Arama


sedat sencan - avatarı
sedat sencan
VIP VIP Üye
20 Haziran 2007       Mesaj #5
sedat sencan - avatarı
VIP VIP Üye
SU MOLEKÜLÜ
Ad:  ARŞİMED PRENSİBİ1.jpg
Gösterim: 14587
Boyut:  47.7 KB

Suyun niteliği anlatılırken tadının ve kokusunun olmadığı söylenir. Ama bir yaz günü içtiğimiz suyun şekerden bile tatlı olduğunu hepimiz biliriz.
Her yerde mevcuttur. Bomboş ve taş duvardan yapılmış bir oda içinde dursak bile su vardır. Nerede mi? Kendimizde. Zira bizlerin % 65’ini su oluşturur. Bu oran patateste %80, domateste %95’e çıkar.
Pek çok sıvı madde donduğunda %10 kadar küçülür. Su da öyledir, ama bir bakıma da öyle değildir. Zira tam donma noktasında ilginç bir fiziksel özellik kazanarak genişler. Donma işlemi bitip katılaştığında eskisinden %10 daha hacimlidir. Buzun bu niteliği çok önemlidir. Zira suyun üzerinde kalmasını sağlar. Sebebi ise sudan daha az yoğun oluşudur. 1 dm3 buz, 0,9 dm3 kısmı su yüzeyinin altında kalmak üzere suya batar. Batan kısım nedeniyle 0,9 dm3 su ile yer değiştirir. Yer değiştiren su 1 dm3 buzun tamamı kadar ağırlıktadır. Böylece su, buzu, 0,1 dm3 kısmı suyun üstünde kalacak şekilde yüzdürür.
Tersi olsaydı, yani buz batsaydı, göller ve denizler diplerinden başlayarak donarlardı.
Bir oksijen atomu ile ona bağlanan iki hidrojen atomu su molekülü oluşturur. Oksijen yanmayı sağlayan elementtir. Hidrojenin bizzat kendisi yanıcı özelliktedir. Yanmaya eğilimli bu iki element uygun oranda birleşince ateş söndürücü hale gelmiş olur.
Hidrojen atomları oksijen atomlarına sıkıca bağlanırlar. Ama diğer su molekülleri ile de gevşek bağlar kurarlar. Bir su molekülünü işaretleyip onu gözlemlediğimizi düşünelim.

Onun bağlı olduğu molekülü bırakıp diğerine bağlandığını görürdük.
Kısa bir süre sonra onu bırakıp bir başkasına bağlanacaktır. Böyle sürüp gider. Bir bardak içindeki suyun sakin bir şekilde duruyor gözükmesi aldatıcıdır. Oysa içindeki herbir molekül bir saniye içinde milyarlarca defa başka molekülle bağlantı kurar. Moleküllerin birbirleriyle sağlam olmayan bağlantıları aynı zamanda güçlü olmalarını da sağlar. Suyun yüzeyindeki direnç bu nedenle oluşur. Bir su birikintisinin yüzeyindeki moleküller, alt ve yan taraflardaki moleküller ile bağlantılıdır. Ama bunların bağlantıları, üst taraflarındaki hava molekülleri ile oluşturdukları bağlardan daha güçlüdür. Bu bağlılık, bir böceği taşıyabilecek kadar güçlü bir zar yaratır. Eğer yüzme havuzuna karınüstü atlarsak bu zar direnci yüzünden göbeğimiz acır.
Bilimadamları yerküredeki su miktarının 1,3 milyar kilometreküp olduğunu söylüyor. Bu miktar sabittir, eksilmez veya artmaz. Bunun büyük kısmı okyanuslara aittir.
Nicelik olarak belirtirsek, yeryüzündeki bütün suların %97’si denizlerde bulunur. Geriye kalan %3 miktarındaki su tatlıdır, onun da çoğu buz katmanları halindedir.

SUYA BATMA
Eğer bir cismin yoğunluğu,yani birim hacmıne düşen madde miktarı, suyun yoğunluğundan daha fazla ise o cisim batar.
Suyun yoğunluğu 1 gr./1 cm.3'tür.
Başka bir ifadeyle bir santimetre küp su,bir gram gelir. Her gün gördüğümüz büyük gemiler muazzam çelik kütlelerden yapılmış olmalarına rağmen denizin üzerinde rahatlıkla yüzerler. Bunun sebebi, geminin tümü gözönüne alındığında, içinde büyük oranda hava barındırıyor olmasındandır.

Çelik, diğer yapı malzemeleri ve hava hepsi birlikte ele alındığında hepsinin ortalama yoğunluğu suyun yoğunluğundan daha azdır. Ancak geminin içine su girerse, geminin ortalama yoğunluğu üzerinde yüzdüğü suyun yoğunluğunu aşacağından batacaktır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 5 Nisan 2017 18:46