Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
21:07, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Cuma, 19 Aralık 2025 - 21:08
Arama
MaviKaranlık Forum
Şiir Nehri -2- [Arşiv]
-
Tek Mesaj #3229
Misafir
Ziyaretçi
24 Nisan 2007
Mesaj
#3229
Ziyaretçi
AŞK DEDİĞİN DOKUZ DÜĞÜN
II
Suskusunda gizliydi tutkusu dudaklarının
Ellerim yaban kalmış kokusuna teninin
Ellerim tüm hoyratlığını hayatın soluğunda boğdu
Ve gün gözlerinde doğdu.
Ah bu yalnızlığı yaşamın bir yanıma yaslanmış
Yeni masallara öykünüyor
Ah sesim uykularımda uzun koşulara bileniyor.
Gece birkez daha gözlerime oturmuş
Git diyorum gitmiyor.
Oysa ki küçük bir kız çocuğuydu elma şekerinin hasreti .
Vakitlice uyanmak gerek.
Devrimler doğuracak kadınlar.
Bu sene de çığlık harmana kaldı.
Ve söz efendisinin ellerinde, tutsak kelimelerim var,
Cendereden geçmiş hayli yıpranmış nazik kelimelerim var.
Ey; geceleri yorgan yapıp koynuma aldığım
O muhteşem gizi hayatın
Düşlerimde bilesin tahtın var…
Tütün sardığım günlerdi gölgesinde çocukluğumun
Sana nasıl anlatmalı o masalı bilemiyorum
Sana sarıydı heryer desem
Sade gök mavi ve yanıyordu koskoca Muş Ovası
Sarı sapsarı bir öğle güneşinde.
Helezonları ufku saran geçitler açıyordu
Kavak gölgesinde.
Ben tütün sarıyordum
Harman yeri efil efil
Akşamları genç kızların ve dahi oğlanların
Türküleri selam duruyordu dolunayda
Ve Haç-e resh¹ bütün ihtişamıyla göz kırpıyordu
Küçük aralıklarla yakılan ateşlerde
Pekmez kaynatılıyordu.
Halaya duruyordu harman yeri bir yanım cergobez², bir yanım herkoşte³
Eriyordu yüreğimin yağları bir zaman sonra gelecek seni düşündükçe.
Oysa ki daha çok vardı sana…
İşte en büyük yara;
Sen hayallerimde bile henüz şekilleniyorken
Ben yalınayak bile geçemiyordum düşlerinden.
Sana çok vardı…
Sana varmak için birçok toprak, birçok başak, birçok hayat kavrulmak gerekti.
Ve ben bunu öğrenende yaş Kemal’e erdi.
Polisti 945 tevellüt babam; tarladan tapandan, kağıttan kalemden, ekmekten silah
silahtan ekmek düşleriyle bilinecek ve birde…
O benim babam.
Ben sana örgütlerken bütün haylaz çocukluğumu sen gidiyordun.
Neredesin bilemediğimden bildiğim en güzel yerdeydi hediyen…
Devrimler doğuracak kadınlar kalkın ayağa sokakları bu ülkenin dönüşmeli
harmana.
Önce aşk gelmeli bir yanıma sonra varlık kaygısı.
Ama önce aşk! kucağında herbir pozisyonda mutluluk çığlığı.
Dökülüvermeli eteklerinden usul usul Tagore’un.
Bense bu sonu gelmez şiirleri yazarak dikkatini çekerim belki çocukluğumun.
Göğsümde büyüyor sancılar.
Daha da bir kanıyor daha da bir kanıyor.
Koşun, koşun bu gecede yalnız bir el omuzuma dokunuyor.
İşte o an ürpertisi aynanın, geçmişi karanlık o aynanın.
Bildik dualardan sonra bilinmeyecekleri söylüyor dilim.
Uzakların ritmiyle titriyor titriyor, dökülüyorum yalnızlığını bu şehrin /
ıslıklarına.
Dudaklarım kupkuru.
Birparça bayat ekmek var aklımda
Bir de göğüslerinin doyuruculuğu…
İlk aşkın hevesiyle öykünüyorken
Kasım kasım kasılıyorken siyah beyaz cama
Penceremin altında küçük bir tıkırtı
keşke; hiç olmasa
ama oluyor biliyorum
Keşke kafama kadar çektiğim yorganım sana açılan ayaklarımı da saklasa
Sana buncasına çıplak ve savunmasız yakalanmasak
Ve dahi yüreğimle ben…
Çıldırıyorum giderekten.geceleri ışığı açık bırakıyorum sen iyi geceler dileyip
giderken….
Biliyorum halbuki arkamı dönsem sarılacağım bir ten.bilmediğim bilip te tekrar
edemediğim niyeyse
-ayağım açıkta kalır-
-sus Allah aşkına sus. dışarıda kar var. peki ya üşüyenler..sus dedim ya
üç kişilik bir bandovar odamın giriş kapısında siz de susun onlar da sussunlar.
sade kar taneleri konuşsun ve hükmünü beyazın yazsın tüm aynalara.
Ben de yazıyorum “biz buradaydık ve mutluyduk çokça”
Yeşil bir mart sabahı yağmura doğuran beni annem.
Onaltısında bezden bebeği canlanıvermiş ellerinde
Kadınları toprağın doğurgan sarsılmaz şevkatiyle ne yapacağım seni
Fısıldıyor kulaklarıma geçmiş masallardan
Mexme Mirza delal bir delikanlıymış bir gece koynuma girmiş
Sana can bana sen. Sonrasında çinko damlarında bir şehrin düşler ışıldarken
Gözlerin geliyor,
Sesin geliyor bu şehre. Şehir ayaklanıyor ıslık çalamamışlığıma inat dudaklar
büzülüyor.
Birtek sigara sarıyorum son kağıdımla üzerinde arapça birkaç mısra.
Aşk dediğin dokuz düğün, rahminde gülveriyor.
Aşk dediğin; öyle birden gelip, gitmiyor…
Nihat POLAT
İstanbul 2003
1-Haç-e resh: Karaçavuş Dağı ( Muş ovasında bir dağ )
2:Cergobez : Kadın erkek karışık oynan bir tür halay.
3:Herkoşte : Sadece erkeklerin oynadığı bir tür halay.
4:Mexme Mirza : Masal Kahramanı.
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Kapat
Saat: 21:08
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...