post-modernizm kafa karıştırıyor eyvallah ama koca bir aydınlanma külliyatının sonucu bu noktaya gelindi:
Genel geçerlik iddiası taşıyan önermelerinin reddedilmesi
Dil oyunlarında, bilgi kaynaklarında, bilim topluluklarında çoğulculuğun ve parçalanmanın kabul edilmesi,
Söylem çoğulluğunun benimsenmesi
Farklılığın ve çeşitliliğin vurgulanıp benimsenmesi; gerçeklik, hakikat, doğruluk anlayışlarının tartışılmasına yol açan dilsel dönüşümün yaşama geçirilmesi
Mutlak değerler anlayışı yerine yoruma açık seçeneklerle karşı karşıya gelmekten çekinmemek, güvensizlik duymamak, belirsizlikle barışmak
Gerçeği olabildiğince yorumlamak, belli bir zaman ve mekânın sözcüklerini kullanmak yerine gerçekliği kendi bütünlüğü/özerkliği içinde anlamaya çalışmak
İnsanı ruh-beden olarak ikiye bölen anlayışlarla hesaplaşmak, tek ve mutlak doğrunun egemenliğine karşı çıkmak
Metnin dışının olanaksızlığını öne sürmek
Sosyalizm bunları göz önüne almadan kendini yeniden varedemeyecek sanırım, bitmiş değil bitmeyecek tarihsel projelerle uğraşıyoruz, sorun üretim araçlarının mülkiyetinin kolektifleştirilmesi değildir yalnızca, sorun insanın kendini gerçekleştirmesinin önündeki engellerin kaldırılmasıdır ve öyle görünüyorki insan hep farklı farklı şekillenecek, insanın doğası yoktur, hakikate ilişkin bilgimiz arttıkça insanın kendini gerçekleştirme şansı artacaktır, post-modernizmi bir eleştiri olarak görüp, gerçeklerimizi ona göre derinleştirsek hiç değilse ayaklarımız yere basar, adalet sorunu yoktur demiyor ki post-modernizm, ama adalet sorununun mümkün olan mutlak tek çözümünü reddediyor...