Arama

Hayata Dair - Tek Mesaj #845

RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
1 Ağustos 2007       Mesaj #845
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Bir zamanlar bir psikoloji kitabında okuduğum bir bölüm vardı...
Hayatın ve getirilerinin kıymetini anlamak için tavsiye edilen bir metod vardı içinde..
Deniyordu ki; "arada bir, çok bunaldığınızda,hayatın sizin için çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize 10 dakika ayırın ve kendi cenaze töreninizi düşünün"...
Cümleyi ilk okuduğumda çarpılmıştım...
Ben girişin akabinde pozitif bir gelişme ve tavsiye bekliyordum...
Ama " kendi ölümümüzü ve cenazemizi " düşünmemiz tavsiye ediliyordu...

Tüylerim diken diken oldu ve yazarın saçmaladığını düşündüm o an...
Ama önyargı düşmanı biri olarak okumaya devam ettim...
Diyordu ki; " bunları düşündüğünüzde dünyadaki yerinizi, dünyayı terkettiğinizde oluşacak boşluğu, sevdikleriniz ve sizi sevenler için öneminizi anlayacaksınız...
Özellikle insanların sizin için neler söyleyeceklerini, onlar için ne ifade ettiğinizi hissetmeye çalışın...
O andan geriye dönme şansınız olmadığını, hayat denen kredinizin bittiğini ve onlara yanıt verme şansınız olmadığını düşünün...
Tekrar sarılma, bir kez daha öpme ihtimalinizin bittiğini hissedin...
Dünyadaki küslüklerin, ayrılıkların, kavgaların
yanında bu acının ve geri dönülmezliğin korkunç çaresizliğini yaşayın...
Bırakın canınız yansın, bırakın alevler içinde kavrulsun tüm ruhunuz...
Orada, o musalla taşında düşünün kendinizi...
Seyredin şu an çevrenizde olanların yüz ifadelerini...
Akıllarından ve yüreklerinden geçen cümleleri hayal edin...

Kitaba devam etmeden bıraktım kenara ve gözlerimi kapatıp aynen düşünmeye başladım...


Abimi, yengemi, yeğenlerimi, yaşlı anneannemi, nihayet cenaze törenime gelmeyi akıl eden babamı, apartmandaki komşularımızı, sanalda tanıdığım arkadaşlarımı ve diğer tüm çevremi oturttum tek tek kendi cenaze törenimdeki yerlerine...
Birer birer yerleştirdim tabutumun çevresine hepsini...
Hayatımda çok nadir bu kadar canım yanmıştı...
Görüyordum işte "yavrummmm diye çığlık atan vefasız babamı...
Abim tabutumun başında ayakta durmaya çalışıyordu per perişan...
Koca çınar anneannecim, belli belirsiz dualar okuyordu, o gözümden hala gitmeyen vakur duruşuyla...
Yengem, ciğerinden bir parça canlı canlı koparılmış gibi hem içine hem dışına akıtıyordu gözyaşlarını...
Ve diğerleri
"çok erken gitti, doyamadı gençliğine.." diyordu acıyan ses tonlarıyla...
Ve dostlarım... Onlar da şaşkındı...
Bazısı "daha dün birlikteydik, yazıştık nasıl olur.." diyordu...
Bunları seyredip onlara "hayır ölmedim, burdayım.."
demek istedim hayal olduğunu unutup...

Sonra anladım yazarın ne demek istediğini daha devamını okumadan kitabın.
Farkındalık önemli bir kavramdır psikolojide...
Belki de hiç aklımıza gelmeyen ve gelmeyecek bir farkındalığı göstermek istemişti yazar...
Kitabı okumaya ne gücüm kalmıştı, ne de isteğim...
Almam gereken dersi ve mesajı almıştım...