Bir küçük Nilüfer...
Eflatun renkli öylesine başını kaldırmış güneşe doğru, bütün heybeti ve kuvvetiyle duruyor.
Öbek olmuş yaprakların arasından sıyrılmış küçük nilüfer, narin güzelliğiyle süzülüyor, yeşil göl suyunun dinginliğinde.
Baktıkça hayranlığım daha çok artıyor küçük nilüfere. Yeşil bir göl suyunda, kalp şeklini andıran halleriyle yeşil yapraklar
arasından sıyrılmış bir küçük eflatun nilüfer. Güneş ışığı yansıdıkça üzerine gölün, daha parıldıyor nilüferin eflatuni rengi.
Göle yansımış silüetinde bile bir asalet var.
Baktıkça oturduğum yerden nilüfere hayranlığım artıyor. Nasılda gölden bağımsız görünüyor. Ama aslında kuvvetli köklerle
bağlı göle. Ve kökleri olmadan yaşayamaz. Hem istese de yaşayamaz ki! Ama bağımsız duruyor gölden. Sanki bir başına
istediği yerde yaşabilirmiş gibi. Oysa gölden başka yaşabileceği başka hiçbir yer yok!
Çevresi, tanıdıkları, dostları, akrabaları o gölde. Kuvvetli bir şekilde bağlı olduğu kökleri o gölde. Yaşaması için o gölün
suyuyla besleniyor. Gölün dibindeki çamurlarda kökleri. O gölün üzerindeki güneşten alıyor ışığı. Bulutlar izin verdiği
sürece yüzü güneşe dönük.
Bizlerde böyle değil miyiz? Bir küçük nilüfer gibi... Sanıyoruz ki bazen, istediğimiz an istediğimiz yere gidebilir, istediğimiz
şeyi yapabiliriz. Ama yapabildiklerimiz elimizin uzandığı yere kadar. Gidebileceğimiz yer belki de sadece hayallerimizle
sınırlı.
Ne köklerimizden kopup bambaşka bir dünyaya gidebiliriz ne de göründüğümüz gibi özgür olabiliriz.
Bir küçük nilüfer gibiyiz...Gölden bağımsız gibi görünsek de tamamen ayrılmaz köklere göle bağlıyız.
Aysel BAŞOL