Arama

Din Felsefesi - Tek Mesaj #2

RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
21 Haziran 2007       Mesaj #2
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Felsefe aslında korkulacak bir şey değildir.
Felsefe “Bilgelik” demektir…
Felsefenin temeli Antik Yunan’a dayanmaktadır, temelleri buradadır ancak diğer bölgelerde Felsefe’nin yapıladığını iddia edemeyiz. Zira Konfüçyüs’te bir Filozoftur.
Felsefe yapmak demek “Soru Sormak” demektir. “Cevap Bulmaya Çalışmak” demektir. Cevabı bulunmuş olan hiçbir soru “Felsefe”nin alanı olamaz… Çünkü “Cevabı Bulunmuş Olan” her soru “Bilim”dir.
O yüzden Felsefe “Cevap Aradığımız Sorular”dır…
Ve
“Düşünme Çabası”dır…

Peki, Dinler niçin felsefeye karşıdır…
Aslında karşı değillerdir ya da karşıtlık gibi bir durum yoktur.
Çünkü Dinler, aranan cevaplar arasında bir cevap bulduklarını iddia ederler.
Böylelikle “Felsefe” ile olan bağlarını keserler.
İşlikleri kalmaz yani…
Yani Cevapları içerdiklerini iddia ederler.
Sorular içermemeleri de, onların “Felsefelerden Ayrı” olmalarına neden olur temelde.
Ancak bu demek değildir ki, bir dine mensup insan sorgulayamaz…
Benim en sevdiğim şey: Sorulardır…
Dine dair aklınıza gelebilecek her türlü soru ve sorgulama…
Felsefe kimilerinde “Laf Oyunu” olarak adlandırılsa da, dünyayı anlamaktaki en temel unsurdur…

İlk çağlarda, bir filozof “Her Şeyi Bilen” bir kimse olarak nitelenebilirdi.
Çünkü henüz cevabı bilinebilen sorular çok çok azdı…
Üretilen cevaplar ise “Mit” olmaktan öteye gidemezdi.
Mesela blog’umdaki “Mitolojik Aşklar” bölümünde birkaç örneği var.
İnsanlar “Sesin Yankı”sının cevabını bulamamışlar ve buna cevap olarak, umutsuz bir aşk yaşayan bir su perisi imgesi üretmişler.
Ya da Kara Dut Ağacının meyvesinin lekesinin, sadece kendi yaprağıyla çok kolay çıkabilmesini de başka bir mit’e bağlamışlar…
Söylemek istediğim şu ki, anlamadığınız ve cevap bulamadığınız her konuda felsefe yapmanız kaçınılmazdır.
Ve asıl önemli olan şey; Felsefe’nin sınırlarını kavramaktır.
Felsefe için söylenebilecek en temel nokta şudur ki: Cevabı Bilinen Hiçbir Şey “Felsefe” Değildir.
Mesela “Bilim” Yankıyı ispatlayana kadar “Eko” efsanesi, üzerinde Felsefe yapılabilecek bir konu olmaktan çok uzak kalmıştır. Ne zaman ki “ses”in özelliği araştırma konusu olmuştur, işte o zaman bu mit önce Felsefe’nin alanına girmiş, sorgulanmış… Sonra da “Yankı” olayı Bilimsel olarak ispat edilmiş ve yine Felsefe’nin alanından çıkmıştır.
Yani bir cevap bulunmuştur artık…
Peki, bu “Cevap Bulmalar” nereye kadar gider…
Ve amacı nedir?
Cevap bulmanın amacı; Gerçeğe Ulaşmaktır.
Siz gerçeğe her ulaştığınızda şöyle bir yol takip edersiniz:
Öyle Olduğu Sanılan Gerçeği Kabullenme => Gerçeği Sorgulama/Felsefe => Gerçeğe Ulaşma/Bilimsellik/Felsefeden Kopma…
Bu yolu takip etmedikçe gerçeğe ulaşamazsınız.
Bu yüzden “Dinler”de gerçeğe ulaşmak için sorgulanmalıdır. Söyledikleri ölçülüp tartılmalıdır.
Şu ayrıntı unutulmamalıdır ki; “Felsefe” adını taşıyorsa bir alan, kesinlikle “Cevap”larla uğraşmaz… İşi sorularladır.

Şimdilik bu kadar yeterli diye düşünüyorum. Konu aslında tartışılmaya değer bir konu bence. Ve niye yazıldığı günden bu yana tartışılmamış anlamadım… Katkıda bulunan olursa tartışılmaya devam edilmeli diye düşünüyorum…
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 0 üye beğendi.
Son düzenleyen _Yağmur_; 9 Mayıs 2017 15:15