isalelerini kısaca söyle özetleyebiliriz : Fatih Suyu, Tunçlu Suyu, Mahmut Paşa Suyu, Şadırvan Suyu (Fatih'in bir kolu), Murat Pasa Suyu, Davut Paşa Suyu, Gedik Ahmet Pasa Suyu, İshak Pasa Suyu. İlk üç tanesi bu devrin en büyük tesisleridir. Bu sular ekseri Vakfı yapan kişinin yaptırdığı çamı, imaret, hamam vesaire gibi tesislere, saray ve konaklara bölünmektedir.
Vakıf, İthaf-ul Ahlâf Fi-Ahkâmi-l -Evkaf adlı kitapta şu şekilde tarif edilmektedir: "Vakıf, menfaati ibadullaha ait olur veçhile bir aynı (şeyi), Cenabı Hak'kın mülkü hükmünde olmak üzere temlik ve temellükten mahbus (hapsolmuş, bir yere kapatılmış) ve memnu kılmaktır. Vakf eden kimseye Vâkıf, edilen ayna Mevkuf ve mahalle vakf denir. Çoğulu Evkaftır".
"Her şeye su ile hayat verdik" âyet-i kerimesi dolayısıyle su tesisleri yapıp vakf etmek en büyük bir dinî ibadet olarak sayılmış, Osmanlı topluluğunda bu sebepten su tesisleri hızla gelişmiştir.
İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü'nde çeşitli su yolları haritaları ararken bulduğumuz vakıf defterinde Fatih Sultan Mehmet'e ait İstanbul'da (1453-1481) 9 vakıf çeşme ile cami, imaret ve diğer vakıf tesislere sular tahsis edildiği görülmektedir. Fatih'in Sadrazamı Mahmut Pasa için ise 4 vakıf çeşme ve kendi adıyla anılan diğer vakıflara sular verildiği tesbit edilmiştir.
Fatih'in oğlu II.Bayazıt (Bayazıt-i Veli) nin sultanlığı zamanında (1481-1512), Bayazıt Suyolları namı ile anılan suyollarının yapıldığını biliyoruz. Bu su tesislerinin Bayazıt Cami'si ile şadırvanını, 10 vakıf çeşmeyi ve diğer vakıf tesislerini beslemekte olduğu tesbit edilmiştir.
Yavuz Sultan Selim zamanında (1512-1520) yine bazı su tesisleri yapılmıştır. Fakat Osmanlı İmparatorluğu'nun başşehrinin hızla büyümesi sebebiyle,yapı 1 ani ar kifayet etmemiş, şehirde su sıkıntısı başgöstermiştir- İstanbul'un su probleminin esaslı bir şekilde çözülmesi Kanunî Sultan Süleyman (1520-1566) devrine rastlamaktadır.
Fetih esnasında,Istanbul ' un nüfusunun takriben 50000 civarında olduğu kaydedilmektedir. Devlet arşivlerinde mevcut İstanbul Kadısı Mevlâna Muhiddin ve İstanbul Zaımi Mahmut tarafından muhasebe icmal defterinde ( 4 )( isl.Ansk, 5.II.s.1207 ) .1882 (1477) senes inde, yani fetihten 24 sene sonra verilen bilgiye göre surlar içerisindeki evlerin sayısı aşağıdaki gibidir
9218
Türk evi
31
Müslüman Çingene evi
3151
Hristiyan evi
372
Ermeni evi
384
Karamanlı Ermeni evi
1647
Yahudi evi
14803
Toplam EvBu hesaba göre toplam 14803 ev vardır. Ev başına 5 ilâ 6 kişi düşünülecek ol ursa ,İstanbul 'un 70-80000 kişilik bir şehir olduğu düşünülebilir. Kanunî devrinde bu nüfus miktarının çok daha hızlı arttığı ve 150000'e ulaştığı düşünülebilir. Pek tabii, yapılan bu hesap ev başına alınacak nüfus sayısına göre değiştiğinden sonuç hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değildir.
Son düzenleyen ADAMINBiRiSi; 25 Aralık 2005 14:30